İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 03 Bölüm 12

[ A+ ] /[ A- ]

Savaşçı ve Çocuklar

 

 

Çevirmen: NatsuJun

 

Kısım 1

3 haftanın ardından D rütbesine ulaştık.

Bana çok hızlı yükseldik gibi geldi o yüzden kontrol etme gereği duydum.

Yükselme şartları aşağıda belirtildiği gibiymiş.

 

 

=============

 

F > E

 

F seviyesinde 10 görev tamamla.

 

Art arda 5 E seviye görev tamamla.

 

 

E > D

 

F seviyesinde 50 görev tamamla.

 

E seviyesinde 25 görev tamamla.

 

Art arda 10 D seviyesinde görev tamamla.

 

 

D > C

 

E seviyesinde 100 görev tamamla.

 

D seviyesinde 40 görev tamamla.

 

C seviyesinde 10 görev tamamla.

 

 

C > B

 

D seviyesinde 100 görev tamamla.

 

C seviyesinde 50 görev tamamla.

 

Art arda B seviyesinde 20 görev tamamla.

 

 

B > A

 

C seviyesinde 300 görev tamamla.

 

B seviyesinde 100 görev tamamla.

 

A seviyesinde 20 görev tamamla.

 

 

A > S

 

A seviyesinde 100 görev tamamla.

 

S seviyesinde 20 görev tamamla.

 

 

Ayrıca biri tekrar tekrar görevleri tamamlamakta başarısız olursa rütbesi düşürülüyor.

 

Düşük seviyeden art arda 5 görevi tamamlayamamak rütbe düşürülmesiyle sonuçlanıyor.

 

Sahip olduğun rütbede 10 görevi art arda tamamlayamamak rütbe düşürükmesiyle sonuçlanıyor.

 

Art arda 5 kez üst seviye görevi tamamlayamazsan rütben düşmüyor ama bir daha üst seviyelerde görev alamıyorsun.

 

================

 

 

F ve E seviye görevlerde Veskel ve Jalil’e güvendiğimizden çabucak rütbemizi yükselttik.

Şimdi D rütbesinde olduğumuza göre artık C seviye görevleri alabiliriz.

C seviye vazifeler oldukça kolay, o yüzden C rütbesine yükselmemiz çok zor olmasa gerek.Jalil ve Veskel’le olan ortaklığımıza bir son vermenin vakti geldi.

Artık kaçırma olaylarına yeltenmeseler de görevleri değişmemiz bizim için ileride sorun teşkil eder mi bilemiyorum.

Bu şehre para kazanma amacıyla geldik, şuan işleri yerine koymuşken şehre veda etmek için iyi bir fırsat.

Ama C rütbesine çıkmasak dahi istifade edebileceğimiz şeyler var.Şuanki halimizde bir sorun olmasa bile, olabileceğimizden daha aşağıda olmak üzücü bir durum.

İş paraya gelince, ne kadar çok o kadar iyi.

Şuan elimizde bulunan meblağ 1 küçük yeşil sikke, 7 demir sikke, 14 küçük demir sikke ve 35 taş sikke.

Hepsini taş sikke cinsine çevirirsek toplamda 1875 taş sikke.

Yani 1875 yen…

Elimdeki her şeyi tek tek sayarsam 2 Büyük Bakır Asura Sikkesi bile etmiyor.

Yo, diğer kıtanın ücretlerini düşünmeyi bıraksam iyi olacak.

C rütbesine ulaşır ulaşmaz Jalil ve Veskel’le olan bağlarımızı koparıp bu şehre terk edeceğiz.

Bu yönde ilerlemeliyiz.

 

 

Kısım 2

Bir görev dikkatimi çekiyor.

 

 

=================

 

B

 

Görev: Gizemli Sihirli Yaratıkları bul ve yok et.

 

Ödül: 5 küçük demir sikke (eğer öldürülürse 2 demir sikke)

 

Görev İçeriği: Sihirli yaratıkları bul ve yok et.

 

Yer: Güneydeki orman (Taşlaştıran Orman)

 

Süreç: Gelecek ayın sonuna dek.

 

Süre zarfı: Mümkün olduğunca hızlı.

 

Talepçinin adı: Gezgin tüccar Bellver

 

Not: Ormanın derinliklerinde kıpırdanan gölgeler gördüm, ve bu gölgelerin gerçek sahibi nedir bilmek istedim. Eğer zararlı varlıklarsa, lütfen yok edin.

 

==============

 

 

Jalil ve ben ellerimiz çenemizde sıkıntılı bir suratla bakınıyoruz.

Gizemli yaratıklar.

Bu görev cidden çok belirsiz.

Hatta bahsi geçen sihirli yaratık gerçekte hiç var olmamış bile olabilir.

Hadi diyelim var, adamın gördüğüyle aynı yaratık mı değil mi nasıl ispatlayacaksın ki?

Ama ödül çok cazip, öldürmesek bile 5 küçük demir sikke alabiliriz, hiç fena sayılmaz.

 

‘Ne diyorsun, görevi alacak mısın?’

‘Ödül bayağı iyi ama bana biraz şüpheli geldi.’

 

Jalil de başıyla onadı.

 

‘Görevi yerine getirsen bile bir şey alamama ihtimalin var, almasan daha iyi.’

 

Böyle bir şey 2 hafta önce başımıza gelmişti.

‘Zehirli Kurt’ları toplamama yardım edin’ diye bir görevdi.

Her zamanki gibi Zehirli Kurt’un dişlerini ve kuyruklarını topladık.

Ama bize Zehirli Kurt’un tüm bedenine ihtiyaçları olduğunu söylediler.

Görevin içeriği detaylı olmamasına rağmen, görevi yerine getiremedik diye para cezasına çarpıldık.

Tekrar düşününce aşağılanmış hissettim.

Böyle bir şeyin tekrar başıma gelmesini engellemek için bu görevi almasam daha iyi olur….Ama.

Para gözlerimi kamaştırdı.

 

‘Hm, ama bu 2 demir sikke…Tekrar harç ödemek zorunda kalsak bile, denemeye değer.’

‘Sütten ağzın yanmamış mıydı senin?’

‘Bu durumda para cezası 5 küçük demir sikke değil mi?’

‘Evet, kenarındaki parantezler onun hususi ödül olduğuna işaret.’

 

Eklemek gerekirse, Nokopara’nın Ruijerd’i rahatsız etmesi canımı sıktığından ve diğer maceracıların Eris’i rahatsız etmelerinden ötürü ikisine dışarıda beklemelerini söyledim.

Ayrıca Veskel de loncada değil.

Bu da demek oluyor ki beni durdurabilecek kimse yok.

 

‘Eh, eğer Taşlaştıran Orman’dan bahsediyorsak, görevi tamamlayamasak bile satmayadeğer şeyler elde edebiliriz.Size gelince, anlaşmayı ihlal ediyor olsanız bile yine de ekstradan görevi yerine getirmeme hakkınız kalıyor, sorun olmaz değil mi?’

‘Elbette, biz de kendi açımızdan elimizden geleni yaparız.’

 

Üzerine tekrar düşününce nedense hatalı karar verdiğimi düşündüm.

Olan bitene alışageldiğimden sanki her şeye ‘amaan boşver gitsin’ kafasıyla bakıyormuşum gibi.

Her şey kusursuz ilerleyince galiba karşı karşıya kalabileceğim riskleri hafife almaya başladım.

Ödül derdine fazla ileri gitmiş olabilirim.

Daha iyisini yapabilirdim, ama buna karşın şuana kadar herşey yolunda değil mi?

Kendime böylece özeleştiride bulunmuş oldum.

 

Kısım 3

Taşlaştıran Orman.

Rikarisu Şehri’nden bir günlük yolculuk mesafesinde.

Ormana giden yolun kenarları sivri kemiksi ağaçlarla dolu, bu da ormana taşa dönmüş gibi bir hava katıyor.

Ayrıca Çağla Anakondası ve İnfazcı gibi aşırı tehlikeli B seviye Sihirli yaratıklar var ormanda yaşayan.

Hemen dibimizdeki şehire en kestirme yol bu ormandan geçmesine rağmen, sadece işi çok acil olan gezgin tüccarlar bu yolu kullanır, ve bunu yaparken yanlarına yetenekli muhafızlar kiralarlar.

Bu dünyada ormanlar istisnasız tehlikeli yerler, ama söz konusu Büyülü Kıta olunca tehlikeli tabiri yavan kalıyor.

 

Kısım 4

Ormanın girişinde 3 parti toplanmış.

[Süper Blaze] rütbesi B olan bir parti, [Arıza Köyün Holiganları] rütbesi D olan bir parti ve [Ölü Son] rütbesi D olan diğer parti.

Takımların liderleri birbirleriyle görüşüyor.

Görünen o ki partiler ormanda birbiriyle rastlaşınca liderlerin toplanması maceracılar arasında gelenek olmuş.

Herhalükarda kendimizi göstermemiz gerek.

 

‘Hey, millet burada işiniz ne.’

 

İlk cümle ondan geliyor.

[Süper Blaze]’in sinirli lideri Blaze’den.

Hala suratının ifadesi aklımda, ilk gün bize gülen domuz kafalı kişi olmalı.

Ah yo, aşağılamak gibi bir niyetim yok.

Cidden domuz olduğundan öyle dedim.

Girişte Eris’e şehvetle bakan nöbetçiyle aynı ırktan.

Neydi bunun ırkının adı….

Hah doğru, bunları domuz suratlı ‘ork’ ırkı olarak sınıflandırmıştım.

6 kişilik partilerinde pek çok ırktan birey var.Bir Lamia, bir cin, centaur vs.

C rütbesine kadar gelebilmek etraftaki Sihirli yaratıkları avlayabilmeyi gerektirir.

Eğer birileri B rütbesine ulaşmışsa, bunlar hünerli kabiliyetleri olan tecrübeli kişiler demektir.

 

‘Buraya vazife için geldik!’

[Arıza Köyün Holiganları]’nın lideri Kurt suratı asık bir ifadeyle diyor.

 

2 boynuzu olan alımlı ve yakışıklı bir genç.

 

‘Biz de aynı sebepten buradayız.’

 

[Ölü Son]’un lideri de sağ taraftaki parti gibi başını sallıyor.

Eh, işte o benim.

Blaze 2 D rütbelinin dediklerine bıyık altından gülüyor.

 

‘Bu görevi ayırttıran başkaları da mı varmış? İçimde kötü bir his var bu işle alakalı…’

 

Blaze öfkeyle ensesini kaşıyor.

 

‘Ne ayırttırması?’

‘He!?’

 

Kurt utana sıkıla soruyor, domuz da şirazeden çıkıyor.

 

‘Hey, hey, sakin ol, sakin, biz daha çaylağız bize de öğret.’

 

Ellerimi birleştirip yanaşıyorum, Blaze yere tükürüyor.

 

‘Yani aynı anda görevi farklı kişiler yapıyor demek oluyor, demek lonca doğru düzgün ayarlamadı.’

 

Anladım.

Fazladan rezervasyon.

Aynı görevi alan 3 parti var.Görevler farklı gibi görünse de aslen aynı görev demek oluyor bu.

Böyle şeyler cidden arada oluyor.

 

‘Herkesin görevi ne öğrenebilir miyim?’ diye soruyorum.

Blaze’in görevi: [Taşlaştıran Orman’daki Beyazdişli Kobra’yı öldürmek]

Kurt’un görevi: [Taşlaştıran Orman’daki gizemli yumurtayı ele geçirmek]

Rudeus’un görevi: [Taşlaştıran Orman’daki gizemli Sihirli yaratığı bulmak]

 

‘Arama görevi mi? Aree? D seviye böyle bir görev mi varmış?’ diye soruyor Kurt.

Tabi böyle durumlarla başa çıkabilmek için bir şeyler düşünmüştüm.

 

‘Bu siz loncadan ayrıldıktan sonra asılan C seviye bir görev.’

‘Anladım…Göreviniz baya kıyakmış….’

 

Homurdanan Kurt’a göz ucuyla bir bakıp düşünmeye başlıyorum.

Görevler gerçekten de birbiriyle çakışıyormuş hissi veriyor.

Öncelikle, bu ormanda Beyazdişli Kobra yok.Talepte bulunulduğuna göre bir tane görülmüş olmalı.

Bu da demek oluyor ki, gizemli yaratık aslında kobra yılanı olabilir.

Gizemli yumurtalar…bunlar da Beyazdişli Kobra’nın yumurtaları olabilir.

Elbette tüm bu gizemli şeylerin aslında Beyazdişli Kobra ile yakından uzaktan alakası bile olmayabilir.Fazladan rezervasyon çıkarımına varmak için henüz erken.

 

‘Bunlar bir yana, neden böyle bir şey yapılmış olabilir?’

‘Kim bilir, böyle şeyler arada sırada oluyor.’

 

Eh, elden bir şey gelmez, sonuçta bunları ayarlamak için bilgisayar kullanmıyorlar.

 

‘Eee? Ne yapıyoruz peki?’

‘Hiçbir şey, elini çabuk tutan kazanır.’

 

Blaze’in demesiyle Kurt’un şaşkınlıktan bağırması bir oluyor.

 

‘Ney! Eğer siz Sihirli yaratıkları öldürürseniz bizim göreve ne olcak?!’

‘Hee? Yumurta toplama işiniz mi? Görürsek yok ederiz.Beyazdişli Kobra’ların yavrulaması hiç işimize gelmez.’

 

Blaze kıkırdayarak Kurt’la maytap geçiyor.

 

‘Hey Rudeus, sen de bir şey söylesene! Eğer Sihirli yaratıkları yok ederlerse bizim görevler…!’

 

Kurt topu bana atıyor.

Hakikaten, Shirli yaratıkları yok ederlerse bizim görevler başarısız olmuş olacak…

Yo, bizim görevimiz araştırmak, eğer [Beyazdişli Kobra ormanda] diye bildirirsek sanırım görevimiz başarıya ulaşmış olacak.

Bunu da kabul etmezlerse ormanda Sihirli yaratık avına çıkar ve vaziye yapamamanın tazminatını öderiz.

 

‘Henüz görevlerimizin çakıştığı yargısına varmak için erken, Beyazdişli Kobra yerine başka bir Sihirli yaratık da olabilir.’

 

Bunu demem üzerine Blaze’in suratı tiksinmiş gibi bir hal aldı.

 

‘Yani beraber arayalım demeye mi getiriyorsun? Çocukları korumakla mı uğraşalım?’

 

He? Nasıl böyle bir anlam çıkardın ki?

Kafam karıştı, bu arada Kurt ‘çocukları koruma’ sözü üzerine atıldı:

 

‘Kim senin korumana ihtiyacımız olduğunu söyledi sana!’

‘Öyle diyorsun ama bizim korumamız altında olmanız daha iyi olmaz mı? Burası D rütbesindekiler için çok haşin bir orman.’

 

Ah, demek öyle, anladım.

İki ekstra parti ona üzerine yapışmış hayvan pisliği gibi gelmiş olmalı.Bizi de beraberinde götürüp görevi tamamlamak istemiyor herhalde.

Bu sadece Blaze’in partisine olan yükü artırmak olur.

Tabi ben de onlarla beraber hareket etmek istemem, çünkü başkalarının Ruijerd’i mızrağını kullanırken görmesini istemiyorum.Gerçekten çok güçlü, bu yüzden de aslen Supard olduğu gerçeğini ifşa edebilir.

Böylece Kurt’un yarattığı fırsattan istifade ediyorum.

 

‘Haklısın bence de nahoş olurdu.Korumaya ihtiyacımız yok, 『Ölü Son』 bir başına yapacak görevi.’

 

Böyle diyerek liderlerin oluşturduğu toplantıdan ayrılıyorum.

 

 

Kısım 5

 

Ruijerd ve Eris’in yanına dönüyorum.Ruijerd ormanı gözlemlerken Eris’se boş boş yanında bekliyor.

 

‘Ne konuştunuz?’ diye sordu Eris, tipinden ‘Daha fazla bekleyemeyeceğim.’ gibi bir ima akıyordu.

‘Görev içerik olarak fazladan rezerve edilmiş.’

‘Fazladan rezervasyon mu?’

‘Yani görevler birbiriyle çakışıyor demek.’

‘Peki ne yapacağız? Onlara mı bırakıyoruz?’

‘Sence bu mümkün mü? Hızlı olan kazansın.’

‘Anladım, demek iş yetenekte bitiyor.’

 

Eris bayağı hevesli.Galiba devamlı maceracıymış gibi hissettirmeyen basit şeyler avlamaktan bıkmış usanmış.

Avlamaktan ziyade [Ödev] desek yeridir.

Aynı zamanda Blaze ve Kurt da konuşmayı bitiriyor.Kurt partisindeki ikiliye bir şeyler mırıldanıyor ve ormana doğru yürüyorlar.

『Süper Blaze』 başka bir yoldan gidip ormana giriyor.

 

‘Hey, biz ne yapalım?’

‘Hm…Genelde yaptığımız gibi arama işini Ruijerd’e bırakalım ve gizemli Sihirli yaratık yönünde ilerleyelim.’

 

Ama bunu dememle Ruijerd’in başını sallaması bir oluyor

 

‘Dur bir dakika.’

‘Sorun ne?’

‘Çocuklar için endişeliyim.’

 

Çocuklardan kastı Holiganlar’ın üçlüsü olsa gerek.

 

‘Sahip oldukları hünerlerle bu ormanda sağ kalamazlar.’

‘Yani?’

‘Onlara yardım etmeliyiz.’

‘…Ama uzun süre beraber kalırsak Supard olduğun ortaya çıkabilir.’

‘Sorun değil.’

 

Ama ben sorun olur diyorum ya!

 

‘Ama Supard olduğun anlaşılırsa işler sarpa saracak.’

‘Ne diyorsun, onlara yardım etmeyelim de ölsünler mi?’

‘Öyle demek istemedim.Sadece arkalarından takip edelim, eğer bir şey olursa yardım ederiz.’

 

Yapacak bir şey yok, strateji değiştirmem gerek.2 demir sikkeden feragat edip sonrasında minnetlerini isteyeceğim.

Ama onlara yardım etmek gerçekten doğru mu? Supard olduğunun ifşa olma riski çok yüksek.

Onları kurtarmamız üzerine önyargılarının kırılmasını hesaba katmış olsam bile, Ölü Son’un varlığı Büyülü Kıta’da farklı bir mana teşkil ediyor.

İşler nasıl bir hal alır bilemiyorum.

Eğer ki bir şey olursa, Jalil ve Veskel’e yaptığımız gibi gözlerimizi üstünde mi tutsak…

Böylece Kurt ve yoldaşlarını takip etmeye başladık.

Kurt’un partisi şevkle ormana girdi, Ruijerd’se bu manzara üzerine kaşlarını çattı.

 

‘Ne yapalım?’

‘Ormana ilk defa mı giriyorlar?

‘Heehh, emin değilim.’

‘Çok dikkatsizler.’

 

Tam endişelendiğimiz gibi, Kurt aradığını bulmakta başarısız oldu ve bir İnfazcı’yla karşılaştı.

İnfazcı insana benzeyen bir yaratık.Bunlar aslında zombiye dönüşen maceracılar.

Neden ve nasıl bu zombilerin koca bir kılıç ve kalın bir zırhla kuşanmış olduklarını bilmiyorum.

Çok hızlı olmamasına rağmen oldukça kararlı ve kılıç tekniklerinde iyiker.

Tehlike seviyesine göre rütbesi B.

Başına buyruk hareket ediyor ve öyle çok da büyük değil.

Buna rağmen rütbesi B.

Güçlü bir rakip.

Eklemek gerekirse, zırh ve kılıç yaratığın ölmesi üzerine kayboluyor.Paraya çevrilemeyen tamamen can sıkıcı bir yaratık.

Kurt’un partisi varıyla yoğuyla kaçıyor, ta ki Sihirli Yaratık’la karşılaşıncaya dek.

 

‘Durma onlara yardım et!’

‘Yo, zamanlamamız doğru değil.’

 

Zıplamaya hazırlanmış Ruijerd’i durduruyorum.

 

‘Niye!’

‘Şimdilik o kadar tehlikeli değil.’

 

Üzerindeki zırha kıyasla İnfazcı’nın hızı o kadar yavaş olmamasına rağmen, Kurt’un partisinin geri çekildiği hızdan hızlı da değil.

Mesafe gittikçe açılıyor, koşmaya devam ederlerse kaçabilirler.

Ama Kurt’un partisinin şansı o noktada tükeniyor.

Kaçtıkları yerin hemen ilerisinde Çağla Anakondaları var.

Bunlar 3-5 bireylik gruplar halinde hareket eden sihirli yaratıklar ve vücutlarında çağla dövmesi var.

Bu yüzden B rütbesi olarak sınıflandırılmışlar.

İşte bunlar güçlü rakip.

Bunlar Taşlaştıran Orman’ın temsilcileri, kimsenin karşı karşıya kalmak istemeyeceği 2 üst düzey sihirli yaratık.

Ve bizimkiler bu 2 tip sihirli yaratık tarafından aynı anda kıskaca alınmış durumda.

Kurt’un partisinin yüzünde yarı ağlamaklı yara sırıtan bir ifade var.

Muhtemelen bir şeyle karşı karşıya gelirlerse hemen topuklayabileceklerini düşünüyorlardı.

Aslına bakarsanız, hakikaten İnfazcı’dan kaçabilirlerdi.

Ama işlerin ulaştığı radde tamamen ihmalkarlıklarından kaynaklanıyor.

Bariz bir şekilde yeteneklerine uymayan işlere girişmemelilerdi.

Tabi aynı zamanda neden kendilerini aşan işler yapmak istediklerini de anlayabiliyorum.

Ama düşünme tarzları çok sığ.

 

‘Durma onlara yardım et!’

‘Yo, biraz daha bekle.’

 

Onlara yardım etmek üzere olan Ruijerd’i durduruyorum.

Tehlikeyi burunlarının ucunda hissedebilsinler diye.

Tehlike ne kadar büyükse o kadar çok minnet duyarlar.Vücutları yara bere içinde kalmışken İyileştirme büyüsüyle onları iyileştiririm.

Kuhaha.

On numara plan he.

 

‘Ah!’

 

Eris bağırıyor.

Kuşu andıran gencin bedeni havadayken ortadan ikiye ayrılıyor.

Sadece tek bir darbeyle.

İnfazcı’nın saldırısını savuşturamadı ve tek darbede tahtalıköyü boyladı.

Kötücül gülüşüm çarpık bir hal aldı.

Hemen sonra yanıldığımın, aslında zaten Azrail’in yanıbaşlarında olduğunu fark ettim.

Sığ düşünen aslında benmişim.

 

‘Sana kaç kere dedim!’

 

Ruijerd’in sesi öfkeyle karışık geliyordu.

Hemen taş gülle kullandım, aynı anda Ruijerd ileri atıldı.

Benim büyü saldırımı yemesine rağmen İnfazcı hala hayatta.Taş Treant’ı tek hamlede yerle bir eden taş güllemi yemesine rağmen öylece ayakta.

Bu lavuk çok güçlü, diye düşünüyorum ama biraz daha dikkatli bakınca sağ kolunun kopmuş olduğunu görüyorum.

Hedefi ıskalamışım.

Kılıcı sol eline alıyor ve bize doğru koşmaya başlıyor.Uzaktan bakınca yavaşmış gibi görünse de ağır cüssesine bakarak yargılanamayacak kadar hızlı olduğunu düşünüyorum.

Serinkanlı bir şekilde ayaklarının önünü bataklığa çeviriyorum.Ayağıyla basıyor ve içine doğru sürükleniyor.

Sonrasında koca bir kaya oluşturuyorum ve kafasına düşürerek şiddetlice eziyorum.

Aynı zamanda Ruijerd ve kalanımız Çağla Anakondaları’nı öldürüyor.

 

 

Kısım 6

‘…… Haa, haa…… Cidden…… Haa, haa…… yardımınız için sağolun.’

 

Kurt soluk bir suratla tir tir titriyor, ve içtenlikle teşekkür ediyor.

 

‘Siz….gerçekten güçlüsünüz….’

 

İnfazcı kayanın etkisiyle toza toprağa karıştı ve Çağla Anakondaları’nın başları zarifçe uçurulmuştu.

Eh, basit bir zafer.

Bu kadar kolay öldürmemize rağmen, onu kurtaramadık.

 

‘Yo, sizi zamanında kurtaramadığım için….özür dilerim.’

 

Kurt’un gözleri saygıyla dolu.

Göğsümde bir sızı var, gözlerimi kaçırıyorum.

Kaçırdığım gözlerim vücudu ortadan ikiye ayrılan gence dönüyor.

Kuşun gagasına sahip bir yüz, sanırım adı Gablin’di.Gereksiz şeylerle kafamı yormasam muhtemelen hala hayatta olacaktı.

Kendi kendime böyle düşünürken Ruijerd gömleğimin yakasından tutup çenesini kaldırarak cesedi işaret ederek:

 

‘Bu senin suçun.’ diyor.

Lafını esirgemeden, kalbimi delik deşik ediyor.

 

‘Doğru….’

‘Hemencecik üçünü birden kurtarabilirdik!’

 

Biliyorum.

Biliyorum.

Ben de işler bu hale gelsin istemedim.

Tüm neşem kaçtı.

Cidden böyle bir son olsun istemedim.

Dersimi aldım.

Pişmanım.

Neden ben bin pişmanken böyle serzenişte bulunuyorsun ki.

 

‘Ben de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum! İyi zamanlamayla en iyi sonuçları almaya çalışıyorum! Neden suçu bana atmaya çalışıyorsun!’

‘Çünkü biri öldü!’

 

Fark etmeden sesimi yükseltiyorum ve Ruijerd’in ağır cevabı tam onikiden vuruyor.

 

‘Aghh….’

 

Öyle değil diyemiyorum.

Dediği gibi benim yüzümden ölmüş gibi görünüyor.

 

‘….’

 

Eris hala sessizliğini koruyor.

Muhtemelen konu hakkında kendi düşünceleri vardır, hala Gablin’in vücuduna baktığına göre.

Muhtemelen bana diyecek bir sözü yok.

Çünkü bu sefer gerçekten batırdım.Birinin hayatı söz konusu olan bir durumda önceliği kendi çıkarlarıma verdim ve birinin hayatına mal oldu.

 

‘Hey, hey, kavga etmeyin.’

 

Sessizliği bozan Kurt oldu.

 

‘Bunun sizinle bir alakası yok, suç tamamen kendisinin.’

 

Ruijerd ona aldırış etmedi ama Kurt devam etti.

 

‘Benlik bir şey olmadığını bilsem de şuan biz dövüşürken bizi terk edip etmemek üstüne kavga ediyordunuz değil mi?’

 

Hayır.Birbirimizle kavga etmekten ziyade ben kendi başıma öylece sizi terk etme kararı aldım.

 

‘Gerçekten bayağı güçlüsünüz hak veriyorum, durum bizim için çok kötüydü evet ama bize yardım etmek gibi bir yükümlülüğünüz yok.’

 

Ruijerd’in saçları diken diken oluyor.

 

‘Ne demek yükümlülük değilmiş! Çocuklara yardım etmek her yetişkinin görevidir!’

 

Bunu duyması üzerine Kurt atılıyor.

 

‘Biz çocuk değiliz! Bizler maceracıyız! Rudeus bir lider olarak doğru kararı verdi!’

‘Hmm…’

 

Ruijerd konuşmayı kesiyor.

Lakin ben bu yargıyı doğru bulmadım.

 

‘Ama dostun öldü?’

‘Tabiki yolun sonuna kadar üçümüz beraber gitmeyi ümit ediyorduk, bunu gören herkes bilir! Ama kapıyı çaldığında ölümü kabullenecek kadar metanete de sahibiz! Genç yaşlı fark etmez, hangi maceracı olursa olsun bu metanete sahiptir!’

 

Kalbim sızlıyor.

Ben bu metanete sahip değilim.

Benim gözümde maceracılık işi sadece bir para kazanma kapısı.

 

‘Yardımınız için gerçekten minnettarım! Ama parti üyemizin durumu bizi ilgilendirir…Bu, görevin zorluğunu dikkatlice düşünmediğimiz için tamamen bizim mesuliyetimiz.’

 

Kurt’un sözleri çok safça.

Ona hem adalet duygusu olan bir genç hem de toplum tarafından yontulmamış bir velet gözüyle bakılabilir.

Ama çabalarındaki ümitsizliği her haliyle belli oluyor.

Son zamanlarda benim açıkça yoksun olduğum bir şey.

Gözümde sadece cebimize giren para ve loncadaki rütbemiz var.Aldığımız görevlere bir oyun gözüyle bakıyorum ve bu yüzden hiç çaba sarf etmiyorum.

 

‘Sen…Adın Kurt öyle mi? Sana çocuk muamelesi yaptığım için üzgünüm.Sen erişkin yaşa gelmiş bir savaşçısın.’

 

Sanırım Kurt’un sözleri ona bir şeyler anlatabilmiş.

 

‘Ve Rudeus, senden de özür dilerim.’

 

Ruijerd yakamı bırakarak özür diliyor.

Bugün yaşanan olayda, Ruijerd’in özür dilemek için hiçbir nedeni yok.

 

‘Özür dileme lütfen.Hata yaptığım doğru.’

‘Yo, hata değil.Senin onların savaşçılık gururlarını koruyordun.Bense düşüncesizce ivedi koşup yardım etmek istedim.’

‘Hayır…’

 

Bunu hiç düşünmemiştim ben.

 

‘Önceki karşılaştığımız iki küçük suçluyla aynı şey bu…’

 

Ruijerd kendince bir çıkarımda bulunuyor.

Bense henüz ne olduğunu anlayamadım.

Bu durumdan kesinlikle ders çıkarmam lazım.

Kötü yanlarım hemen ortaya çıkıyor, gelecek sefer bunun önüne geçmek istiyorsam eğer her şeyi sağlamlaştırmam gerekecek.

Şuan bunu düşünüyor olmam gerek, ama.

Ruijerd olayı yanlış anlayıp çıkarım yaptığı için çok şanslıyım.

Her şey sonuç olarak yerli yerinde olduğuna göre, sorun yok değil mi?

Az önce düşündüklerime rağmen böylesine sığ bir düşünce zeytinyağı gibi üste çıkıyor.

Kendimden biraz nefret etmeye başladım.

 

Kısım 7

Kurt cesedi şehre geri taşıyacağını söyledi, biz de onu ormanın girişine kadar eşlik ederek koruduk.

Ruijerd’in ‘Seni şehre kadar götüreyim’ demek istediğini düşünmeme rağmen.

Demedi.

Muhtemelen Kurt’un partisindekileri savaşçı olarak onayladığı için.

 

‘Bir kişi kaybetmemizden ötürü şehre ulaşamasak da ölüme karşı hazırlıklıyız.’

 

Eris spontane bir şekilde peşinden koşup kasvetli Kurt’un arkasından:

 

『Bol şans!』, diyor.

Birbirleriyle iletişime geçemeseler de Kurt demek istediğini anlamış gibiydi.

ꕥ Bildiğiniz üzere Eris Demon-God dilini bilmiyor, köşeli parantezler Human-God dilinde konuştuğunu belirtmek için konmuş.

 

‘Sağ ol…Ehmm, sizde nasıl oluyor?’

『Eh!』

 

Eris’in baş parmağının ucundan öptü.

Ve gülerek ayrıldı.

Eris afalladı.

Ne yapmalı ben de bilemedim.

Eris sırtını bana dönüyor ve öpülen yeri zırhının kolluğuna bir gıcırtı sesiyle siliyor.

 

『Ben, hayır öyle değil!』

 

Eris hummalı bir ifadeyle silmeye devame ediyor.

Öpülmüş olmasına rağmen aslında öpücük eldivenine kondurulmuştu.

Ümitsizce böyle bir şey yapasım olmasa da…

 

『Artık buna ihtiyacım yok!』

 

Eris eldivenini çıkararak umursamazca ormanın derinliklerine fırlatıyor.

Hey, hey, eldivenlere bir ton para verdik.

 

『Ekipmanını fırlatıp atma!』

 

『Yeni bir tane almamız büyük israf olur!』

 

Ruijerd ve ben seslerimiz kesişerek Eris’e fırça çekiyoruz.

Zihnen refkles haline gelmiş olmasına rağmen, bu raddede bile parayı düşünüyorum.

Haaaa….

 

『Kes sesini!』

 

Eris gözleri yaşlı bir şekilde paldır küldür yürüyor.

Bu Eris’i uzun zamandır görmüyordum.

Neydi o.

Parmağını öpmesindeki mana?

 

『Rudeus! İşte!』

 

Elini bana uzatıyor.

Gönülsüzce yalıyorum.

 

 

『!』

 

Eris’in suratı domates gibi kızarıyor ve yumruğu indiriyor.

Aklımı başımdan uzaklaştırmak üzere atılmış ciddi bir yumruk.

Kemiklerim çatırdıyormuş gibi hissediyorum.

Bu yumruğa sahip olan biri dünyayı elde edebilir.

Nahoş bir şekilde yeri boyluyorum.

Ne yapsam?

Aynı anda Eris’in yaladığım kısma bakakaldığına şahit oluyorum.Ardından kendisi de diliyle aynı yeri yalıyor.

Hemen sonrasında kızarıklığı kulaklarını da aşıp tüm kafasını sarıyor ve elini üstüne sürüp siliyor.

 

『Kusra bakma Rudeus, ama yalayamazsın!』

 

Tavırları o kadar tatlı ki, ne yaparsa yapsın affediyorum.

Evvelki hatamla sarsılan ruhsal halim böylece kısmen de olsa düzelmiş oldu.

 

 

Kısım 8

Ormanda yürürken Ruijerd’le ilgili bildiklerimi gözden geçiriyorum.

-Çocukları seviyor

-Adalet duygusuna sahip.

Eski Ruijerd’le bildiklerim bu kadar.

Ama bugün bir yenisini ekledim.

-Savaşçı.

 

‘Ruijerd-san, savaşçı senin için ne ifade ediyor?’

‘Savaşçı çocukları koruyup yoldaşlarına değer veren kişidir.’

 

Hemen cevap veriyor.

Ama sonunda neden sinirli olduğunu anlıyorum.

Şuana dek hiç adalet kavramını düşünmedi, aslında sadece savaşçının onurunun gerektirdiklerini yapıyordu.

Savaşçı asla çocuklara zarar vermemeli.

Savaşçı her zaman çocukları korumalı.

Savaşçı asla yoldaşlarını terk etmemli.

Savaşçı her zaman dostlarını korumalı.

 

Aklında sadece bunlar vardı.

Bu yüzden hayvanları kaçıranlar beni tekmelediğinde kötü olduklarını düşündü.

Düşmanla savaşmayıp hayatları için yalvaran diğer 2 kişi de kötü kişiler.

Kurt’un partisini muhtemelen çocuk olarak görüyordu.Onları yalnız bıraktığım için Ruijerd beni kötü biri olarak görmüş olmalı.

Ama Kurt ona karşı çıkınca bakış açısını değiştirdi.Artık onları savaşçı olmuş çocuklar olarak görüyor.

Ve böylelikle önceki davranışlarımı affetti.

Yahut daha öncesinde onlara savaşçı olarak davranmadığı için kendine kızıyordur.

Cidden çocuklarla savaşçı arasındaki ayrımı nasıl yapıyor hiç bilmiyorum.

Eris bir çocuk olarak görüldüğüne göre ben ne oluyorum?

Sorsam mı, sormasam mı?

 

‘Orada bir savaş var.’

 

Ben iç çatışmalarımla bocalarken Ruijerd birden temkinlice mırıldanıyor.

 

‘Bu…Blaze’in partisi mi?’

‘Evet.’

 

Demek Blaze’miş.

Ruijerd’in 3.gözü etraftakileri nasıl görüyor bilmiyorum.Üstünde bir kapüşon olmasına rağmen görebiliyor.

Ayrıca sadece radar da değil, varlıkların ayrımını yapabiliyor.

Bu gerçekten çok kullanışlı, ben de istiyorum.

 

‘Yardıma gitsek mi?’

‘Gerek yok.’

 

B Rütbelilerden beklendiği gibi, Ruijerd onları savaşçı olarak görüyor olsa gerek.

Ormanın önünde kocaman bir yılan helezonlaşmışça duruyor.Etrafındaysa 4 beden var.

Ne yazık ki ölüler.

Ah, demek gerek yok derken bunu kastettin.

Blaze’in bedenini göremedim, belki kaçmıştır.

 

‘Diğer ikisinden ne haber?’

‘Ölmüşler.’

 

Görünüşe göre tam bir hezimet yaşanmış.

Ellerimi ayaları iç içe bakacak şekilde bir araya getiriyorum.

ꕥ Cenazelerde yapılandan

 

‘Peki bu Sihirli yaratık ney?’

 

Blaze’in partisine hezimet yaşatan yaratık inanılmaz derecede büyük.

 

‘Bu bir Kızıldişli Kobra.’

 

Kızıl yılanın vücudu ne Eris’in ne de benim kollarım birlikte açılsa sarılamayacak kadar geniş, 10 metre uzunluğunda ve ağzını bizi tehdit eder gibisinden açmış.

Vücudunun merkezinde koca bir yumru var, acaba bir domuz mu?

Aklıma gelmişken, bu beyaz yılan olmasın?

 

‘Kim derdi ki bu ormanda cidden Kızıldişli Kobra olsun, hem de bu büyüklükte.’

‘Yani normalde yok mu diyorsun?’

‘Normalde öyle.Ama ufak bir ihtimal arada çıkabiliyor.’

 

Kızıldişli Kobra diğerlerinden daha üst düzey bir tür.

Beyazdişli Kobra’dan daha büyük bir bedeni var ve daha çevik.Vücudu ateş büyüsüne dirençli pullarla kaplı ve dişlerinde ölümcül bir zehir mevcut.

Beyazdişli Kobra, Kızıldişli Kobra’ya dönüşebilmek için ne yer bilmiyorum ama Beyazdişli Kobralar içerisinde ufak bir dönüşme ihtimali varmış.

Beyazdişli Kobra’nın rütbesi B olmasına rağmen Kızıldişli Kobra güçlü bir yaratık olduğundan rütbesi A.

B Rütbeli bir parti muhtemelen anında öldürülür.

Tam yemeğinin keyfini çıkarıyorken gelmişiz, bizi umursamıyormuş gibi şuan.Galiba birazdan 3. yemeğini yutacak.

 

‘Yapabilir miyiz?’

 

Eris kendine güvenerek kılıcını çekiyor.

 

‘Yapalım mı?’

 

Ruijerd fikrimi soruyor.

 

‘…Kararı bana bırakmak istediğine emin misin?’

‘Kararı sana bırakıyorum.’

‘Başka kim verecekmiş kararı?’

 

Kararı bana emanet ettiler.

Biraz düşünüp taşınıyorum, görevimiz gizemli Sihirli yaratığı bulmak ve yok etmek.

Belki Kızıldişli Kobra’yı Beyazdişli Kobra ile karıştırmışlardır.

Görünen o ki burada Beyazdişli Kobra falan yok.

Bunu öğrendiğimize göre, şimdi geri dönsek bile görev başarıyla sonlandırılmış olacak.

Ama eğer öldürürsek 2 demir sikke kazanacağız ödül olarak.

Mağlup edebilirsek, hmm dövüşmek istiyorum.

Yapmak istememe rağmen, böyle durumlara isnat edilmiş sözler var.

Korkak damgası yememek adına kaybedilen bir savaşta boşuna ölmektense ilerde kazanabileceğin bir savaş vermek için canını koru.

Daha az önce gözlerimin önünde birileri can verdi.

Kaybedersek ölürüz.

Böylesine tehlikeli bir köprüden geçmemeliyiz.

 

‘Yapalım dersen, ben tek başıma da halledebilirim.’

 

Ben ihtilafta kalmışken Ruijerd bu öneride bulunuyor.

 

‘Ruijerd tek başına mı öldürmek istiyorsun?’

‘Öldürmek için bir ben yeterli olurum.’

 

Böylesine bir cümle gerçekten güven telkin ediyor.

A rütbeden yaratıklarla kendi başına mücadele edebiliyor.

Eh, bunu diyen Ruijerd’se sorun olmamalı.

Pekala.

 

‘O halde yapalım.’

 

Kararı veriyorum.

 

Kısım 9

Ben büyümle uzaktan savaşırken Eris ve Ruijerd yakın dövüşçü rolünde.
Genelde kullandığımız formasyonun aynısı, o yüzden her zaman yaptığım gibi Kayaç Mermi’yi kullanıyorum.
Bu sefer rakibimiz A rütbeli bir Sihirli yaratık olduğundan büyünün gücünü artırıyorum ve kama şekline sokuyorum ki bu sefer eklediğim Ateş büyüsüyle etki anında direk patlasın.
Fiuuvvvv.
Mermi muazzam hızda elimden fırlar ve Kızıl yılana doğru yol alır ve son olarak kocaman bir patlama oluşur.
Kafamda böyle canlandırmıştım.

‘Ney!?’

Kızıldişli Kobra vücudunu bükerek mermiden sıyrıldı.
Saldırımı bildiğin savuşturdu.
Bu bir rastlantı olamaz.Muhakkak saldırının geleceğini gördü ve sıyrıldı.
Mermi uzak ufuklara doğru yol alıp patlıyor.

‘Şaka yapıyorsun değil mi….’

İlk hamle tamamen bir fiyasko.
Ama özel birliklerimiz durmaz tabi.Ruijerd öncü kuvvette, Eris de hemen arkasında ilerliyor.
Genelde kullandığımız formasyondan biraz farklı bu sefer, normalde Eris önde olur.

‘Tsss!’
‘….Hımmph!!’

Ruijerd elindeki kısa mızrağı saplamaya çalışarak hırçınca kafayı hedefliyor.Kızıldişli Kobra bedenini kıvırarak saldırıyı ssavuşturuyor ve momentumdan faydalanarak Ruijerd’i ısırmaya çalışıyor.
Ruijerd bu saldırıyı kolayca mızrağıyla savuşturuyor ve yer dişlerin etkisiyle ortadan ayrılıp koca bir delik oluşuyor.
Aynı zamanda Eris yılanın etrafını dolaşıp kuyruğunu doğramak üzere kılıcını savuruyor, ama kuyruk kesilmiyor.
Çünkü ya pulları, ya eti, ya da ikisi birden çok sert olduğundan.

‘Tssss!’

Yılan dikkatini Eris’e çeviriyor, bu arada Eris’le Ruijerd yılanın vücudundan uzaklaşıyor.
Buradaki açıklığu kullanarak büyümü Kızıldişli Kobra’ya doğru postalıyorum.
1.Ben
2.Eris
3.Ruijerd
2’yle 3 yer değişmiş olsa bile sinyalim yine de evvelki kurmuş olduğumuz formasyon dahilinde ilerliyor.

‘Yine mi ıskaladım!?’

Lakin Kızıldişli Kobra ataktan yine sıyrılıyor.
Bu sefer merminin ucunu oldukça sivri yapmıştım ki hızı artsın, ama mermi Kızıldişli Kobra’nın hemen yanından ıskalayıp ardındaki 3-5 ağacı ortadan ikiye böldü.
Yine başardı, saldırımı gözlemleyip savuşturdu.
İşler böyle sonuçlansa da vursun ya da vurmasın bir önemi yok.
Ruijerd’le Eris dalga dalga saldırmaya devam ediyorlar.Ruijerd azimle kafasına ve kalbine saldırmaya devam ederken Eris de dikkatini dağıtmak için kuyruğunu doğramaya devam ediyor.
Ara sıra sıyıran büyüm çok küçük bir hasar bırakabiliyor sadece.
Formasyonumuz oldukça basit olmasına rağmen öyle kolayca başa çıkılacak tarzdan değil.
Eğer ki Eris’i hedefleyip saldırsa açığımızı yakalayabilme ihtimaline rağmen, Ruijerd şuana dek bunun olmaması için çok iyi bir iş çıkardı, yaratık dikkatini bize veremedi bile.
Ruijerd’in saldırıları hedefi bulmuyor, fakat Kızıldişli Kobra gitgide yorulduğundan hareketleri yavaşlamaya başladı.
Ve sonrasında Kayaç Mermi ilk defa yılanın bedenine isabet ediyor.

 

Kısım 10

Kızıldişli Kobra nihayet paramparça edildiğinde güneş çoktan batmıştı.
O gün akşam yemeğimiz Kızıldişli Kobra’nın eti oldu.
Nereye satabileceğimizi bilmesem de dişlerini söktük ve derisini halı gibi sarmaladık.
Kurt’un bulmaya çalıştığı yumurtaları da bulduk ama taşınmak için çok büyüktüler.

Üzerine uzunca kafa yorduktan sonra onları yok etmeye karar verdik.
Çünkü Sihirli yaratıkların popülasyonunun artmasına izin vermek yasak.
Blaze’in partisini bir araya toparlayıp çeki düzen verdikten sonra satılabilecek bir şey var mı diye bakıp yaktıktan sonra onları gömdük.
Eğer öylece bırakırsak İnfazcı’ya dönüşebilirler.
Cidden nasıl zombiye dönüşüyorlar anlam veremiyorum.
(Ama değinmeden edemeyeceğim, bu Kızıldişli Kobra çok hayret verici bir yaratıktı.)
Az evvel verdiğimiz mücadeleyi düşünedurdum.Tekrar tekrar saldırılarımı nasıl savuşturduğunu hatırladım.
Savuşturdu.
Defalarca kez savuşturdu.
Son ana dek neredeyse hiç bir büyüm üstüne denk gelmedi.
Aslında düşününce aynı şeyi İnfazcı da yaptı.
Tam isabet olduğunu düşündüğümde sadece bir kolun koptuğunu fark etmiştim.
Demek B rütbesine ulaşan Sihirli yaratıklar ve üzeri büyü saldırılarını savuşturabiliyor öyle mi?
Kızıldişli Kobra.
Ruijerd’in mızrağından bile sıyrılabiliyor…
Ama muhtemelen o an Ruijerd tamamiyle ciddi değildi.Eğer gerçekten ciddi dövüşürse muhtemelen tek hamlede işini bitirebilir.
Eris’in kılıcını savuşturmaya tenezzül bile etmedi çünkü tehditedeğer bir şey bulmadı, yani savuşturmasına gerek bile yoktu.
Ama cidden bu dünyada çok çılgın yaratıklar varmış.
Bir insan büyü saldırılarını savuşturabiliyorsa Sihirli yaratıklar da bunu yapabilmeli.
Hatta S rütbeli Sihirli yaratıklar Kayaç Mermi’ye kafa atsa belki yine de bir şey olmaz.
Düşüncesi bile korkunç.
Öyle tehlikeli yerlere yanaşmamak en iyisi.



Böylece görevi tamamlamış olduk.

Ve bu, şehirdeki son görevimiz oldu.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.