İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 03 Bölüm 13

[ A+ ] /[ A- ]

Hata, Kargaşa ve Kararlılık

 

Çevirmen: NatsuJun

 

 

Kısım 1

Kızıldişli Kobra’yı katlettikten sonra loncaya geri döndük.Genelde yaptığımız üzere dışarıda Jalil’le buluştuk.Kartlarımızı değiştirdik, sonrasında Kızıldişli Kobra’nın dişleriyle derisini ona teslim etmemin ardından hikayelerimizi birleştirdik.

Bu sefer bir sürü item olduğundan loncaya hepimiz birlikte girdik.Alışılageldiği üzere Nokopara yanımıza geliyor.Bu herif cidden ömrünü loncada geçiriyor, ve ne zaman içeri girsek bize yanaşıyor.

‘Vay canına, bu sefer okkalı bir şey avlamışsınız he.Hey hey, bu Kızıldişli Kobra’nın pulları değil mi? He?’

Jalil’e gözümle sinyal vererek önceden konuştuğumuz şeyleri anlatmasını işaret ediyorum.

‘Ah, evet öyle.Çok şanslıydık, ona rastladığımızda bayağı zayıftı.’

‘Heh~ sadece siz ikiniz mi~’

İlginç bir şey görmüş gibi sırıtmaya başladı.Nokopara Jalil’e aşağılayan gözlerle bakmaya devam ediyor.

Sorun ne? Bu normalde biraz farlı geldi bana.

‘Tüm Süper Blaze üyeleri öldü.Yaratığı zayıflatan onlardı.’

‘Ney? Blaze…öldü mü?’

‘Eh, elden ne gelir ki, Kızıldişli Kobra’yla karşı karşıya gelmişler…’

Nokopara sıkılmışçasına iç geçirdi.

‘Ama ne kadar zayıf olursa olsun imkanı yok siz Kızıldişli Kobra’yı öldüremezsiniz…’

‘Zayıf derken aslında zaten ecelle cebelleşiyordu.Yani aslında ölmüştü desek de yalan olmaz.Nefes alıyor olmasına rağmen ölüden bir farkı yoktu.’

Jalil hızlıca konuştuktan sonra aceleyle oradan ayrılıyor.Nokopara’nın surat ifadesi hiç de inanmış havası vermiyor ve yönünü bize çeviriyor.

‘Bugün de ev hayvanlarını aramaya mı gittiniz?’

‘Aynen, Jalil-sensei’in tekniği o kadar iyi ki bugün de cebimize üç beş bir şeyler girdi.’

‘Ooohh~~’

Mümkünse hemen ayrılmak istiyorum.Bir şeyler yanlış gidiyor gibi.

Fakat Nokopara kolunu omzuma doladı ve kocaman sırıtarak fısıldamaya başladı.

‘Peki, ev hayvanını şehrin dışında mı aradınız?’

İstemsiz olarak bir an donakaldım, ama sanırım ifadesiz bir surat takınarak foyamın ortaya çıkmasına engel oldum.Bu gelişme dahi beklentilerimin dahilinde, bizi sadece şehrin dışına çıkarken görmüş.

‘Tesadüfen şehir dışına çıktık.’

‘Hee~ peki ne yaptınız dışarıda?’

Konuşmamız berbat bir istikamete gidiyor.Nokopara Jalil’i omuzlarından tutuyor.

‘Kızıldişli Kobra da şehrin içinden mi?’

Anladım, demek Jalil’i şehrin içinde dolanırken gördü, yani küçük sırrımız ifşa oldu.

‘Aree, çok inanılmaz bir durum, sizce de öyle değil mi?’

Durumun böyle ilerlemesi de varsayımlarım dahilinde.Bu durumdan sıyrılmak için birkaç metodumuz var.

Örneğin, Jalil’i satarak sorunu çözebiliriz.Zorla bu görevi bize verdiğini ve yakamızı bırakmadığını ileri sürebiliriz.

Ama bu metodu kullanamıyorum.Eğer böyle yaparsam Ruijerd mızrağını bana saplayabilir, çünkü yaptığım şey bir savaşçıya yakışan bir davranış olmazdı.

‘Hey, hey, tüm bu söylediklerimden sonra rol yapmayı kesseniz iyi olur.’

‘Ne demek rol yapıyoruz, tam olarak ne yaptık ki?’

‘Heh?’

‘P-Hunters görevimizde bize yardım etti, biz de onların görevinde onlara yardımcı olduk.Hepsi bu.’

Bilmemezlikten gelip konuyu daha ciddi bir yöne çeviriyorum.Kuralları tekrar kontrol ettim, bu konuda yanılıyor olamam.Ama olaylar kurallara göre ilerlemiyor gibi.Bu dünyada kurallara uyduğun sürece istediğini yaparsın diye bir şey yok.Ama açık olmak gerekirse bu ikisi arasındaki sınır nerede çizili bilemiyorum, o yüzden konuşmamızı biraz daha mantıksal bir yöne çekmeye çalışıyorum.

‘Bunu ciddi ciddi diyor musun, eğer diğer ahmaklar da senin yağtığını taklit ederse ne olur biliyor musun?’

‘Ne olurmuş?’

‘Eğer görevleri para ile satın alacaksanız, Maceracılar Loncası’nın bir işlevi kalmaz.’

Hm, aslında biz para alışverişi falan yapmadık….Böylesine zoraki bir argüman sunsam elbette yemez.Ama elbette sınıflanmış görevlerde böyle alışverişlerde bulunmak.Vay canına, bu herif zeki.

Gerçekten de yaptığımız yayılsa, bu görevleri almak için para alışverişi yapacak bir sürü insan olur.Mesela tüm D seviye görevleri alıp bunu D rütbeli takımlara satmak gibi, bunun karşılığında görevi yapmayanlar bile bir şey yapmamış olmalarına rağmen rütbelerini artırabilir.

Lakin eğer bu metodu kullananlar satmakta başarılı olamazlarsa görevleri de icra edememiş olacaklar.

‘Nokopara, neden dikkatini buna veriyorsun? Seni rahatsız etmiyoruz değil mi?’

‘Hoho, ne dediğine dikkat et evlat.Elinde sadece iki seçenek var.Hey, Jalil iyi dinle.’

Gömleğimin yakasından tutup beni havaya kaldırıyor.Arkamda Eris’le Ruijerd’in suratları sinirden gerilmiş.Her neyse, şimdilik sabredelim, konuşmamız daha bitmedi.

‘Hehehe….’

At kafalı olduğundan Nokopara’nın ne düşündüğünü yüzünden okuyamıyorum.Ama gülümsemesinin iğrenç olmasından aklıma bir şeyler dank ediyor.

‘Eğer maceracı olarak kalifiye kalmaya devam etmek istiyorsan bana her ay 2 demir sikke vereceksin.’

Amma baş belası.

Bu dünyaya geldiğimden beri ilk defa böyle biriyle karşılaşıyorum.

Son zamanlarda hep ne kötü ne de iyi diyebileceğim insanlar görüyordum.Kötülerle uğraşması daha kolay çünkü çok da derin düşünmen gerekmiyor.

Ama Nokopara’ya gelince, devamlı loncada olmasına şaşmamak gerek.Devamlı illegal işler peşinde koşanları gözlemliyor.Ve yakaladığında da tehdit ederek ekmeğine yağ sürüyor.

Eğer bu herif bizi şikayet ederse işimiz biter.Ama hayır, eğer şikayet ederse kendisi de illegal hareketlerde bulunduğundan zarar görecek.

‘Bayağı bir meblağ kazandınız değil mi? Hehe, gönlünüzce harcayabilirsiniz değil mi?’

‘Bi-bir şey sorabilir miyim?’ sakince konuşmayı sürdürürken kontrolümü kaybetmiş gibi dedim.

‘He?’

‘Bu gerçekten görev alıp satma kavramına giriyor öyle mi?’

‘Evet, eğer foyan ortaya çıkarsa yandın, maceracı niteliklerini kaybetmek istemezsin değil mi?’

‘Ha-hayır, istemem.’

Sakin ol, paniklemem için henüz bir sebep yok, bu durumu da göz önüne almıştım.

Sorun yok, önemli değil.

‘Ne dersen de şuan param yok, Jalil’le görevleri teslim edebilir miyiz artık?’

‘Peki, ama kaçmayı aklınızın ucundan bile geçirmeyin, tamam mı?’

‘Emredersiniz efendim~’

Bu herif de aptal çıktı.

Diye düşünerek tezgaha doğru ilerliyorum.

‘Hey…Ne yapacağız, ne yapmalıyız!’

‘Sakin ol, biraz sakinleş.’

Panikleyen Jalil’le ilgilenip Veskel’e gelmesi için el işareti yapıyorum.

Görevlerin ödüllerini topladıktan sonra [P Hunters] partisini dağıtıp Jalil ile Veskel’den [Ölü Son]’a katılmasını isteyeceğim.Saçma bir çözüm olacak, ayrıca Maceracılar Loncası’nın kayıt defteri ne kadar kapsamlıdır bilmiyorum bile.

Arkamı döndüğümde Ruijerd’in öfke çubuğu MAX’a ulaşmıştı, tam önünde Nokopara durmaktaydı.Kurallara aykırı işler yapmamıza rağmen, böylesine çirkef metodlar kullanıp bizi tehdit etmesi Ruijerd’in savaşçı tabirine uymuyor olsa gerek.

Herhalükarda Ruijerd’e durması için kaş göz işareti yapıyorum.

Görünüşe göre Eris neler dönüyor anlayamadı, eğer ki anlasa korkarım Nokopara’yı ilk haklayan o olurdu, muhtemelen bunu yumruğu değil de kılıcıyla hallederdi.

‘Hey, bugünün kazancını bana verin.’

Ben geriye dönerken Nokopara kocaman bir sırıtışla kolunu omzuma doluyor, tam Jalil 2 demir sikkeyi buruk bir gülümsemeyle ona uzatacakken elinden tutuyorum.

‘Önce bir sorum olacak.’

‘Neymiş? Çabuk sor işim var.’

Derinden bir iç çekiyorum ve tüm kalbimle hayırlı bir son diliyorum.

‘Bizim illegal işler yaptığımıza dair elinde kanıt var mı?’

Nokopara sinirden dudaklarını öyle bir ısırıyor ki öfkesi tüm binada yankılanıyor.

Kısım 2

[Ölü Son]’un tamamlanmış görevi Lonca’nın kayıt kitabından alındı.Tezgahtaki personel sebebini sormadı.Görünüşe göre bu Nokopara’nın ilk defa böyle bir şey yapışı değil.
Görev için talepte bulunan asıl şahsın yaşadığı yere doğru yol alıyoruz.
‘Beni ara sokaklarda haklamak aklınızdan geçmiyordur, değil mi?’
Nokopara bunu Jalil ve Ruijerd’e bakarak söyledi.
Ruijerd’in öldürme içgüdüsü tavan yapmış durumda, Nokopara’nın ödü patlamıyor mu?
Belki de böylesine kanasusamışlığa çoktan alışmıştır.
‘Eğer ki ölürsem partnerlerim bunu loncaya bildirir, ben sizin gibi C rütbelilerden farklıyım.Ben B rütbesine kadar yükselebilmiş biriyim.’
Son söyledikleri çok bariz blöftü.Zaten Nokopara da 5 kişiye karşı kazanma şansının olmadığının farkında.Bizi ne kadar köşeye sıkıştırmak istese de, ölmek gibi bir niyeti de yok.
Yine de düşünce tarzı çok sığ.Ben olsam en azından yanımda bir koruma bulundururdum.
‘Geldik, geldik.’
İlk bina.
Daha önce gözüme çarpmayan bir konut.Kapıyı çalmamız üzerine kapıdan keçi gibi inatçı izlenimi veren yaşlı mı yaşlı bir Oba-san çıkıyor.Kartal gibi bir burnu var ve siyah bir cüppe giymişti.Evin içinden sanki tatlı bir koku yayılıyor, büyük ihtimalle Neruneruneru şekerlemesi yapıyor.

ꕥ Tam bir cadı tiplemesi demek istemiş heralde


Nokopara’yı görmesi üzerine kuşkucu bir ifadeyle bakıyor ama hemen yanında Veskel’i görünce gülümsüyor.
‘Are, Veskel sen mi geldin? Niye bu kadar insanı beraberinde getirdin? Ah, yoksa bunlar bahsettiğin [Ölü Son Ruijerd]’in üyeleri mi?’
Ruijerd şaşkınlık içinde bize bakıyor.Oba-san’ın gözlerinin sadece Veskel’e çevirili olduğunu görüyor.
‘Heh!’
Ruijerd güldü.
‘Oba-san seni kandırmışlar.Bunlar [Ölü Son]’un üyeleri falan değil.’
‘Hee–?’
Oba-san gözüyle Nokopara’yı yokluyor, alaylı bir şekilde gülerek:
‘Peki ya nasıl kandırmışlar?’ dedi.
‘Nasıl mı, hmm.’
‘Evimdeki tüm haşereleri Veskel öldürdü.Zumeba ırkının namına yakışır bir şekilde,o günden sonra daha tek bir haşere bile görmedim.’
Görünüşe göre Oba-san’ın evi Veskel’in daha önce hizmette bulunduğu bir yermiş.Ah doğru, Ruijerd onları gözetlerken böyle bir şeyden bahsetmişti.
‘Görevinizi tam takır yerine getirdiğiniz sürece, [Ölü Son]’muş değilmiş umrumda bile olmaz.’
Şaşıran tek kişi Nokopara değil, bu lafın üzerine bahsi geçen şahsiyet de bir o kadar şaşırmış bir ifadeye bürünmüş.
‘Ama.’
‘Benim günlerim sayılı, ölmeden önce görebileceksem gerçekten görmek isterim.’
Zaten gördünüz.
Nokopara’nın gözleri yaşadığı şoktan ötürü kocaman açılıyor ve kızgınlıkla Veskel’e dönerek:
‘Veskel! Sizi piç kuruları, Maceracı kimliklerinizi çıkartın hemen!’
Veskel biraz ürküyor, ama yüzünde büyük bir gülümseme var.Elindeki kartta [Ölü Son] yazıyor.
‘Neyy! Sizi hergeleler, benimle kafa mı buluyorsunuz….!’
Çok geçi artık [P Hunters] diye bir parti yok.
Eğer kontrol edersen belki hala loncanın kayıt kitabında bulunabilir ve daha da derine inip araştırırsan belki bir yerlerde kural ihlali tespit edebilirsin.Ama Nokopara’nın bunları düşünecek hali yok gibi.
‘Hass…! Sıradaki eve!’
Loncaya dönmedik.
Kibirle gülüp Nokopara’yı takip ettim.

Kısım 3

Görev talebinde bulunan bir düzine insana gidip konuştuktan sonra Nokopara’nın beti benzi atıyor.
‘Hay sikeyim, neler dönüyor burada.’
Talepte bulunmuş olan herkes Jalil’le Veskel’i [Ölü Son]’un üyeleri olarak görüyorlardı.Ve Maceracı Kartlarında da [Ölü Son] yazılıydı.
Bunun üzerine bir de ilk görevimizin sahibi küçük kıza gittik.Ruijerd’e bacağından neşeyle sarıldı ve izlemesi insanı mutlu eden bir hasretlik giderme oldu.
‘Nokopara-san, kusura bakma ama eğer elinde bir kanıt olmazsa sana para veremeyiz.’
‘Kahretsin!’
Şimdi işler değiştiğine göre artık bir mesele olduğunda görevimize mani oluyor diye şikayet edebiliriz.
‘He, he, he.’
İstemsizce kötücül bir kahkaha attım.
Benim gülmemle uğrayacağımız son yere gelmemiz bir oldu.Geldiğimiz yerin adı [Kurt Pençesi Pavyonu].Görünen o ki Jalil ve Veskel daha önce burada çalışmışlar, eğer birileri bizi tanırsa başımız sıkışabilir.Yine de bir şekilde başa çıkarız herhalde.
‘Burası son durağımız.’
[Kurt Pençesi Pavyonu]’ndan çıkan iki kişiyi görmem üzere donakalıyorum.
Hass…
Beynimde bangır bangır siren sesleri alarma geçiyor.
Bu acilin de acili bir durum.
Hava saldırısı.
Düşman uçakları sınırlarımızı işgal etti.
Umulmadık bir hengâme.
Bu durum tam olarak düşüncelerimin ne kadar yetersiz olduğunu ve farklı durumlara uyum sağlamaktaki yetersizliğini gösterdi.
‘Ah, Rudeus, dönmüşsünüz….Emeklerinize sağlık.Hayırdır, bu kadar kişiyle gelmişsin bir sorun mu var?’
Kurt yorgun bir ifadeyle bizi karşılıyor.
Nokopara endişemin nedenini fark etmiş olsa gerek.
Belki de en başından beri bunu planlıyordu.
‘Hey, sizi kurtaranlar [Ölü Son]’du değil mi?’
Hay sıçayım.Şuanki [Ölü Son]’un rütbesi D, [P Hunters] görevi kabul ettiğindeyse rütbeleri B idi.Bu da görevi alamazdık demek oluyor, eğer biri bundan haberdar olursa her şey sarpa saracak.
Öff, başımız belada.
Kurt Ruijerd’le bana bakıyor, onu durdurmak için başımı hızla sallıyorum.
(Yardıma ihtiyacınız olmadı diye palavra at.Bir başınıza oradan kaçtınız, tamam mı?)
Aklımdan böyle geçiriyorum.En azından Kurt’un ‘Bilmem, bize kimse yardım etmedi’ diyerek Nokopara’yı terslemesi için dua ediyorum.
Kurt bana bakıp zoraki başını sallıyor.
‘Tabiki, hayatımda hiç bu kadar güçlü birini görmemiştim.’
Tanrı aşkına…bu saf fazla dürüst~!
Kurt bizim ne kadar güçlü olduğumuzu, İnfazcı’yı ve Çağla Anakondası’nı tozla duman edişimizi en ufak ayrıntısına kadar seslendirme ve sahne performansıyla anlatıyor.
Rudeus-san bambaşka bir şey.
İnfazcı normal insanların gördükleri yerde altına etmesine yetecek kadar güçlüyken Ölü Son’a rakip bile olamadı.
Rudeus’la birebir dövüşe giriştiklerinde ne oldu biliyor musun?
Bammm hemen yerle bir etti!
Doğruyu söylüyorum, bir hamlede işini bitirdi.
Ruijerd-san o kadar güçlü ki insana çok absürd geliyor.
Orada burada bale yapar gibi dolanıyor bir bakmışsın anakonda ölmüş!
Böylesine inanılmaz bir şey yaptığında bile gram terlememişti!
Sadece bunu düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor!
Nokopara ara ara hoh hoh, öyle mi, hmm, vay canına gibi tepkiler vererek sırıtıyor.Sonrasında:
‘Garip~~ Hey, şehirde görevi alan siz, neden Taşlaştıran Orman’a birilerini kurtarmaya gidesiniz ki?’
‘Yo, şey, ehmm, biz Jalil’leydik….’
‘Ama Jalil’le Veskel şehirdeydiler değil mi?’
Daha fazla saklamamızın imkanı yok, Nokopara elinde bizi şahmat edecek bir koz tutuyor olmalı.
Sakin ol! Bir yolu olmalı, çabucak düşün, önümüzde 3 seçenek var.Peki, bir kafa yoralım bakalım.
1)Nokopara’yı öldür.
Eğer dediği gibi yandaşları olduğunu varsayarsam bu seçenek işleri iyice çıkmaza sokabilir.Ama bir ihtimal de olsa işimize yarayabilir.Bu seçenek tamamen şansa bağlı.
Tabi bu çok beceriksizce bir plan olurdu.
2)Tüm suçu Jalil’le Veskel’e yık.
Biz daha yeniyiz.Ama onlar eski kurt.
Onlar tarafından kandırılıp yem olarak kullanıldığın konusunda ısrar et, belki yerler.
Ama bunu yaparsam Ruijerd’in bana olan güvenini kaybederim.Dostlarımıza ihanet edemeyiz.
Bu da kötü bir plan.
3)Uslu uslu parayı teslim et ve sonrası için başka şeyler düşün.
Bu tamamen şansa bağlı, hem ardından hemen bir çözüm bulsak bile Nokopara bizim dövüş gücümüzle alakalı bilgiye erişmiş olacak.
Bizi elinden kaçırmamak için, şehirde derinlemesine planlar kurabilir.
Bu da zayıf bir plan.
Olmuyor.Aklıma gelen her şey zayıf planlardan ibaret.
Ne yapsam?
En kolayı 2.seçenek olurdu ama bu muhtemelen yapabileceğim en kötü hareket olurdu.Eğer bunu yaparsam önümüzdeki plan diye bir şey olmayacak.Çünkü onlara ihanet etmek demek Ruijerd’in güvenine ihanet etmek demek, ve bu Ruijerd’in bana bir daha katiyen inanmaması anlamına geliyor. 2.seçeneği kullanmamın imkanı yok, kesinlikle yapmamalıyım.
1.Seçenek de aynı şekilde imkansız, çünkü bir anlamı yok.Bunu yapmak şu ana kadar çabalarımızın hepsinin boşa gitmesi demek.Büyülü Kıta gibi birini öldürmenin öyle çok büyük bir olay görülmediği bir yerde dahi birini öldürmemiz, tarihin tekrar edip gelecekte de başına aynı hadiselerin gelmesi demek.
Bu kanlı yolda yürümek istemiyorum.
Böyle bir karar vermek istemiyorum.
3.Seçenek hepsinden daha kötü.Bu şerefsize parayı teslim etmek demek, yaptığımız tüm yanlışları kabul etmek demek.Bu katiyen yapmamamız gereken bir şey.Ayrıca bize yaptığı şantaj sürecinde daha kötü suçlara bulaşma ihtimali de cabası.Yaptığımızdan daha çetin, anlamsız görevler yapmak zorunda kalabiliriz.
Ben olsaydım Eris’in vücudunu talep ederdim.
Eğer bu olursa, önünde sonunda Nokopara’yı öldürmek zorunda kalacağım.
Bu olmamalı, tek seçeneğimiz 3 mü? Yo yo, eğer 3’ü seçeceksem her şeyi boşverip 1’i seçerim daha iyi.
Sadece Nokopara ve yancıları öldürmem gerek değil mi?
Yapabilir miyim ki….
Ben, ve birini öldürmek?
Peki ya karanlıklarda gizlenen diğerleri? Ruijerd’i onları aramaya mı salsam? Peki nasıl? Bahsettiğimiz kişi Ruijerd bile olsa, kimi aradağımızı bilmedikten sonra muhtemelen bulamayacağız.
Belki de maceracı olmayı bırakmalıyız? Bu niteliğimiz olmasa bile yaşamımızı sürdürebiliriz.Hala bu kıtada nasıl para kazanırız az çok fikrim var.
Olmaz, eğer buna karar verirsem Jalil’le Veskel ne olacak? Eğer araştırırlarsa evcil hayvanları kaçırma işinin açığa çıkması an meselesi.Şehri terkedebilecek kadar kazandık tamam doğru ama onların durumu bambaşka.Onlar şehirde yaşıyor, ve eğer millet bunların hayvanlarını kaçırdığını duyarsa şehirden kapı dışarı edilmezler mi? Arazide yaşayabilecek dirayete sahip olduklarını sanmıyorum, yani sonuç olarak durum bizim onlara ihanet etmemiz haline geliyor öyle mi?
Peki ya şehirden atılma ihtimallerine karşı bekleyip yardım edersek?
İmkansız.Zaten biz bile sınırdayken onlara yardım edemeyiz.
Yok, mademki işler bu raddeye kadar geldi, bu kanlı yolu yürümeye yetecek azme sahip olmam gerek.
Hemen asıl amacına odaklan.Eris’i evine ulaştıracağım.Onun hatrına, Jalil’miş Veskel’miş hatta Ruijerd’miş, kim olursa olsun ihanet edebilirim.Sonucunda Eris bile benden iğrense, Roxy ve Paul’un bir daha yüzüne bakamayacak bile olsam, önemli değil!
Su-Aziz büyüsünü kullanarak bu şehri sele boğacağım.Ortalık kaos içindeyken Eris’i alıp buradan kaçacağım ve Maceracı olmayı bırakacağım.Böylesine kötü şeyler yapmak zorunda kalma pahasına asıl amacımı gerçekleştireceğim.
Yapacağım.

Kısım 4

Kalbimi dinginleştirdikten sonra manayı elimde topladım, hemen ardından Nokopara’nın yüz ifadesinin değiştiğini gördüm.
‘Hey….Ah…..’
At kafalının birden beti benzi attı ve bacakları titremeye başladı.
Bana değil de arkama bakıyor.Başımı çevirdiğimde Ruijerd’i gördüm.Sırılsıklam ıslanmış ve handaki pencereye konmuş vazo yerde paramparça olmuş.
‘Ru- Ruijerd-san?’
Gözlerim parıldayan zümrüt yeşili renkler ilişti.
Başındaki mavi boya suyla akmış gitmiş ve geriye parıldayan zümrüt yeşili saçlarını bırakmış.
Kapüşonunun altında yatan saklı hazineyi de göstermiş oldu.
Alnındaki Kızıl Sihirli Taş apaçık ortada.
Öfkeli suretiyle orada dikilen, kanlı canlı bir Şeytan Savaşçı.
‘Su, su, su, Supard…..’
Nokopara poposunun üzerine kapaklanıyor.
‘Ben Ölü Son’dan Ruijerd Supardia.Kimliğim açığa çıktığına göre elden bir şey gelmez.Herkesi öldüreceğim.’
Berbatça giriştiği rolünü monoton bir ses tonuyla yapıyor.
Ama öldürme dürtüsü gerçekten ortada.
‘Kyaaaa!’
Biri bağırıyor.
Kızlar, erkekler ve yaşlılar, herkes elinde ne varsa bırakıp bağırıp çağırarak kaçışıyor.
Kaosun tam ortasında bize ilk ihanet eden Veskel’i alıp ‘Tehdit edilmiştim! Benle hiçbir alakası yok! Biz dostları falan değiliz!’ diye bağırıp kaçan Jalil oldu.
Kaosun tam ortasında korkudan gıkını çıkaramayan Kurt var.Muhtemelen Ruijerd’le laubali konuştuğu anları hatırlıyor, ardından beti benzi atıp altına işiyor.
Bu insanların neden bu denli korkup kaçıştığına bir anlam veremiyorum, hayır yani sadece saçının rengi değişti.
Daha demin içli dışlı olan siz değil miydiniz? Kurt sen de, daha demin Ruijerd’e övgüler yağdırıp onun gibi olmak istediğini söylüyordun.O an ona saygıyla bakmıyor muydun?
Oysa şimdi, neden herkes sadece bir saç rengine bakarak bu kadar altına eder hale geliyor?
Eris’e bakıyorum, bariz bir şekilde olan bitene anlam veremiyor.Her zamanki malum pozuna geçmiş tamamen soğukkanlı bir şekilde dikiliyor.Gözlerini kocaman açmış sessizce etrafı izliyor.
Tamamıyla sakin.
Etrafımızda kaçışan birkaç kişi var, bazıları olduğu gibi yere yığılıyor, bazılarıysa bacakları titrediği halde kılıcını çekip bize doğrultuyor.
Her türden insan var, değişen tek şey çok korkmuş olmaları.
[Ölü Son]’un sureti, sadece bunun sonucu.
Sadece saçının bile değişmesi milleti bu hale getirdi.Herkesin kalbine dehşet salan böylesine bir durum.
Hehe, kahkaha atasım geliyor.Şuana kadar ne yapıyormuşum ben? Sadece saçlarına bakınca bu hale geliyorlarsa çabalarımın ne amacı var ki?
Düşünce tarzım çok saçmaymış meğer.Sadece Eris için bir sorun olmaması, veya Migurd ırkı için sorun olmaması demek, herkes için böyle olabileceği demek mi?
Nafile.
Supard’ın kötü namı sadece adda kalmamış.
Bildiğin korkunun sembolü haline gelmişler.
Kimin böyle bir şeyi değiştirmeye gücü yeter ki?
Beyhude. Ümitsiz.
İmkansız.
‘…..’
Yaygaranın ortasında Ruijerd Nokopara’ya doğru yürüyor.
‘Seni it herif….Adın Nokopara ha!’
Gömleğinin yakasından tutup cismen ağır gibi görünen Nokopara’yı kolayca kaldırıyor.
‘Ruijerd-san! Onu öldürmemelisin!’
İşlerin bu hala gelmesine rağmen hala ona böyle sesleniyorum.
Onu öldürmemelisin.Eğer bu şartlar altında birini öldürürsen, Ölü Son’un namına bir daha ömrün boyunca iyileşmeyecek bir yara açmış olacaksın.
Ama cidden kaynama noktasına ulaştı mı?
Eğer öyleyse onu ikna etmek için çok geç.
Yetti artık.
Öldür onu, Berserker!

ꕥ Fate/Stay Night göndermesi


‘Ü..Üzgünüm….Ben…senin gerçek olduğunu düşünemedim! Ba….bağışla beni.Kıyma canıma! Yalvarırım!’
‘…..’
Hiddetli Ruijerd,
ve titreyen Nokopara.
『Hey, neler oluyor?』
Eris birden böyle soruyor, sakince cevaplıyorum:
『Olabilecek en kötü şey oldu.』
『O zaman bir şeyler yap!』
『Özür dilerim, elimden bir şey gelmiyor.』
『Eğer elinden bir şey gelmiyorsa, o zaman başka bir şey yapılamaz desene!』
Eris çabucak pes ediyor.Ben de pes ettim zaten.Yapılabilecek hiçbir şey yok.
Bunların hepsi benim hatam.Foyamız meydana çıksa bile işleri yoluna koyarız diye düşündüm.Böyle yüzeysel düşünerek, ne olursa olsun üstesinden geliriz sandım.
Sonuç olarak her şey paramparça oldu.
İşler bu haline geldiğine göre, elimden tek gelen orijinal plana sadık kalmak, hiçbir şey olmamış gibi Su-Aziz büyüsü kullanıp her şeye sele boğmak.
Sadece şaka yapıyorum.Hehehe.
‘Lü…lütfen yardım edin…Be…Benim 7 tane karnı aç çocuğum var, daha 3 yaşındalar.’
Nokopara abuk subuk konuşmaya başladı.Yani neresinden bakarsanız bakın bir dizi boş laf bunlar.Ben olsam daha iyi bir bahane uydururdum.
‘….Şehri terk edeceğim.Yani bunları hiç olmamış sayabilirsiniz.’
Ama Ruijerd affediyor.Düşündüğüm gibi, çocuk damarından girmek süper efektif.
‘Te..Te…Teşekkürler.’
Nokopara’nın suratından ‘Kurtuldum’ ifadesi okunuyordu, ama ardından gelen sözleri duyunca birden pare pare oldu bu sevinç.
‘Lakin, sıkıyorsa bir dahaki şehirde bizi Maceracı kimliğimizle ilgili tehdit et!’
Ruijerd mızrağının ucunu kullanarak Nokopara’nın suratını çiziyor.
Nokopara aniden tere boğuluyor, öyle ki götünün boyutu bir beden artıyor.
‘Bu şehre giremem diye bir düşüncen olmasın…Anladın mı?’
Nokopara işin ucunda hayatı olduğunu anlayarak başını sallıyor, Ruijerd onu salıyor.
Nokopara iğrenç bir vıcık vıcıklıkla yere düşüyor.

Kısım 5

Sonuç olarak Ruijerd pılını pırtını toplayıp, tüm suçu üstlenerek şehirden kaçtı.
Çok zalimce.
Bizi arkada bıraktı.Muhafızlar ne olduğunu sormaya geldi, ben Ruijerd’in hatası olmadığı konusunda direttim ama tabi çocuk olduğumuzdan kale alınmadık ve sonuçta kendi düşündükleri galip geldi, biz de zorla kabul etmek durumunda kaldık.
Ruijerd kötücül planlar kurgulamıştı ve bizler kullanılıyorduk.Planların ne olduğu konusunda emin değillerdi ama herhalükarda bir sonuca varıp olası bir kötü senaryodan kaçınmak durumundaydılar.
Etrafımızı kaplayan insanlar bizi anlıyormuş gibi bakışlar atıp, ne olduğunu anlamayan kullanılan çocuk muamelesi yaptılar.
Bu da tabi benim çıldırmama sebep oldu.Ruijerd neyi yanlış yaptı? Her şey benim başımın altından çıktı değil mi? Tüm bu sonuçlara kendi ellerimle sebep olmadım mı?
Kaldığımız hana geri döndük ve eşyalarımızı toplamaya başladık, ve valizlerimizle oradan ayrıldık.
Acele etmezsek Ruijerd bizi bırakıp gidebilirdi.Her nasılsa bu şehirde tutunmayı başaramamıştık.
Nokopara hala yaşıyordu ve yandaşları vardı.Bizlerse illegal işler yapan kişilerdik.Olaylar durulsa bile, bir dahaki sefere bize yardım eli uzatacak bir Ruijerd olmayabilirdi.

‘Aklıma geldi de Rudeus…’
Handan dışarı çıkarken Kurt bana seslendi.Kafası karışmış gibi bir hali vardı, sanki ne konuşacağı hakkında bir fikri yokmuş gibi.
‘Neden o şeyle beraberdiniz?’
‘O şey derken ne demeye getiriyorsun, seni kurtaran da o değil miydi? Korkudan altına kaçırdın bir de böyle nasıl meşhur olacaksın hayret ettim yani?’
‘Yok…..şey….Özür dilerim…..’
Hayır hıncımı ondan çıkarmamalıyım.Sonuçta bu çocuk hakkımızda iyi şeyler söylüyordu.
‘Kusra bakma Kurt, biraz ileri gittim.’
‘Yo sorun değil, dediğin gibi altımı ıslattım sonuçta.’
Kurt cidden iyi biri.
Eris ellerini arkasında bağlamış ona bakıyor.
‘Kurt, senden bir ricam olacak, yaparsan seni kurtarmamızla ödeşmiş sayacağım.’
‘Dinliyorum.’
Kurt içtenlikle başını sallıyor.
‘Ruijerd kötü biri değil.Geçmişte başına bazı olaylar gelmiş ve bu ondan korkulmasına sebep olmuş, yani özünde iyi biridir.Biz şehirden ayrıldıktan sonra, senden millete bunu yaymanı istiyorum.’
‘Ahh, peki.Anladım, sonuçta beni kurtaran kişi o.’

Kısım 6

Maceracılar Loncası’na vardıktan sonra Jalil’le Veskel’i ?Ölü Son? partisinden sildiriyoruz ve aynı zamanda bununla ilgili bir mesaj iletmesini personelden rica ediyoruz.
‘Madem işler böyle sonuçlandı, şimdiye kadar yaptıklarınız için teşekkür ederim.? O? da size çokça teşekkür etti.Lütfen onlara bu dediklerimi iletin.’
Son anda bize ihanet etmişlerdi, ama elden bir şey gelmezdi.İşlerin aldığı halle kendileri için güvende olmanın tek yolu buydu.Günün sonunda düşününce cidden bize bayağı faydalarının dokunduğunu fark ettim.
Şehrin girişine doğru giderken kertenkeleye benzeyen, seyehat için kullanılan bir sürüngen satın aldım.
Aldığım, bir çift keskin göze sahip 6 bacaklı cazip bir kertenkeleydi.Büyülü Kıta’da valizleri taşımak amacıyla kullanılıyormuş.Üzerinde rahatça 2 kişi seyehat edebiliyor ve fiyatı sadece 10 demir sikke, bu da şuan sahip olduğumuz meblağın yarısı demek.
Ama şehirden ayrılmadan onu almayı zaten kararlaştırmıştık.
Kertenkeleyi kullanmanın zorluğundan tutun da onsuz Büyülü Kıta’da seyehat etmenin zorluklarına kadar bir sürü şey duyduk.Sahibinden nasıl kullanıldığını öğrendikten sonra toparladığımız valizlerimizi üstüne yükleyip şehrin dışına doğru sürmeye başladık.
Girişin önünde bir hayli asker toplanmıştı.Belki de Ruijerd’i haklamak için şehrin dışına bir akın düzenlemeyi planlıyorlardı.
Kertenkele suratlı ve Domuz suratlı muhafızlar da aralarındaydı.Yüzleri sararmıştı ama aynı zamanda heyecandan kıpır kıpırlardı.
Onları selamladıktan sonra 『Ölü Son』’un şehrin dışında olduğuna dair uyarı niteliğinde tembihleri aldık.
Ardından Ölü Son’un kötücül biri olup, şehirde hinlikler düşündüğünü söylediler.
Açıkçası daha Ruijerd’i bile görmediler, ama onu kötü ilan edip hakkında belli belirsiz lakırtı edebiliyorlar.
‘Lafını ettiğiniz adam 2 ay boyunca elini kolunu sallaya sallaya şehirde dolanmış, ve bir şeycik olmamış.’
Kendimi tutamayıp öylece ekliyorum.
Muhafızların suratından ‘Hah?’ ifadesi okunabiliyordu.
Malum ikiliye dik dik bakıp sırıtarak şehrin dışına doğru yürüyorum.
Kalbime sanki bir şey saplandı…

Kısım 7

Tekrar Ruijerd’le buluşmamız gerek.Yakınlarda olmalı, yo eminim öyle olduğuna.
Eğer bahsettiği savaşçı onuru gerçekse, bizi öylece bırakıp gidemez….Yo, Eris’i bırakıp gidemez.
‘Burası yeterli galiba.’
Şehir gözden kaybolana kadar bir mesafe yürüyoruz, hemen ardından gökyüzüne Havai fişek büyüsü fırlatıyorum.
Ses gökyüzünde yankılanıyor, sonradan dalgaların yayılım sıcaklığıyla birlikte ışıklar gökyüzünde pare pare oluyor.
Hatrı sayılır bir vakit geçmesine rağmen Ruijerd gelmedi.
‘Eris, lütfen Ruijerd’e seslen.’
Eris cırtlak sesiyle Ruijerd’e tekrar tekrar sesleniyor.
Kısa bir süre sonra bir Çakal Sürüsü çıkıyor.Zaten sinirleri bozuk olan ben sinirimi onlardan çıkarıyorum.Etrafımızdaki kayalıklar toz duman oluyor ve etraf birden düzleşiyor.
Çakal Sürüsü et yığınına dönüyor ve muhtemelen ileride zombi olacaklar.
Amaan, kimin umrunda!
Halk şehrin içinde zaten.
‘Bak, Ruijerd!’
Dövüşün ardından Ruijerd’in figürü beliriyor.
Yüzünde huzursuz bir ifade var.
Lütfen suratını öyle şekillere sokma.
‘Neden seni çağırdığımızda gelmedin? Bir şey demeden bizi bırakıp gitmeyi mi düşünüyordun?’
Ama dudağımdan çıkanlar tamamen suçlayıcı tondaydı.
Oysa böyle bir şey yapmayı düşünmemiştim.
‘Af edersiniz.’
İlk sözü özür dilemek oluyor, anlıyorum ki girdiğim yolun dönüşü yok artık.
Neresinden bakarsanız bakın her şey benim suçumdu.Kibirlenerek Jalil’le Veskel’i bizle çalışmaya zorladım ve bunun üstüne basit bir metodla güzelce yol kat ettiğimizi düşündüm.
Sonuçta yanlışlar yüze vurulduğunda ben hala bir şekilde bunlardan sıyrılabileceğimizi düşünüyordum.Eninde sonunda bir köşeye kıstırılmıştık, ve Ruijerd her şeyi benim için çözmüştü.
Ruijerd hatayı üstüne almasaydı, belki hala şehirde görev yapmaya devam edebilirdik.
Ama hayır, Nokopara bu konuda işinin erbabı olmuş.Kurt ve diğerleri bizim tarafımızı tutmuş olsa bile, muhtemelen köşeye kıstırılmış olurduk.
‘Neden özür diliyorsun? Özür dilemesi gereken biri varsa o da benim.’
Daha fazla dayanamayacağım.
‘Hayır, sen yapman gereken her şeyi yaptın.’
‘Ama~’
‘Hatalar her zaman planlara eşlik eder.Sen geceni gündüzünü iyice düşünüp taşınıp karar vererek geçirdin.En azından bu kadarını biliyorum.’
Ruijerd gülümseyerek elini başımın üstüne koyuyor.
‘Açıkçası, aklından neler geçiyor bilmiyorum.Şuana dek kötü bir şeyler tezgahladığını düşünüyordum, bu yüzden kendimi tutamadığım zamanlar olmadı değil.’
Ruijerd Eris’e bakıp başını sallayarak devam ediyor:
‘Amansızca koruduğun biri var yanında.Bunu daha evvel o şerefsizi öldürmek üzereykenki kararlılığına bakarak söyleyebilirim.’
Daha evvel, ah, neredeyse şehri sele boğacağım an.
‘Kendini o birini korumaya adamış yanın, gerçek bir savaşçı.’

Bana bir savaşçı dedi.
Duyduğum an şırıl şırıl akmak üzere gözyaşlarım kümelendi.

Ben böylesine iltifatları hak etmiyorum.Utanmadan kolay para kazanmanın hesaplarını yapıyordum, sadece çıkar zarar durumlarını düşünüyordum, hatta Ruijerd’i terk etmeyi bile düşündüm.
Böylesine güvenilir bir dostu son anda terk etmek.
‘Ruijerd-san, ben… hayır, ben…’

ꕥ Ruijerd normalde ben demek için ‘Boku’ kullanıyormuş ama burada kendini düzeltip daha erkeksi olan ‘Ore’ ye geçiyor, bunu da tabi Ruijerd’in ona savaşçı demesinin ardından yapıyor ilk defa

İçten düşüncelerim.Kendi cümlelerim.
Nazik dili bir yana fırlatıp kendi özüme dönüyorum–
Ama ne demem gerek hiç bir fikrim yok.
‘Yeter.’
Ruijerd beni bölüyor.
‘Beni düşünmene gerek yok.’
‘Eh?’
‘Merak etme.Onurumu kurtaramasam bile sizi koruyacağım.Bana güvenin.Hayır, lütfen güveninizi bağışlayın.’
Tabiki güveniyorum.
Sana inanıyorum.
Sorun değil, yapmasam bile.
Demek öyle, hakikaten Ruijerd’in namını temize çıkarmak çok güç.Şuan iki amacımız olursa hareketlerimiz belirsiz ve mantıksız olacak.
Son zamanlarda aşırı strese girmiştim ve hesaba katmadığım pek çok şey başımıza geldi.Üzerine daha çok düşünebileceğim planlar vardı, oysa bugünün sonuçları tamamen benim yetersizliğimden.
Bu yüzden ikisini birden yapmamam daha iyi olur.
Ama bu gönlümün razı gelmeyeceği bir şey.
O manzaraya tanık oldum.Eğer bu kadar ürkmüş olmasalardı, belki de yerden taşları kapıp üzerimize fırlatacaklardı.
Tabiki öyle bir durumda, demek öyle, o zaman bizi komşu şehrin dışında bekle diyemem.
‘Olmaz, Ruijerd-san’ın kötü şöhretini temizlememiz gerek.’
Onun yerine, kararlılığıma bir çeki düzen vereceğim.
En azından bırak da minnet borcumu ödeyeyim.
‘Cidden keçi gibi inatçısın.Bana bu kadar az mı güveniyorsun?’
‘Sana güvendiğim için böyle yaparak borcumu ödüyorum.’
Bana gelirsek, geçmişte defalarca zorbalık ettiler bana.İğrenç bir lakapla yaftalanıp büyük acılar çektim, yıllarca konuşacak kimsem olmadan yapayalnız bir dünyada yaşadım.
Eğer Roxy beni dışarı çıkarmasa Eris ve Sylphy ile tanışmayacaktım.
Ruijerd’in durumuysa benimkinden farklı.Boyutu tamamiyle apayrı.Bunun farkındayım.
Ama bu onu terketmem için bir sebep kabul edilemez.
Düşündüğüm şeyi Roxy gibi bilinçsizce yerine getiremem; yapabileceğim tek şey bu yanlışlar bataklığından sürünerek çıkıp durumu aklamak.
Belki bu sahne Ruijerd’in hoşuna gitmeyebilir, belki bugün olduğu gibi yine fiyaskoyla sonuçlanır, ama belki de Ruijerd’e yardıma dokunur.
Ama her zaman, bir şeyler yapıyor olmak hiçbir şey yapmamaktan iyidir.
‘…Çok inatçısın çook.’
‘Ruijerd-san’ın yanında benimki ne ki.’
‘Hehe.O halde bir süre daha birlikteyiz demektir.’
Ruijerd çarpık bir gülümsemeyle başını sallıyor.
Neden bilmiyorum ama ilk defa Ruijerd’le aramızda gerçekten karşılıklı bir güven oluştu kanaatindeyim.

Kısım 8 

Ertesi günün sabahı.
Uyandığımda Ruijerd’i bir kele dönüşmüş olarak buldum.
Nutkum tutuldu.
Ya da korktum mu desem.
Suratındaki bir çift yara izi onu tam bir Yakuza’ya benzetmiş.
‘Bu olaydan sonra insanların saçımdan ne denli korktuğunu anladım.’
Görünüşe göre Ruijerd kendince muazzam bir kararlılık göstermiş.
Benim bildiğim değeryargılara göre birinin başını kazıması hatalarından ders aldığının ve kararlılığının göstergesidir.

ꕥ Samuray adetlerindendir.


Bu dünyada böyle bir değeryargı yok tabi.
Ama olmamasına rağmen…
Ben de mi hatalarımı gün gibi hatırlamak için saçlarımı kazısam?
Ruijerd yaptığına göre, ben de saçlarımı kazıtsam mı?
Ama, yok, şimdi değil…
‘Hey, Eris.Ben de yapsam mı öyle?’
‘Sen yapamazsın.Ben, Rudeus’un saçını böyle seviyorum.’
Eris’i sığınak olarak kullanıyorum.
Beş paralık şahsıma gülüp geçiyorum.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.