İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 01 Bölüm 04

[ A+ ] /[ A- ]

Öğretmen

 

 

Çevirmen: NatsuJun

 

 

Kısım 1

3 sene geçti.
Son zamanlarda ebeveynlerimin adını öğrendim.
Babamın adı Paul Greyrat.
Ve annemin adı Zenith Greyrat.
Benim adım Rudues Greyrat.
Greyrat’ların en büyük oğlu.
Adım Rudeus konmasına rağmen, ebeveylerim ne zaman birbirlerine seslense isimlerini kısaltırdı, ve benimkini de Rudi olarak kısalttılar.Böylece, tam adımı baya bir süre geçtikten sonra öğrenebildim.

Kısım 2

‘Oh, Rudi kitapları cidden çok seviyor.’
Etrafta ne zaman kitapla dolansam, Zenith kahkahayla gülerdi.
Bana ne okumayı öğrettiler ne de kitabı elimden almayı denediler.
Yeteneğimi saklamak için değil.Sadece bu evrende büyü nasıl görülüyor bilmediğimden.
Önceki dünyada Orta Çağlar’da cadılar yargılanırdı.
Herhangi bir büyücünün kafir muamelesi görüp yakıldığı zamanlardı.
Bu dünyada böyle pratik kitaplar var, o yüzden büyü kullanımı muhtemelen kafirlik sayılmaz ama olumlu bir şey olarak da görülmeyebilir.
Belki ortak görüş yetişkin olduktan sonra kullanılabileceği yönündedir.
Aşırı yorulup da bayılmalara sebep olması tehlikeli olduğundan dolayı.
Bazıları büyümeye zararlı olarak düşünebilir.
Ve bu düşünceyle, büyüden anladığımı ailemden saklamaya karar verdim.
Belki bu, ben camdan dışarı büyü attığımda çoktan belli olmuş bir şeydi.
Ve o zamanlar elimden bir şey gelmezdi.Zaten ne kadar hızlı fırlatabileceğimi görmek istemiştim.

Hizmetçi(Galiba adı Lilia) bazen bana tehlikeli bir ifadeyle bakıyordu, ama ebeveynlerim tasasız davranmaya devam edince, herhalde sorun yoktur dedim.
Eğer burada durdurulacaksam, yapacak bir şey yok demektir, ama büyüme dönemimi kaçırmak istemiyorum.
Yetenek büyümesi gereken zamanda gelişmezse paslanır.
Bu dönemden elimden geldiğince fazla istifade etmeliyim.

Kısım 3

Fakat bu gizli büyü çalışmama son vermem gerekmişti.

Belirli bir öğle vaktinde.
Mana kapasitem bir hayli büyümüştü, böylece orta seviye büyüleri denemeye başlamıştım, su güllesi büyüsünü sadece deneme zihniyetiyle söyledim.
Boyut:1 , Hız:0.
Normalde olduğu gibi, sadece fıçıyı dolduracak kadar suyla yapmak istedim.
En fazla taşmasıyla sonuçlanır diye düşündüm.
Ama beklenmedik bir şekilde, abes miktarda su çıktı ve duvarda büyük bir yarık açtı.
Dehşete düşerek, şaşkınlığımdan yapacak bir şey düşünemedim.
Duvarda açılan delik büyü kullandığımın kuşkusuz ispatı.
Ve buna elimden hiçbir şey gelmez.
Hemen pes ettim.
‘Ne oldu!? Uaa…..’
İlkin Paul aceleyle içeri girdi.
Ve sonra ağzı açık kalmış bir şekilde duvara bakakaldı.
‘Dur-hey, ney…..Rudi, sen iyi misin….?’
Paul cidden iyi biri.
Kim neresinden bakarsa baksın, bunu yapan kesinlikle benim.Buna rağmen, o benim iyiliğim için endişeleniyor.
‘Canavarlar…? Ama bu bölgede mi?’ Hala etrafa dikkatle bakarken böyle şeyler mırıldanıyor.
‘Amanın…’
Ve Zenith onu takiben odaya girdi.
Babamdan daha sakindi.
Yıkılmış duvara ve yerdeki su birikintisine baktıktan sonra,
‘Oh…?’
Açık bıraktığım büyü kitabının sayfasına bakarken gözleri keskinleşti.
Ürkütücü.
Gözlerinde hiç gülme belirtisi yoktu.
Ve tüm gücümle titreyen gözlerimi Zenith’e odaklamaya devam ediyorum.
NEET’ken bir şey öğrendim.Yanlış bir şey yaptığında inatçı tavır takınmak işi sadece daha da kötüleştirir.
Bu yüzden, gözlerinden kaçmamalıyım.
Bu samimi bir duruş gerektiren bir an.
Gözlerimi ondan kaçırmamalıyım ve onlarla yüz yüze olmalıyım.Sadece bu bile beni dürüst gösterecektir.
Ne düşündüğünün bir önemi yok.Asıl amaç dürüst görünmek.
‘Rudi, kitapta yazanları seslice mi okudun?’
‘Üzgünüm.’
Başımı salladım ve özür diledim.
Yanlış bir şey yapılmışsa, en iyisi basitçe özür dilemektir.
Sonuçta sadece ben yapabilirdim bunu, diğerleri yapamazdı.
Eğer saçma bir yalan uydurursam, güvenilirliğim düşecek.
Eskiden istediğim kadar yalan söyledim ve sonuç olarak güvenilmeyen biri oldum.
Aynı hataya düşmeyeceğim.
‘Yo, bekle, bu orta seviyede bir…’
‘Kyaa! Duydun mu hayatım!? Bizim çocuğumuz gerçekten bir dahi!!’
Paul’un sözleri Zenith’in çığlıklarıyla daha da güçlendi.
Paul’un ellerinden tutarak neşe içerisinde hoplayıp durdular.
Amma da enerjikler.
Özürüm yok mu sayıldı?
‘Hayır, sen, eem, ben ona okumayı öğretmedim ki!’
‘Hemen bir özel öğretmen tutalım!! Bu çocuk kaydadeğer bir büyücü olacak ileride!!’
Paul hala endişeliyken Zenith gayet memnundu.
Görünüşe göre Zenith büyü kullanmamdan dolayı coşkuluydu.
Ve belki de ben çok fazla endişeleniyordum çocukların büyü yapmaması gerektiğini düşünerek.
Lilia odayı temizlerken sessizliğini korudu.
Bu hizmetçi muhtemelen benim bir süredir büyü kullandığımı biliyordu veya bir şekilde kullandığıma dair içinde bir his vardı.
Belki de kötü bir şey olduğunu düşünmedi ve bü yüzden sorun etmedi.
Veya belki de ailemin mutlu yüzünü görmek istedi.
‘Hey hayatım, yarın Roa’ya git ve bir iş ilanı koy!! Bu yetenek düzgünce eğitilmeli!!’
Zenith kendince heyecan yapıyordu, dahi yetenek diye şamata çıkarıyordu.
Aniden büyü yapabildiğim için dahi mi sayılıyorum?
Acaba ailem bana çok mu düşkün? Yoksa orta seviye büyü yapabilmek bu kadar muazzam bir şey mi sayılıyordu? Bilemiyorum.
Yo, belki de gerçekten ailem bana çok düşkündür.
Daha önce Zenith’in önünde hiç büyü yapmamıştım.
‘Galiba doğru.’ Ama o sözleri söylediğine göre, belki de zaten dahi olduğumu düşünüyordu.
Asılsız…

Ah, hayır.
Birden hatırladım.
Hep yalnız olduğumdan.
Kitap okurken bazen sesli okur veya sevdiğim cümleleri tekrar ederdim.
Ve bu dünyaya geldiğimden beri kitap okurken kendi kendime mırıldanırdım.
İlkin Japonca’ydı, ama konuşmayı öğrendikten sonra elimde olmadan bu dünyanın dilini kullanıyordum.
Ve sonra kendi kendime mırıldanırken, ‘Rudi, o….’ Zenith bana o kelimelerin anlamlarını öğretirdi.
Bu sayede bu dünyanın bir sürü sabit terimlerinden ezberledim.Neyse, bunu boşverelim.
Kimseye bir şey söylemedim ama bu dünyanın kelimelerini okumayı kendim öğrendim.
Ailem bana nasıl konuşulacağını bile öğretmedi.
Ailemin bakış açısından ‘Çocuğumuz öğretmediğimiz kelimeleri okuyabiliyor ve kitapta yazanları seslice okuyabiliyor.’
Kesinlikle dahi.
Benim çocuğum olsaydı, ben de ona dahi derdim.

Geçmişte, aynı şey erkek kardeşim doğduğunda olmuştu.
Hızlı büyüdü ve her şeyi ben ve abimden daha hızlı başarmıştı.
Konuşmak, yürümek…
Benim ebeveynlerim de çok iyimserdi, ne zaman çocukları bir şeyler yapsa, büyük bir şey olmasa bile giderlerdi. ‘Bu çocuk kesin dahi.’
Neyse, ben liseyi bırakan ve akıl yaşı 30 yaşından fazla olan kahrolası bir NEET’im.
Bu kadar tecrübe olmasa, acınası garibanın biri olurdum.
Tam 10 katı! 10!
‘Hayatım, bir hoca bul!! Roa’da kesin iyi bir büyü öğretmeni buluruz!!’
Ve sonra, yetenekli birini bulunca ailenin yapacağı ilk iş onun için en iyi eğitimi almasını sağlamak olur.
Önceki hayatımda ailem kardeşimin yeteneğini överek, onun bir sürü şey öğrenmesini sağladılar.
Ve böylece, Zenith bir büyücüyü özel öğretmen olarak işe almayı önerdi.
Ama Paul bu fikire karşı çıktı.
‘Bekle, eğer oğlan olursa kılıç ustası olacağına karar vermemiş miydik?’
Eğer erkekse, kılıç kuşanacak.Eğer kızsa, büyü öğrenecek.
Görünen o ki daha ben doğmadan karar verilmişti.
‘Ama bu yaşta orta seviye büyüleri yapabiliyor!! Eğer şimdi çalışmaya başlarsa, harika bir büyücü olacaktır!!’
‘Ama söz sözdür, değil mi?’
‘Hangi söz!? Sen her zaman sözünü çiğnemiyor musun!?’
‘Şu an bunun benim yaptıklarımla bir alakası yok, değil mi?’
Ve böylece, tam bu anda bir çiftin kavgası başlamış oldu.
Lilia sakince odayı temizledi.
‘Bırak sabah büyü öğrensin, öğleden sonra da kılıç sanatını.Böylesi daha iyi değil mi?’
Kavga bir süre devam etti, Lilia temizliğini bitirdi, iç çekerek tartışmayı bitirmelerini önerdi.
Ve böylece, aptal ebeveynlerim çocuklarının ne istediğini yok sayarak beni ders çalışmaya mecbur ettiler.
Aman neyse.Galiba böylesi iyi, ciddi yaşamaya karar verdim sonuçta.

Kısım 4

Ve bu sebeplerden ötürü ev halkımız özel öğretmen tutmaya karar verdi.
Görünüşe göre soylu çocuğuna özel hocalık yapmanın getirisi oldukça iyiymiş.
Paul bu civardaki birkaç şövalyeden biri ve hala alt-sınıf soylu statüsü var.Bu sayede statüsüne uyan bir maaş kazanabiliyor.
Ama bu bölge kapitalden oldukça uzak bir köy.
Bu yüzden sınırlara da yakışacağı gibi büyücüyü bırak göze çarpan yetenek bulmak bile çok nadir.
Bu tarz endişelerim olmasına rağmen, beklenmeyen şey çabucak öğretmen bulmamızdı ve bu öğretmen yarın gelecekti.
Bu köyde han yok, bu yüzden işe aynı zamanda konaklama da dahil.

Ebeveynlerimin tahminine göre gelecek kişi muhtemelen emekli bir maceracı.
Genç insanlar kırsal kesimlere gelmezler ve saray büyücüsü rahatça kapitalde iş bulabilirdi.
Bu dünyada sadece ileri seviye ve üstü büyü öğretmeni olabilmek için vasıflı.
Ve dolayısıyla bir maceracının derecesi de muhtemelen orta seviyenin üzerindedir.
Gelecek kişi muhtemelen hayatını sihiri araştırmaya adamış orta yaşlarda veya yaşlı biri.
Muhtemelen bilge imajı veren bir sakalı olur.

‘Adım Roxy.Yardımlarınızı eksik etmeyin.’

Ama beklentilerimin aksine genç bir kız geldi.
Muhtemelen ortaokula gidenlerle aynı yaşta.
Kahverengi bir büyücü cübbesi giymişti, açık mavi saçları örgülü ve derli toplu vücudu çok hoş gelmişti.
Hiç tenlenmemiş beyaz tenine uykulu yarı açık gözleri eşlik ediyordu.Dudakları kaba görünüyordu ve gözlükleri olmasa da hep kütüphanede çalışan gayretli bir kız izlenimi veriyordu.
Bir elinde çantasını tutuyordu diğer elinde de büyü için kullandığı asası.
Ve böylece evdeki 3 kişiyle tanıştı.
‘…’
‘…’

Ebeveynlerim onu görünce nutku tutulmuştu.
Beklendik bir şey.
Umduğumuzun ötesinde bir şeydi.
Öğretmenin yıllar içerisinde öğütülmüş biri olduğunu hayal etmiştik.
Ama gelen kişi benim gibi ufaklığın tekiydi.
Bir sürü oyun oynayan benim gibi biri için, loli tipi bir büyücü çok alışılmışın dışında bir şey değildi.
Loli, gözleri yarı açık, sert.
Bu 3 özellik ile, tek kelimeyle mükemmel.
Lütfen karım ol.
‘Ah-ah, sen, o, öğretmen misin?’
‘Evet, cidden O’yum…’
Ailem kekelerken hemen ekledim,
‘Cidden küçükmüşsün.’
‘Sen kendine bak.’
Hemen terslenmiştim.
Belki de öyle bir kompleksi vardır.
Göğüslerini kastetmiş olmasam da.
Roxy ofladı.
‘Hah.Her neyse, hanginiz öğretmem gereken kişi?’
Sorarken etrafına bakındı,
‘Ah, bu çocuk.’
Zenith kolları arasındaki beni gösterdi.
Ona göz kırptım.
Gözleri birden iyice açıldı ve iç çekti.
‘Haaa.Galiba ara sıra oluyor böyle, heh, bazı aptal ebeveynler çocukları biraz büyüyünce onun yeteneği olduğunu düşünüyorlar…’
Diye sessizce homurdandı.
Duydum bunu!! Bayan Roxy!!
Yani, buna daha fazla katılamazdım herhalde.
‘Ne oldu?’
‘Sorun yok.Ama, sanırım çocuğunuz büyü kavramını anlamıyor, değil mi?’
‘Gerek yok.Rudi’miz oldukça yetenekli!’
Zenith herhangi aptal bir ebeveynin diyeceği cinsten bir şey söyledi.
Roxy yine ofladı.
‘Haa anlıyorum.Elimden geleni yapacağım.’
Herhalde daha fazla bir şey söylemenin anlamsız olduğunu düşündü.
Ve böylece, sabahları Roxy’nin derslerinin ve öğleden sonra da Paul ile kılıç dersleri olacağı kararlaştırıldı.

 

 

Kısım 5

‘Peki, büyü kitabından başlayalım…Yo, ondan önce, ne kadar sihir kullanabildiğini test edelim, Rudi.’
İlk ders için Roxy beni bahçeye çıkardı.
Büyü dersleri çoğunlukla dışarıda yapılırdı.
O da büyü evde yapılırsa neler olacağını biliyor.
Ve benim yaptığım gibi duvarı paramparça etmeyecek.
‘Önce göstereyim.Suyun korumasını istenen yere bahşet, billur gibi akışını buraya topla, [SU TOPU] !’
Roxy büyüyü söylediğinde, basketbol topu büyüklüğünde bir su topu elinin önünde belirdi.
Ağaçlardan birine hızlı bir şekilde fırladı.
Bam!
Kolayca dalları kopardı ve çitler ıslandı.
Boyut 3, hız 4.Galiba o civarda bir şey.
‘Nasıl?’
‘Ah.O ağacı annem baya itina göstererek büyütmüştü.Muhtemelen annem çok kızacak.’
‘Eh!? Cidden mi?’
‘Kesinlikle.’
Bir keresinde Paul kılıcını savurup ağacın dallarını kesmişti.Zenith’in öfkesi öyle normal bir dehşet değildi.
‘Bu çok kötü değil mi? Bir şeyler yapmalıyım…!!’
Roxy telaş içinde ağaca koştu ve düşen dalları topladı.
Ve kızarmış suratıyla dalları kaldırdı.
‘Uu…Tanrının gücü cömert bir ekine dönüşsün, ve direnme gücünü kaybedenlere bir kez daha bahşedilsin,[İYİLEŞTİRME]’
Bu başka bir sihir.
Ve dallar eski haline dönüyor.
‘Hoff.’
Vay, mükemmel.
Neyse, gururunu okşayayım biraz.
‘Hoff.’
‘Öğretmenim, iyileştirme büyüsü kullanmayı biliyor muydun”?’
‘Ah, evet.Orta seviyeye kadar kullanabiliyorum.’
‘Harika!! Süpersin!!’
‘Yo, eğer düzgün çalışırsa herkes bu kadarını yapabilir.’
Cevabı ne kadar sert olsa da dudaklarının yanlarının yukarı kıvrılması sanki başka bir şey söylüyordu.Ayrıca burnu da övünerek hafiften seğiriyordu.Mutlu olsa gerek.
Yaptığım sadece ‘harika, süpersin’ diye bağırmaktı ve bu kadar mutlu oldu.Amma kolaymış.
‘Peki o halde, Rudi.Dene bakalım.’
‘Tamam.’
Elimi kaldırdım…
Ups, su topunun sözlerini neredeyse bir yıldır kullanmadım.Hatırlayamıyorum.
Roxy’nin dediğini deneyelim, eem, eem,
‘Eee, nasıl diyorduk?’
‘Suyun korumasını istenen yere bahşet, billur gibi akışını buraya topla.’
Roxy ilgisizce yanıtladı.Belki de bunu zaten bekliyordu.
Ama bu kadar ilgisizce cevaplasan da, bir deyişte hatırlayamam ki.
‘Suyun korumasını istenen yere bahşet, ……….Su Topu’
Cidden hatırlayamıyorum, o yüzden öylece kısalttım.
Roxy’nin yaptığına kıyasla biraz daha küçük ve yavaş yapacağım.
Eğer onunkinden daha büyük yaparsam somurtmasıyla sonuçlanabilir.
İş genç kızlara gelince çok cömertimdir.
Basketbol büyüklüğündeki su topu büyük bir güçle ve fiuuvvv.
Ve ağaç büyük bir çatırtıyla yere düşer.
Roxy yüzünde karmaşık bir ifadeyle bana baktı.
‘Sihirli sözü mü kısalttın?’
‘Evet.’
Kötü mü bu?
Demişken, sessiz sihirli sözlerden kitapta hiç bahsedilmiyordu.
Gayet normal bir şeymiş gibi kullanıyordum ama tabu gibi bir şeye mi temas ettim acaba?
Yoksa sessiz sihirli sözleri kullanmam için 10 yıl erken olduğundan mı sinirli…
Bu senaryoya göre, Ne yani, kim böyle berbat sözleri kullanmak ister ki,diye terslemem daha mı iyi olur?
‘Genelde sihirli sözleri kısaltır mısın?’
‘Genelde….kullanmam.’
Bu soruyu nasıl cevaplasam bilemedim, o yüzden direk doğruyu söyledim.
Zaten şu andan itibaren derslerini almamla belli olacaktı.
‘Sessiz sihirli sözler!?’
Roxy’nin gözleri açıldı ve bana şüphelice baktı.
‘….Anlıyorum.Demek genelde sessiz sihirli sözleri kullanıyorsun.Peki yorgunluk hissediyor musun?’
Buna rağmen, hemen formaliteci tavrına geri döndü.
‘Yok.İyiyim ben.’
‘Öyle mi? Su topunun boyutu ve kuvvetinde sorun yok bence.’
‘Teşekkür ederim.’
Roxy nihayet gülümsedi.
Daha doğrusu büyük bir sırıtma.
Ve söylendi,
‘…Görünüşe göre ona öğretmeye değecek, he?’
Daha önce de dediğim gibi, dediğini duyabiliyorum.
‘Peki o zaman, hemen diğer büyüye geçelim…’
Roxy oldukça heyecanlı görünüyordu ve tam büyü kitabını açıyorken,
‘AHHH!!!’
Tam arkamdan bir çığlık sesi geldi.
Bu bizi kontrol etmeye gelen Zenith’in sesi.
Tepsideki içecekler yere düştü, yarılmış ağaca bakarken elleriyle ağzını tutuyordu.
Kederli bir ifade.
Ve hemen ardından gelen öfkenin rengiyle değişti.
Ah, bu çok kötü.
Zenith öfkeli bir şekilde yürüyerek Roxy’e yaklaştı.
‘Bayan Roxy!! Evimize deney platformu gibi davranmayı bıraksanız nasıl olur!!’
‘Ehh!! Ama bunu Rudi yaptı…’
‘Rudi yapmış olsa bile, ona izni veren sensin, değil mi!?’
Roxy yıldırım çarpmış gibiydi, tamamen şok olmuş ve başını eğerken gözleri boş kağıt gibi beyazdı.
Yani, suçu 3 yaşındaki bir çocuğa itemezdiniz.
‘Evet…Haklısınız.’
‘Umarım bu bir daha tekrarlanmaz!!!’
‘Elbette, özür dilerim, madam….’
Ve sonrasında, Zenith muhteşem bir şekilde iyileştirme büyüsünü kullanarak ağacı onardı ve eve döndü.
‘Bu kadar çabuk hata yaptığımı düşününce…’
‘Hocam…’
‘Haha, belki de yarın işten atılırım.’
Roxy yere oturdu ve [[の]] çizmeye başladı.

ꕥ (no) : Bu ek normalde iyelik eki, bakınmama rağmen mantıklı bir şey bulamadım.Belki de Hiragana haliyle direk ‘no’ demek olduğu için burada ingilizceye gönderme yapıp ‘hayır, istemiyorum’ tarzında bir şey demek istemiştir yazar kim bilir.


Hiç başarısızlığı hazmedemiyor.
Omzunu sıvazladım.
‘…’
‘Rudi?’
Omzunu sıvazlamış olsam bile, yaklaşık 20 senedir doğru düzgün kimseyle iletişim kurmadığımdan onu teselli etmek için ne demeliyim bilmiyorum.
Üzgünüm, bu sefer cidden ne demeliyim hiçbir fikrim yok.
Dur, sakin ol.
Dikkatlice düşünürsem.Böyle bir durumda Eroge’deki ana karakter kızı nasıl teselli?
Hmm, eminim böyle bir şeydir.
‘Hocam, henüz başarısız olmadın.’
‘Ru-Rudi…?’
‘Sadece tecrübe topluyorsun.’
Roxy şaşırmış bir şekilde bana baktı.
‘Do-Doğru.Sağol.’
‘Lütfen derse devam et.’
Ve böylece, ilk günden itibaren Roxy ile iyi geçinmeyi başardım.

Kısım 6

Öğleden sonrasında Paul ile eğitimle meşgulüm.
Benim bedenime uygun tahta kılıç yok, bu yüzden eğitim temel olarak fiziksel.
Koşu, şınav, mekik vs.
Galiba Pual’un planı öncelikle hareket etmemi sağlamak.
Paul’un işi olması sebebiyle beni çalıştıramasa bile, temel vücut antrenmanı hergün yapılması gereken bir şey olduğu için aksatmıyorum.
Hangi dünyada olursanız olun bu aynı.
Elimden geleni yapacağım.

Çocuk olduğumdan vücudum fiziksel olarak tüm öğlen çalışmaya dayanamıyor, bu yüzden kılıç dersleri erken bitiyor.
O yüzden manamı akşam yemeğine kadar harcıyorum.
‘Boyut değişmesi’ sebebiyle mana miktarı açısından büyülerin gereksinimleri değişiyor.
Örneğin, eğer standart 1 sessiz sihirli söz ise, büyüyünün boyutunu ve hızını artırdıkça ekstradan mana harcanacak.
Kütlelerin korunumu kanunu iş başında.
Ama aksine, nedense büyüyü ne kadar küçük yaparsam o kadar mana kullanmam gerekiyor.
Cidden mantığını çözemedim.
Küçük bir damla su oluşturmak yumruk boyutunda bir su topu oluşturmaktan kat be kat daha fazla mana kullanmamı gerektiriyor.
Gerçekten garip.
Roxy’e hep aklımda olan bu soruyu sordum, ama aldığım tek cevap ‘Sadece öyle işte’.
Görünüşe göre sebebi bilinmiyor.
Yine de sebebini anlamıyorum.
Ama bu alıştırma yapmam için fena bir metod değil.
Son zamanlarda mana kapasitem epey arttı.Eğer daha büyük büyüler kullanmazsam hepsini harcayamam.
Eğer mana rezervimi harcamak istiyorsam, tek yapmam gereken en fazla mana gerektiren büyüyü manam bitene kadar kullanmak.
Ama şimdi becerimi geliştirme zamanı.
Böylece, daha detaylı şeyler yapmaya karar verdim.
Büyü kullanarak küçük, düzeyli ve detaylı şeyler yapmak.
Örneğin, buzdan bir heykel yapmak, parmağımın ucunda ateş yakmak veya tahtaya kelime yazmak gibi.
Bahçeden topladığım toprağı parçalara bölmeye çalıştım…
Kapının tokmağına anahtar asmak gibi şeyleri bile denedim.
Toprak büyüsü metalleri ve mineralleri bir yere kadar etkiliyor.
Ama nesne ne kadar metalikse o kadar fazla mana harcamam gerekiyordu.
Sanırım nesne ne kadar sağlamsa onu değiştirmek de o kadar zor oluyor.
Kontrol etmek istediğin hedefin küçük olması, detaylı olması, yapılacak işin karmaşık olması ve daha doğru ve etkili olması gibi şeyler için kullanılan mana daha da artıyordu.
Beyzbol topunu tüm gücümle atmak.
İpi iğneden yavaşça geçirmek.
Bu ikisini yapabilmem için gereken mana miktarı aşağı yukarı aynıydı.

Bir de çeşitli büyü türlerini aynı anda kullanmayı denedim.
En az 3 kat daha fazla mana kullanmam gerekti.
Yani 2 farklı büyü tipini aynı anda kullanarak narince, net bir şekilde ve aynı zamanda hızlı olmasını sağlayarak kullanırsam, kolayca tüm manamı tüketebilirim.

Ve her gün böyle çalışmaya devam ettikten sonra—
Günün yarısında veya daha fazla bir sürede bu tarz büyüleri yapsam bile manam tükenmemeye başladı.
Sanırım bu kadarı yeterli.Kalbim titremeye başladı.
Tembel kemiklerim bana bu yeterli artık, değil mi diyordu.
Her seferinde bağırdım ve kendimi azarladım.
Eğer antrenmanlarında gevşeklik edersen kasların uyuşuklaşır.
Eminim bu manada da aynı şekildedir.Kapasitemde böyle bir artış oldu diye çalışmalarımı ihmal etmemeliyim.

Kısım 7

Geceyarısı büyü yaparken rahatsız edici ciyaklama sesleri duyuyordum.
Nereden mi geliyordu? Tabi ki Paul ve Zenith’in odasından.
Yoğun çalışmalar…
Belki de çok uzak olmayan bir gelecekte kız veya erkek kardeşim doğacak, muhtemelen.
Bence kız kardeşimin olması güzel.
Evet, erkek kardeşim olsun istemiyorum.
Kardeşimin bir beyzbol sopasıyla tüm gücüyle bilgisayarımı parçaladığı sahne hala aklımda.
Erkek kardeş istemiyorum.
Şirin bir kız kardeş daha iyi.
‘Ohh Tanrım!’
Geçmiş hayatımda böyle sinir bozucu bir şey duysam, direk susturmak için duvara bir tane yapıştırırdım.
Bu yüzden ablam eve bir daha asla erkek getirmemişti.
Ne kadar nostaljik.
O zamanlar, o işi yapan herkesin dünyamı kötülüğe boğan kişiler olduğunu düşündüm.
Her zaman o magandaların benle ulaşacamayacağım bir yerden alay ettiklerini düşündüm.Bu yüzden, hep içimden atamadığım bir öfke vardı içimde.
Beni karanlığa, berbat boşluğa itenler üstüne üstün beni küçümsüyorlardı.Neden hala oradasın?
Bundan daha aşağılayıcı bir şey olamaz.

Ama son zamanlarda, düşünce şeklimi değiştirdim.
Acaba bedenim bir çocuğunki gibi olduğundan mı, ebeveynlerimden mi, yoksa gelecekteki kendim için çok çabaladığımdan mı emin değilim.
Ama onların hareketlerine yüce gönüllü bir şekilde ve destekleyici tavırla kulak misafiri olmak üzereyim.
Hıh, ben de bir yetişkinim…
Sadece gelen seslere bakarak az çok tahmin edebiliyorum.
Görünüşe göre Paul bu işte oldukça iyi.
Zenith’e gelince, bir süre sonra nefesi kesilmiş bir şekilde deviriliyor, ama Paul ‘daha çok erken~’ tarzında şeyler diyerek tekrar saldırıyor.
Tam bir seksüel aşağılama Eroge’sindeki ana karakter gibi.
Korkunç bir miktarda stamina…
Ah, ben Paul’un oğlu olduğuma göre, belki benim de bu tür bir enerjim vardır!?
Uyan.
Heroine’ler adına!!
Bana pembe renkli büyümeyi göster!!
Neyse, başlangıçtaki coşkum geçenlerde soldu, ve gıcırtı sesi gelen koridordan sakince tuvalete kadar gidebiliyorum.
Bilin diye söylüyorum, ne zaman odalarının önünden geçsem gıcırtılar duruyor, gerçekten çok ilginç.
O gün, tuvalete varlığımı belli ederek gitmiştim, bunların yürüyebilen oğlu.
Pekala, bugün onları selamlasam mı?
Anne, baba, ne yapıyorsunuz çıplak çıplak? Böyle soracağım.
Mazeretlerini dört gözle bekliyorum.Kukuku…
Bu düşünceyle, odadan dışarı çıktım.

Ama başka bir misafir çoktan oradaydı.
Mavi saçlı kız karanlık koridorda çömelmiş, kapı boşluğundan odayı dikizliyordu.
Yüzü kızarmıştı ve hızlanan nefesini tutmaya çalışıyordu, ama gözleri odanın içerisine kitlenmiş durumdaydı.
Elinin cübbesinin altına eriştiğini görebiliyordum, bazı davetkar hareketler yapıyordu.
Sessizce odama geri dönüyorum.
Roxy o yaşlarda genç bir kız.
Fark etmemiş gibi yapıp böyle bir şeye müsamaha gösterecek kadar cömertimdir.
…Kandırdım.
Yani, iyi bir şey gördüm.

Kısım 8

4 ay geçti.
Ve tüm orta seviye büyüleri kullanabiliyorum.
Ve böylece, Roxy’den gece dersleri almaya başladım.
Ups, gece derslerinde erotik şeyler öğretilmiyor.
Çalışmaların konusu çoğunlukla çeşitli bilgilerden oluşuyor.
Roxy iyi bir hoca.
Öğretim programına çok fazla takılmıyor.
Anlama kapasiteme göre artan bir şekilde öğretiyor.
Öğrencilerin anlama kapasitesine baya iyi uyum sağlayabiliyor.
Beni sınamak için hazırlanmış ders kitabından bir soru seçiyor; eğer doğru cevaplayabilirsem, diğer konuya ilerliyor.
Eğer anlamazsam bana sabırlıca öğretiyor.
Sadece bu bile hayata bakış açımın genişlediğini hissetmeme sebep oluyor.
Önceki hayatımda abimin sınavlara hazırlandığı zamanlarda özel hoca tutulmuştu.
Bir keresinde ilgilendiğimi hissedip dersi dinlemiştim.
Ama okulda öğretilenlerden herhangi bir farkı yoktu.
Ona kıyasla, Roxy’nin dersleri anlamaya daha elverişli ve de ilgi çekici.
Sorularıma cevap alacağımdan emin olduğum bir sınıf.
Dahası, ortaöğretim öğrencisi yaşlarında ve seks açısından gelişme çağında olan bir öğrenci gibi öğretmen.
Benim için en iyi senaryo bu.
Eski ben olsaydım, sadece hayali bile 3 kez otuzbir çekmeme sebep olurdu.

Kısım 9

‘Hocam, neden büyü sadece dövüşlerde kullanılır?’
‘Aslında, sadece dövüş için kullanılıyor diyemeyiz…’
Roxy her zaman benim beklenmedik sorularımı ciddiyetle cevaplardı.
‘Hmm, gerçekten, nereden başlayayım…? İlk olarak, büyünün antik uzun kulaklı(Yüce Elfler) ırkından geldiği söylenir.’
VAYY, elfler!!
Gerçekten varlar mı!?
Altın saçlı, yeşil elbiseli, yay kullanan ve her zaman tentaküller tarafından kuşatılan!!
Ups, sakin ol.
Muhtemelen benim bildiğimden farklıdırlar…
Ama denilenden de anlaşıldığı gibi, uzun kulakları var…
‘Uzun kulaklar(Elfler) ney?’
‘Hmm, uzun kulaklar(Elfler) Millis kıtasının kuzeyinde yaşayan bir ırk.’
Roxy’nin dediklerine göre.
Uzun uzun zaman önce, insanlarla şeytanlar arasındaki savaş başlamadan önce, dünya hala kaos içerisindeydi ve her yerde savaşlar vuku buluyordu.O zamanlarda, antik uzun kulaklı ırk(Elfler) orman ruhlarıyla iletişim kurabiliyorlardı, toprağı ve rüzgarı kullanıp istilacıları püskürtüyorlardı.Denilene göre evrendeki en eski büyü buymuş.
‘Heh? Bu, tarihte de kayıtlı mı?’
‘Tabi ki.’
Roxy alaylı sözlerimi doğrulayarak başını sallıyordu.
‘Şu anki insan ırkının büyüsü, o zamanlarki savaşlarda antik uzun kulaklı ırkın(Yüce Elfler) büyülerini taklit edip geliştirerek elde edildi.İnsanlar özellikle bu tarz şeylerde oldukça iyi.’
‘İnsan ırkı bu tarz şeylerde iyi derken?’
‘Yani, insan ırkı her zaman yeni şeyleri icat edendi.’
Görünüşe göre insan ırkı icat etmeyi seviyor.
‘Büyünün sadece dövüşlerde kullanılmasının sebebi aslında sadece öyle durumlarda kullanılmasından dolayı.Büyüye güvenmeden bile çevremizde istediğimizi yapabilecek şeyler varlar.’
‘Bu çevremizdeki şeyler dediğin?’
‘Mesela, ışık istiyorsan mum veya lamba kullanabilirsin, değil mi?’
Anladım, bu oldukça bilinen bir şey.
Büyü kullanmaya kıyasla bir alet kesinlikle daha basit.
‘Aynı zamanda, tüm büyü tarzları da dövüş için uyumlu değil.Mesela, çağırma büyüsü, seviyene benzer derecede bir hayvan veya ruh çağırabilirsin.’
‘Çağırma büyüsü!! Bana bir gün öğretebilir misin?’
‘Olmaz, ben de öğrenmedim.Ayrıca araçlar içerisinde, sihirli itemler de var.’
Sihirli itemler.
Temel olarak söylenişinden de hayal edebiliyorum.
‘Sihirli itemler derken?’
‘Özel etkiler içeren itemler.İç tabakası sihirli şekilde kazınmış, büyücü olmayanların bile kullanabilmesi için.Buna rağmen, bu sihirli itemler baya mana sarf etmeyi gerektiriyor.’
‘Anladım.’
Tıpkı tahmin ettiğim gibi.
Demişken, Roxy’nin çağırma büyüsünü kullanamaması…çok yazık.
Saldırı ve iyileştirme büyüsü bir şekilde anlaşılabilir, ama çağırma büyüsünün işleyişi hakkında en ufak bir fikrim yok.
Ayrıca birden ortaya çıkan bir sürü kelime hazinesi vardı.
İnsan-Şeytan Savaşı, ruhlar, familiar…

ꕥ familiar : Çevirsem mi diye düşündüm bir hayli ama kalsın, bu oyunlarda yanımızda bulunan bizimle birlikte savaşan yaratıklara deniyor.Yani bunların genel adı familiar oluyor.Kuchiyose no Jutsu’da çağırdıklarımız mesela familiar.


‘Sensei, sihirli hayvanlarla sihirli yaratıklar arasındaki fark ne?’
‘Pek bir fark yok.’
Temel olarak sihirli yaratıklar birkaç değişiklik tecrübe etmiş yaratıklardır.
Ve bir kez sihirli yaratıklar şansa sayıca artıp ırk olduğunda, nesiller sonra belirli bir miktarda zekaya sahip olurlarsa sihirli hayvanlar olurlar.
Sadece, zekaya sahip olsalar bile insan ırkına saldırdıkları sürece sihirli yaratık diye adlandırılırlardı.
Geriye dönüp bakıldığındaysa, sihirli hayvanların nesiller boyunca vahşileşmesiyle sihirli yaratıklara geri döndüklerinin örnekleri de vardı.
Belirli bir sınır yok.
Sihirli yaratık = İnsanlara saldırır.
Sihirli hayvan = İnsanlara saldırmaz.
Bu kıstas yeterli olmalı.
‘Yani, şeytan ırkı sihirli yaratıklardan mı evrimleşti?’
‘Hiç de değil.Şeytan ırkı uzun zaman önce isimlendirilmişti, İnsan-Şeytan Savaşı sırasında.’
‘O bahsedilen İnsan-Şeytan Savaşı mı?’
‘Evet.İlk savaş yaklaşık 7000 yıl önce idi.’
‘Baya uzun zaman önceymiş.’
Bu dünyanın tarihi aslında bu kadar önceye dayanıyormuş.
‘Bu çok da uzun sayılmaz.İnsanlar 400 yıl öncesine kadar hala savaşıyordu.7000 yıldan önce de insan ırkı ve şeytan ırkı birbiri ile savaşmaya devam ediyordu.’
Ben 400 yılın bile uzun olduğunu düşünüyordum ama aslında yaklaşık 7000 yıldır devam ediyormuş.
İlişkileri cidden bu kadar kötü müymüş?
‘Hee, anladım.Sonuç olarak, şeytan ırkının belirleyici özellikleri ne peki?’
‘Şeytan ırkını tanımlamak oldukça meşakkatli…
Eğer cidden gerekliyse, [Önceki savaşta şeytan ırkının yanında savaşan ırklar] demek anlaşılması en kolay olmalı.
Tabi ki, bazı istisnalar var.’
‘Ah, eklemek gerekirse, ben de şeytan ırkındanım.’
‘Ohh, anladım.’
Bir şeytan burada ev hocası olarak bulunuyordu.
Bu devam eden bir savaş olmadığı manasına mı geliyordu?
En iyisi barışta olmamız.
‘Evet.Resmi olarak açıklamak gerekirse, şeytan kıtasındaki Bigoya Bölgesi’ndeki Migurd ırkındanım.Annen ve baban beni görünce şaşırmış görünmüyorlar mıydı?’
‘Ben Sensei küçük görünüyor diye şaşırdıklarını düşünmüştüm.’
‘Ben küçük değilim.’
Roxy aksini iddia etti.Bunu çok ciddiye alıyormuş gibi görünüyordu.
‘Saçımı gördüklerinde şaşırdılar.’
‘Saçını mı?’
Ben güzel bir mavi renkte saçın olduğunu düşünmüştüm.

ꕥ Roxy’nin saçı mavi ama farklı ışıklarda yeşil tonlarında görünebiliyor.Yazar da özellikle bunun için japonca ‘ao’ kelimesini kullanmış, normalde mavi renk için kullanılan ‘ao’ japonlar için farklı tonları mavi ve yeşil olan bir renk, hani mavinin farklı tonlarının mor ve lacivert olması gibi.Yani aşağıda Roxy’nin saçına yeşil demem doğru.


‘Tipik söylentiye göre şeytan ırkının saçı yeşile ne kadar yakınsa, o kadar tehlikeli ve hiddetli oluyorlardı.Özellikle benim saçım farklı ışıklar altında yeşil gibi görünüyor.’
Yeşil.
Yeşil bu dünyanın uyarı rengi idi.
Roxy’nin saçı insanların gözlerinin canlanmasını sağlayan güzel bir yeşildi.
Anlatırken kahkülleriyle oynuyordu.
Hareketleri gerçekten çok tatlıydı.
Japonya’da mavi saç varsa da, ya bir punk ya da bir oba-chandır.

ꕥ Yaşlı teyze


Ne tarz olursa olsun doğal olmadığı duygusu iğrenmeme sebep olurdu.
Ama Roxy’nin saçında doğal olmadığı gibi bir hissiyat yoktu ve iğrenmeme sebep olmadı.
Hatta Roxy’nin uykulu ifadelerine uyuyor denebilirdi.
Eğer bir Eroge’de kız baş karakter olsa, ilk fethedilmeye kesinlikle değer biri olurdu.
‘Saçın gerçekten çok güzel.’
‘…İltifatın için teşekkürler, ama bu tarz konuşmalarını gelecekte seveceğin kıza ayırmalısın.’
‘Ama ben Sensei de seviyorum.’
Duraksamadan söyledim.
Duraksayan bir insan değilimdir.
Tüm güzel kızlara sevgimi direk ifade ederim.
‘Pekala.Eğer 10+ sene sonra fikrin değişmezse bu konuda tekrar konuşuruz.’
‘Peki, Sensei.’
Çok az göstermiş olsa da Roxy’nin hafiften mutlu ifadesini kaçırmadım.
Her ne kadar iyi birinin Eroge’de alıştırma yapması bu farklı dünyada kullanılacağını bilmesem de.
Tamamen manasız olduğunu söyleyemem.
Böyle bir dokidoki sözü Japonya’da klişe bir şaka olabilir, ama romantik bir aşka giden alevli bir yol da olabilir.

ꕥ Japonlarda kalp atış efekti


Evet, ben de ne diyorsam!
Roxy tatlı ve H. Keşke bayrağı kaldırabilsem.

ꕥ H, İngilizce’de ‘eyç’ diye okunur.Japonlar ecchi lafını H ile kısaltabiliyor, burada aklı sapıkça şeylerde demeye getiriyor.


Yaş farkı bir hayli fazla.
Gelecekte ne olacak?
‘Konumuza geri dönersek, ‘ne kadar açık renkte olursa, o kadar tehlikeli demektir.’ lafı tamamen uydurma.’
‘Ah, demek hepsi uydurma.’
Gerçekten uyarı rengi olduğunu düşünmüştüm.
‘Evet, Babinos Bölgesi’ndeki Supard ırkı yeşil saçlı bir ırk ve 400 yıl önceki savaş süresince pek çok gaddarlık yaptılar.O yüzden böyle bir söylentileri var, yani aslında saç rengiyle gerçekten bir alakası yok.’
‘Pek çok gaddarlık derken?’
‘Evet.10+ yıl süren savaşta işledikleri suçlar şeytanların ve insanların da korku ve nefret hissetmesine sebep oldu.Onların ırkı çok tehlikeli, ve savaştan sonra yargılanıp şeytan kıtasından sürüldüler.’
Savaş bittikten sonra sürüldüler mi?
Bu muhteşem.
‘Gerçekten bu kadar nefret ediliyorlar mıydı…’
‘Basitçe öyle.’
‘Ne yaptılar ki?’
‘Şey, bu, ben sadece kabaca…sadece, anca çocukluğumda duymuştum.Şeytan ırkının dost bir yerleşim yerine saldırıp tüm kadınları ve çocukları katlettiklerini duymuştum veya tüm düşmanlarını yok edip sonra da kendi müttefiklerine saldırdıklarını.Ayrıca geceleri uyumazsan bir Supard’ın gelip seni yiyeceği gibisinden hikayeler var ve bu tarz şeyler işte.’
Shimaachau oji-san?

ꕥ Shimaachau oji-san : Bonobono animesindeki karaktere gönderme varmış


‘Migurd ırkı Supard ırkına benzeyen bir ırk, bu yüzden eskiden karıştırılıyorlardı.Her ne kadar ebeveynlerin sana bunu er ya da geç söyleyecek olsa da…’
‘Hatırla bunu.’
Roxy vurguladı.
‘Eğer zümrüt yeşili saçlı ve alnında kızıl renkte bir taş olan birini görürsen, ona yaklaşma.Eğer konuşmaktan başka bir seçeneğin yoksa, onları sinirlendirme.’
Zümrüt yeşili saç, alında kızıl bir taş.
Görünüşe göre Supard ırkının karakteristik özelliği bunlar.
‘Onları kızdırırsan ne olur?’
‘Tüm aileni öldürebilir.’
‘Zümrüt yeşili saç ve alında kızıl bir taş, değil mi?’
‘Evet, alnındaki şey mana hareketlerini görebiliyor.Üçüncü bir göz gibi.’
‘Supard ırkında sadece kadınlar yok değil mi?’
‘He? Hayır? Erkekler de var?’
‘Bir şeyler yaptıktan sonra taş maviye dönüyor mu?’
‘Ha? Ha-hayır? En azından daha önce hiç duymadım.’
Ne diyorsun ya? Roxy başını yana yatırmıştı, kafası karışmış bir şekilde.
Sadece kendimi tatmin etmek için soruyordum.
‘Ama o tarz karakteristik özellikler kolayca tanınabilir değil mi?’
‘Evet.Eğer onları görürsen, hemen ‘Şimdi gitmem lazım’ gibisinden şeyler uydur ve onlardan kaçın.Aniden koşup uzaklaşmak onları kızdırabilir.’
Tıpkı bir kabadayıdan kaçmak seni daha çok kovalamasına sebep olduğundaki gibi.
Böyle bir tecrübem olmuştu.
‘Bana dediklerine göre, onlara saygı gösterdiğin sürece sorun olmaz, öyle mi?’
‘Sanırım onları açıktan aşağılamadığın sürece sorun olmaz.Sadece insan ve şeytan ırkı sağduyusu arasında birçok farklılıklar var, bazı şeyler üzerine onları kızdırabilirsin.Küçümseyen yorumlar yapmamak en iyisi.’
Hmm.
Kolayca tahrik oluyor gibiler.
Ama canımızın yanacağından ziyade, korktuğumuzdan desek daha iyi.
Şey duygusu gibi,’Ah o çocuk kızdığında çok korkunç oluyor, en iyisi ondan uzak durmak.’ böyle bir şey.
Korkunç, korkunç.
Öldürülürsem tekrar hayata gelebileceğimi sanmıyorum.
Elimden geldiğince onlardan uzak durmam en iyisi.
Supard ırkı, onlara bulaşma.
Bunu kalbime kazıdım.

Kısım 10

Büyü dersleri pürüzsüzce devam etti.
Son zamanlarda tüm ileri seviye büyüleri kullanabilmeye başladım.
Tabi ki sessiz sihirli sözleri kullanarak.
Günlük yapmış olduğum alıştırmalara kıyasla, ileri seviye büyü kullanmak burnumu karıştırmak kadar basit.
Ama ileri seviye büyüleri çoğunlukla AOE olduğundan, bunları kullanmak kısıtlayıcı hissettirdi.

ꕥ Area of Effect (AOE), alana etki eden demek.


Büyük bir alana yağmur yağdırmak – bununla ne yapabilirim ki?
Aslında bu düşüncedeydim, ama görünüşe göre Roxy buraya geldiğinde yağmur üretmiş ve karşılığında övgü almış.
Evde kaldığımda Paul’den duydum bunu.
Bunun dışında Roxy köylülerden bir çok talep almış ve çeşitli problemleri çözmek için büyü kullanmış.
‘Toprağı sürerken büyük bir taş buldum, lütfen yardım et bana Rokaemon!’

ꕥ Rokaemon(Roxy+Doraemon) : Doraemon adlı seriye gönderme


‘Sen o işi bana bırak, Dan*rako.’
‘Bu ne büyüsü?’
‘Bu büyü taşın etrafındaki toprağı ıslatıyor ve sonra ben onu toprak büyüsü kullanarak çamura çeviriyorum, bu da onu kombinasyon büyüsü yapıyor.’
‘Vayy, harika, taş batıyor!!!’
‘Hmphhh.’
Öyle bir his!!(muhtemelen)
‘Tam da Sensei’den beklendiği gibi.Başkalarına yardım ediyorsun.’
‘Başkalarına yardım etmek mi? Hayır,  bu cep harçlığı kazanmak için.’
‘Ücretlendiriyor musun?’
‘Tabi ki.’
Amma da cimri.
Böyle düşünüyor olsam da, köylülere göre normaldi.
Çünkü Roxy’den başka, köydeki hiç kimse yapamazdı, Roxy’e iltifat etmeye devam ettiler.
İşbirliği.
Yanlış olan benim algım.
Ödeme olmadan başkalarına yardım etmek bir yükümlülüktür.
Bu bir Japon bireyinin hissiyatıdır.
Standart olan karşılığında para talep etmektir.
Standart olan bu (Para talep etmek). Ortak görüş.
Daha talihsiz insanlara yardım etmenin lafını bile etmeyen bir NEET olmamdan dolayı, ailem tarafından sıkıntılı bir birey olarak muamele gördüm.
Hahaha.

Kısım 11

Bir gün, sordum.
‘Sensei sana Shishou diyebilir miyim?’

ꕥ Shishou : Antik bir Japon sözü hocalar için kullanılan.Sensei’den daha çok saygıyı ifade eder.Dojo başlarındakilere ve savaş-dövüş sanatının üstatlarına özellikle denir.Fantezi eserlerinde özellikle çok görülür.


Sonuç olarak, Roxy tiksintili bir ifade gösterdi.
‘Hayır, sen büyük ihtimalle beni rahatlıkla geçeceksin.En iyisi bana öyle dememen.’
Görünüşe göre Roxy’i geçme potansiyelim vardı.
Böyle iltifat edilince biraz utandığımı hissettim.
‘Senden daha zayıf birine Shishou demezdin, değil mi?’
‘Asla.’
‘Nefret ederdim.Benden daha iyi birisinin bana Shishou demesi – bu kendini utandırmak olmaz mıydı?’
Öyle mi?
‘Acaba Sensei, Sensei’in öğretmeninden daha güçlü olduğu için mi böyle diyor?’
‘İyi dinle, Rudi.Shishou, bu şey, sana daha fazla bir şey öğretemeyip yine de senden daha fazlasını bekleyen kişi — Bu musibet varlık.’
‘Ama Roxy öyle yapmaz, değil mi?’
‘Belki yaparım.’
‘Öyle olsaydı da, yine de sana saygı duyardım.’
Tavır koyup bana şunu bunu yapmamı emreden Roxy olsa bile.
Yine de gülümseyip ona saygı gösterirdim.
‘Yo, öğrencimin potansiyelini kıskanıp çirkin şeyler söyleyebilirdim.’
‘Mesela?’
‘Katıksız pis bir şeytan, gibisinden şeyler, o köye hiç gitmemeliydim, gibi gibi.’
Böyle mi eleştirilmişti?
Zavallı şey.
Ayrımcılık kötü bir şey.
Ama ast-üst ilişkileri hep böyle olmuştur.
‘Önemli değil, sadece küçük bir şey.’
‘Birinin senden biraz daha yaşlı olması bunun doğru olduğu anlamına gelmez!! Öğretmen-öğrenci ilişkisi belirli bir derecede olmazsa iki taraf da mutsuz olur!!’
Konu kapatılmıştı.
Galiba hocasıyla ilişkisi düşündüğümden çok daha kötüydü.
Bu yüzden, Roxy’e asla Shishou demedim.
Ama kalbimde her zaman öyle demeye karar verdim.
Hala biraz çocuksu olan bu kız bana bir kitabın öğretemeyeceği bir sürü şey öğretti.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.