Elementlerin Tanrısı Bölüm 07

[ A+ ] /[ A- ]

Elementlerin Tanırısı- Bölüm 7: İlk Av

 

Aaron kulenin sınırlarından dışarı bir adım atmıştı ve ailesi ile etrafındaki tüm insanlar bir anda cesaretle dolmuştu, Aaron yavaş ve dikkatli adımlarla birlikte önündeki sokağa giriş yaptı, öldürdüğü goblinlerin bedenleri kaybolmuştu ve bu da onların bir şey tarafından alındığı, sürüklendiği ya da yenildiği anlamına geliyordu.

 

‘Goblinler, cesetleri kaybolmuş. Oyun başlayalı daha 4 saat kadar oldu, şu anda etrafta goblinlerden daha güçlü bir canavar olmamalı, goblinler eski yoldaşlarının bedenlerini önemserler bu yüzden buraya ne geldiyse ölmeliydi. Bunlar ne olabilir?’

 

Aaron düşündü ve düşüncelerinde kısmen kayboldu çünkü dediği her şey çok doğruydu, goblinler çok zeki olmasa bile yoldaşlarının bedenlerini önemseyen sadist canlılardı, önceden dediğimiz gibi onlar için tapılabilecek 2 canlı vardı ”Goblin Kral” ve ”Yüksek Ork”. Eğer bunlardan birisi emir vermediyse değil cesetleri bırakmak, cesetlerin bulunduğu yerlerdeki canlı yaşamını bitirmek için ellerinden geleni yaparlardı. İşte bu en düşük canavarlardan birisinin doğasıydı.

 

Aaron çok geçmeden arkalarındaki gruptan seslerin yükseldiğini fark etti ve en sonunda siniri tepesine gelip arkasına dönüp bağırdı:

 

”Ne yaptığınızı zannediyorsunuz!!” arkadaki kalabalık ciddi anlamda korkmuştu, aralarından 30 yaşlarında bir adam konuşmaya başladı:

 

”Sizi takip etme kabalığını gösterdiğimiz için üzgünüz fakat ne yapacağımızı bilmiyoruz, çoğumuzda altın yok ve altına, gümüşe ve bronza sahip insanlar da puanların çok önemli olduğunu düşünüyor ve kimse birbirine yardım etmiyor. Deneyimli ve cesur olduğunuzu biliyoruz.” dedi orta yaşlı adam.

 

”Deneyim? Bir şeyi yanlış anlamışsınız bayım, ben ne deneyimliyim ne de cesur. Evet cesurum fakat bu cesaret sadece kendimi ve ailemi korumaya dayalı, eğer ki birisinin arkasına saklanmayı düşünüyorsanız bilin ki bu kahrolmuş Dünya’da değil hayatta kalmak savaşamazsınız bile.”

 

”Anlıyorum fakat ne yapmalıyız ki?”

 

”Bizler insanız, bir canlı bizden ne kadar güçlü olursa olsun, onu zekamızla ve içgüdülerimizle yenebiliriz. Tarihlerimiz boyunca bunu yaptık, şimdi ise tarih kendini tekrarlayıp bize bunu tekrardan başarmamızı söylüyor, sizse buraya gelip sızlanıyorsunuz, etraftan boru araklayın canavarları kuşatın, aynı onların size yapmak istediği gibi.” insanlar bu sözleri duyunca çoğu Aaron’a kızdı fakat bazıları anlamsız ve nereden geldiği belli olmayan bir cesaretle dolmuştu, insanlar bir anda birbirine takım istekleri gönderiyor ve etraflarında silah olarak kullanılabilecek şeyleri araştırıyordu.

 

Yaklaşık 5 dakika kadar aramadan sonra neredeyse herkes silahlanmıştı ve Aaron ile daha önceden konuşan adam Aaron’a son bir kez kelimelerini döktü:

 

”Teşekkür ederiz küçük efendi, ölsek bile sizi hiç unutmayacağım.” dedi.

 

Herkes Aaron ve ailesini bir anda terk etmişti.

 

”Buna gerek var mıydı?” dedi Sean sorgulayan bir ses ile. ”Elbette. Bazı insanlar kesinlikle bizim saldırdığımız canavarlara saldıracak ve deneyimlerimizi çalacaklardı.”

 

”Anlıyorum fakat yine de bir çoğu hayatını kaybedecek, bu çok acımasızca.” dedi Valerie hüzünlü bir sesle.

 

”Bunun ben de farkındayım, fakat yeterince güçlenmeden sizi koruyamam ve sizi koruyamadığım halimle oradaki her bir insanı koruyamam. Ben bir savaşçı değilim canım ailem, ben sadece normal bir çocuğum sadece gördüğünüz üzere birazcık daha güçlüyüm, sanırım bunun için sisteme teşekkür etmek gerek.”

 

”Teşekkürler sistem.” dedi Dahlia yumuşak bir sesle.

 

Tüm aile o anda anlamıştı ki, küçük çocuk her ne kadar güçlü olursa olsun o halen daha bir çocuktu ve gereğinden fazla masumdu, şu anda 14 yaşındaydı ve ergenliğinin başındaydı, halen daha tehlike duygusu tam gelişmemiş ve neye güvenip neye güvenemeyeceği konusunda tam bir fikir sahibi değildi ve tabii bunu bildiklerinden dolayı tüm aile küçük bir kahkaha attı.

 

”O zaman gidelim, yapacağımız çok şey var.”

 

Grup yola devam etmeye başladı. Grubun şu anda bulunduğu yer İngiltere’nin Durham şehriydi, Durham İngiltere’nin eski şehirlerinden birisi kabul edilirdi, eskiden Durham Kontluğunun idare ettiği bu Kontluk bölgesi şu anda ise Kontluk tarafından tek elli idare olarak İngiltere tarafından idare edilirdi ve bu yüzden Durham bölgesinde pek çok soylu vardı, Dion soyu da bunlardan birisiydi. Fransa asıllı bu ailenin soy adı anlamı ”Cennet ve Dünya’nın Ortak Çocuğu” demektir. Bu adı uzun zaman önce Fransa’da yaşanan bir krizde olaya el atması ve Fransa’yı korumasıyla elde etmişti ve bunların hepsinin anlayabileceği üzere Dion ailesi soyu savaşçı bir aileydi, her ne kadar Aaron’un annesi bu aileden olmasa bile Dion’un babasının cesaretinin nerelerden geldiği oldukça anlaşılabilirdi.

 

YN: Durham Kontluğu tamamıyle gerçek bir kontluktur dostlar fakat Fransa olayı tamamı ile rastgele yazdığım bir şey, Dion hoş bir ad olduğundan ve asılı(origin) Fransa olduğundan konuyu bağlamayı denedim, kusura bakmayın lütfen.

 

Aile Durham eski şehrininde uzun soylardır durduğundan ve bu şehri herkesten daha iyi bildiklerinden dolayı şehrin az çok güvenli yerlerini biliyorlardı ve görev ödülü olarak verilmiş haritalarda işaretlenmiş ”Güvenli Noktalar” sayesinde Aaron ve ailesi oldukça korunaklı bir durumda bulunmaktaydı.

 

Aile yollarına devam ederken yoldan bir anda sesler gelmeye başladı. Bunlar goblinlerdi, kendi aralarında konuşuyorlardı:

 

”Kiek! Şu şerefsiz insan, hepimiz üstüne çullandık fakat onu yaralamaktan başka bir şey yapamadık kiek!”

 

”Kiek evet kiek! Şerefsiz insan kaçmakta ve öldürmekte çok iyi, elliden fazla goblin askeri öldürdü kiek!”

 

”Kiek! Arkadaşlarımızın cesetlerini bir şey alıyor ve götürüyor olmasaydı onu aramaya çıkabilirdik kiek!”

 

Aaron bunları duyduğu anda gözleri fal taşı gibi açılmıştı, tamamıyla haklıydı, goblinleri gerçekten de bir şey ya da bir şeyler alıp götürmüştü.

 

”Kiek, kiek! Goblin okçulardan birisi arkadaşlarımızı alıp götüren o canavarı gördüğünü söyledi, sivri uzun dişleri ve dört ayağı varmış, insan değilmiş kiek!”

 

‘Ne? 4 ayak ve sivri uzun dişler mi? Bunlar olabilir mi?’

 

”Kiek! Evet ben de duydum, aynı bir kısa kurt ve dikenli fare gibiymiş ama bunlardan daha büyük ve kabaymış kiek!”

 

Aaron goblinlerin sözlerine bir kez daha şok olmuştu çünkü goblinlerin tabiri ona bir şeyi çağrıştırıyordu, Genç Lork Kurtları’nı. Bu kurtlar goblinlerin dediği gibi 3 insan büyüklüğünde ve uzun sivri dişlere sahipti. Seviyeleri ve derecelendirmeleri 10 seviye ve F dereceden başlıyor ve yükseğe doğru gidiyordu. Aaron şu anki statlarıyla onlardan 10 bilemedin 20 tanesini tek başına öldürebilirdi fakat şu anda ailesi onunla birlikteydi o yüzden bu senaryo direkt söz dışıydı. Aaron sonunda bu düşüncelerden kurtuldu ve ailesiyle sessiz bir şekilde konuştu:

 

”Dinleyin lütfen, şuradaki açıklığı görüyor musunuz?” dedi Aaron yaklaşık 5 metre uzaklığındaki bina yıkıntısının arasını gösterirken.

 

Ailesi soruyu kafalarını kullanarak cevapladı ve Aaron konuşmaya devam etti:

 

”Oradaki açıklığa gireceğim siz ise ben orada ses çıkartıp goblinleri üstüme çekene kadar bekleyeceksiniz, sadece ben olsam 3 tanesini tek başıma rahatlıkla öldürürdüm fakat tek değilim ve sizin de savaşmayı öğrenmeniz gerekiyor.”

 

Ailesi tekrardan kafalarını kullanarak cevapladı ve Aaron son bir cümle daha söyledi:

 

”O zaman plan basit, oraya gidiyorum, ses çıkartıyorum, goblinleri çekiyorum ve siz gelip sinsi bir atakla onları öldürüyorsunuz, ayrıca Dahlia sen iyi olacak mısın?”

 

”Olacağım..umuyorum ki.” dedi Dahlia. Bu sefer kafasını sallayan kişi Aaron’du, kafasını salladıktan hemen sonra ani ve sessiz bir şekilde Aaron bina yıkıntısının oraya gitmişti.

 

Aaron ses çıkartmak için yerden bir avuç taş aldı ve hafif bir şekilde onları etrafa atmaya başladı, böylece sanki birisi sesli bir şekilde yürüyormuş gibi bir ses fırtınası oluşacaktı, işe yaramıştı ki goblinler bir anda kafalarını döndürdü ve çığlık attılar:

 

”Kiek! Bir av Kiek!”

”Kiek! Evet, küçük leziz bir av, hadi kiek!”

”Kiek! Yakalayalım kiek!”

 

Üçlü birden Aaron’un olduğu yere koşmuş ve içeri girmişlerdi, ardından karşılarında Aaron’u görmüşlerdi, Aaron onları gördüğünde konuştu:

 

”Selam çöp torbaları. Beni hatırladınız mı?’‘ ve hepsi bir ağızdan ”KİEK! SEN! KİEK!” diye bağırdı.

 

O anda üçünün de arkalarından birer kılıç girdi, Aaron’un babası kılıcı öldürdüğü goblinin kafasına saplamış olsa da Dahlia ve Valerie öyle yapmamış ve onları sırtından deşmişlerdi, kısa bir süre boyunca direnen 2 goblin hemen cicik orada ölmüştü.

 

”Aferim takım.” dedi Aaron gülümser ve gurur duyarken. Fakat olan olay Dahlia ve Valerie için iyi değildi, ikisi de kusmaya başladı, hayatlarında ilk kez birer can almışlardı ve bunun son olmayacağını ikisi de biliyorlardı. Fakat Sean o kadar da kötü bir durumda değildi, sadece küçük bir baş dönmesi yaşamıştı.

 

O anda Dahlia, Valerie ve Sean’ın önünde birer ikişer bildirge Aaron’un ise bir sistem bildirgesi ortaya çıkmıştı:

 

”Takım üyeleri Dahlia, Valerie ve Sean seviye atladı.” Aile takımca ilk avlarını gerçekleştirmiş ve bunun sonucunda seviye atlamışlardı, öldürme hissi onlar için korkunç olsa bile seviye atlamaktan gelen ferahlık ve gurur hissi o korkun hissin önüne geçmişti.

 

Üçü de biliyordu, bunu daha uzun bir süre bunu yapacaklardı.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.