Oregairu Cilt 11 Bölüm 04

[ A+ ] /[ A- ]

Hiratsuka Shizuka bugünden ve geçmişten bahsediyor.

   

Çevirmen: Forevertr3

   

Etkinlik herhangi bir sıkıntı çıkmadan, yavaş yavaş devam ediyordu. Şimdilik kimseden üstün bir performans görmedim.

Etkinliğin asıl bölümü yaklaşırken herkes birbirlerine ‘az kaldı, başlayacak’ atmosferi ile bakıyordu. Isshiki basit ve küçük bir açılış konuşması yaptı ve kendi masasının önüne gitti.

Bense çikolata yapacak biri değildim ve yapacak başka bir şeyim yoktu. Bu etkinlikte ne yapacağımı açıklamak gerekirse, onların bir asistanı olmak ile yardımı dokunacak karakter arasında bir şey olurdu. Diğer bir deyişle işsiz adam oluyordum.

Benim aksime, Yukinoshita hemen işine atıldı.

Önümdeki mutfak masasının üzerinde mutfak aletleri, yanında ise her birinde ciddi bir surat ifadesi olan Yukinoshita, Yuigahama ve Miura vardı.

“İlk olarak çikolataları böl ve onları sıcak suya batırarak ısıt. Her ne kadar yapmak istediğin şeye göre bu işlem biraz değişiklik gösterse de bu adım çok önemli.”

“Böyle olur mu?”

“…Bu aslında sadece temel adım. Söylemek zorundayım ki diğer adımlar bundan çok daha önemliler.”

Hayal kırıklığına uğramışça çıkan sesi ile Miura’ya cevap verirken Yukinoshita, çikolataları bir ritim içerisinde çikolataları bölüyordu.

Yuigahama doğrama işinde çokça deneyimi olan Yukinoshita’yı görünce bir ‘Oh!’ çekerek övgülerini ifade etti.

Bence daha henüz bu noktada övgüye layık bir şey yok.

Bu sırada Miura Yukinoshita’yı taklit ediyordu. Muhtemelen bıçaklara pek yatkın değildi, çikolataları heyecanlanarak eziyor gibiydi, her kestiğinde ‘Ka-cha’, ‘Ka-cha’ diye sesler çıkarıyordu. Ve tabi, Yuigahama’nın bıçaklara dokunmasına izin yoktu.

Çikolatalar uygun bir seviyeye kadar parçalandıktan sonra, Miura kendi yaptığı işe üstten göz gezdirdi. Tavırları ikna olmuşa benziyordu. Onun çikolata olmasına daha çok var…

Fakat yine de, Miura’nın bu işlerde yeteneği varmış gibi görünüyordu.

“Hmm… Bu çok kolay değil mi?”

Miura bunu söylerken gururlanmış bir gülümseme yaptı, “çok kolay” derken sesinde böbürlenmişlik vardı. Fakat hemen yanlarındaki iki kişi ona ani cevaplar verdiler.

“Çok safsın, Yumiko!”

“Sen çok safsın.”

Yuigahama sanki zorluyormuşçasına, hiç acele etmeden cevap verdi. Yukinoshita küçümseyen gülümseme ile cevap verdi. Miura kafasını yana eğdi, ona göre asıl iş, talimatlarda açıklananlardan daha kolay görünüyordu.

“Ne? Bunu zorluğu neresinde?”

Yuigahama bunu duyunca göğsünü gururla kabarttı.

“Zor kısmı şimdi başlıyor! Sıcak suyu kullanarak ısıtma işlemi öyle basitçe suyun içine atmakla olmuyor. Gwa—- Gwa—- diye patlaması falan lazım.”

Sanırsam Yuigahama’nın demek istediği ısınma veya kaynamayla alakalı bir şeylerdi. Belki de Tenpa’nın ilerleyen aşamalarından bahsediyor olabilirdi. Tabiki bundan bahsetmiyordu.

ꕥ Tenpa -> Mahjong oyununda kazanmaya bir taş kala, rakibinin senden çektiği son taşı izlemek, sanırım burada son taşla patlama yapmak demek istenilmiş.

Diğer bir yandan Yukinoshita, Yuigahama’nın dediklerinden baş ağrıtmaya sebep olan bir şeyler hatırlarmış gibi elini şakaklarını götürdü ve bir kaç soluk verirken konuştu.

“Eğer erimiş çikolatayı böyle sert bırakırsan, çikolatanın beyaz yağları suyun üstüne çıkar ve yüzeyi kapatıp altında neler olduğunu görmezsin ve bu tada da etki edecektir. Dahası, bundan sonraki aşamalar daha fazla zaman ve efor isteyecekler.”

Bu ikisinin durumu izah etmeleri arasında dağlar kadar fark var… Bu fark, oyunlardaki para ödeyen, kazanmaya çalışan oyuncular ile normal oyuncular arasındaki farka benziyordu.

Fakat Yuigahama’nın kendi konuşmasında etrafa yaydığı öz güveni ve Yukinoshita’nın bilimsel açıklamaları, Miura’nın da düşüncelerini değiştirmiş gibiydi.

“Hmm. Peki. …Sırada ne var?”

Kelimleri onun sıradan halindeymiş gibi çıkmış olsa da tavırları büyük ölçüde değişmişti. En azından onları yeterince alçak gönüllülükle karşılayıp, onlardan tavsiyeler bekliyordu.

Yukinoshita, Miura’yı böyle görünce gülümsedi.

“Şimdilik ısıtırken karıştırmaya devam edelim. Bundan sonraki kısım yapmak istediğin türe göre şekillenecekler… Bugün burası biraz kalabalık gibi, çikolatalı ıslak pasta yapsak daha iyi olacak.”

“Çikolatalı pasta! İyi de bunları pastaneler yapmaz mı?”

“Yapması zor değil… Ben bitter çikolata kullanacağım, siz ikiniz de kullanmak istediğiniz türü seçmekte özgürsünüz.”

Yuigahama’nın gözleri parlak Yukinoshita’ya bakıyordu. Aynı anada Miura’nın bakışları “Hmmm, bu kız bayağı iyi” diyorlardı. Yukinoshita bunlara alaycı bir gülümseme ile tepki verdi.

Ben hala Yuigahama hakkında endişeleniyordum fakat Yukinoshita yanında olduğu için pek bir sorun çıkmayacaktır.

Peki o zaman şimdi diğerlerinin yaptıklarına bakma sırası geldi, gözlerimi hemen yandaki masaya uzattım, Isshiki Iroha kendi çabalarıyla bir şeyler yapamaya çalışıyordu.

Buradan gördüğüm kadarıyla aşçılık yetenekleri fena değildi.

Çikolatala çoktan erimiş, kasenin birine boşaltılmıştı. Değer bir kasede ise çırpılmış krema vardı. Herhangi biri bir bakışla bu kızın bu tip deneyime sahip olduğunu söyleyebilirdi.

Isshiki kasenin içine Batı likörü tarzındaki bir şeyi damla damla sıktı ve karıştırdı. Küçük bir kaşıkla içinden biraz aldı ve tadına baktı.

Kaşığı götürmesiyle beraber başını salladı, sonuçta pek tatmin olmamış gibiydi. Sonrasında bir kez daha tadına baktı ve içine şeker, taze krema, kakao tozu ve bir iki şey kattı.

“Vay be, bu işte çok iyisin, değil mi?”

Buna beklenilmedik bir şey diyebilirdik, fakat bu kadar iyi olduğunu hiç düşünmediğim için söylediklerim şaşkınlıkla çıkmıştı.

Ardından Isshiki bana baktı.

“Senpai, yoksa yapmaya çalıştığım şeyden şüphen mi var?”

“Hayır, ondan değil… Sadece, bu konuda iyi olduğunu ve güzelce emek sarf ettiğini düşündüm.”

Eğer tüm bu emeği sadece Hayama’ya çikolata vermek için sarf ediyorsa bu ciddiyeti onda iyi bir izlenim bırakır. …Belki de gizlice nezaketen verilen çikolatanın değerini artırmak istiyor da olabilir veya üniforma ve önlük giydiği için de olabilir, bu sonuncusu bile çok emek verdiğini düşünmemi sağlamıştı. Ne tuhaf. Bir de şunu tekrarlayayım, üniformanın üzerine giyilen önlük, sadece önlük giymekten çok çok daha iyi! Fakat en iyisi, Komachi’nin giydiği kısa şortlar.

Laflarımı bitirdikten sonra Isshiki, duyduklarından dolayı bir kaç sefer şaşkınca baktı, fakat hemen sonrasında ellerini bana uzatarak aramızdaki mesafeyi açmak istermişçesine ittirdi.

“Bana asılıyor musun? Tatlı yapıyorken tatlı kelimeler kurarak tavlayacağını zannediyorsan çok yanlıyorsun. Şansını başka bir zaman dene. Özür.”

Nazikçe tavırlar alırken beni kabaca reddetti.

Sana asılmıyorum ve de bir kez daha denemeyeceğim…

Isshiki her zamanki gibi davranıyordu. Hayır, kurnazlığı biraz ilerlermiş gibi. Bundan dolayı saygı duymakla birlikte şaşkınca baktım, kendimi bir soluk verirken buldum. Bu anda bir kaşık ağzımın yanımdan geçti.

“Eh!”

Isshiki’nin sesiyle beraberinde kaşık çenemin üstünden yolunu aldı ve ağzıma girdi. Böyle beklenmedik bir şey yaşayınca çok şaşırdım, bir kaç kere gözlerimi kırptım, bocalıyordum, kırptığım bakışlarımın ardında Isshiki’nin çekici gülümsemesini gördüm.

“Senpai, bu tür tatlı şeylerden nefret ediyor musun?”

Kaşığı daldırdıktan sonra bana baktı. Gülümsemesi şakasını başarıyla tamamlayan çocuklarınki gibiydi, fakat kabarttığı göğüsleri çocuklarınki gibi değildi tabi, ne fark ama. Bu yüzden çok çekici görünüyordu.

“…Nefret etmiyorum.”

Bu kadar şeker kesinlikle az değildi, dilim şekerden uyuşacak gibiydi. Şimdi aklıma geldi de bu kaşık kendi kullandığın değil mi… Bu tür şeyler yapmak kalp için hiç sağlıklı değil, bir daha yapma lütfen…

Fakat şekerli şeylerin yorgunluğa iyi geldiği söylenebilinir, lakin bu zıt etkileşim bu seferin daha da büyüktü. Aniden üzerime bir yorgunluk çöktü ve bir soluk verdim, Isshiki de aynısını yaptı.

“Haa. Tat hakkındaki yorumlarını duymaya ilgim yok.”

Konuşmaları ilgisiz gibi görünse de bakışları bir cevap beklediğini söylüyor gibiydi.

Ağzımdaki tüm şekeri yuttuktan sonra, Isshiki’nin beklediği cevabı vermek için açtım ağzımı.

“Yine de benim cevabım değişmeyecek.”

“…Demek öyle.”

Isshiki bir şeyler düşünüyormuş gibi görünüyordu, elindeki kaseye baktı, sonrasında başını onaylıyormuşçasına eğdi ve başını kaldırdı.

“Bunu bir yorum olarak alıyorum ve bir süre buradan gidiyorum. Hayama sennnnpaiiii——-”

Bir gülümseme ile dediklerini tamamladıktan sonra, sakar kız adımlarıyla Hayama’ya doğru koştu.

Onun uzaklaşmasını izledim, ve parmağımla yüzümde kalan küçük bir parça çikolatayı ağzıma attım. Çikolata ve likörün kokusu burnuma gelmişti.

“Çok tatlı olmuş…”

 
Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.