İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 03 Bölüm 01
Kendine Tanrı Diyen Üçkağıtçı
Çevirmen: NatsuJun
Kısım 1
Bir rüya gördüm.
Rüyamda Eris’i kollarımda taşıyor, aynı zamanda uçuyorum.
Önümdeki manzara inanılmaz bir hızla değişiyor.
Sanki ses veya ışık hızı gibi, aşağıya ve yukarıya düzensizce değişiyor.
Neden böyle olduğuna anlam veremiyorum.
Tek bildiğim eğer dikkat etmezsem, ah yok, dikkat etsem bile hızımı kaybedip düşeceğim.
Bu sonu gelmeyen değişen manzara kargaşasında odaklanıp iniş yapacak güvenli bir yer arıyorum.
Neden diye sorarsanız cevabını ben de bilmiyorum.
Sadece, eğer bunu yapmazsam ölecekmişim gibi geliyor.
Ama çok hızlı hareket ediyorum, önümdeki manzara gözlerimin baş edebileceğinden çok daha hızlı değişiyor, tıpkı kumar makinelerinin dönmesi gibi.
Odaklanıp manamı vücuduma yayıyorum.
Ardından, sadece bir anlığına yavaşlıyorum.
Olamaz, yine düşüyorum.
Tam böyle düşünüyorken araziyi görüyorum.Düz ve geniş bir alan.
Denize düşmek, dağın üstüne düşmek ve de ormana düşmek çok kötü olurdu, ama eğer böylesine düz bir araziyse…
Umutlarım canlanırken, düşmeye devam ediyorum.
Herhalükarda, başarıyla frenleyip kızıl kahverengi toprağı olan bir alana iniş yapıyorum.
Ve bilincim sekteye uğruyor.
Kısım 2
Gözlerimin açıldığı an, kendimi tamamen bembeyaz bir dünyada buluyorum.
Bu dünyada hiçbir şey yok, hemen bunun bir rüya olduğunu fark ediyorum.
Astral seyehat tarzı bir şey mi acaba.
Ayrıca bedenim çok ağır sanki.
‘….Eh?’
Vücuduma bakınca bir ürpertiye kapılıyorum.
Bu benim öncelerden alışık olduğum 34 yaşındaki vücudum.
Ve aynı zamanda geçmişimi hatırlamaya başlıyorum.
Pişman, geçimsiz, nezaketsiz ve saf düşünce tarzım.
Bunları düşününce yaşadığım bu 10 yıl tıpkı bir rüya gibiydi, kalbimdeki umutsuzluk büyüyor.
Geri döndüm.
Sezgilerim kendime gelmeme sebep oldu.
Ve sonuç olarak bu gerçeği kolayca kabullenebildim.
Gerçekten rüya gibiydi.
Öylesine uzunca bir rüya olmasına rağmen, mutluyum.
Sıcacık, beni seven bir ailede dünyaya gelip, 10 yaşıma kadar öylesine tatlı kızlarla beraber oldum.
Yine de daha fazla tadını çıkarmak isterdim.
Anladım.
Demek her şey son buldu…
Rudeus’la ilgili anılarımın gittikçe silikleştiğini hissedebiliyorum.
Bu rüya mı artık her neyse, uyanmam çok hayal kırıklığı oluşturdu.
Gerçekten ne düşünüyorsam…
Öylesine mutlu ve lütufkar bir hayatın bana bahşedilmesi düşünülemezdi zaten.
Kısım 3
Birden orada garip bir herif olduğunu fark ediyorum.
Sırıtan, boş, beyaz bir surat.
Belirgin bir özelliği yok.
Karşımdakinin bir surat olduğunu fark edince, aklımdakiler birden uçup gitti.
Hatırlayamıyorum.
Belki de sırf bu sebepten dolayı, bu herif bana tamamen mozaiklerle kaplanmış gibi bir izlenim verdi.
Ama sanki samimi biriymiş gibi hissettim.
‘Hey, bu galiba ilk karşılaşmamız.Merhaba Rudeus-kun.’
Depresif halimle birlikte, sanki müstehcen içerikliymiş gibi mozaiklerle kaplı garip biri tarafından muhabbete tutuluyorum.
ꕥ Japonya’da +18 sektörü genelde sansürlü olur, dolayısıyla adamın mozaikle kaplı olması fesat Rudeus’un aklına garip şeyler getiriyor olmalı.
Bu kişinin sesi tarafsız, kız mı erkek mi anlayamıyorum.
Ayrıca mozaiklerle kaplı, bir kız olarak düşünüp erotik şeyler hayal etmemde sorun olmamalı o halde.
‘Beni duyabiliyorsun değil mi?’
Ah, tabi duyabiliyorum.
Selam, selam.
‘Güzel, selamlamayı bilmen güzel bir şey.’
Ses çıkaramama rağmen galiba bu kişiyle iletişim kurabiliyorum.O zaman böyle konuşmaya devam edeyim.
‘Fena değil, iyi uyum sağlıyorsun.’
Hiç de doğru değil.
‘Mmfufu.Öyle öyle.’
Peki, sen kimsin acaba?
‘Ben tam gördüğün gibiyim.’
Gördüğüm gibi mi? Mozaiklerle kaplı olmana rağmen…Yoksa sen Eşsiz Savaşçı Spellman mısın?
ꕥ Matchless Warrior: Eşsiz savaşçı: Buna biraz bakınmam gerekti ama çok bir bilgi bulamadım, matchless warrior oyunlarda en üst zorlukta bir tek darbe almadan oyunu bitirebilmekle elde edilen efsanevi bir title imiş.
‘Spellman mı? O kim, bana benzeyen biri mi?’
Evet bayağı benziyor, hatta o da mozaiklerle kaplı.
‘Anladım, demek senin dünyanda öyle şeyler de varmış.’
Ama senin gibi kimse yoktu tabi.
‘Benim gibi kimse yok he…Eh her neyse.Ben bir tanrıyım.Ben Human-God, Hitogami.’
Haa.Hitogami…
ꕥ Japoncası olanlar Human-God ile Hitogami’nin kelime manası olarak aynı şeyler olduğunu bilir.Öyle biraz ironik dursa da Human-God kendine Hitogami denilmesini istiyor.
‘Bu çok ilgisizce bir cevap oldu.’
Yo…Neden bir tanrı benimle konuşuyor? Ayrıca senin ortaya çıkman, nasıl desem biraz geç olmadı mı? Biraz daha evvel kendini göstermen gerekmiyor muydu?
‘Biraz daha evvel mi…? Ne demek istiyorsun?’
Yok bir şey.Lütfen devam et.
‘Hakkındaki her şeyi izledim.Bir hayli ilginç bir hayatın var.’
Dikizlemek çok eğlenceli olsa gerek.
‘Evet, gerçekten ilgi çekici.Bu yüzden her daim seni koruyordum.’
Beni mi koruyordun…Teşekkürler, çok lütufkarsın.Ama böyle küçümsenerek konuşulmam çok sinirlerime dokunuyor.
‘Çok soğuksun.Dertlisin diye düşünüp seninle konuşmayı seçmiştim oysaki.’
Birinin başı dertteyken konuşan insanlar genelde kötü insanlar olur.
‘Ben senin dostunum.’
Haa! Dost mu! Güldürme beni.
Eski yaşamımda böyle insanlar vardı.Ben senin dostunum.Hey, ben seni korurum merak etme, elinden geleni yap.Bir takım sorumsuz insan müsveddesi.Bir düşün bakalım o insanlar beni kovduktan sonra ne oldu.Şu an senin sözlerin de aynı hissi veriyor.Sana güvenemem.
‘Böyle diyorsan bana diyecek pek bir şey kalmıyor…Eh her neyse, sana bir nasihatte bulunacağım.’
Nasihate ihtiyacım yok.
‘Nasihatimi dinleyip dinlememek tamamen sana kalmış.’
Ah bu tip.Evet evet böyle tipler de vardı.Nasihat…Düşüncelerini içten değil de dışarıdan yönlendirirler.Cidden tavsiyelerin işleyişini çözemiyorum.Dürüstçe yapmak istediğimi yapsam bile bir anlamı yok.’Kalbini bir şeye verirsen, o işi halledersin.’ çağı çoktan bitti.Elde ettiğin her pozitif şey ümitsizliğine eklenip yüzüne savrulacak.
Aynen böyle! Ne tür bir rüya gösteriyorsun bana, ne lanet bir paralel evrendir bu!
Beni tekrar hayata getirmek gibi bir şeye kalkışıp, hayatı güzel olarak değerlendirmeme sebep olmak.Senin işlerini halletme tarzın bu mu? Tam hayatımı doruklarında yaşıyorken beni eski boktan halime geri getirmek mi!
‘Yo yo, yanlış anlama.Sana söylemek istediklerim eski yaşamınla alakalı değil, şu anki yaşamını ilgilendiriyor.’
…Hm? O zaman bu vücudum?
‘Bu senin ruhunun vücut bulmuş hali.Fiziksel vücudun değil.’
Ruhsal vücut.
‘Elbette fiziksel vücudun da sağlam.’
O halde, bu sadece bir rüya mı? Uyandığımda eski boktan vücuduma geri dönmeyeceğim…öyle mi?
‘Evvet.Bu bir rüya.Uyandığında vücudun o bulunduğu vaziyete geri dönecek.Şimdi rahatladın mı?’
Rahatladım.Anladım, demek bu bir rüya.
‘Ah, ama buna sadece bir rüya diyemeyiz.Şu an doğrudan ruhsal vücudunla konuşuyorum.Yalnız ruhsal vücudunla fiziksel vücudun arasında bu kadar fark olması şaşırtıcı.’
Çok açık sözlüsün.
Peki ne yapmamı istiyorsun?
Bu dünyaya yabancı biri olduğumdan, geldiğim dünyaya geri gitmemi mi istiyorsun?
‘Ney, bu nasıl mümkün olsun? Ben bile, bu 6 dünya dışında bir yere seni yollayamam.Bu kadar bariz bir şeyi bilmiyor muydun?’
Hee…Ney bariz ney değil nasıl bileyim?
‘Sen de haklısın.’
Bir dakika.Eğer beni geri yollayamıyorsan benim bu dünyaya gelmeme sebep olan sen değil misin?
‘Eh.Öncelikle ben yeniden doğma gibi bir işe kalkışmam.Bu tarz işler kötü Dragon-God’ın altından çıkar.’
Hmm.
Kötü Dragon-God ha…
‘Peki, duymak istiyor musun? Nasihatimi.’
…Duymak istemiyorum.
‘Ehh! Niye?’
Şu anki halimiz hiç iç açıcı olmasa bile, sen haddinden fazla şüphelisin.
Senin gibi birinden gelecek hiçbir şeye kulak asmamalıyım.
‘Şüphe…hmm?’
Ah, şüpheli evet.Sende tam bir yalancı tipi var.Bir internet oyununda gördüğüm yalancı karaktere çok benziyorsun.Eğer yalancıyı dinlersen, onun kontrolüne girersin.
‘Bir dümen çevirmiyorum, gerçekten.Eğer ki dümen çeviriyor olsam, sana nasihatimi dinlemek isteyip istemeyeceğini sormazdım.’
Bu sadece bir strateji olmasın?
‘Sadece inan banaaaaaa.’
Tanrı olmana rağmen, böylesine utanç verici bir sesle bağırıyorsun.
Öncelikle benim inandığım tanrı sen değilsin.Gerçek tanrı bana mucizeyi bahşedendir.
Eğer başka bir dinin başka tanrısı garip bir şey söylerse, tabiki bunu şüpheli bulurum.
Ayrıca devamlı güven konusunu ortaya atan insanlar muhakkak ki yalancılardır.
Çok sevdiğim bir kitapta böyle yazıyordu, o yüzden yanlış olamaz.
‘Öyle bir şey tabiki demeyeceğim.Sadece diyeceğime bir kez olsun kulak ver.’
Ne?
Ne demek ‘bir kez olsun’ , biliyorum beni kandırmaya çalışıyorsun.
Bir kere, önceki yaşamımda defalarca kez tanrılara dua edip yalvardım.
Ölümümde bile bir kere olsun yardımıma gelmedin.Şimdi mi nasihatte bulunuyorsun?
‘Yo, yo, senin tanrıların ve ben tamamen faklı varlıklarız.Sana bugünden itibaren yardım edeceğim dedim, değil mi?’
Bu yüzden sana inanamam diyorum zaten.Sadece yağlamakla olacak iş değil.Eğer inanmamı istiyorsan, bir mucize göster de göreyim bakalım.
‘Zaten öyle yapıyorum.Rüyanda seninle konuşuyorum değil mi? Bunu benden başka kimse yapamaz.’
Sadece lafta.Bana ulaşmak için rüyaları kullanmasan bile, bir mektup falanla da ulaşabilirdin.
‘Haklısın.Bana inanamayacağını söyledin zaten, ama eğer seni böylece bırakırsam öleceksin.’
…Ölmek mi? Niye?
‘Büyülü Kıta berbat bir mekan.Yiyecek neredeyse hiçbir şey yok ve eski yaşadığın yere kıyasla birçok güçlü sihirli yaratık var burada.İletişim kurabiliyor olmana rağmen, buranın ortak değeryargıları farklıdır.Cidden böylece devam edebileceğini mi düşünüyorsun? Kendine güvenin var mı?’
Hee? Büyülü Kıta mı? Bir dakika, neden bahsediyorsun?
ꕥ Büyülü Kıta, Ana Kıta’dan ayrılan Şeytan Kıtası’nın diğer adı.
‘Devasa bir alan etkili Mana Vakası’nın içine düşüp başka bir yere ışınlandınız.’
Mana Vakası.O ışık mı?
‘Evet, o ışık.’
Işınlanma.Demek o bir ışınlanmaydı…
Mağdur olan sadece ben değilim.
Acaba Philip iyi midir?
Buina’da sorun olmamalı, sonuçta bayağı uzaktalar.
Sylphy meraklanmış olmalı.
…Tam olarak ne oldu?
‘Bana soruyorsun, bu bana güvenmek istediğin manasına mı geliyor? Az evvel dediklerime inanmıyordun.’
Haklısın.Çok kolay kandım.
‘Sadece herkesin senin sağ salim olman için duacı olduğunu söyleyebilirim.Geri dönmen için dua mı ne ediyorlar işte.’
Bunu…her kim olsa yapardı.
‘Öyle mi? Kalbinin derinliklerinde, bu dünyadan yok olsan diğerleri rahatlardı diye düşünüyordun, yanılıyor muyum?’
…Öyle düşünmedim desem yalan olurdu.Önceki dünyamdan bana ihtiyaçları yokken kayboldum.Şu an bile aynı düşünceye sahibim.
‘Ama bu dünyada ihtiyaç duyulmayan biri değilsin.Lütfen sağ salim geri dön.’
Ahh.Haklısın.
‘Ama nasihatimi dinlersen, kesin olarak diyemesem bile, geri dönme şansın çok yüksek.’
Dur.Öncelikle amacın ne onu sorayım.Neden benle bu kadar ilgilisin?
‘Amma çok konuşuyorsun…Çünkü yaşam tarzın çok ilginç.Sadece bu bile yeterli değil mi?’
Sadece bir şeyler ilginç diye kafasına göre hareket edenler kesinlikle kötü kişilerdir.
‘Sizin evvelki dünyada öyle mi işliyor?’
Çünkü sadece ilginç diye bir şeyler yapanlar genelde insanları avcunun içinde oynatmaktan zevk alır.
‘Belki ben de öyle bir yapıya sahibimdir.’
Ayrıca neymiş benimle ilgili bu kadar ilginç olan?
‘İlginç demekten ziyade bir anlamı var diyelim.Yabancı evrenden birilerini görmek gerçekten çok nadir gerçekleşir.Sana nasihatler vererek diğer insanlarla etkileşimde bulunmanı sağlasam.Kim bilir nasıl bir son olurdu…?’
Anladım.Tıpkı bir maymuna belli belirsiz bir komut verip görevi nasıl idame edeceğini gözlemlemek gibi.Bu cidden çok abartılı bir meşgale olsa gerek.
‘Heh…Hey.Sana sorduğum ilk soruyu unuttun mu?’
İlk sorun derken?
‘O halde tekrar sorayım.Kendine güveniyor musun? Tamamen bilmediğin tehlikeli bir yerde yaşam mücadelesi vermeye güvenin var mı?’
…Hayır.
‘O halde nasihatlerimi dinlemen daha iyi olmaz mı? Buna rağmen tekrar diyorum, nasihatimi dinleyip dinlememek sana kalmış.’
İyi, iyi anladım.Nasihat masihat her neyse, söyle de kurtulalım.Sonuç olarak uzun ve can sıkıcı bir sürü şey söyledin.Sadece söyle ve bitsin, bu kadarı yetmez mi?
‘…Peki peki.Rudeus, iyi dinle.Uyandığında, yanındaki adama güven, ve ona yardım et.’
Mozaik tanrı sadece bu sözleri söyleyerek arkasında bir yankı bırakıp kayboldu.
Not
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.