İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 10 Bölüm 07

Düğün Resepsiyonunun Sonu

 

RESEPSİYON başarılı oldu. Sözümüzü bir öpücükle ya da yüzük değiş tokuşuyla mühürlemek yerine tüm zamanımızı yemek, içmek, sohbet etmek ve iyi vakit geçirmekle harcadık. Her şeyin kolaylığını ve resmi olmayışını takdir ettim.

Eve gitme zamanı geldiğinde insanlar iki veya üç kişilik gruplara ayrıldı. Bize ilk veda edenler Rinia ve Pursena’ydı. Belki de hayvan ırkı arasında çok uzun süre durmamak güzel bir davranış olarak kabul edildi?

‘’ Şey, nyaa … Keyfine bak, patron. ’’

‘’ Artık gerçekten okulun patronusun. Gelecek dönemi dört gözle bekliyorum. ’’

Bunu söyledikten sonra, ikisi çok geçmeden karda eve gitmeye başladı.

Ayrılan ikinci kişi, Luke’un rastgele konuştuğu Nanahoshi’ydi. Çoğunlukla ona asılmaya çalışıyordu her ne kadar renk vermemeye çalışsa da. Nanahoshi’nin ilgilenebileceği konular olan yemek ve giyim hakkında konuşmak için çaba sarf etti. Tam beceremese de, karşındakinin ilgisini çekebilecek şeyler hakkında konuşmaya çalışıyor ama tam olarak beceremiyordu. Yine de eğiticiydi. Böyle bir bilgiyi kullanmayı planladığımdan değil.

Öte yandan Nanahoshi, bundan ne kadar rahatsız olduğunu gizlemek için hiçbir şey yapmadı. Sıkıntı içinde baktı ve içini çekti. Sonunda sadece ondan kaçmak için tuvalete gitti. Oradan çıktığında doğrudan bulunduğum yere geldi, tedirgin görünüyordu. ” Gitme vaktim geldi. Birisi beni rahatsız ediyor. ”

‘’ Yarın yine yardımına güveneceğim. Ve bir şey daha var. ’’

‘’ Nedir? ’’

‘’ Gelecekte banyonuzu kullanabilir miyim? ’’

Anlaşılan, tuvalete giderken banyomuza bir göz atmış. Japon biri olarak, muhtemelen banyoları özledi. Adı Shizuka ne de olsa. ‘’ Elbette, ama Nobita seni dikizleyebilir haberin olsun- ‘’

‘’ Dediklerimi unut. ‘’

‘’ Hayır, gerçekten sadece şaka yapıyorum. İstediğin zaman gelebilirsin. ‘’

Nanahoshi başını salladı ve ayrıldı. Güneş henüz batmamıştı ama buraya kendi başına gelmesine ve sihirli eşyaları olmasına rağmen eve tek yürürken güvende olup olmayacağını merak ettim.

‘’ Silent-san evine kadar eşlik edin, lütfen. ‘’

‘’ Emredersiniz, prenses. ’’

Ne yapacağım konusunda tereddüt ederken prenses, görevlilerinden birini eşlikçi olarak göndermek için hareket etti. Böyle karizması olan birinden beklemeliydim. Gel gör ki, Nanahoshi inatla teklifi reddetti ve tek başına eve gitti. Sırada Zanoba ve Julie, sonra Badigadi vardı. Badigadi, Zanoba ve Ariel kendi aralarında mutlu bir şekilde sohbet ederken içkilerini içtiler. Badi’nin alkole olan yakınlığını bildiğim için uygun bir miktar hazırladım. Ama görünüşe göre yeterli değildi. Bodrumda sakladığım üç şarap fıçısından ikisi boştu. Daha fazlasını göndermek için görüştüm ama ben yapamadan Zanoba sarhoş oldu.

” Hahaha! ‘Kutsanmış Çocuk’ için oldukça zayıfsın, ’’ diye kahkaha attı Badigadi.

‘’ Ha ha ha… Utandım. Kendimi kaptırmışım gibi görünüyorum. ‘’

” Efendim, iyi misiniz? ” Minik Julie, tökezleyen Zanoba’yı desteklemeye çalışıyordu.

” Hee hee hee. Belki de buradaki odalardan birinde dinlenmelisin? ” Ariel önerdi. Kendisi o kadar fazla içmemişti – onun hakkında fikir sahibi olmak muhtemelen doğuştan bir soylu Leydi olarak eğitiminin bir parçasıydı. Fincanına dokunuşundan gülüşüne kadar yaptığı her şey zarif bir şekilde dengelenmişti. Muhtemelen biraz sarhoştu ama alkolün ona verdiği hafif allık onu daha çekici hale getiriyordu.

‘’ Hayır. Bir öğrenci ve Sharon Noble ailesinin gururlu bir üyesi olarak, kendi efendimin evinde bu kadar sarhoş olmak beni şimdiden utandırıyor. Hala yürüyebilirken gitmeliyim. ‘’

Zanoba bana veda etmeye geldi. Bana kalırsa, misafir odamızda kalması sorun olmazdı… İyi, ne yapmak istiyorsa yapsın.

Badigadi ‘’ Sanırım gitmeliyim. Asura prensesi, sağlıcakla kalın! ‘’ dedi.

‘’ Evet, ekselansları. Umarım siz de sağlıklı kalırsınız. ‘’

‘’ Hahaha! Ben hastalanmam ya da yaralanmam. ‘’

Ve böylece hem Zanoba hem de Badigadi yola çıktı. Ha. En son onların ayrılacağından emindim. Ariel ve grubu gitmeye hazırlanırken resepsiyon sona erdi. Onlar bunu yaparken, Elinalise’i kontrol etmeye karar verdim. İkinci kata çıktım ve misafir odasına baktım. Heyecan verici bir gösteriyle karşılandım – hayır hayır, cinsel türden değil- sadece Cliff’in kucağını yastık olarak kullanıyordu.  Görünüşe göre, onu rahatlatmayı bırakmıştı ve çifte kumru olmuşlardı. Kıskandım. Daha sonra Sylphie ile aynı şeyi yapmak zorunda kalacağım.

‘’ Uhm.. Bay Cliff, büyükannemle konuşmak istiyoru- Yani Bayan Elinalise ile. Sorun olur mu? ‘’ Sylphie arkamdan süzülürken çekingen bir şekilde sordu.

Cliff bana yardım istiyormuş gibi baktı. Elinalise kendini kaldırdı ve bana başını salladı. Başımı salladım. Bunun üzerine Cliff ayağa kalktı ve odadan çıktı.

‘’ Teşekkürler, Rudy. ‘’ Sylphie içeri girmeden önce nazikçe gülümsedi.

Cliff ve ben birlikte merdivenlerden aşağı indik. Endişeli görünüyordu. ‘’ O ikisi iyi olacak mı? ‘’

‘’ Eğer olmazsa, daha sonra onlar için orada olmalıyız, ‘’ zemin kata doğru ilerlerken cevap verdim.

Geldiğimizde Ariel ve ekibi yola çıkmak için hazırlıklarını bitirmişlerdi. İki görevli Ariel’in paltosunu giymesine yardım ediyorlardı. Beni gördüğünde başını indirdi. ‘’ Lord Rudeus. Bugün için teşekkür ederim. ‘’ Partinin geri kalanı da aynı şekilde içten eğildi. Ben de karşılığında Japon usulü eğildim ancak bu durumda bunu yapmamam gerektiğinden oldukça emindim.

‘’ Sylphie nasıl? ‘’ diye sordu Ariel.

‘’ Şu an Elinalise ile konuşuyor. ‘’

‘’ Anlıyorum. Sylphie’nin burada bir ailesi olduğunu öğrenmek kesinlikle sürpriz oldu. Hepsini kaybettiğini sanıyordum. ‘’

‘’ Cidden. Gerçekten küçük bir dünya. ‘’ Elinalise ve Sylphie’nin gece gündüz kadar farklı olduğundan bahsetmiyorum bile. Esasen saflık açısından.

‘’ Her durumda, bu mükemmel bir fırsat. Lord Rudeus, bir dakikanızı alabilir miyim? ‘’

Sözleri gizli bir nedeni ima ediyordu ama yine de başımı salladım.

‘’ Pekala, öyleyse. Bu taraftan gel. ‘’ Ariel hızla odanın karşısına geçti ve koridora yöneldi. Oradan ön çıkış yoluna ilerledi, kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Sanki onlara nefes almak kadar doğal geliyormuş gibi, diğer üçü onu takip etti.  Bende aynısını yaptım.

Dışarıda güneş batmaya başlamıştı. Ariel, insanların yürüdüğü yol boyunca durdu ve karın birikme şansı çok azdı. Bana bakmak için geri döndü.

‘’ Lord Rudeus. Sormamın uygunsuz olabileceğinin farkındayım… ‘’ Bir anlık tereddüt etti. ‘’ Luke’la düello yapmayı kabul eder misiniz? Sihir yok, sadece kılıca karşı kılıç. ‘’

Çok beklenmedik bir istek. Cevap veremedim, dudaklarımı büzdüm. Luke tamamen sakin görünüyordu, eli kılıcının kabzasına dayanıyordu. Bu açıkça Ariel’in o an karar verdiği bir şey değildi. ‘’En azından sebebinizi açıklayabilir misiniz?’’

Usulca gülümsedi. ‘’ Sadece eğlence için. ‘’

‘’ Eğlence için mi? ‘’ dedim ve Luke gerçek  kılıcın ne olduğunu ortaya çıkardı. İki ucu keskin olduğu düşünülürse, bana kör tarafıyla vurmayacaktı. ‘’ Hiç olmazsa tahta kılıç kullanabilir miyiz? Gerçek kılıcım bile yok. ‘’

‘’ Kendiniz için bir tane yaratsanız sorun olmaz, ‘’ diye yanıtladı.

‘’ Büyü yok dediğini sanıyordum? ‘’

‘’ Bir silah yaratmak için kullanman benim için sorun değil. ’’

Pekala, o zaman. Taş bir bıçak yaratmak için dünya büyümü kullandım. Kalın ve dayanıklı yaptım bu da ağır olduğu anlamına geliyordu. Salıncaklarımda her gün pratik yaptığımdan dolayı onu iyi kullanabiliyordum ama eğer yanlış yerde biri varsa ve en kötüsü ihtimali düşünürsek o kişi ölebilirdi bile. Birine ‘eğlenmek için’ vurmanız gereken bir şey değildi.

‘’ Endişelenme, ‘’ dedi Ariel. ‘’ Bu Luke’un istediği bir şey. ’’

‘’ Luke’un mu? ‘’

‘’ Tüm gücünü kullanarak onu anlamsızca dövmeni umursamıyorum. ‘’

Büyüm olmadan sıradan bir kılıç ustasıydım. Onu anlamsız bir şekilde yeneceğimin garantisi yoktu.

‘’ Referans olarak Luka, Kılıç Tanrısı Tarzında orta seviye, Su Tanrısı Tarzında başlangıç seviyesindedir. Kılıcı, çelik kalkanları tereyağı kadar kolay kesmek için yapılmış bir kılıçtır. Botları Sylphie’ninkiyle aynı ve kullanıcının hızını arttırıyor. Pelerini ısıyı engelleyebilir, eldivenleri gücünü arttırır ve üniformasının altında kılıç geçirmez giysiler giyiyor. ‘’

‘’ Bu inanılmaz. ‘’ Bu yüzden gösterişli bir kahramanın teçhizatıyla tepeden tırnağa giydirildi! Yeni evimi satmak bile bana bunların hepsini ödeyecek kadar para kazandırmazdı. ‘’ Başka bir deyişle, anlamsız dövülen ben olabilirim. ‘’

‘’ Bundan şüpheliyim. Ancak hayatınızın tehlikede olduğunu düşünüyorsanız sihrinizi kullanmaktan çekinmeyin. ‘’

‘’ Şansım olmadan beni ikiye bölmemesi için dua edeceğim. ‘’

Neden ilk başta bunu teklif etmişti? Hiçbirimiz burada ölen birinin yararına olmayacağız.

‘’ Başlamadan önce bunu neden yaptığımızı bana söylemenizi istiyorum. Sizi üzecek bir şey mi yaptım? ‘’ diye sordum.

‘’ Hayır. Sadece eğlence için. Tabii, istersen reddedebilirsin. ‘’

‘’ Kabul etsem de etmesem de bu beni rahatsız ediyor. Bu taş kılıç bile yanlışlıkla birini vurursa öldürebilecek kadar tehlikelidir. ‘’

‘’ Luke, bu olasılığa hazır. ‘’

Ama ben değildim. Yeni evlendim ve öldürmek ya da öldürülmek istemiyordum.

‘’ Lütfen, ‘’ dedi Ariel. Sesi kasvetliydi.

Bu maç neyi kanıtlayacaktı? Belki bir çeşit Asura krallık geleneğiydi.  İhtiyar Sauros’un ‘’ Eris’i karın olarak almak istiyorsan önce beni yenmelisin! ‘’ dediğini kolayca hayal edebiliyordum.

Ama Sauros ölmüştü.

‘’ Rudeus. Lütfen kabul et. Eğer bir erkeksen, o zaman anlamalısın. ‘’ dedi Luke.

‘’ Eğer erkeksen ‘’ cümlesi vardı. Haksız bir söz. Sanki anlamadığım için erkek olmadığımı söylüyor gibiydi.

Ah, şey. Ciddi ciddi birbirimizin boğazlayacakmışız gibi değil.

‘’ Tamam. Lütfen bana karşı nazik ol. ‘’ En azından Öngörünün Şeytan Gözü’nü kullanacaktım. Kimsenin kazara ölmesini istemezdim. ‘’

‘’ Teklifimizi kabul ettiğin için teşekkür ederiz. ‘’

Bunu neden yaptıklarını hala anlamadım ama Ariel’in sözleriyle Luke kendini hazırladı. Cliff bunu görür görmez şaşkın şaşkın bana seslendi. ‘’ H-hey, Rudeus, bundan emin misin? ‘’

‘’ Ah, Usta Cliff. İşler kötü görünmeye başlarsa lütfen hemen iyileştirici bir büyü yapın. ‘’

‘’ E-evet. ‘’ Zaten bunu yapacaktım. ‘’

Elimdeki taş kılıçla yavaş yavaş kendime ait bir duruş sergiledim. Birbirimizden üç adım uzaktaydık. Bu bir adım anlamına geliyordu ve birbirimize sallayabilirdik. Simülasyonlarımda normalde kendim için belirlediğim mesafeden daha yakındı.

‘’ Şimdi, hazır mısın? ‘’

‘’ Evet. ‘’

Onayımı duyduktan sonra Ariel keskin bir şekilde, ‘’ Başla! ‘’ dedi.

‘’ Haaaah! ‘’ Luke bağırdı ve başladı. Kar yağarken bedenini benimkine doğru fırlattı.

Yavaştı. Hayır, ortalama bir insanla kıyasla o kadar yavaş değildi. Muhtemelen Rinia kadar hızlıydı ama yine de hareketlerini tahmin edebileceğim kadar yavaştı. Eris’in ya da Ruijerd’in seviyesinde değildi, Orsted’i boşver. Muhtemelen Soldat’ın da bir adım gerisindeydi. Sihirli eşyayla bile toplayabildiği tek şey bu muydu?

Luke içine kapandı ve kılıcını çapraz olarak salladı. ‘’ Hah! ‘’

Formu teknik olarak doğruydu ve ağırlığını sallayışına veriyordu. Büyülü eşyalarına da fazla güvenmiyordu. Ama yine de zihinsel simülasyonlarımdan çok daha yavaş hareket etti.

‘’ Hah! ’’

Koluna nişan aldım. Kılıç Tanrısı Tarzı- İlk Vuruş, Kol Vuruşu! Uzun zaman önce öğrendiğim bir beceriydi, yüz binlerce alıştırma salınımı boyunca içimce kökleşmiş bir hareketti.

‘’ Ah! ‘’

Kılıcımın ağırlığı tek bir sallamada kolunu kırdı. Kılıcı düştü ve kılıcı karda kayboldu.

‘’ Daha değil! ‘’ Luka hemen sol eliyle onu almaya çalıştı.

‘’ Hayır, bitti. ‘’ ayağını göğsüne çarparak kılıcı tutmasını engelledim ve onu uçurdum. Karda yuvarlanmaya başladı. Tekrar ayağa kalkmaya çalışınca kılıcımı ona doğrulttum.

‘’ Bu kadar yeter! ‘’ Ariel’in bağırışı düelloyu bitirdi.

‘’ Grr! ‘’ Luke kırık eliyle yere yumruk attı. Sonra acı içinde inledi ve kolunu kucakladı.

‘’ Ellemoi, iyileştir onu. ‘’

Prensesin emriyle görevlilerden biri ona doğru koştu. Kırık kolunu o kadar yakın tuttu ki kocaman göğüsleri onu tamamen yutmakla tehdit etti ve ardından iyileştirici büyü yaptı.

‘’ Harika, ‘’ dedi Cliff hayranlıkla. Kılıç oyunuyla ilgili ilk şeyi bilmiyordu, bu yüzden maçın şaka olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Soldat ya da Eris gibi benden daha yetenekli bir sürü kılıç ustası ve savaşçısı vardı. Büyü ve Şeytan Gözü’mü kullanmadan ikisini de yenemeyeceğime emindim. Luke sıradan bir kılıç ustasıydı. Eğer gözümü kullanmasaydım, birkaç darbeyi takas etmiş olabilirdik ama aynen Ariel’in söylediği gibi. O benimle boy ölçüşemezdi.

‘’ Efendi Luke, iyi misiniz? ‘’

‘’ İyiyim. ‘’

Sakin cevabını duyunca taş kılıcımı bir kenara attım. Karın içinde battı.

Luke ayağa kalktı ve bana baktı. Her zamanki yüzeysel gülümsemesinden eser yoktu. Ciddiydi. ‘’Sylphie’ye iyi bak.’’

‘’ Elbette. ‘’ Sylphie’yi koruyacak kadar güçlü olup olmadığımı mı test ediyordu? ‘’ Gerekçenizi açıklarsanız yardımcı olur. ‘’

‘’ Çok önemli değil, ‘’ dedi Ariel. ‘’ Luke’un konuyla ilgili kendi duyguları vardı. Erkek gururu sanırım. ‘’

‘’ Erkek gururu mu? Sylphie’ye de mi aşık? ‘’

Onunla dalga geçmek istememiştim ama Ariel soruma kaşlarını çattı. Saçmalık. Belki de bunu sormak kabalıktı.

‘’ Hepimiz Sylphie’yi seviyoruz ama romantik anlamda değil, ‘’ dedi. ‘’ Yaşam ve ölüm durumlarını birlikte yaşayan yoldaşlar olarak güçlü bir bağı paylaşıyoruz. ‘’

‘’ Özür dilerim. Sormak kabalıktı. ‘’

‘’ Anladığın sürece. ‘’ Ariel’in ifadesi her zamanki soğukkanlılığını yeniden kazandı. Sylphie’nin ve Elinalise’in muhtemelen hala konuştuğu eve baktı. ‘’ Sonunda Asura Krallığına döneceğim. Bu noktada sadece iki yol var: ya tahta geçerim ya ölürüm. İkincisinin olması ve sarayın benim mezarım olması ihtimali çok daha yüksek. ‘’

‘’ Geri dönmek zorunda mısın? ‘’

‘’ Yapmasaydım, beni buraya kadar getirmek için ölenlerin anılarına ihanet ederdim. Asura’ya dönmek benim görevim. ‘’

Ayrıcalık sorumlulukla geldi. Acımasız sözlerine rağmen Ariel’in yüzünde hiçbir duygu yoktu. Onunki, yapması gerekeni yaptığından bir an bile şüphe etmeyen birinin yüzüydü. Yargılayacak bir konumda olduğumdan değil ama endişelendiğim kadarıyla bu mahkumiyet onu taht için iyi bir aday yaptı.

‘’ Ancak Sylphie’nin böyle bir görevi yok, ‘’ diye devam etti.

Doğru. Sylphie ne bir kraliyetli ne de bir soyluydu sadece Yerdeğişim sırasında kraliyet sarayına geçen bir yabancıydı.

‘’ Sylphie hayatımı kurtardı. Bunca zamandır arkadaşım olarak benim yanımdaydı –ailesinin öldüğünü öğrendikten sonra bile-. Ona o kadar bağımlıydım ki. Ama artık yeter. Ona güvenmeyi bırakıp kendi yolunda yürümesi için yalnız bırakmanın zamanı gelmişti. ‘’

Öyle olsa bile, Sylphie’ nin prensesi takip etme isteği vardı. Birlikte çok şey yaşadılar. Sylphie’nin olayları sonuna kadar neden görmek istediğini anlayabiliyorum. Örneğin Ruijerd, Laplace’a savaşması için meydan okumaya kadar vermiş olsaydı muhtemelen onunla birlikte giderdim, bacaklarım yok boyunca titriyordu.

Bekle, bu belki de iyi bir karşılaştırma değildi. Ama arkadaşının yanında savaşmak isteme hissi aynıydı. Sylphie Ariel’i takip etmeyi seçseydi onunla gurur duyardım. Ama kazanma şansı olmayan bir kavga olduğunu düşünseydim, onu durdurmak isterdim.

Ariel, ‘’ Sylphie sonuna kadar benimle kalmayı istiyor, ‘’ dedi. ‘’ Ama o şimdi evli ve eğer ikinizde elinizden gelenin en iyisini yaparsanız, eminim sonunda çocuklarınız olacaktır. Bu olduğunda, beni takip etme kararlılığının kendi isteğiyle ortadan kalkmasını bekliyorum. ‘’

Bundan o kadar emin değildim. O zaman geldiğinde, onu durdurabilir miyim ki? Hiç düşünmemiştim. Eğer bir şey olursa, büyük ihtimalle yardım için onunla giderdim.

‘’ Bunu söyledikten sonra, ‘’ diye devam etti Ariel. ‘’ Sylphe’ ye kötü davranırsan, onu geri alacağım. Acemi bir güç gösterisi ile seni yenemeyeceğimize eminim ama başka birçok yöntem var. Bu yüzden lütfen bizimle gelmesinin daha iyi olacağını bana hissettirme. ‘’

‘’ Sözlerinizi ciddiye alacağım. ‘’

‘’ Öyleyse, Lord Rudeus. Sylphie’ye iyi bak, lütfen. ’’

Ariel döndü. İki görevlisi bana doğru eğildi. Luke kılıcını alırken beni onaylamış gibi baktı. Sonra hepsi gitti, ortadan kaybolana kadar karda yürüdüler, Sylphie’nin aşağı inmesini bile beklemediler.

Ayrılışlarını izlerken kendi kendime düşündüm. O gün geldiğinde, Ariel ne derse desin onun yanında olacağız.

 

Eve döndüğümüzde Elinalise ve Sylphie merdivenlerden iniyorlardı. Elinalise’nin gözleri şişmişti ama omuzlarından ağırlık kalkmış gibi görünüyordu. ‘’ Ah, Rudy. Prenses Ariel nerede? ‘’

‘’ Az önce gitti. ‘’

‘’ Oh, orada olmadığım için üzgünüm. Bir şey söyledi mi? ‘’

‘’ Sadece ‘ Sylphie’ye iyi bak. ‘ dedi. ‘’

Hala düelloyu nasıl anlatacağımı düşünüyordum ama Cliff benden önce davrandı. ‘’ Luke aniden Rudeus’u bir düelloya davet etti! Luke’ a tek bir darbeyle karşılık verdi. Ahh, keşke size o kendini beğenmiş ahmağın kırık kolunu tutarken nasıl tırstığını gösterebilseydim. ‘’

Asla hayal kırıklığına uğratmazsın, değil mi Cliff? Olayı tamamen yanlış anlamışsın, kuru kuru düşündüm. Önemli olduğundan değil ama Luke’u pek sevmediği hissine kapıldım. Pekala, her neyse.

Sylphie bunu duyunca kaşlarını çattı. ‘’ Rudy, Luke’la kavga mı ettin? ‘’

‘’ Hayır, ben buna gerçekten kavga demezdim. Onunla düello yapmam istendi ve Prenses Ariel bizi izledi. ‘’

‘’ Anladım. Luke muhtemelen kendi görmek istemiştir. ‘’

‘’ Neyi anladın? ‘’ sordum.

‘’ Gücün. Şimdiye kadar beni ve Prensesi koruyan Luke olmuştu. ‘’

Ne söylemeye çalıştığını anladım ancak onun gayretinin bu kadar derin olduğunu öğrenince şaşırdım. Sanırım bir insanın kalbini gerçekten hiç tanımadın, değil mi? Daha önemlisi, karım düelloda olduğumu yeni öğrenmişti ve benim için endişelenmedi mi? Ne de olsa rakibim gerçek bir kılıç kullanmıştı.

‘’ Ama teşekkürler, Rudy. ‘’

‘’ Ne için? ‘’

‘’ Luke’ a fazla yüklenmediğin için. O zayıf. Gücünü gerçekten kullanırsan onu öldürürsün. ‘’

Görünüşe göre, kaybedeceğim aklının ucundan bile geçmemişti. Zavallı Luke.

‘’ Benim hakkımda bu kadar yeter, ‘’ dedim. ‘’ Konuşman bitti mi? ‘’

‘’ Evet. ‘’ Sylphie neşeyle başını salladı.

***

Sonuçta Elinalise, Sylphie’nin büyükannesiydi. Yani, Laws’ın annesi. Elinalise tüm dünyada yarı elf çocuklar doğurtmuştu, lanet ve kendi kişiliği sebebiyle onu her yerde bela takip ediyordu. Çatışma çözme yetenekleri, yalnızca son yıllarda ustalaştığı bir şeydi. Ondan önce; sık sık fırtınalar ve skandallar bırakmıştı, bazıları hala peşini bırakmıyordu.

İtibarı, çocuklarını sırf onunla ilgili olduğundan dolayı dışlayan diğer elfler arasında özellikle kötüydü. Çocuklarının ve torunlarının çoğu, ondan uzak durmaya çalışarak onu küçük düşürdü. Elinalise, sahip olduğu tüm çocuklara gerçek adını açıklamayı bıraktı. Onları büyütür, sonra bağlarını keserdi. Şimdiye kadar böyle yaşıyordu.

Elinalise tek bir bakışla Sylphie’nin de torunu olduğunu anlamıştı. Ona o kadar çok şey açıklamak niyetinde değildi ama Sylphie’nin evlilikten dolayı çok mutlu olduğunu görünce duygulara boğuldu. Duygusal bir hikayeydi. Anlatırken gözlerim yaşardı. Ancak Elinalise, bunun kendi yaptıklarının bir sonucu olduğunu söyleyerek onu teselli etmemizi istemedi.

Konuşma bittiğinde Cliff beni odanın köşesine çağırdı. ‘’ Rudeus? ‘’ dedi.

‘’ Evet, Usta Cliff? ‘’

‘’ ‘Usta’ saçmalığını kes ve daha sert konuşma. Lütfen bundan sonra bana Cliff de. Hayır, lütfen yapın. ’’

Yani saygılı olmaya gerek yoktu, yine de bana yetkili kişiymiş gibi emir mi veriyordu? Ah, şey. Bu sefer onu rahat bırakırdım.

‘’ Lise ile ilgili, ‘’ diye devam etti.

‘’Pekala. ‘’

‘’ Dürüst olmak gerekirse, düşündüğüm kişi o değil. ‘’

‘’ Ha, ve?

Hayal kırıklığına uğramış hissetseydi anlardım. Ne de olsa bunca zamandır sevdiği kişinin aslında sadece çocukları değil torunları da vardı. Konuşmasına bakılırsa, büyük torunları bile olma ihtimali vardı. Ben bile çok şaşırırdım. Ancak, bu konuşmayı duyduktan sonra ‘ Ondan ayrılmama yardım et, ’ diyecek olsaydı ben bile sinirlenirdim. Elinalise onu aldatmış gibi değildi. Cliff onu yanlış anlamış ve kendi isteğiyle ona aşık olmuştu. Benzer durumlardaki insanlar gerçeği duyduktan sonra genellikle hayal kırıklığına uğradılar ama yine de beni tiksindirdi.

Kabul ediyorum, onu durdurmayacaktım. Elinalise’in böyle bir pisliği tamamen kesip bizimle yaşaması daha iyiydi. O zaman, eğer Sylphie izin verirse, kendi küçük sahte ailemize sahip olabiliriz –bekle, hayır, Sylphie’den başka kimseyle birlikte olmazdım. Bir dakika, bunu Sylphie’nin iyiliği için yağtığımızı söyleyebilirsin.

‘’ Düşündüğümden daha trajik. Ne pahasına olursa olsun, lanetinden kurtulacağım. Bir dahi olduğum için bunu eninde sonunda nasıl yapacağımı bulacağım konusunda eminim ama bana yardım edebilir misin? ‘’

Şimdi hangimiz o korkunç pislik parçasıydık? Benim. Pardon, Cliff. ‘’ Yani ne dediğini duyduktan sonra hayal kırıklığına uğramadın mı? ‘’

‘’ Hayal kırıklığı mı? Hayır, tabii. Neden öyle söyledin ki? ‘’ Hiç tereddüt etmeden cevap verdi.

‘’ A-ama sevdiğin kadın bir grup insanla yattı ve sadece çocukları değil torunları da var, anlıyor musun? ‘’

‘’Peki ya ne olacak? Millis’in takipçisiyim. Durumlar ne olursa olsun ya da resim mükemmel idealimden ne kadar uzakta olursa olsun, beni seviyor ve onu mutlu etmek için bir sorumluluğum var.‘’

Söyledi. Titredim. Kahretsin. Belki de onu gerçekten hafife almıştım. Bundan sonra ona Lord Cliff demeliyim. Belki de o kadar uzağa gitmeye gerek yoktu. Ona her zamanki gibi Usta Cliff derdim.

‘’ Peki, anlıyorum. Elimden gelen her konuda yardımcı olmaktan mutluluk duyarım. ‘’

‘’ Evet, desteğinizin bende olduğunu bilmek güzel olacak. ‘’ El sıkışmak için uzandığımda elimi sıkıca kavradı. ‘’ Ayrıca, bu kadar resmi olmayı bırak. Arkadaşız, değil mi? ‘’

‘’ Reddediyorum. ‘’

Cliff’e karşı içten bir saygı besliyordum. Yardımım ne kadar yetersiz olursa olsun, ona destek olmaktan mutlu oldum.

***

Cliff ve Elinalise eve en son gidenlerdi. Şimdi sadece Sylphie ve ben kaldık. İkimiz misafirlerimizin geride bıraktığı dağınık odayı temizlemeye başladık. ‘’ Dağınık’’ dedim ama misafirlerimiz çoğunlukla iyi yetiştirilmişti bu yüzden tek yapmamız gereken üzerine alkol döktükleri yeri silmekti. Biraz yemeğimiz kalmıştı ama muhtemelen çok az hazırlamaktan daha iyiydi. Akşam yemeğinde artıkları tekrar yerdik.

Temizliği bitirdiğimizde güneş batmış ve gökyüzü kararmıştı. Mekanı aydınlattım ve geri döndüm. Üç kişilik koltuktaki yerimi aldığımda, Sylphie yanıma koyuluverdi. Günün olaylarından aniden yoruldum.

‘’ Çok şey oldu ama iyi gittiğine sevindim, ‘’ dedi Sylphie gülümseyerek, başını omzuma dayadı.

‘’ Evet. ‘’ Kolumu omuzlarına sardığımda tüm ağırlığını bana yasladı. Yüzümü saçına gömdüm ve derin bir nefes aldım, kokusunu içime çektim. Mmm, tatlı bir koku.

‘’ Rudy, gıdıklıyor. ‘’

Ama beni reddetmedi. Koklamaya devam ettim.

‘’ Saçlarımı uzatmayı düşünüyorum, ‘’ dedi aniden.

Bunu uzun zaman önce defalarca yapmasını önermiştim ancak her seferinde reddedilmiştim. Ona her zaman iki kuyruklu ya da at kuyruğunun yakışacağını düşündü ama onu görebileceğimi hiç düşünmemiştim. ‘’ Yapmak istediğinin bu olduğuna emin misin? ‘’

‘’ Neden bu kadar resmi davranıyorsun? ‘’

‘’ Çünkü bu ciddi bir konuşma. ‘’

‘’ Ah, gerçekten o kadar ciddi değil. Ben sadece, bilirsin, saçlarım artık yeşil değil, değil mi? Prenses Ariel bana kadınsı olmamı söyledi ama yine de okulda pantolon giymeyi planlıyorum, bu yüzden belki de en azından saçlarımın uzamasına izin vermeliyim diye düşündüm. ‘’

Demek bu kadardı. Artık saçları konusunda utanmıyordu. Merakla sordum, ‘’ Kızın üniformasını giymeyecek misin? ‘’

‘’ İmkanı yok. Bana pek yakışmazdı. ‘’

Hadi ama, kesinlikle yakışır, diye düşündüm. İnanması için görmesi gerekiyorsa, fırsat bulduğumda ona bir tane alırım.

Bu bir yana…

‘’ Uzun saçlarla nasıl göründüğünü görmek istiyorum. Şüphesiz tatlı olacaksın. Gerçi şu an da çok tatlısın. ‘’

‘’ Hee hee, teşekkür ederim. Tamam, o zaman. Büyüteceğim. ‘’

Bu, kısa saçlı Sylphie’ye yakında veda etmek zorunda kalacağım anlamına geliyordu. Hala yapabiliyorken onun bu görüntüsünü zihnime kazımam gerekiyordu. Gerçi saçlarını keserse onu tekrar böyle görebileceğimi tahmin ediyorum.

‘’ Rudy, çok çalışacağım böylecek bana olan aşkın güçlü kalacak. ‘’

Neden böyle söylemek zorunda kaldı? Şimdi gözlerim yaşardı. Nasıl bu kadar sevebildim? Ben de çok çalışmak zorunda kalırdım böylece bana olan hisleri asla kaybolmazdı. Görünüşe göre kendini beğenmiş pislik tipi tam olarak aklında olan şey değildi, bu yüzden kalın kafayı olmayı bırakıp onun yerine zeki olmayı hedeflerdim. Gerçekten yapıp yapamayacağımdan emin değildim ama en azından denemek zorundaydım.

‘’ Sylphie, bugün yaptığın tüm işler için teşekkür ederim. ‘’

‘’ Bende teşekkür ederim, Rudy. ‘’

İkimizde yorgun olduğumuzdan banyoya girip rahatlamaya karar verdim.

Sylphie ve ben böyle evlendik.

 

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.