İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 03 Bölüm 03
Hocanın Sırrı
Çevirmen: NatsuJun
Kısım 1
Bir rüya gördüm.
Meleklerin gökyüzünden aşağı indiği bir rüya.
Dünkünden biraz farklıydı, iyi olduğundan emin olduğum bir rüyaydı.
Ama tam böyle düşünürken, kasıklarını gizleyen mozaikler gördüm ve itici suratlarla [Fufufu] diye kıkırdıyorlardı.
Galiba bu da bir kabus.
Bunu anlamam üzerine uyandım.
‘Sadece bir rüya…’
Son zamanlarda bir sürü kabus görmeye başladım…
Önümde toprak ve taşlarla dolu, ucu bucağı olmayan bir dünya.
Büyülü Kıta.
Devasa Kıta’nın bir parçası İnsan-Şeytan Savaşı’nda ayrılmış.Bir zamanlar üzerinde Demon-God Laplace’ın şeytan ırklarını birleştirdiği yer burası.
Bu kıtanın büyüklüğü Ana kıtanın yarısı kadar.
Ama burada neredeyse hiç bitki yok.Yerde bir sürü çatlaklar var, sitenin engebeleri arasındaki yükseklik farkı çok fazla.Görüşümüzü engelleyen kocaman kayaçlar var, sanki doğal bir labirentteymişiz hissi veriyor.
Ayrıca Büyülü kıtadaki mana derişimi bir hayli yoğun ve üzerinde birçok güçlü sihirli yaratıklar var.Denilenlere göre eğer Büyülü kıtayı boydan boya gitmek istersen Ana kıtadakinin 3 katı zaman alırmış.
Kısım 2
Uzun bir yolculuk olacak.
Eris’e açıklamayı düşünürken, onun bu hususta çok heyecanlı olduğunu fark ettim.Gözleri Büyülü kıtanın arazisine bakarken yıldızlarla dolu.
‘Eris, bu yerin adı, Büyülü Kıta…’
‘Büyülü Kıta! O zaman yolculuğumuz başlamak üzere!’
Cidden çok mutlu.
Tamamen soğukkanlı.
Söyleyeceğim herhangi bir şey ancak güvenini kaybetmesine sebep olur.
Kısım 3
Eris ve Ruijerd birbirlerine iyice ısındılar.Galiba ben uyurken hala konuşuyorlarmış.
Eh, kavga etmelerinden iyidir.
Eris mutlu mutlu evinde yaşadığı maceralardan bahsediyor, Ruijerd de daima katıldığını söyleyen cevaplar veriyor Eris konuşurken.
Başlangıçtaki korkmuş davranışlarına da ne oldu böyle?
Eris gerçekten bu korkunç adamdan korkmamaya başladı.
Ara sıra Eris, tüylerimin diken diken olmasına sebep oalcak derecede, fazlasıyla kaba şeyler söylemesine rağmen Ruijerd pek sinirlenmiyor.
Ne derse desin Ruijerd bunları tereddüt etmeden bir kenara itiyor.
Supard ırkı hemen hiddetleniyor diye dedikoduları yayan da kim?
Tabi böyle dememe rağmen, şimdiki Eris az çok atmosferi okuyabiliyor.
Yani, galiba Edona ona doğru düzgün insanları sinirlendirecek şeylerden bahsetmemesi gerektiğini öğretmiş.
Umarım öyledir.
Ama tanımadığı insanlara karşı Ruijerd ne kadar tölerans gösterebilir bilmiyorum, Eris’in biraz daha sağduyulu olmasını isterdim açıkçası.
Tabi Eris’in sabrı da yok denecek kadar az olduğu için umarım Ruijerd de dikkatlı olur.
Tam böyle düşünüyorken birden Eris’in sesi yüksek çıkmaya başlıyor
‘Rudeus kardeşin mi?’
‘Hayır!’
‘Ama Greyrat aile adı değil mi?’
‘Öyle olsa bile kardeşim değil!’
‘Anne tarafından veya baba tarafından yarım kardeş falan mı?’
‘İkisi de değil!’
‘İnsan ırkında nasıl oluyor pek bilmememe rağmen, aile bireylerine sahip çıkmalısın.’
‘Sana yanlış anladığını söylüyorum te ne zamandır!’
‘Fark etmez, sadece onun kıymetini bil.’
‘Uuu…’
Eris duraksayıp güçlü bir tonla:
‘De-değer veriyorum zaten…’
Eh, gerçek kardeş olmamamıza rağmen.
Eris benden daha büyük.
Kısım 4
Büyülü Kıta’da taşlardan başka bir şey yok ve yükseltiler bayağı dik.Ayrıca yer çok sert.
Toprağı kazmaya çalışsan her yere dağılır.
Neredeyse hiç besin yok.
Yani bölge neredeyse çöl denecek kadar kötü.Eğer buralarda yaşamaya devam ederse, şeytan ırkı bile birbiriyle savaşmaya başlar tabiki.
Neredeyse hiç bitki örtüsü yok, ara sıra kaktüse benzeyen taşlar görüyorum hepsi o.
‘Hmm.Bir süre durun.Sakın olduğunuz yerden hareket etmeyin.’
Her 10 dakikada bir Ruijerd böyle söyleyip önümüzden bir tarafa doğru koşturur.Taşlarla dolu tepelerin ardına atlayıp birkaç dakikaya kaybolur.
Amma fiziksel çevikliğe sahip.
Ghyslaine de bu konuda muhteşemdir, ama onların çevikliklerini sayıya döksek Ruijerd’inkiler Ghyslaine’inkinden yüksek çıkardı.
Ruijerd 5 dakikadan az bir sürede geri dönüyor.
‘Beklettiğim için kusra bakmayın, hadi gidelim.’
Bir şey dememesine rağmen tridentin ucundan hafif bir kan kokusu geliyor.Sanırım gidip ilerlememize engel teşkil edebilecek canavarları temizledi.
Hakikaten Roxy’nin sözlüğündeki gibi, Supard ırkındaki kırmızı renkli taş tıpkı radar gibi.Bu yetenekle düşmanlarını hızlıca bulabiliyorlar.
Ruijerd önce davranarak Sihirli yaratıkları daha bizi farketmeden öldürüyor.
‘Hey! Te ne zamandır ne yapıyorsun böyle?’
Eris kabaca soruyor.
‘Önümüzdeki Sihirli yaratıkları temizledim.’
Ruijerd kısa ve öz cevaplıyor.
‘Daha göremeden nerede olduklarını nasıl biliyorsun böyle!’
‘Ben görebilirim.’
Ruijerd böyle deyip yüzündeki saçları kaldırıyor.Alnı açılınca kırmızı renkli taşı görebiliyoruz.
Eris bir anlığına geri çekilmesine rağmen dikkatle taşa bakıyor, galiba hoşuna gitti.Ardından ilgili bir ifade gösteriyor.
‘Çok faydalı olsa gerek.’
‘Evet bayağı işe yarıyor, ama defalarca kez böyle bir şeye sahip olmasaydım keşke diye düşündüm.’
‘O zaman sana yardım edeyim! Hadi çıkar!’
‘Bu imkansız.’
Ruijerd çarpık bir şekilde gülümsüyor.Eris şaka yapmasını da öğrenmiş…
Şakaydı değil mi?
Bayağı eğleniyorlar gibi, ben de katılayım.
‘O konuya gelirsek, buralardaki sihirli yaratıklar çok güçlü diye duymuştum…’
‘Buralarda öyle çok kuvvetli olanlar yok.Şehirden uzakta olduğumuz için yaratıkların sayısı bir hayli fazla sadece.’
Evet, bir sürü var.
Başından beridir Ruijerd 10 dakikada bir yolu temizliyor.Asura Krallığı’nda olsa saatlerce at arabasıyla yolculuk etmene rağmen bir tane bile sihirli yaratık görmezsin.
Asura Krallığı için şövalyeler ve maceracılar düzenli aralıklarla sihirli yaratıkları öldürüyorlar.
Ama burası için bile sihirli yaratıklarla bu kadar sık karşı karşıya gelmemiz aşırı fazla.
‘En başından beri tek başına savaşıyorsun, cidden iyi misin?’
‘Sorun değil.Hepsini tek hamlede öldürdüm zaten.’
‘Anladım…Yorulursan söylemen yatar.İyileştirme büyüsü kullanarak destek olabilirim.’
‘Çocukların endişelenmesine gerek yok.’
Bunu derken Ruijerd elini başıma koyup ürkekçe okşuyor.
Belki de bu adam çocukların başını okşamaktan ayrı bir zevk alıyordur?
‘Tek yapman gereken kız kardeşinin yanında durup onu korumak.’
‘Kaç kere diyeceğim! Kimmiş kardeş! Ben daha büyüğüm bir kere!’
‘Hmm, öyle mi? Afedersin.’
Ruijerd böyle deyip Eris’in başını okşuyor, ama ardından Eris eline bir tane yapıştırıyor.
Zavallı Ruijerd.
Kısım 5
Neredeyse 3 ay oldu.
Yolun engebe sıkıntılarından dolayı birçok kez durmak zorunda kaldık.Yılan gibi yollardan geçerken bir sürü zaman harcadık.
Düz bir çizgi olarak hesaplasak belki bir kilometreye bile ulaşmamışızdır.
Yoruldum.Dün de böyleydim.
Vücudum neden bu kadar yorgun hissediyor bilmiyorum.Acaba ışınlanmadan dolayı mı? Yoksa kısaca gücüm mü yetmiyor.
Ghyslaine’in önderliğinde fiziksel özelliklerimi iyice yükseltmiş olmam gerekiyordu oysaki…
‘Bir köy!’
Eris’te hiç yorgunluk emaresi yok ve her yere ilgiyle bakınıp duruyor.Dayanıklılığına hayranım.
Eris bir köy demesine rağmen bu yer daha çok bir mezra gibi duruyor.Bir düzine ev bir araya toplanmış ve kabataslak yapılmış bir çitle çevrilmiş.Çitin yamacında ufak bir ekilmiş alan var.
Ne ekiliyor bilmemekle birlikte, çabaların sonucu verimsiz gibi.
Böylesine nehrin akmadığı susuz bir yerde muhtemelen boşa uğraşı gibi bir şey.
‘Durun!’
Giriş kapalı.Yakından bakınca, orta okula gidenlere yaşıt gibi bir genç orada duruyor.Mavi saçları bana Roxy’i hatırlattı.
‘Ruijerd, kim bu insanlar!’
Bizi durduran kişi Demon-God dilini konuşuyordu.Görünüşe göre Magic-God dilinde dinleme olarak iyiyim.Düzgünce anlayabiliyorum, peki.
‘Bunlar bahsi geçen kayan yıldızlar.’
‘Şüpheliler, bunları köye sokamam!’
‘Neden, nereleri şüpheli görünüyor?’
Ruijerd’in yüzü geriliyor ve ona yanaşarak cevap vermeye zorluyor.
Nasıl bir yeri sarsan kanasusamışlık.
Eğer ilk başta onu böyle görsem, arkama bakmadan kaçardım hemen.
‘Neresinden bakarsam bakayım, şüpheliler!’
‘Sadece mana vakası sebebiyle Asura’dan buraya ışınlanmışlar.’
‘Fakat…’
‘Alçak herif, bu çocukları ölüme mi terk edeceksin…?’
Ruijerd yumruklarını sıkıyor.Refleks olarak elini tutuyorum.
‘Sakin ol, onun görevi bu.’
‘Ney…?’
‘Yani onun gibi ast kademe birisi bu sorunu çözemez.Mevkisi daha yüksek birini bulsan daha iyi olmaz mı?’
Ast lafını duyunca gencin kaşları bir araya gelip çatılıyor.
‘Haklısın.Robin, şefi çağır.’
Ruijerd gence sanki <Saçmalamayı kes> dermiş gibi dik dik bakıyor.
‘Ahh, ben de aynı şeyi düşünüyordum.’
Robin denen genç gözlerini kapıyor ve 10 saniye boyunca öyle duruyor…
‘…’
Ne yapıyor böyle? Harekete geçsene artık.
Gözünü kapamak falan, kaytarıyor musun!
Yoksa bir öpücük falan mı bekliyorsun?
‘Ruijerd-san, ne bu…?’
‘Migurd ırkı birbirleriyle aynı yerde olmasalar bile konuşabiliyorlar.’
‘Ah, şimdi sen bahsedince, Shishou da bana böyle bir şey olduğunu söylemişti.’
Daha doğrusu Roxy’nin mektubunda öyle yazıyordu.Migurd ırkı yakınlardaysalar birbirleriyle konuşabilirler.
Buna ek olarak Roxy’nin yazdığına göre, sırf bu özellikten kaçmak için köyden ayrılmış.
Zavallı Roxy…
Yani, bu demek oluyor ki burası Migurd topluluğu.
Roxy’nin adını versem daha iyi olacak gibi.Ah, olmaz, hala Roxy’nin köyle ilişkisinin nasıl olduğunu bilmiyorum.Kendime gereksiz dert açma ihtimali var.
‘Şef birazdan gelecek.’
‘Gidip kendimiz bulsak da sorun olmaz değil mi?’
‘Sizi nasıl köye alayım!’
‘Öyle mi?’
Kısa bir süreliğine ortam gerildi.Eris hafifçe elbise kolumu çekiştiriyor.
‘Hey, neler oluyor?’
Eris Demon-God dilinden anlamıyor.
‘Bizim çok şüpheli olduğumuzu söylüyor, o yüzden şefin bizi kontrol etmesini sağlayacak.’
‘Ney, neremiz şüpheli görünüyormuş…’
Eris kaşlarını çatarak elbiselerine bakıyor.Şehre giderken ve kılıç derslerine katılırken giyindiği kıyafet.
Giyinmek için çok sade olsalar bile bence garip değil.
En azından ben Ruijerd’den pek bir farkı olduğunu düşünmüyorum.Eğer resmi bir kıyafet falan giyinse, o zaman işte şüpheli olurdu…
‘Sorun çıkmaz değil mi?’
‘Sorun çıkmaz derken?’
‘Ne olduğunu soruyorsan, açıklaması benim için de zor…Yani, şey…’
‘Sorun yok.’
‘Öyle mi…?’
Doğal olarak, girişteki münakaşayı görünce Eris huzursuz hissetmiş olmalı.Ama bir sorun olmayacağını söylediğimde sakinleşti.
‘Şef gelmek üzere.’
Çocuksu bir yetişkin elinde bastonla köyden geliyor.Ve peşisıra iki orta okula gidiyormuş izlenimi veren kız geliyor.
Herkes genç görünüyor.
Belki de yetişkin olup yaşlansalar bile hala orta okullu gibi duruyorlardır? Roxy’nin sözlüğünde böyle bir şey yoktu.
Ah bir dakika, sözlüğündeki çizimler orta okulluyu andırıyordu.
Roxy kendini çizmiş diye düşünmüştüm, hatta göğüsleri biraz daha dolgun çizmişti…Belki o çizdiği aslında yetişkin bir Migurd ırkına aitti?
Ben düşünürken şef Robin’le konuşmaya başlıyor.
‘Çocuklar bunlar öyle mi…?’
‘Evet, görünüşe göre birisi Demon-God dilini konuşabiliyor, neresinden bakarsanız bakın şüpheli.’
‘Dili falan herkes öğrenince konuşabilir, değil mi?’
‘Neden o yaşta bir insan Demon-god dilini öğrensin ki!’
Cidden.
Şef Robin’in omzunu sıvazlıyor.
‘Tamam tamam.Biraz sakin olmalısın.’
Şef yavaşça benim yanıma doğru yürüyor.Herhalükarda başımı eğiyorum.
Soylularınki gibi değil, japon tarzında.
‘Tanıştığımıza memnın oldum.Benim adım Rudeus Greyrat.’
‘Ah, çok naziksin.Ben bu topluluğun şefiyim, Rocks.’
Eris’e kaç göz yapıyorum.Onunla aynı yaşta gibi görünüyor ama şefin tarzı onunkinden tamamen farklı, ve Eris ne yapması gerektiğini bilmiyor.
Kollarını çiçek yapıyor, sonra salıveriyor ve bir türlü sakinleşemiyor.
Kollarını üst üste atıp her zamanki cüretkar pozunu yapsa mı yapmasa mı karar veremiyor.
‘Eris hadi selamlamanı yap.’
‘Ama Demon-god dilini bilmiyorum?’
‘Sadece ahlak bilgisi dersinde ne gördüysen onu yap, ben senin yerine çeviririm.’
‘Aa- Tanıştığımıza memnun oldum, benim adım Eris Boreas Greyrat.’
Eris ahlak bilgisi derslerinde öğrendiğini uygulayarak selamlamasını yapıyor.Bunu görmesi üzerine Rocks gülümsüyor.
‘Şu genç bayan, selamlamada mı bulundu?’
‘Evet, bizim oralarda selamlama tarzı böyle.’
‘Heehh~ Ama seninkisinden farklı?’
‘Erkekler ve kızlar için farklı.’
Rocks ‘anladım’ gibisinden başını sallıyor ve benim yaptığımı taklit ederek Eris’e başını eğiyor.
‘Ben bu topluluğun şefi Rocks’um.’
Eris şefin başını eğdiğini görünce ne yapacağını bilemez halde bana bakıyor.
‘Rudeus, ne diyor?’
‘Diyor ki [Ben bu topluluğun şefi Rocks’um.]’
‘Ö-öyle mi.Hm, Hmph.Rudeus’un dediği gibi, konuşabiliyoruz işte.’
Eris gülerek söylüylor.
Pekala, böyle iyi değil mi?
‘Ee, bizi köye alabilir misiniz?’
‘Hmmmm…’
Rocks sanki yalayacakmış gibi vücuduma bakıyor.
Lütfen yapma.
Böylesine şehvetli gözlerle bakarsan, soyunmam gerekiyormuş gibi hissediyorum…
Rocks’un gözleri göğsüme gelince duraksıyor.
‘Bu kolyeyi nereden buldun?’
‘Shishou verdi.’
‘Shishou kim?’
‘Roxy.’
Dürüstçe adını söyledim.Tekrar düşününce, bu saygıdeğer Shishou’mun adı, neden saklamam gereksin ki?
‘Neyy!’
Robin gürültüyle bağırdı.Hızlıca koşup omuzlarımdan yakaladı.
Kendi mezarımı mı kazdım?
‘Sen, az önce Roxy mi dedin!?’
‘Evet, o benim Shishou’m…’
Cevaplarken gözlerimin ucuyla Ruijerd’in yumruklarını kaldırdığını gördüm, hemen durdurdum.
Robin sinirden çok endişesini gösteriyor.
‘Roxy nerede şimdi?!’
‘Uzun süredir görmedim, o yüzden…’
‘Çabuk söyle!Roxy, Roxy benim kızım!!’
Afedersin? Ne dedin?
‘Üzgünüm, az önce ne dedin duymadım.’
‘Roxy benim kızım! Hala hayatta mı?!’
Ney? Yo, bu sefer çok net duydum.
Bir saniye, ben daha çok bu orta okullu izlenimi veren adamı merak ediyorum.Görünümüne bakarak Roxy’nin erkek kardeşi diyebilirdim.
Ama, hm, anladım–
‘Hemen söyle, köyü 20 sene önce terk etti ve o günden beri haber alamadık!’
Galiba Roxy gizlice evi terk etmiş.Böyle bir şey duymamıştım ondan.Haahhh.Shishou’mun açıklamaları yeterince detaylı değilmiş demek ki.
Ehmm, 20 sene mi dedi.
Roxy şu an kaç yaşında?
‘Afedersin, susmayı bırakıp bir şeyler diyemez misin?’
Ah, kusura bakma.
‘Roxy şu anda…’
Omuzlarımın Robin tarafından tutulmakta olduğunu yeni fark ettim.Hemen hemen tehdit ediliyormuşum gibi.Halbuki tehdit edilmekten biraz farklı bir durum.
Neredeyse şiddete teslim olmam gerekiyormuş gibi.
Eğer şiddetten pes etmemi istiyorsan en azından beyzbol sopasıyla PC’mi parçalaman, karate ile pataklaman ve kutsallarıma sövmen gerek!
Eğer böylesine sağlam bir tavır göstermezsem, Eris’in yine huzursuz hissetmesine sebep olurum, değil mi?
‘Öncesinde lütfen cevap ver.Roxy şu an kaç yaşında?’
‘Yaş mı? Yo, ondan önce…’
‘Bu çok önemli bir konu! Ayrıca bana Migurd ırkının ortalama ömrünü de söyle!’
Bu kesinlikle duymam gereken bir şey.
‘Ah, ehmmm…Roxy şuan 44 yaşında olmalı.Migurd ırkı ortalama olarak 200 sene civarında yaşar.Bazıları hastalıktan erken ölse de, eğer iyice yetişkin olurlarsa o yaşa kadar yaşarlar genelde.’
Benimle neredeyse aynı yaşta.Biraz mutlu oldum.
‘Anladım…Ah, beni tutmayı bırakır mısın.’
Robin sonunda ellerini çekiyor.Güzel, güzel, artık konuşabiliriz.
‘Yarım yıl önce Roxy hala Shirone’deydi.Onunla yüz yüze görüşemesem de mektuplarla iletişimimi sürdürdüm.’
‘Mektup mu…? O çocuk İnsan dilinde yazmayı biliyor mu?’
‘En azından 7 sene öncesinden beridir çok iyi bir şekilde yazabiliyordu evet.’
‘Öyle mi…O zaman iyi şu an, değil mi?’
‘Eğer bir kaza gelmediyse başına veya hastalanmadıysa, şu an turp gibi olmalı.’
Bunu dememin ardından, Robin bacakları titreyerek yere diz çöktü.Ağlamaklı gözlerle rahatlamış bir ifadesi vardı.
‘Öyle mi…Demek güvende…Demek iyi…Haha…Harika.’
Harika değil mi babacığım.
Ama ona bakmak kendi babam Paul’u anımsatıyor.Eğer Paul güvende olduğumu bilse muhtemelen o da ağlardı.
Yakın bir zamanda Buina’ya mektup yazasım var.
‘Peki, köye girmemize izin verecek misiniz?’
Şef Rocks’la konuşurken, gözlerimin ucuyla ağlamakta olan Robin’e bakıyorum.
‘Elbette.Roxy’nin güvende olduğunu bildirenlere nasıl soğuk davranabiliriz ki?’
Roxy’nin kolyesinin olağanüstü etkileri var.Eğer böyle olacağını bilsem ta en başından gösterirdim.
Ah, yo, diyalogun ilerleyişine bakarsak, Roxy’i öldürüp kolyeyi çalmış olmamdan şüphelenebilirlerdi.
Şeytan ırkı gerçekten uzun süre yaşıyormuş ve görünümleri yaşından farklı duran bir sürü kişi var.
Eğer benim gerçek yaşımın kırktan fazla olduğu ortaya çıksa, ne kadar 10 yaşında bir çocuk gibi dursam da şüpheli olurdu değil mi?
Kendimi kontrol etmem gerek.Daha çocuğa yakışır hareketler yapmam gerek.
Ve böylece, [Migurd ırkının mezrasına] girdik.
Not
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.