İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 02 Bölüm 08

[ A+ ] /[ A- ]

Mutlak Söz

 

Çevirmen: NatsuJun

 

Kısım 1

Çeşitli şeyleri tecrübe etmemle beraber yakında 10 yaşına gireceğim.

Tüm senemi dilleri öğrenmekle geçirdim.Bunlar Demon-God dili, Beast-God dili ve de Fighting-God dili.

Fighting-God dili İnsan diline benziyor, o yüzden öğrenmesi pek zor olmadı.Sanki İngilizce’ye biraz Almanca karışması gibi bir şey işte.

Tek fark kelime hazinesi ile ifade kalıpları.

Gramer olarak hemen hemen İnsan diliyle aynı.

Bu dünyanın dilleri öyle zor değil.

Bir şeyi ezberledikten sonra kuralı diğerlerine de uygulamak çok basit oluyor.

Belki bu dünyanın devamlı savaşla alakadar olmasından dolayıdır.

Gelgelelim Heaven-God dili ve Sea-God dili için edebi bir kaynak bulamadım, yani bilen insanlar dışında bunları öğrenme imkanım yok.

Kılıç eğitimine gelirsek, sonunda orta seviyeye ulaştım.Eris 2 senede İleri seviyeye ulaştığından kıyaslama açısından onun rakibi bile olamam.

Yetenek açısından bariz bir fark olduğunu hissediyorum.

Ama dinlenme günlerinde bile çalışmaya devam ediyor, belki bunun da bir etkisi vardır.

Onun kılıca harcadığı süreyi ben dilleri öğrenmeye harcıyorum.Arada fark olması çok doğal.

Büyüye gelirsek, figürleri yapmaktaki hünerlerimi geliştiriyorum.

Ufacık detayları bile yapabildiğime göre geliştiğime şüphe yok.

Tabi durum bu olsa bile, çıkmaz sokakta olduğum bir gerçek.

Eh, sonuçta Büyü Üniversitesi’ne gideceğimden acele etmeye gerek yok.

Tüm bunları göz alarak, 10 senedir bu dünyada olmam beni derinden duygulandırdı.

 

Kısım 2

Doğum günümden tam 1 ay önce, Eris ve malikanedeki insanlar bir şeylerle meşgul olmaya başladılar, bir şey mi oldu acaba?

Önemli birinin ziyareti veya Greyrat ailesinden birinin, yoksa Eris’in nişanlısı mı…

Yo, eminim olamaz.Eris’in nasıl bir nişanlısı olabilir ki(güler).

Ama yine de huzursuz hissedip araştırmaya başladım.

Eris’i mükemmeliyetle takip ettim ve hizmetçilerle güle eğlene konuşurken buldum.

Ghyslaine de oradaydı ve sanırım beni fark etmedi, yemek için hazırlanmış ziyafete bakıyordu.

‘Rudeus’un şaşırmasını istiyorum, muhtemelen sevinçten gözyaşına boğulacak!’

‘Bunu demek zor, Rudeus şaşırsa bile bunu yüzünde belli edeceğini sanmıyorum.’

‘Ama mutlu olur değil mi?’

‘Elbette, yan aileden geldiğine göre bir çok zorluk çekmiş olmalı.’

Aslında o kadar zorluk çektiğimi söyleyemem…

Ama ne hakkında konuşuyorlar acaba?

Benim dedikodumu mu çeviriyorlar? İşimi iyi yaptığıma emin olmama rağmen, belki sadece böyle düşünen benimdir.

Bu evdeki insanları üzüyor muyum?

Eğer öyleyse muhakkak ağlarım.

‘Rudeus’un doğum gününe zamanında yetiştiremeyeceğiz!’

‘Ama çok acele edersek doğru düzgün yapamayız.’

‘Düzgün yapamazsak yemez mi?’

‘Hayır, bahsettiğimiz kişi Rudeus-sama ise kömüre dönmesine rağmen yiyecektir.’

‘Gerçekten mi?’

‘Evet, masada Sauros-sama varsa tabi.’

Ah, demek buymuş.Doğum günü partisi mi hazırlıyorlarmış?

‘Keşke Rudeus o ailede doğmasaymış…’

Eris yüzünde bir acıma emaresiyle söylüyor.

Anladım, muhabbetin konusunu fark edince orayı terk ediyorum.

Her nasılsa, ben öyle topluma gösterilebilecek biri değilim gibi.

Doğru tabi, neresinden bakarsanız bakın, ben o herifin oğluyum.

Gerçi o şekilde kastetmiyorum.

Bu, bunca zaman burada kalmam sonucu anlayabildiğim bir şey.

Paul’un asıl adı Paul Notus Greyrat.

[Notus] Paul’un soylu adı, ama Notus ailesiyle bağlarını kopardı.

Şu an aile başı ya erkek kardeşi ya da kuzeni.

Eğer işler böyle bitse sorun yok.

Fakat bazı insanlar meselenin çözüldüğünü düşünmüyor, çünkü şu an Notus ailesinin başında bulunan kişi Paul’dan daha kötü birisiymiş ve onlar bunu değiştirmek istiyorlar.

Şimdiki aile başı çok hassas birisiymiş ve tüm olası adayları ortadan kaldırmak için büyük çaba sarf ediyormuş.

O taraklarda tuzum olmasa dahi, bazı insanlar Paul’un Boreas ailesinin desteğini alıp Notus’a dönme planları içinde olduğunu düşünebilir.

Sözde otoriteyi elinde bulunduran insanlar gölgeden bile ürkerler.Olası kötü bir senaryoda suikastçi gönderilebilir, o yüzden fazla göze batmamakta fayda var.

Önceki kulak kabartmamıza dönersek.

Rudeus’un zavallı olduğu duruma.

Aslında Eris’ten pek aşağı olmayan bir statüde olabilirdim, fakat şu an için hizmetçi konumundayım, bu sebeple acınası bir durum.

Ve soyluların gelenekleri içerisinde…

10 yaşına girmek gibi özel bir günde parti tarzında bir şey yapılamaması.Gerçekten daha acınası bir durum.

Uzun zamandır Sauros-sama’dan bencilce bir istekte bulunmayan Eris bunu dile getirmiş, ve benim için gizliden bir doğum günü hazırlanması kararlaştırılmış.

Sadece malikanedekilerin katılacağı küçük bir aile partisi.

Benim partim.

Ah, ağlamama sebep olacak şeyler söyleme.

Dürüst olayım, bu çok tehlikeli.

Biliyor olmama rağmen, onuncu yaş partisinin bu kadar özel bir şey olduğunun farkında değildim.Ayrıca Eris’inki gibi çoğunluk tarafından bir parti olmayıp küçük bir parti olmasına rağmen.

Sadece ailemin iştirak edeceği bir parti, tabiki gelirim.[Ah, evvet, aynen öyle]

Öyle bir cevap alsam.

Bunu Eris planlamış, yaşıtı kimsesi yok ve böyle bir şeyi ilk defa yapıyor.

Eğer mutlu olmazsam hayal kırıklığına uğrayacak.Görünüşe göre biraz daha Su Büyüsü çalışıp yalandan ağlama metodları geliştirmem gerekecek.

Sonuçta ortamın atmosferini okuyabilen biriyim.

 

Kısım 3

O gün malikane oldukça meşguldü.

Dersler bitince Ghyslaine odama geldi.Onu bu kadar gergin görmek nadir olur, kuyruğu dik duruyordu, dik derken hani bayağı dik.

‘Şey, Büyü dersinden sormak istediğim birkaç şey vardı.’

Gözlerini kaçırıyor, galiba beni odada tutabilmek için yolladılar.Tamam tamam, dediğiniz gibi olsun.

‘Oh~ Sorun neydi?’

‘Aziz seviye büyüsünü gösterebilir misin?’

‘Yaparım ama şehir moloz yığınına döner eğer yaparsam.’

‘Ney? Nasıl bir büyüymüş o öyle?’

‘Aziz seviye büyü şiddetli rüzgarlarının ve şimşek fırtınalarının estiği, tüm şehrin sel altında kalmasına sebep olabilecek kadar güçlü bir büyü.’

‘Cidden çok güçlüymüş, gelecek sefere gösterirsin o zaman.’

Böylesine bir övgüyü ondan çok nadir görürüm, bu muhtemelen kavgaya bahane arama faslı gibi bir şey.

Pekala, şuna biraz takılayım.

‘Peki, madem öyle diyorsun, tamam o halde.2 saatlik bir yolculuk yaparsak büyü için uygun bir yere gidebiliriz, hemen şimdi çıkalım.’

Ghyslaine’in suratı keman yayı gibi titrer.

‘Dur bekle.Eğer şimdi çıkarsak dönüşümüz geç vakte denk gelecek, vahşi doğada sihirli yaratıklar var ve ormanın derinlikleri bayağı tehlikeli.’

‘Öyle mi? Ben Ghyslaine varken sorun olmaz diye düşünmüştüm, sonuçta hayvan ırkının duyuları çok hassas, gece bile olsa sorun olmaz demiştin.’

‘Kendine çok güvenmek yasak.’

‘Haklısın, zaten aziz seviye büyü bir hayli mana harcamama sebep oluyor, gelecek dinlenme günümüzde gideriz o zaman.’

‘Aahh, güzel, bir dahaki sefere yapalım.’

Mesele doğal olarak kapanıyor.

Normalde pek reaksiyon göstermeyen Ghyslaine’e takılıp kızdırmak bayağı eğlenceli oluyor.

Paniklediğinde kuyruğu hızla savrularak dikleşiyor, bir şeyler dediğimde kuyruğu oraya buraya sallanıyor.Sadece onu izlemek bile ben bir hayli eğlendiriyor.

‘Ah, aklıma gelmişken, burada sıcak su dışında hiçbir şey yok…’

‘Sa-sakın hareket etme.Gerek yok susamadım ben.’

‘Öyle mi.’

Aslında ben her türlü suyu büyüyle yapabiliyorum, aklına gelmediği sürece sorun yok.

Pekala, böyle giderse beni odadan çıkarmamak için elinden geleni yapacak, o zaman biraz cinsel şakanın vakti gelmiştir.

‘Bilirsin, bugünlerde figür heykelleri yapıyorum.’

Bunu derken 1/10 Ghyslaine figürünü çıkarıyorum.Önceki ürünüme göre geliştiğime bir hayli eminim.

Kasların dış hatları oldukça profesyonel işi diyebilirim.

‘Ah, bu ben miyim? Bayağı iyi yapmışsın, Eris Ojou-sama’nın figürüne kıyasla…Eh, kuyruk nerede?’

‘O konuda yeterince bilgim yok ve şu ana dek hep hayal gücümü kullanmak durumunda kaldım.Bu seferki bayağı iyi gittiğinden gerçeğinin aynısı gibi olsun istedim.’

Kuyruğu sallanırken Ghyslaine derin düşüncelere dalmış gibiydi.

Göstereceği ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum.

‘Kuyruğuna ve bağlandığı bölgeye bakabilir miyim?’

‘Tabiki.’

Böylece Ghyslaine çekinmeden ayağa kalkıp götünü bana gösteriyor.

Muhteşem! Tam Ghyslaine’e yakışır şekilde!

Amma erkeksi!

Ona karşı hiç şansım yok!

Dur, pes edeyim deme! Daha bitmedi, genelde tetikte olan Ghyslaine erotik şeyler yapabilme fırsatı her zaman eline geçmez.

‘Biraz dokunabilir miyim?’

‘Ah, buyur.’

Neredeyse şaplak atar gibi kavradım.

Sert!

Eh!?

Bir dakika, burası götü değil mi?

Ne abartılı kas tabakası, neredeyse demir kadar sert diyebilirim.

Ama onun yanında kendine has bir yumuşaklık var diyebilirim, nasıl desem, tam ideal tipte?

Fakat yine de bunu erotik olarak düşünmek biraz zor.

Bir erkeğin özlemiyle yanıp tutuştuğu kaslar.

Her erkeğin özlemini çektiği en üst seviye kas tabakası.

İçinde hem kırmızı hem de beyaz kas tipinin bulunduğu pembe renk kas tabakası!

Bu Süper-bro ile Ero-tanrıçasının kutsanmış bileşimi!

Lütfen bana da böyle kaslar bahşeyle…

‘Pekala, işim bitti.’

Mutlak bir yenilgiyle ellerimi Ghyslaine’in götünden çekiyorum.

‘Bir keresinde Eris’i portresini yaptırmak için sanatçı tutarken görmüştüm.Ben de kendimden bir parça geride bırakmak istiyorum, tamamlanmış eserlerin için sabırsızlanıyorum.’

Keyifle gülümsüyor.

Sanki kaybetmiş hissediyorum.

Bir erkek olarak.

Erkeksi olma konusunda.

Nedeeeen, Ghyslaine’e karşı kazanamayacak mıyım…

‘….Akşam yemeği vakti neredeyse gelmek üzere.’

‘Hmm, erken değil mi?’

Hala şoke olup kuyruğunu dikelirken görmek istiyorum, ama yemeğin hazır olduğunu bilgilendirmek üzere hizmetçi içeri giriyor.

 

Kısım 4

Yemek salonuna girdiğim an bir alkış yükseliyor.

İlk defa herkes toplanmış bir vaziyette.Bu tabiki Sauros, Philip ve nadiren gördüğüm Hilda’yı da kapsıyor.

‘Buu..?’

Arkamı döndüğümde Ghyslaine de alkışlıyordu.

‘Ehh? Ehh?’

Şaşırmış rolü.

‘Rudeus! Doğum günün kutlu olsun!’

Eris koca buket çiçeği uzatırken söylüyor.Bugün ateşli bir kırmızı renk elbise giymiş.

Çok heyecanlanmış gibi yaparak alıyorum.

‘Ah, bu şey mi, 10. yaş günü, bugün…’

Bugün için hazırladığım sözlerimi ederken yüzüme bir karanlık çöküyor.

Elbise kolumu gözlerimi kapatmak için yüzüme götürüyorum, ardından su büyüsüyle gözyaşı oluşturup akmasını sağlıyorum.Ardından burnum da doluyor.

‘Üzgünüm…Böyle….olduğum….için….Buraya hep….asla hata yapamam…diyerek geldim….ve sevilmeyen biriyim….eğer  başaramazsam babamın yüzü düşer diye….Ben asla….kutlanacağını….düşünmemiştim.’

Elbise kolumu yüzümden çekince Eris’i şaşkına dönmüş halde buldum.

Philip, Sauros ve malikanedeki herkes alkışlamayı bırakmış boş bir ifadeyle bakınıyorlardı.

Arere, rol yapmam o kadar mı kötü…?

Yo, belki de tam tersidir.O kadar iyi rol yapmışımdır ki, çok epik çuvalladım.Mümkünse paçayı kurtarabileceğim bir yerde kessem güzel olur.

Haa, böyle düşününce ne kadar iğrenç bir yetişkin haline geldiğimi anlıyorum…

Her neyse.

Rol yapmaya devam ediyorum.

Eris panikle kahyaya soruyor.

‘Ne yapsak, ne yapsak?’

Galiba ağlamam büyük yankı uyandırdı.

O kadar tatlı ki sarılmadan edemedim.Hafifçe dolu burnumla beraber teşekkürlerimi fısıldıyorum.

‘Eris, teşekkür ederim…’

‘Şey, önemli değil cidden! Rudeus aileden sayılır, tabiki yapacağız! Greyrat ailesi üyesi, değil mi Oto-sama, Ojii-sama!’

Normal Eris olsa ‘Kıymetini bil!’ falan derdi.

Ama görünüşe göre Philip’in de bu konuda takdirini arıyor.Fakat sadece Sauros’u gürlerken görüyorum.

‘Savaşaaa! Notus’larla savaşa gidiyoruz! Philemon’u öldürüp aile lideri olarak yerine Rudeus’u getireceğiz! Philip! Alphon~~se! Gire~~nu! Benimle gelin!! Tüm birlikleri toplayın!’

ꕥ Bu arada Girenu Ghyslaine’in Sword-Kral lakabı -Kara Kurt- demek.

Ve böylece Boreas Greyrat ile Notus Greyrat arasında savaş ilan edilir.

Kan davası iki Greyrat ailesini içine sürükler ve Asura Krallığı’nı uzun süre kaosa sokacak bir sivil savaşa sürükleyerek yıllıklara geçer.

….Bu tarz bir şey, tabiki de olmadı.

‘Babaa, sakin ol! Biraz kendini tutmalısın!’

‘Philip, beni engellemeye mi çalışıyorsun! Gel de kendin bak! O gerizekalı ahmağa kıyasla Rudeus daha uygun değil mi?’

‘Ben de öyle düşünüyorum, lakin sakin ol! Bugünün neşeli bir gün olması icap ediyor! Savaş çıkması kötü olur, Eurus ile Zephyrus düşmanımız olur!’

‘Seni aptal! Ben bu savaşı kendim de kazanırım! Çekil yolumdan!!!!’

Böylece Sauros Philip’i dışarı sürükler.

Herkes ne olup bittiğine anlam verememektedir.

‘Ahem.’

Eris boğazını temizler.

‘Ojii-san bir yana…Bugünü özel olarak Rudeus için hazırladık!’

Eris göğsünü gerer yüzü kızararak.

Son zamanlarda göğüsleri büyüdüğünden sütyen kullanmaya başladı, göğsünü gerdiğinde artık ayrı bir tatlı oluyor.

Sennin şimdilik tatlı olduğunu ama büyüyünce arsızlaşacağını söyledi.

Teşekkürler sennin.

ꕥ Sennin derken Rudeus kendi sapık yanını yaşlı bir keşiş olarak kişiselleştiriyor.

‘Demişken, acaba bir sürpriz mi var?’

‘Sence ne gibi duruyor?!’

Sürpriz olan şey.

Acaba ne olabilir?

Bilgisayar ve Eroge? Yo, yo.

Eris benim durumumu düşüüyor.Ailemden ayrıldım, bunca zamandır bir başınayım ve yalnız hissetmiş olmalıyım.Bu doğum günümde, Eğer benim yerimde Eris olsaydı ne tür hediyeyle mutlu olurdu?

Ghyslaine’in ve dedesinin yanında kutlaması.

Bana gelince…

‘Acaba, Otou-sama mı burada…?’

Eris’in yüzüne birden karanlık çöküyor, sadece o değil, kahya, hizmetçiler… herkesin yüzünde halden anlarcasına bir ifade beliriyor.

‘Paul…san, dedi ki, ormandaki sihirli yaratıklar son zamanlarda daha aktif olmaya başlamış, o yüzden gelemiyormuş, a- ama bahsettiğimiz Rudeus’sa orada olmasam da sorun olmayacaktır….Zenith-san da çocukların aniden ateşlerinin çıktığını söyledi, gelemiyormuş…’

Eris karmaşıkça yanıtlıyor.

Ahh—-.

Eh, önceden haberini verdiklerine göre elden bir şey gelmez.Köydekiler pek çok konuda Paul’a bağımlı, ve eğer ufaklıklar hastaysa Lilia her şeyi tek başına halledemeyecektir.

‘O konu hakkında, şey… Rudeus…’

Eris doğru kelimeleri bulamayıp bir kez daha kendini yiyip bitiriyor, normalde kendinden bu kadar emin olan kedimiz böyle sıkıntılı bir durumla karşılaşınca bayağı tatlı oluyor.

Merak etme.Paul’un burada olmaması daha iyi diyebilirim.

‘Anladım, demek annem ve babam gelemiyorlar…’

Umursamıyormuş gibi davranıyorum, ama bunu yapmaya çalışırken burnumun dolu olup gözlerimin yaşlı olmasından dolayı bayağı moralim bozukmuş gibi görünüyorum.

O anda hizmetçilerden biri hüngür hüngür ağlamaya başlıyor, tam bir fiyasko…Atmosferin bu denli iç karartıcı olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi.

Üzgünüm, demek ki atmosferi cidden okuyamıyormuşum…

 

Tam böyle düşünürken birden Hilda bana doğru koşup sıkıca sarılıyor, kazara elimdeki çiçekleri düşürüyorum.

‘Uaaahh’

Daha önce neredeyse hiç Hilda’yla konuşmadım.

Eris’inkiyle aynı tarzda ateşli kızıl saçları var ve dul bir hanım havası taşıyan genç ve güzel bir kadın gibi.

Tıpkı Eroge’lerde karşınıza çıkan tarzdan, evlenip genç yaşta dul kalan kadın tiplemesi.

Tabi Philip hayatta olduğuna göre dul falan değil.

Ama asıl önemli olan şey….Memeleri kocaman!

Acaba Eris’inkiler de bu kadar büyür mü….!?

Aaann!

‘Üzülme Rudeus, için rahat olsun.Sen benim de oğlum sayılırsın!’

Hilda bana sıkı sıkı sarılıyor ve bağırırmış gibi bir sesle söylüyor.

Areee?

Bu kadın benden nefret etmiyor muydu?

‘Kimse itiraz etmesin! Seni evlat edineceğiz….Yo, Eris’le evlen.Tabii! Harika fikir! Öyle yapalım!’

‘O-Okaa-sama!?’

Hilda birden kendini kaybediyor.

Doğal olarak Eris şoke olmuş durumda.

‘Eris! Rudeus’un ailemize katılmasını istemiyor musun!’

‘Rudeus daha 10 yaşında!’

‘Yaşla alakası yok! Bahane bulmayı bırak da artık düzgün bir kız gibi davran!’

‘Elimden geleni yapıyorum!’

Öfkeli Hilda.

Karşılık veren Eris.

Bu aileye gelin olarak gelmesine rağmen, o da bir Greyrat ailesi üyesi, tıpkı Sauros gibi.

‘Pekala, bunu sonra tartışırız!’

‘Kyaa! Hayatım! Ne yapıyorsun! Bu zavallıyı kurtarmamız gerek!’

Henüz dönmüş olan Philip Hilda’yı zapt ederek zarifçe odadan çıkarıyor.

Böylesine kaotik bir ortamda bile kalbi sükunette, sakince durumu değerlendiriyor.

Çok havalı, eminim harika bir büyücü olurdu.Güvenilir ve herkes tarafından örnek alınması gereken bir adam.

Pekala, kendimi toparlamamın vakti geldi.

‘Nedir o? Sürpriz dediğin?’

Eris kollarını beline dayar, göğsünü gerip çenesini biraz öne iter.

Bu klasik pozunu bir süredir görmüyordum.

‘Hmph hmph! Alphonse, getir bakalım!’

Eris parmaklarını şıklatıp tiz bir ses çıkarır.

Eris’in yüzü kızarmıştır ama Alphonse bunu önemsemez ve heykelin gölgesinin arkasından bir asayı çıkarıp getirir.

Bu Roxy’nin kullandığına benzer bir asa.

Asa sert ve çıkıntılı bir ağaçtan yapılmış, ucunu süsleyen büyük bir Sihirli taş vardı, görünen o ki bir hayli pahalı bir taş.

Gördüğüm an anlamıştım, bu asa çok pahalı olmalıydı.

Asanın seviyesi yapıldığı ağaca ve ucundaki Sihirli taşa göre belirlenirdi.

Ağacın arazisi tüm Büyü sistemine olan uyumunu etkiliyor.

Kurogaki’de ateş ve toprak sistemi uyumlu, Injyuga’da ise hava ve su sistemi uyumlu.

Ama uyumsuz olsa bile büyünün gücünü azaltmasa gerek, o yüzden herhangi bir materyal sorun olmaz.

En önemli kısım Sihirli taş, mananın Sihirli taş halini almasıyla, büyünün gücünün muazzam derecede arttığı bilinmektedir, üstelik aynı manayı kullanmana rağmen.

Fiyatını kıyaslarsak, Ghyslaine ile Eris’e verdiğim sihirli değneklerde Sihirli taş başına birer gümüş sikke ödedim.

Daha ucuzları olmasına rağmen, Roxy’nin bana o boyutlarda bir değnek verdiğini hatırladığımdan aynı boyutu tercih ettim.

Boyut olarak serçe parmağın ucu kadar.

Bu yumruk boyutundaki Sihirli taşı ele alırsak, en az 100 altın sikke olmalı.

Üstelik Sihirli taş hafiften mavi renkli ve su sistemine uyumlu.Böylece kullandığım büyülerde bayağı bir güçlenme olacak.

Cidden ne kadar tuttu acaba…

Eklemek gerekirse, zindanlardan elde ettiğin kristaller de bir çeşit Sihirli taş oluyorlar, tek farkları onlar güçlendirme etkisi yapmıyorlar.

Bu açıdan bakınca Sihirli kristaller içinde mana bulunuyor, ama asa yapımında kullanılmak yerine büyülü aletlerde veya çok mana gerektiren büyülerde destek eşyası olarak kullanılıyorlar.

Eris uzaktan, asayı inceleyen beni izleyerek tatmin olmuşçasına başını sallıyor.

‘Alphonse, açıkla bakalım.’

‘Emredersiniz, Ojou-sama.

Materyal Milis kıtasından ithal edilmiş, Yüce Orman’ın doğu bölgesinde yetişen <<Yaşlı

Treant>>’tan.Asanın sopa kısmı onun dalından yapılmış.

Kanımca iyi eğitimli Rudeus-sama, bu kadar peri ırmağından su içtikten sonra onun farklı özellikler kazandığının farkındadır.Bu su büyüsünü kullanabilen A dereceli bir yaratıktır.


 

Sihirli taş ise Begaritto kıtasında bulunan başıboş bir ejderhadan geliyor, A dereceli bir cevher.Yapıcısı Asura Krallık Sarayı’nın Büyü takımından, asa zanaatkarı olup [Asa Müdürü] diye adlandırılan Chein Procyon’dur.’

Vay canına, bu harika.Galiba su sisteminde özellikle iyi.

Ama bu aşırı pahalı olmalı, öyle değil mi?

Yo, böyle şeyleri düşünmenin zamanı değil şimdi.

Eris’e durmadan para harcamaları hakkında uyarıda bulunsam da, bugünlük bir şey demeyeceğim.

Bu özellikle benim için yapılmış, eğer geri çevirirsem ayıp olur.

‘Asanın adı <<Asi Su Ejder Kralı>>’

Görünüşünün aksine oldukça hafif.İki elimle sallayıp biraz oynuyorum.Sihirli taş bir hayli büyük olsa da, genel olarak ağırlığı güzel dengelenmiş.

Bu kadar pahalı bir eşyadan bekleneceği gibi.

‘Teşekkür ederim, benim için parti düzenlemekle yetinmeyip, böylesine pahalı bir…’

‘Parasını boşver! Hadi, partiye devam edelim! Yemekler soğumasın!’

Eris neşeyle beni yönlendiriyor ve ön koltuğun baş ucunda kocaman bir pasta beni bekliyor.

‘Ben de yardım ettim!’

Ne dedin!?

 

Kısım 5

Parti başladıktan sonra, Eris bir süre makineli tabanca gibi konuşmaya devam etti.

Mhhmmmm, diyerek dinlemeye devam ettim, yaklaşık partinin ortalarında Eris’in uykusu gelmeye başladı, ardından derin uykuya daldı.

Çok mu gergin ne? Ya da tam tersi gergin tellerin koptuğundan mı böyle…

Ghyslaine onu prenses gibi odasına taşıyor ve istirahate çekiliyorlar, çabalarınızdan dolayı teşekkürler.

Sauros ve Hilda da partinin ortasında ayrılmışlardı.

Sauros bana şarap içirmek istedi ama Philip yapmamaya ikna etti, haliyle biraz hayal kırıklığı oldu bende.İşin garibi en çok içen Hilda’ydı ve baya sarhoş olmuştu.Yüzünde güller açıyor ve gürültüyle kahkahalar atıyordu.

Ayrılmadan önce bana iyi geceler öpücüğü verdi, sonra odasına gitti.

Yemek hemen hemen tümüyle yenmişti, hizmetçiler uykulu halde boş tabakları götürdüler, geriye sadece ben ve Philip kalmıştık.

Philip sessizce bir başına içmeye devam ediyordu, acaba üzüm şarabı mı?

Eris’in doğum gününde öğrendim ki, Asura Krallığı’nda içilen şaraplar bölgeden bölgeye çeşitlilik gösteriyormuş.

Arpadan yapılan şarap oldukça çeşitliymiş, fakat kutlamalarda kullanılan şarap genelde üzüm şarabı olurmuş.

‘Aile savaşında kaybettim.’

Philip kısık sesle söyledi.

‘Eris’in neden kardeşi olmadığını biliyor musun? Hiç fark ettin mi?’

Ciddiyetle başımı salladım, fark ettim ama hiç sormadım.

‘Aslında kardeşi var.Eris’in bir büyük bir de küçük erkek kardeşi var, küçük olanı seninle yaşıt şu an.’

‘…Öldüler mi?’

Philip ürkmüşçesine bana baktı.Kazara direk mevzuya dalmıştım.Yaptığım çok kabaydı.

‘Doğmaları üzerinden çok geçmeden, başkentte yaşayan kardeşim onları aldı.’

‘Aldı derken? Ne oldu?’

‘Yüzeyel bahaneleri evlatlık oğul gibi alarak başkentte eğitim görmelerini sağlamak, ama işin aslı…sadece bir geleneğin devamı niteliğinde.’

Böylece Philip Boreas ailesinin törelerini açıklamaya başlıyor.Boreas ailesinin töresi diğer gelenekleriyle birlikte aile reisi olabilmek için devamlı bir savaş içerisinde olmayı gerektiriyormuş.

Sauros’un 10 oğlu varmış, bunların arasından 3’ü:

Roa’nın reisi Philip.

İç güveysi Gordon, Eurus Greyrat ailesine gitmiş.

Sonrasında şu anki hükümet reisi pozisyonunda olup, mevkisi için çok genç görülen James var.

Bir de tren gibi uzayıp giden adı olan biri var.

Eh, bunlar bir yana, Sauros sıradaki reisin belirlenmesi için bunların birbiriyle güç mücadelesine girmesini söylemiş.

Çıkarımlarıma göre kazanan ve şu anki reis James, kaybedenlerse Philip ve Gordon.

Güç mücadelesinin ilk yarısı.

İlkin James perde arkasından Eurus’un kızını kullanıp Gordon’la karşılaşmasını sağlamış.

Bu planla birbirlerini tanımadan, aşk kıvılcımları alev almış.

Gordon kendini aşka adayıp beklenmedik bir şekilde James’in yardımıyla Eurus ailesine iç güveysi gitmiş.

Onun için Boreas ailesi reisliği son bulmuştu.

O zamanlar Philip ve James aşağı yukarı eşit güçteymişler, birbirleriyle mücadele edip bağlantılarını kullanmaya devam etmişler.Pek dramatik bir şey yokmuş.Philip kısaca kaybetmiş.

Eğer bir farktan bahsetmemiz gerekiyorsa, bu ikisinin yeteneklerinden kaynaklanırdı.

James Philip’ten büyük ve başkentte bağlantıları varmış, ayrıca önemli bir bakanın sağ koluymuş.

Hem bağlantıları hem de serveti olunca, dolayısıyla kaydadeğer bir otoritesi oluyor.

Philip’in de aşağı kalır yanı yok diyebiliriz ama bu 6 yıllık mesafeyi doldurmak kolay olmasa gerek.

James Philip’in Roa’nın reisi olmasını sağlamış ve başkentten kovalamış.

James Fedoa’nın lordu olsa bile işi Philip’e yıkmayı planlıyormuş.

Şu an hükümet reisi ve başkentten ayrılmayı düşünmüyor.Philip kırsal kesimde ve artık yükselmesi pek mümkün görünmüyor.

Sonrasında James bir talepte bulunmuş, eğer Philip’in oğlan çocuğu olursa başkente evlat edinilmeye yollanacakmış.

‘Tüm erkek çocuklarını elinden almak, bu çok barbarca değil mi?’

‘Fark etmez, çok da umurumda değil, sonuçta töre böyle.’

Boreas Greyrat ailesinde doğan tüm erkekler sıradaki reis olmak için yetiştiriliyorlar.

Bu, başarısız olanların oğullarının mücadelede yer almamasını sağlamak için izlenen bir yöntem.

Oğullara otorite elde etmeleri için yardım etmek bilinen bir şeydir, bu da bunu engellemeyi amaçlıyor.

Gordon Eurus ailesinde olduğundan kendince kurallara tabi tutuluyor, fakat Philip töreye uymak zorunda, bu yüzden erkek evlatlarını James’e teslim ediyor.

Çocuklar daha ne olup bittiğine aklı kesmedikleri için James’i babaları olarak biliyorlar.

‘Eğer kazanan ben olsaydım, durumlar tam tersi olacaktı.’

Philip durumu kabullenmiş gibi.Belki de Sauros’un öz evladı değildir.

Lakin Hilda ne olursa olsun durumu hazmedememiş gibi.

Philip’e bağlanmış ortalama bir soylunun kızı.Eris doğmadan önce kafası pek yerinde değilmiş ama Eris doğduktan sonra bir süreliğine sakinleşmiş.

Eris’in erkek kardeşi alındıktan sonra tekrar istikrarsız hale gelmiş.

‘Senden nefret ediyor.Kendi evladı burada değilken, neden başkasının çocuğu bu malikanede dolanıyor, dedi.’

Hep beni görmezden geldiğini hissetmiştim zaten, anladım, demek sebebi buymuş.

‘Ayrıca tek başına kalan Eris hanım hanımcık olacağına cadaloz oldu.Elden bir şey gelmez diye düşünüyordum.’

‘Elden bir şey gelmez derken?’

‘Onu kullanarak James’i tahtından etmek çok zor olacak.’

Ah, bu herif, hala vazgeçmemiş mi?

‘Ama son zamanlarda seni görünce, belki biraz şans vardır diyorum.’

‘…..Haaa.’

‘Rol yaparak babamla Hilda’yı bile kandırmayı başardın.’

Yani ‘kandırmak’ kelimesini kullanman cidden gerekiyor muydu…

Sadece birkaç şey ekledim ki millete garip gelmesin.

‘Hem paranın önemini biliyorsun, hem de birilerini pohpohlamayı.Birinin kalbini kazanmak için çekinmeden hayatını riske atabiliyorsun.’

Acaba önceki kurguladığım olaydan mı bahsediyorsun, yoksa son birkaç senedir devamlı yediğim dayaktan mı?

‘Bunlarla birlikte, sayende Eris de olgunlaştı.’

Paul bunu beklemediğini söylüyordu.

Paul’dan sivri zekalı olduğumu duymuş.Fakat Paul’un hayatı boyunca kızların eteğini kaldırmakla meşgul olan bir herif olduğunu düşününce, onun veledinin biraz daha düzgün biri olacağını hayal etmiş.

Eğer Eris böyle bir veletle etkileşimde bulunursa, ortaya ilginç kimyasal reaksiyonlar çıkarmış.Philip böyle umuyormuş.

‘Bu cidden nostaljik oldu, Paul’un bana yakardığı gün.’

Böylece Philip açıklamaya başladı.

Ayrıntıları sormamla beraber, Paul’un para, kalacak yer ve sabit bir işe ihtiyacı olduğunu ama eski üst tabaka soylu yaşamına dönmek istemeyip Philip’e sızlandığını anlattı.

Hatta benim için Philip’in önünde diz çökmüş ve rica etmiş.Lilia’nın olayında bile bunu yapmamıştı.

Her neyse, bu daha sonra düşüneceğim bir şey.

‘Ama ben burada olmasam da Eris bir şekilde değişecekti, değil mi?’

‘Bir şekilde mi? İmkanı yok.Eris’e tamamen ümitsiz vaka gözüyle bakıyordum.Hep onun soylu olmak yerine Ghyslaine ile maceracı olacağını düşündüm.’

Buradan itibaren Philip bana olayın Eris perdesini anlattı.Bu perde kulaklara zarar.Daha 9 yaşında hanımefendi başarıyla vahşet çocuğu statüsünü kazanmıştı.

‘Ne dersin? Eris’le evlenip Boreas ismini taşır mısın? Eğer kabul edersen, hemen onu bağlayıp yatağına atabilirim.’

Bu bayağı baştan çıkartıcı bir teklif…

Eris’i bağlayıp onunla işimi görmeme izin vermek.Son zamanlarda içimde bir ateş cinsel uyarı hissetmeme sebep oluyor, bu kadar harika bir teklif sunulmuşken elimin tersiyle itmek, düşüncesi bile hoş değil.

Ama dur, bekle.

Benimle kafa mı buluyor?

Önceki cümleyi oku.

Boreas adını almak mı?

’10 yaşındaki bir çocuğa neler diyorsun sen…’

‘Sen Paul’un oğlusun değil mi?’

‘Ondan bahsetmiyorum.’

‘İşleri ben halledeceğim.Sana sadece o pozisyonda oturmak düşüyor.Ne dersin, sana bir sürü kız yollarım.’

Muhtemelen üzerime kız yağdırarak anlaşmayı mühürlemeye çalışıyor.

Paul’un adı çıkmış, iğrenç bir durum.

‘…İçerken yapılan hoş muhabbetmiş gibi davranacağım buna.’

Bunun üzerine Philip tiz bir kahkaha attı.

‘Haklısın.Öylesi daha iyi olur.Boreas meselesi bir yana, Eris’i istediğin gibi sevebilirsin, sorumluluklara bağımlı kalmadan.Herhalükarda, evlenirse geri gelecektir.’

Philip bunu dedikten sonra tekrar gülüyor.

Biriyle evlenmek, birkaç gün sonra Eris kocasını döverek öldürür.

Bunu çok rahat hayal edebiliyorum.

Eğer elimi Eris’e uzatsam, arka planda Philip tarafından kullanılacakmışım gibi hissediyorum.

‘Biraz dinlensem iyi oalcak.’

‘Tabi, iyi geceler.’

Ve böylelikle Eris’in sponsorluğunu yaptığı doğum günü partisi biter.

 

Kısım 6

‘Ho-ho- hoşgeldin….!’

Odama döndüğümde, odasında uyuyor olması gereken Eris yatağımın üstünde oturuyordu.

Kırmızı bir gecelik giymiş.

Şu ana dek muhtemelen hiç böyle bir şey giymemişti.

Neler oluyor? Bu onun yapacağı bir şey gibi durmuyor.Hay aksi, uyumaya gitmemiş miydin sen?

‘Sorun ne, gecenin bu saatinde?’

‘Rudeus tek başına yalnız hisseder, o yüzden bu gece senle yatacağım!’

Eris kızararak yüzünü çeviriyor.Sanırım ebeveynlerimin gelmemesi üzerine düşünceli davranmaya çalışıyor.

Eris 12 yaşında olmasına rağmen hala ailesine bağımlı yaşıyor, muhtemelen benim 3 senedir onlardan ayrı kaldığımı düşününce dayanamayacağımı zannetmiş olsa gerek.

Yo, belki bu Hilda’nın planladığı bir şeydir, uyandırıp bu geceliği giydirerek odama yollamıştır.

Eris 12 yaşına girdi, dişi figürüne tam yaklaşamamış olmasına rağmen, ucundan da olsa vuruş alanıma giriyor.

Bedenim hala ergenliğe girmedi, o yüzden milli olacağım gün henüz kapıda değil, ama tahminen çok da uzak değil.

Tsundere Ojou-sama’yla ilk seferlerimden ilki…

Bu kalıp aklımdan geçince 34 yaşındaki işsiz halim dizginleri eline alıyor.(Kendisi biraz lolicon’dur)

(De~gwehehehehofo ohhohodopffhohoho pffffhahahahou)

Sivilce suratlı, tiksinç gülüşlü yansımamın saldırmasından Eris beni uyandırıyor.

Yok, olmaz.

Ona elimi uzatamam.

Philip beni kullanır.

Philip’in kaybettiği, Paul’un kaçtığı güç mücadelesine gömülüp kalırım.

‘Bugün çok yalnız hissediyorum, o yüzden ecchi şeyler yapabilirim, tamam mı?’

Bu gitmesini istememin nazik versiyonu.

Eris normalde en çok cinsel şakalardan nefret eder, o yüzden böyle bir şey söylersem kaçacaktır.Düşüncem buydu fakat beklenmedik bir cevap aldım.

‘Ama biraz.. tamam mı!’

Ciddi misin sen!?

Bugün Eris-san cidden sınırlarını aştı.

Bu yaşlı baya böyle şeyler söylersen, kendimi tutamayabilirim.

Eris’in yanına gidip oturuyorum, yataktan ‘kii’ gibi bir ses çıkıyor.

Eski ben olsaydım, muhakkak ‘gigigi’ gibisinden anı bozan iğrenç bir ses çıkarırdım.

Zihnim şimdiden boşaldı, iyi düşünemiyorum.

Biri beni kullanacakmış? Bunun nesi kötü?

3 sene önceki Eris böylesine ‘dere’ olmuş, tabi ki işin içine almam gereken riskler karışacak.

‘Sesin titriyor, farkında mısın?’

‘Sana öyle gelmiştir.’

‘Öyle mi?’

Eris’in başını okuşuyorum ve ipek gibi saçlarını hissediyorum.Üst tabaka bir soylu olmasına rağmen, bu malikanede küvet, şofben gibi şeyler yok.Bu sebeple saçını her gün yıkayamıyor.

Günün tamamında kılıç çalışmaktan başka bir şey yapmayan, genelde kaba olan Eris benim hatrım için böyle giyinmiş.

‘Eris gerçekten çok tatlı.’

‘Durup dururken ne diyorsun…’

Eris’in kızarması kulaklarını aşıp tavan yapıyor.

Hafifçe omzunu kavrayıp yanağından öpüyorum.

‘Hau…!’

‘Biraz okşayacağım, tamam mı?’

Kendimi göğüslerine uzanmaktan alamadım.Ufacık olsalar da, sonuçta oradalar.

Yasak elmayı yeme iznini aldım.

Normalde yasak elmayı yemeye çalıştığımda aynı zamanda dayak yemeye de hazırlardım kendimi bir yandan, ama bu tamamen farklı bir durum.

Geceliğin üzerinden de olsa, Lolita gemisini kumanda ettiğim muhakkak.

‘Mmm~…’

Eris muhtemelen bundan bir şey hissetmiyordur.

Sadece utanç verici bir şey yaptığımızın farkında, biliyorum.

Sıkıntı veren, utandırıcı duygularını bastırıp ağzını sıkıca kapatarak gözlerinde oluşan ufak gözyaşı taneleriyle bana bakıyor.

Çok tatlı.

Poposunu okşuyorum, devamlı kılıç eğitimi yaptığından sıkı kaslar oluşmuş.

Ama Ghyslaine’inki akdar değil, bir çocuğunkine benzer biçimde ve daha esnek.

Eris gözlerini sıkıca kapatıp omuzlarıma yaslanıyor, sanki yalvarır gibi.

Ah, bu şey, yapabilirim mi demek?

Yapabilirim değil mi?

Sonuna kadar mı?

Başlıyorum o zaman?

Peki.

Itadakimasu.

Kararımı verince elimi apış arasına uzattım.İlk defa bir kızın şeyine dokunmak, sıcaklığını hissetmek, yumuşak olmasa da sıkı et dokusu olan yere ulaşmak.

‘Olmaaaaaazzzzz!’

Bam! Bir tokat silsilesi.

Bum! Suratıma birkaç tane daha.

Kabaaam! Tekmelenip yere yuvarlandım.

Çat! Çut! 2 tane de cabası.

Tamamen savunmasız bir şekilde şaşkına dönmüştüm ve tüm vurdukları sayı oldu.

Eris tepesine kadar kızarmış suratıyla dik dik bana bakıyor.

‘Sadece biraz dedim! Rudeus tam bir aptal, mankafa!’

Böylece kapı ortasından yarık açılmış gibi açık kaldı ve rüzgar gibi çıktı gitti.

 

Kısım 7

Olduğum yerde kaldım ve afallamışça tavana baktım.

Sanki ısınmış beynimi ele geçiren şey birden duruldu.

‘Demek bakir olunca böyle oluyormuş…’

Kendinden nefret etme.

Tamamen durumu yanlış yorumladım.

Çok heyecan yaptım ve önümdekinin hala bir çocuk olduğunu unuttum, böylece korkunç bir hataya mahal verdim.

‘Ahh, kafama tüküreyim, ne düşünüyordum ki…’

O kadar Eroge oynadıktan sonra kız baş karakterlerin ne düşündüğünü hala anlayamadım mı?

Donkan baş karakterler gibi onları yatağa yıkıp hızlıca işimi bitirdiğim doğruydu, sorumsuzca davranış.

ꕥ Donkan: ilk kitabın sonunda çokça geçiyordu, mankafa, işin gidişatından anlamayan, verilen pasları görmeyen klasik harem animesi baş karakteri.

 

Sonuçta vardığım çıkarım buydu.

Oyuncunun bakış açısıyla kız kahramanları öyle görebilirsin.Ama baş karakter olunca o iş öyle yürümüyor.

Donkan baş karakterlerin dünyası.

Sevildiğim konusunda şüphem yok ve gelecekte olabilecek olası şeylerde fark etmemiş gibi davranıp mesafeyi kısaltmayacağım.

Diğer donkan baş karakterlere göre çok mu yüzeysel şeyler yapıyorum?

Onlara kıyasla çok mu basitim?

Özellikle Philip’le öylesine bir konuşmadan sonra.

Ne oldu o hani içerken yapılan hoş muhabbet olayına, ha? Dediğimden tamamen farklı bir şey yapmadım mı şimdi?

Eğer o işi Eris’le gerçekten yapsaydım, olacakları biliyorum.

Taak, yaptım, evlendik.3 atış ve Boreas’ların ufak dostu haline geldim.

Öyle olunca bu kahrolası lanet politik kavgaya dahil olmayacağım, gibisinden şeyler mi diyeceğim?

Sorumsuz olmaya çalışmak mı? O bir gecelik bir şeydi deyip bahane mi üreteceğim?

Tamamen aptallık.

İşte o an beyni olmayan bir maymun gibi gece gündüz Eris’in peşine dolanırdım.

Eski halim Paul’a kıyaslanamayacak kadar olsa da baya aktifti.

Ama sadece bir kereyle tatmin olunacak bir şey değil.Bugün başlatan oydu, gelecek sefere aranan kişi ben olacağım.

Philip de Hilda da bunu yapmamı istiyor, ve kimse beni durdurmaz.Sadece anlık bir zevk için politik mücadele kaosuna sürükleneceğim.

Gözlerimi etrafta gezdirince, odanın köşesindeki asamı görüyorum.

‘……..!’

Doğru.

Eris’in duygularını ihmal ettim.

Parayı ayarlayan Philip ve Sauros olsa bile, asayı bana vermek isteyen Eris’ti.

Mutlu olmam için partiyi planlayan, muhabbette geçenlerden endişe edip odama beni tesellietmeye gelen yine O’ydu.

Bugün benim için elinden gelen her şeyi yaptı, bense kendi arzularımın kurbanı oldum ve ona zarar verdim.

Kafasında sadece ben olan bir çocukla işimi görmek…

Hizmetçilerle konuşurkenki mutlu ifadelerini bir düşün.

Sanki yaptıklarım bunları çiğnermiş gibi.

‘….Haha.’

Ben aşağılığın tekiyim.

Paul’a hakaret etmeye hakkım yok.

Kimseye ders vermeye hakkım yok.

Çöp başka dünyaya gitse de yine aynı çöp.

Yarın eşyalarımı toplayıp gideceğim.Dönüş yolunun ortasında tıpkı kullanılıp atılmış bir çöp gibi düşüğ ölmeliyim.

‘Ah….!’

Farkına vardığımda, Eris kapının kenarında dikiliyordu.

Yüzünün sadece yarısı görünüyordu.Hızla ayağa kalkıp direk ona…

…Yo, tüm vücudumu yere sereceğim!

‘Az önce yaptığım şey için gerçekten çok üzgünüm.’

Kaplumbağa gibi yere kapandım.

‘….’

Bir göz atıp kenara kaçıyor, sonra titrek bir sesle.

‘Bu-bugün özel bir gün, o yüzden affediyorum…!’

Affetti…!

‘Rudeus sapığın önde gideni zaten, biliyorum!’

Kim sana böyle şeyler söylüyor…!

Tamam sapığım kabul.Üzgünüm.Bendim.O sapık adam bendim, hepsi benim suçum.Oswari-man tam olarak burada.

ꕥ Oswari-man sapık adamla yapılan bir kelime oyunuymuş.

‘Ama böyle şeyler için erken…5 yıl! 5 sene sonra, Rudeus yetişkin olduğunda, o zaman kadar….Sabırlı ol!’

‘Emredersin…!’

Yere kapanmaya devam ediyorum.

‘Peki, ben uyumaya gidiyorum.İyi geceler Rudeus, yarın görüşmek üzere.’

Eris kekeleyerek sözünü bitiriyor ve odasına dönüyor, ayak seslerini duymayana kadar öylece duruyorum, ardından kapıyı kapatıyorum.

‘Hoff..’

Sırtımı kapıya yaslayarak oturuyorum.

‘Ah, yaşasın..’

Bugünün doğum günü olması cidden harika!

Bugünün özel durumları cidden harika!

Bu olandan daha kötüsü olmaması daha da harika!

‘Yaşasınnnn!’

5 sene sonra! Söz verdi!

Eris’le! Söz!

Tamam.Bir daha böyle bir şey yapmayacağım.5 sene demek 15 olmam demek.Uzun gibi görünse bile, kendimi tutabilirim.Sonuçta olacağından eminsem azmedebilirim.

Sonuçta ben bir centilmenim, sapık değil centilmen.

Normalde yaptığım cinsel şakalar da yok, şarap eskidikçe tadı güzelleşir.

Eğer yavaş yavaş içmeye devam edersem, 5 sene sonra tadı olmaz.

Tetikte olacağım ki o zaman geldiğinde tam gaz yüklenebileyim.

Ero’ya boyun eğmeyen güçlü biri olacağım.

Bu sefer donkan baş karakter olmak zorundayım.

5 sene boyunca basılı tuttuğum A tuşunu, 5 sene sonra bırakacağım.

ꕥ A tuşu derken A:Attack->saldırı

Bu sözü kalbime kazıyorum.

Peki lolita, dokunmak yok.

Hm?

Bir dakika, 5 sene sonra…? Donkan tip? Zihnimde birden Sylphy’nin solgun suratı canlanıyor.

Hawawa….

 

Kısım 8

Uyandığımda donum rezalet bir hal almıştı.Galiba farkında olmadan A tuşunu bırakmıştım.

Yarın daha sıkı çabalayacağım.

Çamaşırları toplayan hizmetçiden Eris’e dememesini isteyeceğim.Görürse benimle dalga geçer.

Ne utanç verici.

–Durum–

Adı: Eris Boreas Greyrat

Meslek: Fedoa Lordu’nun torunu

Kişilik: Biraz vahşi, bazı konularda uysal

Onunla konuşurken: Dikkatle dinliyor

Dil: Neredeyse mükemmel

Matematik: Bölmeyi de biliyor

Büyü: Sessiz sihirli sözleri kullanamıyor, orta seviye büyüleri zor buluyor

Kılıç: Sword-God stilinde ileri seviyede

Görgü Kuralları: Saraydaki zorlu kuralları öğreniyor

Sevdiği Kişiler: Dedesi, Ghyslaine

Aşık olduğu kişi: Rudeus

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.