İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 02 Bölüm 06

[ A+ ] /[ A- ]

Genç Hanımefendi 10 Yaşına Giriyor

 

Çevirmen: NatsuJun

 

Kısım 1

Bir yıl daha geçti.

Eris’in eğitimi sorunsuz ilerliyor.

Kılıç eğitimi konusunda oldukçe yetenekli, daha 10 yaşına basmadan orta seviyenin standartlarına ulaştı.

Orta seviye kılıç ustası olan biri rahatlıkla bir şövalye ile rekabet edebilir.

Ghyslaine’in demesine göre Eris birkaç yıl içerisinde ileri seviyeye ulaşabilirmiş.

Daha 9 yaşında olmasına rağmen…acaba Ojou-sama iş kılıca gelince bir dahi mi?

Peki ya benim derslerim? Konu oraya gelince gözlerimi kaçırırım işte.

Eris’in dil dersleri; yani iyi gidiyor diyebiliriz.

Özellikle Ghyslaine ona geçmişte okuma bilmemesinden ötürü başına gelen korkunç olayları anlatması sayesinde.

O sebeple hiçbir şey yapamamış ve bir hayli kötü adam tarafından kandırılmış ve hatta köle konumuna düşüp satılmış.

Eris’in çaresizce tüm kalbiyle dili öğrenme sebebi bu.

Matematikte öyle gözle görülür bir ilerleme yok.Eris’in gelecekte başına ne gelir bilmiyorum ama, bu dünyada zaten ileri derece matematiğin çok kullanım alanı yok, o yüzden işleri ağırdan almakta sorun görmüyorum.

Bu 5 sene içerisinde 4 işlemi iyice yapabilecek konuma getirmek, hedefim bu.

Büyü dersleri de sorunsuz ilerliyor, fakat yavaş yavaş çıkmaz sokağa geliyoruz gibi.

Temel olarak tüm başlangıç seviye büyüleri yapabiliyor ve toprak büyüsü dışında tüm sistemlerle arası iyi, buna karşın mesela Ghyslaine sadece ateş büyüsü öğrenebildi.

İkisi de aynı dersleri aldı, acaba neden fark bu kadar devasa?

Acaba su, hava ve toprak büyüleri Ghyslaine’e çok mu uzak geliyor?

Her neyse, büyü kitabında bazı büyülerin sözlerini söylesen de büyü gerçekleşmiyor.

Bu kısımları baz alarak konuşursam, ben de ezberlemeye uğraşmamıştım, o yüzden anlam veremiyorum.

Ayrıca sessiz sihirli sözleri kullandırtmaya çalıştım, lakin sonuç çok yavan kaldı.

Sylphy hemen kapmıştı aslında, belki yaşla alakalı bir durumdur.

Belki de Sylphy’nin o tarz bir yeteneği vardır.

Tam olarak bilemiyorum, belki onlara tamamen gereksiz bir şeyi öğretmişimdir.

Artık orta seviye büyülere geçmenin vakti, ama hem Eris hem de Ghyslaine kılıç ustası.

Bazı çok önem arz etmeyen durumlarda büyü yapabilecek kadar başlangıç seviye öğrenmiş olmaları yeterli olmalı.

Kanımca böyle yapılması daha makul.

Eminim bir gün faydasını göreceklerdir.

Tüm dersler için sorunsuz gidiyor dememe rağmen, sanırım Ahlak bilgisi derslerinde bir sorunla karşılaştık.

 

Kısım 2

Eris’in onuncu yaş günü kutlaması yaklaşıyor.

10 yaşına basmak çok özel bir durum ve soylu geleneklerine göre 5,10 ve 15 yaş günü kutlamaları büyük bir parti yapılarak kutlanırmış.

Malikanenin bahçesi açılacak, halkın hediyeleri kabul görecek ve şehirdeki soylular parti için davet edilecek.

Sauros biraz hödük bir idareci olduğundan ilkin bol bol şarap ikramıyla beraber açık büfe bir parti planlanmıştı.

Ama Philip bu fikre karşı çıkıp bir dans partisi olmasını istedi, sebebiyse soyluların katılımını artırmak.

İş partiye gelince en büyük baş ağrımız Eris.

Dans edemiyor.En basit dans adımlarını bile gerçekleştiremiyor.

‘Eğer baş aktristimiz dans edemezse çok büyük sorunumuz var demektir.’

Diyor Edona ay başındaki öğretmenler toplantısında.

Eris’in 5. yaş günü kutlamasında nasıl oldu diye sordum, yanıt olarak Asura soylularının dans derslerini sadece 10 yaşına gelmeden önce almaya başladıklarını aldım.Bu da demek oluyor ki öncesi için gerek yokmuş.

Kılıç ve büyü dersleri ahlak bilgisi dersindeki acil durum yüzünden bir müddet durduruldu.

Sabahki kılıç antrenmanı hala duruyor, öğle yemeği yendikten sonra sindirimi yardımcı olmak için biraz büyü alıştırması yapıyoruz, kalanı ise tamamen dans derslerine ayrılmış durumda.

Eris’i her görüşümde daha kasvetli ve daha sinirli buluyorum.

‘Rudeus-sama sormamı mazur görün ama dans etmeyi biliyor musunuz?’

Edona büyü dersimin hemen ardından bana soruyor.

‘Hayır, beceremiyorum.’

‘Eğer beceremiyorsanız siz de derse katılın.Rudeus da partiye katılacak öyle değil mi?’

‘A-ah.Ben, katılıyor muyum?’

Eris’e bakıyorum aranarak, o da -sormana lüzum mu var- der gibi başını sallıyor.

‘Elbette Rudeus katılıyor’ (Nazikçe diyor bunu Eris)

Acaba ahlak bilgisi dersindeyiz diye mi böyle konuşuyor? Eris’e uymayan sözler bunlar.

Hayır, bu önemli değil.

‘Galiba katılmam gerekiyormuş.’

‘Eğer katılman gerekiyorsa, dans etmeyi bilmemen hiç hoş olmazdı.’

‘Yo, kenarda durup küçük bir çocuk gibi davranırsam sorun olmayacaktır.’

Edona gülüşünü yapmacık da olsa bozmuyor

Yüzünde asla bozulmayan nazik bir tebessüm var.

Bu ifadesinin dışında başka hiçbir mimiğini görmediğimi fark ettim.

Diğer bir deyişle Edona duygularını belli etmeyen bir tip, poker surat.

‘Eğer biri bir partiye ilk defa katılıyorsa, o kişi normalde olduğundan daha gergin hisseder.

Dans partnerinin ayağına bastığı anlar olur, üstelik misafirler Ojou-sama’nın çok genç olmasına bakıp onunla dans etme arzuları kaçabilir.

Bu gerginliği çözmek için, eğer mümkünse, sizin onun…’

Edona birkaç kere bana doğru bakıyor, yüzünde hala aynı gülümseme var.

Uzun lafın kısası, yardım etmemi istiyorsun öyle mi?

Demek Eris’in dans dersleri o kadar kötü gidiyor.

Çaresi yok, bilmediğim bir alanda yardım eli uzatan olmak istemesem de, bu kadar dil döktükten sonra geri çeviremem.

Ne olursa olsun, hala baş öğretmen benim.

‘Anladım, pekala.Ama para falan ödemem tamam mı?’

‘Tabiki, buna karşın Rudeus-sama’yı biraz meşgul edeceğim.’

Bu diyalogla birlikte ben de dans derslerine katılıyorum.

 

 

Kısım 3

Edona’nın öğretme metodları cidden çok berbat.

 

Bunu yapacaksın, şu şöyle yapılıyor, her neyse şunu aklında tut.Bu tarzda.

Önemli olan nedir, sorunun merkezi nerede ve dikkat etmesi gereken kısımlar gibi şeyler öğretilmiyor.

Ben de orta okuldayken böyle bir hoca ile karşılaşmıştım, her neyse, anlamadığım yerde kendi kendime düşünürüm artık çocuk değilim ya.

‘Anlaşıldı.’

3 gün sonra birkaç dansı kaptım.

Bahsi geçen dans sadece ritime ayak uydurmak ve düzenli adım atmaktan ibaret.

En basitinden bir dans öğrenmiş olmana bile gerek yok.

Belki de benim orta okul zamanlarında devamlı -dance dance revolution- oynama tecrübelerimdendir, o yüzden pek sorun yaşamadım.

‘Şahane.Rudeus-sama tam bir deha.’

Edona’nın beni övdüğünü görünce Eris kaşlarını çatıyor.

Aylardır yapamadığı bir şeyi başka birisi kolayca yapabildi, eminim sinir bozucu olmuştur onun açısından.

Ama şu son 3 gündür boş boş aynı dans adımlarını yapmakla aylaklık etmiyorum, aynı zamanda Eris’in kusurlarını gözlemliyorum.

Ve sonunda sebebini açıkça anladım, dans ediş tarzı çok hızlı ve şiddetli.

Dans etmek Sword-God stiline oldukça benzese de, beklentiler biraz daha aksi yönde, ritime göre hareketlerin zarif olmalı, ama Eris bunu olabileceği en hızlı şekilde yapıyor ve bu da tabi partnerinin ritimini bozacaktır.

Eris’in temel içgüdüleri bu ritim meselesini bastırıyor olsa gerek.Ne olursa olsun başkalırını umursamadan kendi adımını gönlünce atmakta ısrar ediyor.Bu dövüşte bir yetenek olabilir, ama söz konusu dans olunca dans ederkenki ritimini kaybetmesine sebep oluyor.

Sonuçta bir de partnerinin hareketlerine ayak uydurmak var.

Edona bana gizliden, bu kadar yeteneksiz bir öğrenciyle karşılaşmadığını itiraf etti, ama işin gerçeği öyle değil.

Eğer yüksek süratte hareket edebilme kabiliyeti varsa, bu dans edebilir demektir, sadece öğretme metodu pek iyi değil.

Düzeltmek biraz zor olacak ama aklımda bir şeyler var.

‘Eris, gözlerini kapa ve kendi ritminin vücut hareketlerine hakim olmasını sağla.’

‘…Yine neyin peşindesin, gözlerini kapat falan!’

‘…Rudeus-sama?’

Edona’nın poker suratı hafiften bozuluyor gibi.

Hayır, onu kastetmedim.Ne kadar kaba insanlar, benim gibi centilmen birinden şüphe ediyorlar.

‘Eris’e dans edebilmesi için sihirli bir değnek dokunduracağım.’

‘Eh! Öyle bir büyü mü varmış?’

‘Yo, sadece sihirli bir hamle, büyü değil.Mucizevi bir fenomen.’

Eris anlamamış gibi başını büküyor, ama sözümü dinleyip gözlerini kapatıyor.

Kılıç dersleri boyunca sayısız ritim gördü, yüksek sürat, inci ayarlı, keskin, fakat hiçbirinde düzenli bir ritim yoktu.

Nokta atışı bir tahmin yürütemeyeceğine göre karşındakinin ritmini bozması doğal olacaktır ve açıkçası onun yaptığı gibi doğal garip ritimleri olan şeyleri asla yapamam.

‘Şimdi ellerimi çırpacağım, lütfen dans adımlarını bir saldırıdan sıyrılırmış gibi kullan ve dediklerimi takip et.’

Böylece düzenli olarak el çırpıyorum, pan~, pan~, pan~.

Eris dediklerime uyup adım adım vücudunu hareket ettiriyor.

Bu bir süre devam ediyor ve rastgele aralıklarla ses çıkarıyorum.

‘Haii! Haii!’

Tam el çırpmamdan önce, ve Eris biraz yavaşlıyor, ardından sadece el çırpışlarıma tepki veriyor.

‘Bu, işte bu!’

Edona şaşkınlığını gizleyemeyip sesini yükseltiyor.

Eris dans adımlarını atmaya devam ediyor, hala biraz hızlı olmasına rağmen takip edilemeyecek kadar hızlı değil.

‘Başardınız, başardınız Ojou-sama!’

‘Gerçekten mi!?’

Edona Eris’in ellerini sıkı sıkıya tutuyor ve nadir görünen heyecanlı bir ifadeyle seslice gülüyor.

Eris büyük bir sevinçle gözlerini açıyor ve yüzüne yerleşmiş kocaman bir gülümsemeyle cevap veriyor.

‘Daha bitirmedin, gözlerini açma, bu hissi hatırlaman gerek, tamam mı?’

‘Neyi hatırlayayım, sadece numaradan hamleleri görüp saldırıları savuşturuyoruz işte!!’

Doğru, kılıç derslerinde de öğretildi bu.

Ghyslaine’in saldırıyı savuşturma dersinde, sesiyle numaradan hamleler gösteriyor ve biz de numaradan hamlelere aldanmadan gerçek hamleleri savuşturmaya çalışıyorduk.

Ghyslaine’in kanasusamış numaradan hamlelerine kıyasla benim basit sesimi takip etmek daha kolay olsa gerek.

Ayrıca ekleyeyim, bu konuda Eris’e göre daha başarılıydım.

‘Eris, bir derste öğrendiğin şeyleri başka derslerde de kullanabilirsin.

Bazen yapmayı pek beceremediğin yerler olduğunda, benzer nokta gördüğün diğer dersleri düşünmeye çalış, bunu biraz düşün olur mu?’

Eris’in gözleri iyice açılıyor, çok olağandışı bir şey, ama karşı gelmeyip kafa sallıyor sadece.

Böylece, dans dersinde artık sıkıntı olmasa gerek.

‘Tam da Rudeus-sama’ya yakışır şekilde, sadece bir sene uğraşıp Ojou-sama’ya matematiği öğrettin.’

Edona görünüşe göre benden baya etkilenmiş gibi.

Bunu gerçekten söylediğine göre Eris’i matematik öğrenme konusunda umutsuz vaka olarak mı görüyordun şimdiye kadar?

Hmm, ama bunun karşılığında bir ton çile çektim.Tabi bu başarının yarısı Ghyslaine’e ait, o yüzden kibirlenmeye yer yok.

‘Ne dersin Edona, bence bu kılıç eğitimi ile dans etmek arasındaki bir benzerlik yeni bir keşif.’

Edona inanmıyormuş gibi bir ifade takındı, bir mucize gördüm, ey yukarıdaki tanrı, aslında sen karşımda vücut bulmuş halisin falan mı? Çok abartıyorsun çok.

‘Ama özellikle kılıcın kullanıldığı bir dans tipi var.’

‘Aree, öyle bir şey de mi varmış?’

‘Evet, bir kitapta okumuştum.’

Kılıç Dansı ergenlik zamanımda öğrendiğim bir şeydi, ama bu dünyada öyle bir şeyin olmaması muhtemel.

‘Peki o edebiyat kitabında nereden köken aldığı yazıyor muydu?’

‘Kitabın dediğine göre bir çöl ülkesindenmiş.’

‘Çöl….Begaritto kıtası mı?’

‘Emin değilim.Umulmadık bir şekilde belki şeytan ırkına ait de olabilir.Bir çok küçük kabile olduğunu duymuştum, aralarında hem kılıç kullanıp hem dans eden bireyler varmış.’

Çok tutarsız bir şey söylüyorum.

‘Anladım, bu kadar bilgi birikimi, Rudeus-sama gerçekten bilgelik ırmağı gibi.’

Edona yine poker suratıyla galiba uydurma hikayelerime inanıyor.

‘Doğru, Rudeus harika!’

Neden Eris’in gururla böyle cevapladığı hakkında bir fikrim yok.

Bu harika, daha çok övün beni.

Ben övüldükçe gelişen bir tipim fuahahahaha!

Kısım 4

Parti gününde bahçenin köşesindeki yerimi aldım.
Partinin başlangıcında Philip ve hanımı orta ve alt tabaka soyluların Greyrat ailesine ziyaretleriyle meşguldüler.
Bu ikisinin elinden geleni yaptıklarını söyleyebilirim, ne olursa olsun herhangi bir zayıflık, yorgunluk emaresi göstermiyorlar.
Sauros’un misafirleri ağırladığı durumlardaysa, misafirler onun vahşi ve gürültülü sesinden ürküyorlardı, hatta hızla topuklayan pek çok misafir olmuştu.
Bu kaçan kişileri yakalamanın son çaresi ana aktristin olduğu yerdi.
Eris’in hiç otoritesi yok, politikadan anlamaz ve karşısına ne gelirse gelsin ‘Lütfen Otou-sama’ya danışın’ diyordu.
Kendini tanıtan birkaç yakışıklı genç vardı, bazı orta yaşlı insanlar da oğullarını tanıştırıyordu ona.
Onunla yaşıt olan tek tük çocuk vardı ama neredeyse hepsi şişkoydu.
Evde rahat içerisinde yaşıyor olmalılar, sanki önceki halimi görüyorum gibime geldi.
Ben böylesine bir benzerlik hissediyorken parti başlıyor.
Planlandığı gibi, Eris’in dans partneri benim.Çocuklar için olan en basit dansı yapacağız, ama baş rol Eris olduğundan bahçenin en ortasında biz olacağız.
Sadece pratiklerde yaptığımız gibi yap, umarım batırmayız.

‘N…n..n..ney…!’
Eris o kadar gergin ki sanki kartlaşmış bir robot gibi hareket ediyor.
Adımlarıma ufaktan aldatmaca hamleleri karıştırmaya karar veriyorum.Sonrasında Eris fısıltıyla mırıldanıyor [bu ne ya.]Ve eski haline geri dönüyor.
Dans bittikten sonra Edona konuşmak için beni buluyor.
Uzaktan bakan biri artık Ojou-sama’nın tedirgin olmadığını görebilir.
Bana nasıl gittiğini sordu, ben de aynı pratiklerde yaptığımız gibiydi dedim.
Ayrıca kılıç alıştırmalarının aynısıydı diye ekledim.
Bunu duyunca şaşıran Edona gizlice kıkırdıyor.
Görevim bittiğine göre gidip biraz yemek arayabilirim.
Oldukça kaliteli normalde göremeyeceğiniz yemekler var bu gece.
Mesela bilinmeyen bir meyve içeren ekşi bir pasta, veya ineğin kafasından yapılmış etli bir yemek ve güzel dekore edilmiş kekler.
Tam yemeklerin tadını çıkarıyorken gözlerim Ghyslaine’inkilerle buluştu.
Bana herhangi bir şeyi kastederek bakmıyordu ama ağzından salyalar akıyordu.
Ben durumu anlayabilen bir centilmenim.
Bir mendile biraz yiyecek koyup katladıktan sonra bir hizmetçiyle odama yollattım.
Korumalar ve hizmetçiler normalde yediklerinden daha iyisini yiyebiliyor bugün, ama yine de buradaki kadar güzel yemeklerle karşı karşıya gelemeyecekler.
Tam yemeği yollamayı bitirmek üzereyken, birden küçük şirin mi şirin bir kız gözümün önünde belirdi.
Benimle konuşmak için insiyatifi ele aldı, kendini tanıtmasıyla beraber ufak bir konuşma geçti aramızda.
Orta tabaka soylulardan bir kıza benziyordu ama adını unuttum.
Beni dansa davet etti, sadece basit dansları bildiğimi söylememin ardından bahçedeki boş alana doğru ilerlemeye başladık.
Bayağı iyi dans ettiğimi hissettim.
Danstan hemen sonra başka bir kız beni dansa davet etti?
Vay canına, popüler mi oldum?
Ben böyle anlayışlı iken, kızlar ardı ardına beni dansa davet ettiler.
Hatta 30’lu yaşlarda bir tane Obaa-san ile benden küçük hiç dans etmeyi bilmeyen bir çocukla bile dans ettim.
Boyu aşırı uzun olan kişiler dışında neredeyse herkesle dans ettim.
Normalde hayır demesini bilen bir Japon’um, ama bir kere birine tamam dedikten sonra diğer insanları reddetmek olmazdı.
Böyle yapmaya karar vermiş olmama rağmen, ne isimleri ne de yüzleri hatırlama konusunda iyi değilim, ayrıca çok yorucu.
Her şey bitmek üzereyken Philip bana durumu açıklamaya geliyor.
Görünüşe göre birisi başlangıçta Eris ile dans eden kişinin kim olduğunu Sauros’a sormuş, Sauros da gururla bu gencin Greyrat’ların adını taşıyan birisi olduğunu söylemiş.
Bu da demek oluyor ki her şey Jii-san Sauros’un başının altından çıkmış.
Buna rağmen onu suçlayamam.
Ojou-sama’nın gerginliğini bir hamleyle ezip geçen çocuk Sauros-sama’nın gayrimeşru çocuğu muymuş yani?
Böyle sorulması hoşuna gitmil olsa gerek.
İlkin Greyrat adımın açığa çıkarılmaması konusunda karar kılmıştık, ama 3 tur şarap döndükten sonra elden bir şey gelmiyor demek ki.
Bu da demek oluyor ki yan aile üyesi olarak görülüyorum, er ya da geç meşhur olacağım ve kızlarını veya torunlarını benim için yollayacaklar.
Philip’e peki durum öyleyse parti bitmek üzereyken yollamaları garip değil mi diye sordum.
O da tatlıları mendiline dolduruyordu ve sözümü bitirmemi bekledi.
Yaptığım her şey başkalarının gözünde değerlendiriliyor.
Philip’e benimle konuşmaya gelen kızlarla nasıl konuşmam gerekiyor diye soruyorum, bana sadece belli belirsiz konuşabilirsin diye yanıtlıyor.
Görünüşe göre gelecekte politika ile uğraşmamı istemiyor.
Ya da benim politik bir güç olmak için başkasına mı sığınmamı istiyor?
Ama benim bu tarz şeylere ilgim yok, o yüzden bu günün popülerliği sadece tatlı bir rüya.
Ama dur bir dakika, eğer bilinen biri haline gelirsem, tüm bu kızları parayla götürebilirim.
‘Sana Greyrat ailesinin adını lekeleyecek bir şey yapmamanı öneririm.’
Aniden gelen ilham hemen ardından Philip’in katı sözleriyle solup gidiyor.
Beni bulmaya gelen kişi Eris.Eklemek gerekirse, normalde giydiği gibi canlı bir kıyafet giymiyor, su mavisinde bir elbise giyiyor.
Saçı çiçekli tokalarla toplanmış ve oldukça tatlı bir hale bürünmüştü.
İlk partisi olduğundan dolayı tüm misafirler ardı ardına onu selamlıyor, kanımca yorgunluktan bezmiş olmalı.
Baş aktrist o diye mi, yoksa parti bayağı başarılı  gidiyor diye mi bilmiyorum ama oldukça heyecanlı görünüyor.
‘Benimle dans eder misin?’
Önümde alışık olduğum gürültücü, hanım hanımcık olmayan, kaba ve küstah Eris yok.
Şu ana kadar beni dansa kaldırmaya gelen kızların hiçbirine kaybetmeyecek kadar güzel ve zarif bir bayan gibi davranan Eris.
Bahçenin ortasına ilerliyoruz, müzik daha önce hiç pratiğini yapmadığımız bir parça, hafiften değişik ve canlı bir ritmi var.

‘Ahh, uuuu…’
Eris hemen tedirginliğini belli ediyor.Bunların hepsi olgun davranmaya çalıştığından başına geliyor.
Eris yardım ister gibi bana bakıyor, ben de müziğe uygun aldatmacalı hamleler ekliyorum.
Normalden farklı olmasına rağmen, böyle bir ritim aslında Eris’in daha kolayına geliyor olmalı.
Bu dans adımları oldukça belirsiz olduğundan, Edona bunu görünce şaşırır mı kızar mı bilmiyorum.
Ellerimizi tutuşturduk ve tıpkı kılıç antrenmanı yapıyormuş gibi bir ileri bir geri hareket etmeye başladık.
Müzikle birleşince çok alışılmışın dışında bir dans oldu, izleyiciler için oldukça eşsiz bir an olmalı.

 

 

Ama, Eris iyice kendini kaptırmış gibi, gülümsüyor.
Devamlı huysuz bir ifade takınan kız yaşına uygun bir ifadeyle gülümsüyordu.
Sadece bunu görmek bile partiyi katılmaya değer kılmaya yeterdi.
Dans bitiyor ve ardından alkışlar geliyor.
Sauros koşarak yanımıza gelip bizi omuzlarına kaldırıyor ve bahçede gülerek turluyor.
Ne kadar neşeli bir dede.Bunu gören katılımcılar da kendilerini gülmekten alamıyor.
Çok eğlenceli bir parti olmuştu.

Kısım 5

Parti bittiğinde Ghyslaine ve Eris’i odama çağırdım, aslında Ghyslaine’i çağırmam yeterliydi ama onu davet ederken Eris’le beraberdi, o yüzden onun da gelmesini istedim.
Masadaki leziz yemekleri görünce Eris’in karnı gurulduyor.Parti boyunca gergin ve heyecanlıydı, bu sebeple pek bir şey yediğini sanmıyorum.
Dolabımdan şehirden aldığım ucuz şarabı çıkardım.
Ghysliane için çıkarmış olmama rağmen Eris de içmek istediğini söyleyince 3 bardak hazırladım, şerefe.
Bu ülkede içki içebilmek için 15 yaşını doldurmanız gerekiyor, ama bugünlük bunları bir kenara bırakıyorum.
Bazı günler akışına bırakmak en iyisi.
‘Zamanlamamız tam yerinde, ikinize hediyelerinizi vereyim.’
Konuşurken yatağın yanındaki elbise dolabımdan iki sihirli değnek çıkarıyorum.
‘Bu ney?’
‘Sanırım doğum günü hediyesi oluyor.’
‘Ehh, ama ben bunu istiyorum!’
Eris parmağıyla normalde büyü çalışmak amacıyla yapmış olduğum, toprak büyüsünden karmaşık modelleri işaret ediyor.
Ejderha, gemi ve 1/10 boyutunda Sylphy figürü var masamın üzerinde.
Kendimi övmek gibi olmasın ama, eskiden ben 20 yaşlarımdayken bir ara model yapmaya sardırmıştım, hatta kendi kaplama boyalarımı bile kendim yapıyordum.
Ama buradaki boyama materyalleri çok pahalı ve boyayı spreyle dağıtmak için ekipman yok.
Ama modele arzuyla külot icra ettiğimden genel olarak oldukça detaylı bir model oldu.
Böyle olmasına rağmen, yine de bir amatör tarafından yapılmış diyebiliriz.
Bu arada 1/10 boyutundaki Roxy modelini 1 altın sikkeye karşılık tüccara sattım.
Şimdi dünyayı turluyor olmalı.
Eh, konuya dönelim.
‘Bu benim shishou’mun talebelerine büyü değneği verme geleneğidir.Ama nasıl yapıldığını bilmediğimden ve materyalleri almak için param olmadığından geciktim.Eğer uygun görürseniz lütfen alın.’
Ghyslaine bir anlık duraksamadan sonra ayağa kalkıp diz çöker saygıyla.
Ah, bunu biliyorum, bu Sword-God stilinin hocalarına saygı gösterirkenki kullandıkları poz.
‘Elbette! Rudeus-shishou.Bunu almak benim için bir onurdur.’
‘Umu, bu kadar resmi olmaya gerek yok.’
Ghyslaine sihirli değneği mutlu görünerek gönülden bir saygıyla kabul ediyor.
‘Artık kendime büyücü diyebilirim.’
Ah öyle mi, artık kendine öyle diyebilir misin?
Roxy’nin o tarz bir şey dediğini hatırlamıyorum, herhalükarda başlangıç seviyesindesin, tam olarak sayılmazsın.
Yoksa büyü çalışmaya başladığın andan itibaren mi büyücü sayılıyoruz?
Shishou hiç detaylı olarak anlatmadı bana.
‘Ehmm, Eris bunu istiyor musun?’
Şakayla karışık Sylphy’nin figürünü elime alıp soruyorum, ama Eris kafasını sallıyor.
‘Hayır! Shirli değneği istiyorum!Bana o sihirli değneği ver!’
‘Pekala, işte.’
Eris almak için elini uzatıyor, ama galiba Ghyslaine’in tavırlarını görmesi aklına gelip duruşunu hemen düzeltiyor ve sihirli değneği ellerine saygıyla alıyor.
‘Teşekkür ederim, Rudeus-shishou.’
‘Umu, ona iyi bak.’
Eris yanındaki Ghyslaine’e bakıyor, ardından Ghyslaine kendisine baktığını fark edince bir süre duraklayıp boş boş bakıyor, sonra başını sallıyor.
‘Üzgünüm, bizim ırkımızda böyle bir gelenek yok, o yüzden bir şey hazırlamadım.’
Sorun ne diye düşünüyordum ki meğer hediye için bakınıyormuş.Öyle demişken, ben yemekleri hazırlıyorken hediyeler veriliyordu.
Ah, Eris koltuğa hayal kırıklığıyla oturuyor.
Hizmetçinin sahibine hediye vermesi, böyle bir gelenek olmamasına rağmen pek kıymetli onee-chan’ı Ghyslaine’dem bir şeyler alamamak, gerçekten çok acınası.
O halde duruma el atayım.
‘Ghyslaine, özellikle bir şey hazırlamana gerek yok, eğer üzerinde bir şey varsa, şans tılsımı vs şeyler de hediye olarak kullanılabilir.’
‘Hmm.’
Ghyslaine bir süre düşünüyor, sonrasında parmağındaki yüzüğü çıkarıyor.
Tahtadan oyulmuş bir yüzük, üzerinde yılların izi kalmış, materyalin kendisine büyü yüklenmiş mi bilmiyorum ama sanki üzerinden yeşil bır ışık yayılıyor gibiydi.
‘Bu benim kabilemde nesilden nesile geçen bir tılsım, eğer bunu takarsan denilenlere göre gece kötü kurtlar sana saldırmazmış.’
‘Gerçekten bunu bana veriyor musun?’
‘Evet, sadece bir batıl inanç.’
Eris dikkatle alıp parmağına takıyor ve göğsüne sıkı sıkı sarılıyor.
‘Ona çok çok iyi bakacağım.’
Benden sihirli değneği almasından daha mutlu, eh sonuçta bir yüzük, kızlar muhtemelen böyle şeyleri daha çok seviyordur.
Tam o sırada bir soru geliyor aklıma.
‘Batıl inanç demek.Peki bu Ghyslaine’in geceleri kurtlar tarafından saldırıya uğradığı anlamına mı geliyor?’
‘Evet, uyumakta zorlandığım bir geceydi, Paul beni yüzmeye davet etmişti…’
‘Aahh, boşver başka bir şey söyleme, sonrasında ne olduğunu tahmin edebiliyorum.’
Hiç iyi değil, eğer bu mevzu devam ederse kazandığım itibar yerle bir olacak, lanet gelsin bu Paul’a, bu aşağılık herif her zaman yoluma çıkıyor.
‘Öyle mi, şey, herhalde babanın yaptığı şeyler hakkında konuşmak istemiyorsun.’
‘Doğru, buyrun yiyin.Biraz soğumuş olsa da yemeğin tadını çıkarın.Benim öğrencilerimsiniz yani  çekinmenize gerek yok.’
Eris’in hatırlanmaya değer yaş günü partisi sorunsuz tamamlanıyor.

Kısım 6

Ertesi gün Eris’i yanımda yatarken buluyorum.
Uuaahhh, milli mi oldum, hayırrr(utanır).
…Bu nasıl olur.
Biraz geriye saralım.

Eris aniden uyumak istedi ve yorgunlukla yatağa düşüverdi.
Bunu görünce Ghyslaine gitmesi gerektiğini söyledi ve Eris’i odada bırakıp kendi odasına doğru yol aldı.
Eğer önünde bir yemek var ve sen yemiyorsan adam değilsin demektir.
Gehehehe, artık kötü çocuk olmanın zamanı geeeeldii.
Kötücül tavırlarla dudaklarımı yaladım ve yatağın ucuna yanaştım.
Sonra Ghyslaine’in verdiği yüzüğü taktığını ve benden aldığı sihirli değneğe sıkı sıkıya sarıldığını gördüm; karşımda Eris’in hoşnutça gülümseyen figürü uzanmuş uyuyordu.
Kötü kurt aşağılık suratıyla ininden çıktı.
‘Bu tılsım gerçekten işe yarıyor olmalı…’
Böyle mırıldanıp Eris’e gram dokunmadan yatağın diğer ucunda uyudum.

Hala bayağı erken, camdan dışarı bakıyorum, şafak daha yeni doğmak üzere ama hala her yer zifiri karanlık.
Dışarıya yürüyüşe çıkıyorum.Eris’in uyuyan yüzüne bakmamda bir sakınca olmamasına rağmen, biliyorum uyanınca yumruğu basacak.
Dayak yemek istemiyorum.
Sessizce odadan çıkıyorum, hafiften soğuk koridorda nereye gitsem diye kafa yoruyorum.
Malikanenin kapısı belirli bir saate kadar açılmıyor, dışarı gidemediğime göre elimde sadece birkaç seçenek var.
Geçtiğimiz sene içerisinde aşağı yukarı her yeri taradım, buna rağmen hala bilmediğim tek tük yerler var, mesela malikaneden soyutlanmış bir kule.
Bana oraya yaklaşmamam tembihlenmiş olmasına rağmen, hala çok ilgimi cezbediyor.
Belki iyi bir şeyler görürüm, mesela birisinin kurumak için asılmış külotları falan vardır.
Güzel şeyler hayal ederek malikanenin tepesine tırmanıyorum, üst katta iyice arandıktan sonra sonunda beni tatmin eden spiral merdiveni buluyorum.
Bu muhtemelen kuleye giriş kısmı.
Yukarı tırmandıkça ayartıcı nyan nyan sesleri duyuyorum, o yüzden iyice ses çıkarmadan tırmanmaya özen gösteriyorum.
Sauros’un yeri en üst katta, girilebiliyor mu emin olmadığım bir yerde, muhtemelen Nekomimi bir hizmetçiyle aganigi naganigi yapıyor.

ꕥ Nekomimi: kedi kulağı demek, hayvan ırkı hizmetçilerden aklınıza gelsin.


Anladım, demek bu yüzden insanların buraya gelmesini istemiyorsunuz.

Sonuna kadar tadını çıkarayım istedim ama Sauros beni yakaldı.
Hizmetçi beni çok öncesinden farketmiş, işi bitirdikten sonra yanımdan geçip merdivenlerden aşağı indi.
‘Rudeus sen misin?’
Normaldeki ses tonundan farklı, sakin ve durgun, sannin modu?

ꕥ sannin: bilge
‘Evet benim, Sauros-sama.Günaydın.’
Normalde olduğu gibi soyluların formalitesi ile selamlamak istedim ama beni eliyle durdurdu.
‘Lüzum yok, ne işin var burada?’
‘Merdiveni görünce tırmanmak istedim.’
‘Yüksek yerleri seviyor musun?’
‘Evet.’
Böyle dememe rağmen pencereden baksam bacaklarım titrer.
Sevmek ve tatmin olmak farklı şeyler.Dünyayı fethedip en yüksek kuleye sahip de olsam odamı ilk kata koydururdum.
‘Lafı gelmişken, Sauros-sama burada ne yapıyor?’
‘Şu gördüğün cevhere dua ediyorum.’
Ahh? Bu malikanenin dua etme tarzı bayağı yozlaşmış, kendi kendime düşünüyorum ama pek umurumda değil açıkçası.
Genelde çok katı görünmesine rağmen o da bir Greyrat ailesinin üyesi, aynı geminin yolcuları.
‘Cevher mi?’
Pencereden dışarı bakıyorum ve gökyüzünde süzülen kızıl bir taş görüyorum.Zayıf bir ışıkla parıldıyor ve içinde bazı değişiklikler görüyorum.
Bu da neyin nesi, olağanüstü bir şey.Havada uçmasının sebebi büyülü olması mı?
‘Bunun ne olduğunu öğrenebilir miyim?’
‘Emin değilim.’
Sauros başını sallıyor.
‘3 sene önce keşfedildi, ama kötü bir şey değil.’
‘Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?’
‘Öyle düşünmek daha iyi.’
Anlıyorum.Sonuçta kontrol altına alamıyorsun.Eğer kötü olarak düşünürsen kafadan sağlığına zararlı.Neden iyi bir şey olduğunu düşünüp ona dua etmeyesin ki, belki cevher-san’ın keyfi yerine gelir.
Ben de dua edeyim, lütfen gökten güzel kız yağsın.
‘Rudeus, ben bir süre ata binip gezeceğim, gelmek ister misin?’
‘İsterim.’
Suaros jii-san daha önce sadece bir kere yaptı bunu, ama oldukça istekli görünüyor.Bugün tatil günü, biraz takılmanın zararı olmaz.
Yaşasın!….Yorucu olacak gibi geliyor.
‘Aklıma gelmişken.’
‘Ne oldu?’
‘Sauros-sama’nın hanımı burada değil mi?’
Bir gıcırdama sesi duydum, fark ettim ki Sauros dişlerini gıcırdatıyor, birden soğuk terler boşanmaya başladı sırtımdan.
‘O vefat etti.’
‘A-anladım, üzgünüm böyle sorduğum için.’
İçtenlikle özür diledim, sadece Nekomimi hizmetçiyle kadın-erkek ilişkilerini halletti, tatsız bir şeyi hatırlatmış olmalıyım.
Görünüşe göre Eris’in neden kardeşi yok diye sormamak en iyisi.
‘Hadi işe koyulalım.’
‘Tamam.’
Bugün dinlenme günü olacak ve Eris’i yarından itibaren yine çalıştırmaya devam edeceğim.

–Durum–

Adı: Eris Boreas Greyrat

Meslek: Fedoa Lordu’nun torunu

Kişilik: Biraz vahşi

Onunla konuşuruken: Dikkatle dinliyor

Dil: Neredeyse mükemmeliyetle okuyabiliyor

Matematik: 9×9’a kadar çarpım tablosunu biliyor

Büyü: Aşağı yukarı başlangıç seviye büyülere hakim

Kılıç: Sword-God stilinde orta seviyede

Görgü Kuralları: Partide çekinmeyecek kadar iyi

Sevdiği kişiler: Dedesi, Ghyslaine

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.