İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 06 Bölüm 15

[ A+ ] /[ A- ]

Ekstra Bölüm: Çarpık Ama Değişmemiş

 

Sanakia Krallığında bir çok su dolu pirinç tarlası vardır. Bahsi edilecek olan at arabası birkaç şövalyeler ile bu pirinç tarlalarının arasından geçiyor. Şövalyelerin yüz ifadeleri sakindi ve at arabası çokta lüks bir şeye benzemiyordu, muhtemelen içinde önemli birisi yoktur.

Gerçekten de o at arabasının içinde sadece üç kadın vardı. Biri Shirone Krallığından bir şövalye olan Ginger York’du. Kapıya yakın oturuyordu ve diğer ikilinin konuşmalarını dinliyordu.

“-Köpek Ustası Abi rüya gibiydi sanki.” Heyecan içinde konuşan kişi kendisine bol gelen hizmetçi üniforması içindeki Aisha’ydı.

“-Eğer bir gün evlenirsem mutlaka onun gibi biriyle evlenmeliyim. Değil mi, anne?”

“-E-Evet, tabi ki de.” Karşıda oturan kadın Aisha’ya benziyordu, ancak daha yaşlıydı ve gözlük takıyordu. İsmi Lilia’dır. Ona bakan her hangi birisi gözlerindeki sakinliği ve etrafa saçtığı soğukluğu hissedebilir.

Yine de, bir o yana bir bu yana bakıyor.

“-Beni kurtardığında çok havalıydı, biliyor musun? Parmağını yere doğrulttu ıslık sesi çıkartıp yerde bir delik yaptı sonra da havaya uçtu! Acaba o yaptığı da mı büyüydü? Bütün o şeyleri tek söz söylemeden yapabilmesi muhteşem. Aynı masallardaki periler gibi.”

“-Evet evet. Gerçekten muhteşem…o kadar şeyi tek söz söylemeden yapabilmesi muhteşem.”

Aisha son zamanlarda “Abisi” Köpek Ustasını övmeden duramaz oldu. Lilia da bu duruma şaşkındı. Aisha’nın Köpek Ustası’nın abisi Rudeus olduğunu öğrendiğinin biliyor. Ancak “Abi” derken akraba değilde yaşça büyük bir erkek figüründen bahsediyormuş gibi geliyordu ona.

“-Ayrıca, benim için bir ilkti. O kadar korkmuştum ki altıma kaçırdım, ancak hiçte utanmış hissetmedim çünkü yanımdaydı. Üzerimi değişmesine kızmadım…Acaba bu…Aşk olabilir mi?” Aisha sanki dua ediyormuş gibi ellerini kavuşturdu, gözleri parıldıyordu.

Kızını bu halde gören Lilia ne yapacağını şaşırdı. Köpek Ustasının aslında abisi Rudeus olduğunu söylemeli miydi? Daha bir gün önce Aisha ondan nefret ediyordu. Hakkını vermek gerek, Lilia’nın önceki yaklaşımı çok da doğru değildi. Sürekli Rudeus’un ne kadar muhteşem birisi olduğunu, Aisha’nın da bir gün ona hizmet etmesi gerektiğinin söylüyordu. Ancak Aisha zeki bir kızdı, annesinin, abisinin muhteşem birisi olduğuyla alakalı abartmalarına kanmamıştı. Lilia’nın örtmeye çalıştığı çirkinlikleri bir bir bulup ortaya çalıştı.

İnsanlar başkalarından duyduklarına değil de kendi buldukları şeylere önem yüklemeyi severler. Bundan birkaç yıl sonra Aisha, kendisine söylenen şeyin daha önceden bulduğu bilgi kadar inandırıcı olduğunu öğrenecek, ancak daha çok genç. Annesinin yalan dışında söylemeyen birisi olduğunu ve Rudeus’un da hayırsız bir abi olduğu inancında.

Lilia bunda kendisinin de payı olduğunu biliyor. Aisha’ya Rudeus’u farklı şekilde anlatabilirdi, ona tapmasını gerektiğini göstermeyen şeyler söylemeliydi. Yanlışlarının şimdi farkına varsa da artık çok geç; Aisha, Rudeus’un nasıl birisi olduğunu kafasında kararlaştırdı artık. Shirone Krallığında kaldıkalrı sırada Lilia, Aisha’nın fikrini değiştirmekten vazgeçti.

Her nasılsa, kaderin cilvesiyle ya da başka bir şeyin sayesinde, Aisha Köpek Ustası’nı övmeden duramaz oldu.

Lilia düşünmeyi bıraktı. Eğer Aisha’Ya çok sevdiği Köpek Ustasının aslında Rudeus olduğunu söylese Aisha’nın abisine karşı olan nefreti yok olmaz mı? Kendisinin de istediği gibi ona hizmet etmeye razı olmaz mı?

Ancak Aisha yalanlardan ve kandırmacalardan nefret ediyor. Rudeus bunca zamandır kimliğini ondan sakladı. Lilia neden böyle bir şey yaptığını anlayamamıştı, Aisha yetişkinlerin bir gerçekleri örtpas etme çabalarının arkasını görebilen zeki bir kızdı. Köpek Ustasının abisi olduğunu o kadar zaman sonra söylemesi Aisha’nın abisinden daha da nefret etmesine sebep olabilir.

“Gördün mü, el altından iş çeviriyormuş!” diyebilir, ya da “Biliyordum işte, abimin sapık olduğunu biliyordum!” ya da”Donumu yıkamayı o kadar çok istiyordu ki bana yalan söyledi!” diyebilir. Lilia’Nın böyle bir şeyin yaşanamsına engel olması gerek.

“-Heeey, Anneeee. Eğer abim öldüyse bir gün Köpek Ustasına hizmet etmek isterim~”

“-….”

Normalde şu anda Lilia’nın Aisha’ya ayıp şeyler söylediği için vurması gerekirdi. Ancak şu anda sırtından aşağı soğuk ter dökerken acı acı gülümsemekten başka bir şey yapamıyordu.

Köpek Ustasının Rudeus olduğunu söylemeli miydi yoksa söylememeli miydi? Eğer doğru hamle yaparsa Aisha abisini sevebilir. Ancak işi batırırsa…Lilia’nın zeka küpü kızının fikrini değiştirmek için hiçbir şey yapamaz. Ne yapmalı?

Verecek cevap bulamayan Lilia, Aisha’nın gümbürtüsünü dinlemek zorunda kaldı.

“-Köpek Ustasına hizmet etseydim elimden gelenin en iyisini yapardım. Sonra günlerden bir gün kıyafetlerimi savunmasız bir şekilde değiştirirken azgın ve kan başına sıçramış bir şekilde beni yere iter ve beni metresi yapar. Bundan sonra da her gün sevişiriz. Bana göer ilk başta fiziksel bir ilişkiden ibaret olur, sonra bir gün bana teklifte bulunup “Kalbini de istiyorum” der…he…he….hee!”

“-….”

Ne yapacak diye kara kara düşünen gerçeği bilmeyen Lilia’nın aksine Aisha içten içten kendine gülüyordu. Çoktan perde arkasında yaşananları görmüştü—Abisinin Köpek Ustası olduğunu biliyordu, ve kusursuz olmasa da annesinin dediği kadar muhteşem birisiydi. Bu fırsatı Lilia’ya eziyet çektirmek için kullanıyordu sadece.

Açık konuşmak gerekirse, Aisha’nın Annesiyle olan ilişkisi çokta iyi bir ilişki değildi. Lilia sürekli her şeyi kontrol etmeye çalışıp küçüklüğünden beri Aisha’ya sürekli bir şeyler yaptırmaya çalışıyordu, soru sorduğunda ise ona açıklama yapmayı reddediyordu.

Ve anladığına göre, Annesinin kendisini küçüklüğünden beri soktuğu sıkı eğitim bir gün abisine hizmet etmesi içinmiş. Aisha’nın bundan bıkmış olması hiç de şaşılası değil…Ta ki abisini gözleriyle görene dek.

Etrafındakileri sözsüz büyü kullanarak nasıl evirip büktüğünü ve kaçmalarını sağlamasına, Shirone Sarayından annesini kurtarmasına ve altına işemesine rağmen iğrenmeyip, yıkanmasına yardım ettiğine şahit oldu. Bütün bunları düşünmek ve içinden “Demek insanlar ‘rüya gibiydi’ derken bunu kastediyor’ diye düşünmek başının dönmesine neden oluyordu.

Abisi fevkelade bir kişilikti, Aisha ona yetişmek istiyordu, onun gibi fevkelade birisi olmak istiyordu. Bunun farkına varınca kendisine yaptırdığı onca şey için annesine şükretti. Verdiği eğitim olmasaydı abisi gibi muhteşem birisine hizmet etme fikrine gülüp geçerdi muhtemelen.

“-A-Ah, merak ediyorum, acaba abim öldü mü? Eğer öldüyse direkten Köpek Ustasına gidebilirim.”

“-R-Rudes efendi bu dünyadan göçüp gitmediği sürece ondan başkasına hizmet etmeyeceksin, anladın mı?”

“-Tamam, tamam, biliyorum.” Aisha ilk defa annesini bu kadar sıkışmış görüyordu.

“-Bir yıl, tamam mı? Bir yıl geçtikten sonra hayatımın geri kalanını Köpek Ustasıyla geçirmek istiyorum ~”

“-H-Hayır, kabul edemem bun—hmmm….”

Aisha, bir süre daha Lilia ile uğraşmaya devam etti.

*********

Lilia olarak bilinen kadın Asura Krallığında şehirden uzakta bir köyde doğmuştu.

Donati Bölgesi Su-Tanrısı dojosundaki tek kadındı. Soy adı yoktu. Asura Krallığındaki pleblere soyadı verilmiyordu. Lilia sadece Lilia olarak doğmuştu, babası dojonun shaibi olduğu için de genç yaştan itibaren eline kılıç aldı ve hızla öğrendi.

Ebeveynleri gibi Lilia’nın da ağzı laf yapmıyordu. Soğuk ve sessiz bir doğası vardı ve çekici değildi.

Ancak sıkı çalışan birisiydi, o yüzden etrafındakiler onu sevdi. Kılıç kullanmakta beceriksiz olduğu üstü örtülemeyen bir gerçek olsa da birlikte talim yaptığı öğrenciler arasında değer görüyordu. Öğrenciler onu kız kardeşleri gibi görüyordu, o da öğrencileri abileri gibi görüyordu. Kırsal bölgede bulunan dojodan beklediğiniz gibi hayatı da oldukça basit ve sakindi.

 

Ancak öğrencilerin Lilia’yı nasıl gördüğü Lilia on üç yaşına basar basmaz değişecekti. Vücudu ergenliğin nimetlerini göstermeye başladığında diğer öğrenciler onunla beraber duş almayı bıraktı ve onunla baş başa konuşmayı kestiler. Onu kasten görmezden gelmiyor veya dışlamıyorlardı, ancak Lilia üzerine dikilen hararetli bakışları azda olsa hissedebiliyordu.

Lilia oldukça gerçekçi bir kızdı. Erkek kardeşi yoktu ve annesinin sağlığı doğumdan sonra kötüleşti. Dojo’yu devredecek erkek evlat veremediği için de annesi ne yapsam diye kara kara düşünen babasına karşı mahcuptu. İşte bu sırada Lilia dojodaki erkeklerden biriyle eninde sonunda evleneceğini sonradan da kocasının dojoyu devralacağını anladı. Öğrencilerin hepsi onun için kardeş gibiydi bu yüzden de hiçbirini evlenecek birisi gözüyle bakmıyordu, ancak o etrafta bulunmadığı zamanlarda nasıl birbirlerine göz dağı verdiklerini anlayabiliyordu.

Ustanın kim olacağı dojoda bir tartışma konusu oldu, babası aynı anda hem kızını kiminle evlendireceğini seçecek hem de dojoyu kime devredeceğini seçecekti. Duvarlar ardında dojonun ustası olmak isteyen ya da Lilia ile evlenmek isteyenler birbirleri ile rekabet etmeye başladı. Bir kararda bulunamadan zaman hızla akıp geçti, Lilia önceden gördüğü yarının bir gün geleceğinden emindi.

İşte o sırada Paul geldi. Kalacak yeri ya da parası olmasa da Lilia’nın babası onu sevecenlikle kabul etti. Enerjik ve içten doğasıyla Paul dojodakiler arasında popüler birisi haline geldi. Ayrıca kılıç sanatına doğuştan yeteneği vardı bu sayede bütün teknikleri ışık hızında öğreniverdi, öncede nöğrendiği Kılıç-Tanrısı stilinin de bu konuda payı vardı gerçi.

Lilia’nın bunca zamandır öğrenmeye çalıştığını başarması sadece bir yılını aldı. Çok zaman geçmeden o kadar yetenekli oldu ki babası bile onunla baş edemez olmuştu.

Paul kılıçta yetenekliydi ve diğer öğrenciler arasında popülerdi. Bundan dolayı da Lilia’nın gelecekteki eşi olacağına karar verildi. Lilia aniden verilen kararlar yüzünden afallasa da, verilen kararın hızı kalbini titretti. Paul daha önce gördüğü kimseye benzemiyordu. Paul, özgür ruhlu birisiydi ve kılıç dövüşünde veya soyağacı gibi şeylerle hiç ilgilenmiyordu.

Kaygısız yaşam stili Lilia’nın aklını başından almıştı.

Ancak Paul dojodaki öğrencilerden biraz fazla farklıydı, sadece kılıç sanatına dair gevşek fikirleri ile, hanedanlık görevlerini umursamamasıyla değil ayrıca kadınlara karşı da gevşekti.

Diğer öğrenciler Paul’u ilk başta kollarını açıp karşılasa da zamanla aralarında anlaşmazlık çıktı. Aniden bitip oturacakları ustalık koltuğunu çalan birisine iyi gözle bakmayı kabullenemiyorlardı ancak Paul, Paul olduğu için istemeseler de bu acı gerçeği kabullenmişlerdi.

Fakat eğer çok önem verdikleri bir şeye, elde etmek için büyük uğraşlar verdikleri bir şeye değersiz bir şeymiş gibi davranacaksa, o zaman bu herşeyi değiştirir.

Paul’dan kurtulmaya karar verdiler.

Talim maçları sırasında saldırılarını ona yoğunlaştırırlar, arkasından uçan tekem atarlar, bilerek kıyafetine su atarlardı. Lilia, Paul’u koruyup onları azarladı. Bu durum öğrencilerin hiç de hoşuna gitmedi, saldırganlıkları artış gösterdi.

Eğer Paul normal bir çocuk olsaydı olay burada sonlanırdı. Diğerlerini kabullenir ve onlara şans verir ya da dojodan kaçardı.

Fakat Paul yaramaz bir çocuktu. Siniri bozulduğunda harekete geçerdi.

Gece olduğunda Lilia’nın yatak odasına girdi ve bekaretini bozdu. Lilia tabi ki de karşı çıkmaya çalıştı, ancak yapabileceği hiçbir şey yoktu. Her şey bittiğinde boşluktaymış gibi hissetti. Ona yaşanan şeyin ne olduğunu kavrayamadı. Daha önce hiç Paul’a rüyalanmamıştı. Daha bir gün önce konuştuğu sevecen çocuk asla böyle bir şey yapamazdı. Annesi odaya girip kızının hala uyanmamış olduğunu zannedip gördüğü şey karşısında çığlık attığında, Paul çoktan köyden ayrılmıştı.

Lilia o günden sonra erkeklere güvenmemeye başladı. Öğrenciler ona baktığında ürktü ve erkeklerle fiziksel temasa girmekten çekindi.

Bunu yapmayı kesmedi, on beşine basıp yetişkin olduğunda bile.

Lilia’nın babası yüzyıllardır ailesinde olan dojonun yaşamını sürdürsün diye uğraşıyordu. Erkek çocuğu yoktu ve Lilia’nın doğumu annesini zayıflattı. Soyunu deva mettirmek için kızını öğrencilerden birine vermek zorundaydı.

Ancak o bir babaydı. Ve ebeveyn olarak kızını istemediği bir adamla evlenmeye zorlayamazdı, aldığı yaradan sonra asla.

Evlendirmek yerine bağlantılarından birini kullanıp onu Asura Kraliyet Sarayına hizmetçi ve nedime olarak görevi kraliyet ailesi mensuplarını bir tehlike karşısında korumak şartıyla işe soktu.

Lilia koruma olarak iş yaptığı sürede erkeklere karşı olan iğrentisinden kurtuldu, sonrasında prensese yapılan saldırıyı önlerken yaralandığı için işten çıkarıldı.

Eve gitmek yerine Fittoa Bölgesine geri döndü, orada da kaderin işe karışmasıyla ya da başka bir şey ile Paul’un yeni ailesine hizmetçi oldu. O ve Paul arasındaki ilişki yeniden ateşlendi, ondan bir çocuğu oldu ve ikinci karısı oldu.

Açık konuşmak gerekirse, Lilia mutlu olup olmaması gerektiğini bilmiyordu. O basit bit metresti ve Paul muhtemelen Zenith’i onu sevdiğinden daha çok seviyordu. Zenith onun için çok önem arz ediyordu fakat Lilia’Nın karmaşık duyguları ve çekingenliği vardı. Greyratlar onu ailenin bir parçası olarak kabul etti, ancak endişesi ve güvensizliği varlığını sürdürmeye devam etti.

Rudeus, duygusal karmaşasında onu destekleyen çocuk, Zenith’i Lilia’nın kalması için ikna etti. Kendi çocuğunu yetiştirmek tabi ki de Lilia’nın bir gün isteyeceği bir şeydi, ancak Lilia kızını ne kadar sevdiğini sorgularken buldu kendini. Babası, onu dojoya tercih etmişti ki bu da hayatının sonraki evrelerinde başka bir yol bulmasına yardımcı oldu.

Lilia, Aisha’nın hislerini çiğnemiyor muydu-kendi kızının-?

Eğer onu Rudeus’a olan borcunu ödemek için kullanırsa sonunda belki huzura kavuşabilirdi? Bu endişeler kızının normal bir çocuk olmadığını öğrendiğinde daha da kötüleşti, kızı oldukça zekiydi.

 

Dönüm noktası gizemli Işınlanma Felaketi ile geldi, Lilia ve Aisha birlikte Shirone Sarayına ışınlandı. Aniden bilinçlerini kaybettiler, sonrasında lüks bir odanın içinde uyandılar. Hemen sonrasında gardiyanlar tarafından çevrelendiler.

Her an öldürmeye hazır zırh içindeki adamlar ile karşılaşınca Lilia’nın bilinci karardı. Olan şeyelri kavrayamıyordu, aklındaki tek düşünce kızımı ne olursa olsun korumalıyım, dı sadece. Lilia yanındaki mum ayaklığını eline geçirdi ve karşı koydu.

Ancak uzun zamandır dövüşmediği için vücudu istediği gibi hareket etmiyordu ve bacağındaki eski yara hareketlerini kısıtlıyordu.

Karşı koyamadığı için derbest edildi ve Aisha annesinin arkasından sürüklendi.

“-Lütfen! Kızı bağışlayın! Kızıma yardım edin lütfen! Bana ne olacağı umurumda değil! Kızımı sadece!” Lilia ağladı ve acı acı bağırdı, ağzından çıkanları kontrol edemiyordu, kendiliğinden çıkmıştı sanki.

Bu sözler onun samimi hisleriydi.

Sonrasında Lilia kalede tutsak edildi, dışarıyla iletişimne izin verilmedi ve hizmetçi olarak çalışmaya zorlandı.

Ancak, kalbi eskiden olduğundan daha hafifti artık. Çaresizlik içindeyken ağzından çıkanlar onu hafifletti. Kızını sevdiğinden artık şüphe duymuyordu ve hayatı boyunca Rudeus’a hizmet etmesini sağlama isteği tamamen bencilce bir istek değildi.

Aisha özgür ruhluydu, muhtemelen bu özelliğini Paul’dan aldı. Annesi tarafınan baskılanmaktan nefret ediyordu. Rudeus’a neden hizmet etmesi gerektiğini anlayamıyordu, ve zeki bir kız olduğu için anlam çıkaramadığı bir amaç için sıkı çalışmak istemedi.

Ancak, Lilia vaz geçmedi. İnatçı kızına yıllar boyu topladığı bütün bilgeliği aktardı.

Bir gün Aisha anlayacaktı.

Rudeus, Lilia’yı koruduğu gün gibi olduğu sürece Aisha anlayacaktı.

Ya da öyle sanmıştı….

 

******

 

 

“-Ahh, Köpek Ustası abi… Aah, tek düşündüğüm sensin. Beni kaldıran o kaslı kollar, o soylu sıfatın ve karmaşık davranışların…”

Aisha anladı. Rudeus’u kendi gözleriyle gördü ve Lilia’nın yapmaya çalıştığı şeyi analdı—ancak bu yanlıştı.

Kızının abisinin muhteşemliğini böyle kavramasını istemiyordu.

“-Aisha.” Lilia, sallanan at arabasının içinde yavaşça ayağa kalktı.

Yüzünde sinsi bir gülümseme olan Aisha annesinin ani hareketi karşısında şaşırdı. Lilia, kızı ne zaman yanlış bir şey yapsa kafasına vurma gibi bir alışkanlığı vardı.

Hakkını vermek gerek, Aisha zeki kız. Hangı derece de dayak yiyip yemeyeceğini hesaplayabiliyor ve Lilia’yı kendine vurduracak kadar kızdırıp sonra dilini çıkartıp “Özür dilerimm.”  diyebilecek kadar sinsiydi.

Ancak şu anda annesinin neden sinirli olduğunu bilmiyordu.

Rudeus’u övüyordu sonuçta–annesini hizmet etemsi için yalvardığı abisini. Biyerde batırdı falan mı acaba? Ya da Köpek Ustası abisi değilmiydi harbiden. Annesi yaklaşırken aklından bu düşünceler geçiyordu?

“-Huh…?”

Aisha kafasına yumuşak bir şey değince dondu kaldı.

Lilia onun kafasını sıvazlıyordu.

Annesinin kafasını sıvazladığı zamanlar yok denecek kadar azdı.

“-Anne?”

Nedense kızı Lilia’ya seslenince Lilia kendini utangaç hissetti. Aisha’Nın kafasını sıvazlayan eli kızın “arkasın kaydı ve küçük bedenini kendine yaklaştırdı.

“-Aisha… Bay Köpek Ustası aslına abin Rudeus…hangisini seçersen seç bir şey demeyeceğim.”

Rudeus Aisha’yı yanına almayı reddetti, Ancak Lilia bundan birkaç yıl sonra tekrar birleşecekleri günün geleceğini biliyordu.

“-Ve o gün gelirse ona hizmet etmek için elinden geleni yap.” dedi Lilia

Aisha’yı muhteşem bir kadın olarak yetiştirmeye yemin etti. Ancak bu kararı ne Rudeus için, ne de kendi için verdi.  Lilia kendi bencil arzularının bu kararına etki ettiğinin farkındaydı, ancak o, kalbini derinlerinden, Aisha’nın başarılı bir kadın olmasını istiyordu.

“-Ahahaha… Görünen o ki yakalandım….huh?” Aisha kafasındaki yumuşak his yüzünden garip hissetti ve dudaklarını büzdü.

“-B-Biliyordum, tabi ki de! Köpek Ustasının abim olduğunu biliyordum… sadece seni kızdırmak istemiştim, o kadar…”

Tutarsız mazeretini mırıldandığı sırada Aisha aniden bir daha annesi tarafından böyle kucaklanmayacağını düşündü. Bunu aklından geçirir geçirmez içine muhteşem bir mutluluk yayıldı.

Bu kızcağız ilk defa mutluluktan ağlamayı deneyimledi. Karmaşık duygulardan doğan gözyaşları durmak bilmedi, annesine sıkıca sarılıp gözyaşlarıyla omzunu ıslatabildi sadece.

İkiliyi bunca zamandır gözlemelyen Ginger gözlerini kaçırdı.

Gözlerini dallarını rüzgarın oynattığı, ufak doğru uzanan pirinç tarlalarına çevirdi.

 

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.