İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 02 Bölüm 04

Barbarlık Daha Son Bulmadı

 

Çevirmen: NatsuJun

 

Kısım 1

Özel hoca olarak işe başlayalı bir ay oldu.

Başından beridir Eris derslere katılmakta isteksizdi.

Matematik ve okumaya gelince hemen toz olup kayboluyor ve kılıç derslerinin vakti gelmedikçe ortaya çıkmıyordu.

Tabi arada istisnalar olmuyor değildi.Sadece büyü dersinin vakti gelince pürdikkat dinliyordu.

İlk defa Alev Topu büyüsünü kullandığında ne kadar mutlu olduğunu ifade etmeye yetecek bir kelime bulamıyorum.Ve yoğun bir şekilde yanan perdelere bakarken:

‘Bir gün gelecek Rudeus gibi kocaman havaifişekler yapacağım’ dedi.

Yangını söndürdüm ve onu ben yokken ateş büyüsü kullanmaması hususunda uyardım.Yanmış perdelerden sızan ışık üzerine yansımıştı.Ne açıdan bakarsam bakayım kasten ortalığı ateşe veren birinin yüz ifadesi vardı, ama öğrenmeye bayağı can atıyordu.Sadece görünüşüne bakarak diğer derslerde de sorun çıkmayacaktır demiştim.

Öyle düşünmüştüm, ama tahminlerim doğru olmaktan çok uzaktı.

Eris’in konu Matematik ve dile gelince zerre kadar ilgisi yoktu.

Eğer ona ders vermeye kalkışırsam hemen topukluyordu.Eğer yakalamaya çalışırsam beni pataklayıp öyle kaçıyordu.

Eğer kovalamaya devam edersem, kaçmaya devam etmeden beni bir daha dövüyordu.

Yaşanan olaydan dolayı matematik ve dilin önemini anladığını düşünüyorum, ama görünüşe göre cidden tüm kalbiyle nefret ediyor onlardan.

Philip’e dert yandığımda ifadesizce omuz silkerek:

‘Sınıftaki öğrenciye dersi dinletmek de özel hocanın görevi.’ dedi.

Bunu yalanlayamam.

Eris’i aramaya koyuluyorum.

Ghyslaine’in içtenlikle matematik ve dil derslerine katılmasına rağmen, sonuçta o sadece eşlik eden birisi.

Bir tek Ghyslaine’e ne diye öğreteyim?

Ama Eris’i bulmak o kadar kolay değil.

Daha bir ay önce gelmiş biri olan bana kıyasla Eris burada yıllardır kalıyor.Bölgeye olan bilgisi bana kıyasla dağlarla taşlar arasındaki kadar.Saklambaç tarzında kaçmasından bahsetmiyorum bile.

Daha önceki özel hocaları da bu konuda tonlarca çaba harcamış.

Fakat malikane ne kadar büyük olursa olsun, bölgenin sonuçta sınırları belli.Yani hala bulunabilir.

Eris’i bulan öğretmenler istisnasız dayak yemiş.

İlkin öğretmenler bunun üzerine istifa etmiş.

Ama buna karşın Eris’i döven bir özel hoca var.Şiddete karşı şiddet.İlk başta böyle planlamıştım.

Ama bu hoca gecenin yarısında Eris tarafından tahta bir kılıçla saldırıya uğramış ve iyileşmesi aylar süren yaralar almış, bu yüzden yapmaktan vazgeçtim.

Eris’in gece gündüz saldırılarını def edebilen tek kişi Ghyslaine.

Açıkçası def etme konusunda kendime güvenemiyorum.

Onu bulsam bile sonum hastanelik olacak.

Eğer mümkünse onu aramak istemiyorum.

Tanınmayacak derecede dayak yemek istemiyorum.

Büyü derslerine katıldığı sürece ona sadece büyü öğretmek de yeterli olmaz mıydı? Ama Philip bana matematik ve dil öğretmem konusunda emir verdi.Ayrıca öğrettiğim seviyenin büyü öğrettiğim seviye kadar olmasını vurguladı.Hatta :

‘Büyüye kıyasla diğer dersler aslında daha önemli.’ diye belirtti.

Buna karşı çıkamam.

Belki başka bir kaçırılma vakası kurgulamalıyım.

Laf dinlemeyen çocuklar cezalandırılmalı.

Bunu düşünürken sonunda onu buluyorum.

Tüm vücudu ahırdaki samanların altında kalmış, sadece karnı görünecek şekilde rahatça uyuyor.

‘Fuuu~….Fuuu~’

Derin uykuya dalmış.Suratı tıpkı bir melek gibi.

Ama görünüşüne aldanır da cazibesine kapılırsan, karşında bir şeytan bulursun.

Tabi bu şeytanın yumruğunu yersen bayağı bir kan kusacaksın demektir.

Durum böyle olmasına rağmen, onu uyandırmam gerek.

Herhalükarda Eris’in tişörtünü karnını örtecek şekilde çekiyorum ki üşütmesin.

O arada tabi göğüs kısmına ufaktan masaj yapıyorum.

İçimdeki keşiş bana bir görev veriyor.

‘Hmm demek öyle, daha hala AA, ama büyüme ihtimali hala oldukça yüksek.Büyüyünce E seviyesini bile geçebilir.Büyümesi için her gün onlara masaj yapman gerek.Bu da eğitimin bir parçası.Hoh hoh hoh.’

Çok teşekkür ederim keşiş-sama.

İyice tadını çıkardıktan sonra kısık bir sesle onu selamlıyorum.

‘Ojou-sama.Uyanın, Eris Ojou-sama.Keyifli Matematik dersi vaktimiz geldi.’

Gram hareket etmiyor, eh dersini vermem gerek o halde.

Laf dinlemeyenler çocukların külodunun alınmasına yapacak bir şey yok, bilmem anlatabildim mi?



 

Yavaşça gevşek elbisesine uzandım ve tam o anda.

‘!’

 

Eris’in gözleri birden açılıyor.

Bakışları birden kalçalarındaki ellerimden yüzüme çevriliyor.

‘Grrrrr’

Uykunun izlerini taşıyan yüze gıcırdayan dişler eşlik ediyor.

Hemen ardından Eris’in yumruğu kalkıyor.

Yüze mi!? Ellerimi birleştirip hemen yüzümü koruyorum.

‘Guuaahhhh….!’

Karın boşluğuma şiddetli bir darbe.

Acı içerisinde diz çöküyorum.

Tersi düzü yok.Bu bildiğin şeytanın kendisi.

‘Hmph!’

Homurdanmayla beraber tekrar tekrar tekmeliyor.

Üstüme basıp geçerek Ojou-sama ahırı terk ediyor.

 

Kısım 2

Başka seçeneğim yok.

Yardım için Ghyslaine’e baş vurdum.

Paul’un ağzıyla konuşuyor gibi olsam da, Ghyslaine tam bir kaskafa.Son zamanlarda Dil ve Matematik dersine katılmasıyla ikna etme ihtimali daha yüksek olacaktır.Eğer diyen oysa Eris dinleyecektir.

Bu benim en basit kaçış yolum.

İlk başta Ghyslaine ifadesiz bir tavır takınıyor, ama çaktırmadan su büyüsü kullanıp nehirler kadar ağlayınca kendi rızasıyla kabul ediyor.

Kandırması çok kolay biri.

 

Kısım 3

Pekala, yeteneklerini göster bakalım.

Özellikle ne olacak nasıl olacak konuşmadık, her şeyi ona bıraktım.

Ghyslaine büyü derslerine ara verdiğimizde harekete geçiyor.

‘Eskiden elimdeki kılıç her şeyin üstesinden gelmeye yeter diye düşünürdüm.’

Aniden geçmişi hakkında konuşmaya başlıyor.

Bir zamanlar haylaz bir veletmiş, sonrasında onu kabullenen bir öğretmen bulmuş ve bir maceracı oluvermiş, ilk yoldaşı olduğu anlar falan—Uzun bir tanıtım masalı, nereden nereye….Birçoğu sıkıntılı geçmişiyle alakalı.

‘Maceracı olduğum zamanlarda tüm işleri başkaları hallederdi.Silah, zırh, yemek, harcamalar, günlük ihtiyaçlar, iletişim, harita ve yön tayini…Su şişesini doldurup taşımanın önemi, ateş yakmak için odunların toplanması, meşalenin sol eli meşgul etmesi…Bunlar yoldaşlarımdan ayrıldıktan sonra önemini kavradığım şeylerdi.’

Anlattıklarına göre partisinden 7 sene önce ayrılmış.

Başka bir deyişle Paul ve Zenith’in gruptan ayrılıp kırsal bir yere yerleşmesi sonucunda partinin dağılmasıyla beraber ayrılmak zorunda kalmış.

Bazı belirtilerden hissetmiş olmama rağmen, aynı partiden olduklarını düşünmek garip geliyor.

‘Diğer parti üyelerinin kendilerine has düşüncelerine rağmen, öncü kuvvet olmakla sorumlu Paul ile tek şifacı Zenith’in partiden ayrılmasıyla parti dağılmasa bile muhtemelen eninde sonunda bölünecekti bir yerde.Bu normal bir şey.’

6 kişilik bir parti.

Savaşçı, kılıç ustası, kılıç ustası, büyücü, şifacı, hırsız.

Mesleki olarak açıklamak gerekirse böyle bir dizilim varmış.

O zamanlar Ghyslaine’in daha Sword-Aziz olmasına rağmen, saldırı gücü oldukça yüksekmiş.

Savaşçı (Bilinmiyor) : Tank

Kılıç Ustası (Paul) : Tank ve Saldırı birimi

Kılıç Ustası (Ghyslaine) : Saldırı birimi

Büyücü (Bilinmiyor) : Saldırı birimi

Şifacı (Zenith) : Şifacı

Eklemek gerekirse, lafta hırsız dediğimiz Ghyslaine’in dediklerine göre çeşitli işlerden sorumlu kişi.

Kapıları açmaktan tuzak var mı diye kontrol etmeye tutun, kamp kurmaktan tüccarlarla pazarlık yapmaya kadar her şey onlardan sorulurmuş.

Kıvrak zekalı okumuş bir tip, genelde zeki kişilerin yaptığı türden.

Bunlar genelde tüccar ailelerinden gelirlermiş.

‘Bunlara hazine avcısı demek doğru olurdu o zaman öyle mi?’

Böyle diyorum, fakat Ghyslaine homurdanarak cevaplıyor:

‘O herif partinin bütçesini araklayıp devamlı kumara yatırırdı, hırsız demek tam yerinde olur.’

‘Bütçeden çalmak, fark edilirse dayak yemez mi?’

‘Yo, o herif kumarda oldukça yetenekliydi, her zaman bir şeyler kazanıp dönerdi.Bütçenin yarısını kazandığı zamanlar nadir olurdu.Elimiz sıkıştığındaysa oldukça tutumlu davranırdı.’

Galiba dediği gibiymiş.

Ama bütçeyi artırsa bile, nasıl böyle birini bağışlayabilirsin ki…

Anlamakta güçlük çekiyorum.

Övünmek gibi olmasın ama, hiç kumara bulaşmak gibi kötü bir huyum olmadı.

Daha önce internette ¥100,000 kaybetmiş olmama rağmen.

ꕥ ¥100,000 ~ 1.000$ imiş.

Eh, parti Paul gibi kadınlar konusunda laçka biri var zaten, muhtemelen partinin genelinde ahlak değeryargısı o kadar yüksek değildir standart olarak.

Herkesin tarzı farklıdır.Daha çok insan, daha çok kural demektir.

‘Peki kılıç ustası ile savaşçı arasındaki fark nedir?’

Hafiften ilgimi çektiği için soruyorum.

Eğer ikisi de ön safta ise, farklı kefeye koymanın bir manası yok.

‘Eğer bir kılıç kullanıyorsan ve stilin 3 ana stilden birine aitse kılıç ustasısın demektir.3 ana stile ait olmayıp kılıç kullanan herkes savaşçı olarak adlandırılır.Ayrıca istersen 3 ana stilden birini kullanıyor ol, eğer kılıç kullanmıyorsan yine savaşçısın demektir.’

‘Ehh, demek kılıç ustalarına has böyle özel bir kural varmış.’

Daha doğrusu bu 3 stil özel olan.

Ghyslaine’in kullandığı teknik şahaneydi.

Ne ara kılıcını salladı onu bile bilmiyorum.

Sadece bir anlık hareket ve düşmanın kafası yerde.

Daha sonra bu hareketi sorduğumda bana 『Uzun kılıcın ışığı』 adında Sword-God stilinden gizli bir teknik olduğunu söyledi.

‘O zaman bir şövalye ne oluyor?’

‘Şövalye bildiğin şövalye demek işte.Eğer bir krallıktaki lordun emri altında isen şövalyesin demektir.Eğitimli olanlar dil ve matematik bilirler.Bazıları basit büyü bilirler.Çoğunluğu asil ailelerinden gelirler ve çok onurludurlar.’

Okula gittiklerinden dolayı eğitimini almışlardır, muhtemelen.

‘Babam da o zamanlar bir şövalye miydi?’

‘Pek emin değilim, Paul kendisi için kılıç ustası diye bahsediyordu sanırsam.’

‘Daha önce büyücü kılıç ustası ve büyücü savaşçı tarzında şeyler duymuştum?’

‘Bunlar büyü bilen kişiler ve kendilerine göre ünvanları vardır.Mesleğine bakmaksızın kendilerine ne dedikleri onlara kalmış.’

‘Oh~’

Dikkatle dinlerken Eris’in gözleri birden parıldıyor.

Bana veya Ghyslaine’e yakınlarda bir yerdeki zindana girmeyi teklif etmeyecek değil mi?

Bu cidden huzursuz hissetmeme sebep oluyor.Maceracı olmaya kıyasla etrafımın kızlar tarafından sarılıp Eroge’lerdeki gibi bir yaşantımın olmasını isterim.

Ah, ups, asıl plan Ghyslaine’in Dil öğreniminin öneminden bahsetmesiydi.

Farkına varmadan merakıma yenildim ve konuyu dağıttım.

Ama bu bahtsız olaydaki şansa bakın ki, diğer gün Eris matematik ve dil derslerine girmek için geliyor.

Bunların hepsi Ghyslaine sayesinde.Geçmişte tecrübe ettiği sıkıntılı anılarından bahsetmesiyle.

Sadece onu dinlemek bile midenizin bulanmasına yeterli, ama sayesinde Eris artık bunun öğrenilmesi gereken bir şey olduğuna karar vermiş olabilir.

Tabi sadece ilgi çekici bulduğundan, Ghyslaine’in hikayelerini dinlemek için de geliyor olabilir.Herhalükarda, işliyor olması yeter de artar.

Bunu yapma ihtimalini daha önce değerlendirmiştim…ama o olay olmasaydı, kanımca Ojou-sama söylediklerimin zerresini dinlemezdi.

O olaydan önce bana bir karıncaya bakıyormuş gibi bakardı hep.

Yani o olay boşa bir çaba değildi.

Ne olursa olsun, böyle sonuçlanması güzel.

 

Kısım 4

Her şeyden önce, ilk ders için ona dört temel işlemleri öğretiyorum.

Eris okula gidip özel hocalarla ders gördüğünden dolayı basit toplama işlemlerini yapabiliyor.

‘Rudeus!’

‘N’oldu Eris-kun.’

Zıpkın gibi elini kaldıran Eris’e dönüyorum.

‘Bölmeyi öğrenmek neden önemli?’

Bölmenin ve çıkarmanın önemini anlamıyor.

Zaten çıkarma işleminde çok zayıf.

İçimden bir ses bu bir önden onluk alıp işlem yapma mevzunda takılıp matematiği bırakacak diyor.

‘Önemini konuşmak yerine, bu temel olarak çarpma işleminin tam tersi.’

‘Sana ne işe yarıyor dedim.’

‘Peki, diyelim elinde 100 gümüş sikke var ve 5 kişiye paylaştırman gerekiyor, ne yapacaksın?’

‘Önceki öğretmenimle aynı şeyleri söylüyorsun!’

Eris masaya güçlü bir darbe indiriyor.

‘Bu yüzden neden! Neden! Paylaşmak zorunda mıyız! Paylaşmaya gerek var mı!’

Ah tabi, öğrenmeye istekli olmayan veletlerin böyle bahaneleri olur hep.

Ama işin aslına bakarsak, gerçekten önemli değil.

‘Kim bilir, git o 5 kişiye sor.Bu sadece eşit paylaşmak istediğinde işe yarıyor.’

‘İşe yarıyor diyorsun, bu aynı zamanda çıkarma işlemine de ihtiyacımız yok demek öyle mi?’

‘Kullanmayı istemiyorsan, tabiki kullanmaya ihtiyacın yok demektir.Ama kullanmayı istememekle kullanamamak, bu ikisi tamamen birbirinden farklı şeyler.’

‘Mumumumumu….’

‘Kullanamamak’ kelimesini kullanınca gururlu Eris birden çenesini kapıyor.Ama bu elde olan problemi çözmüyor.Eğer bu tarz bahaneler türetmeye devam ederse, matematik öğretmenin bir anlamı kalmayacak.

Böyle zamanlarda bir tek Ghyslaine’e güvenebilirim.

‘Ghyslaine, daha önce hiç paylaşman gerektiğinde sıkıntı yaşamış mıydın?’

‘Hmmm, bir keresinde azığımın bir kısmını kaybetmiştim ve kalanını birkaç güne yetecek şekilde bölmek istedim, ama başarısız oldum.Sonuç olarak 3 gün boyunca ne bir şey yedim ne de içtim.Neredeyse öleceğimi düşünmüştüm.Yolun yarısından sonra cidden dayanamadım ve sihirli yaratığın dışkısını yerden alıp yedim, sonrasında midem allakk bullak oldu.Kusma dürtüsüne karşı koydum, mide ağrısı ve ishalle mücadele ederken etrafımdaki sihirli yaratıklarla savaşmam gerekti—‘

Geçmişini anlatan hikaye 5 dakika sürdü daha, midemi bulandırdı.

Benzim kaçmış olarak dinledim ben, ama bu sanki Eris’in kulağına destansı bir anı gibi geliyordu.

Gözleri öyle parlıyordu ki içine yıldız kaçmış sanırdınız.

‘Peki, bölme öğrenmek istiyorum, lütfen öğretmeye devam et.’

Ghyslaine’in böyle bir şey anlatmasıyla Eris’e düşen uysalca dinlemek oluyor.

Sauros ailesinin sanırım hayvan ırkına özel bir bağı var, bunu belli ediyorlar zaten, Eris de Ghyslaine’e yapışmaya devam ediyor.

Eğer Ghyslaine’se konuşan Eris itaatle dinliyor.Tıpkı küçük erkek kardeşin ablasını takip etmesi gibi, o ne yaparsa aynısını yapıyor.

‘Peki, sırada sıkıcı tekrar dersi var.Lütfen tüm bu soruları cevaplandırın.Eğer anlamadığınız bir şey olursa, çekinmeden sorun.’

Her şey adım adım ilerliyor böylece.

Ghyslaine de bir öğretmen olarak fevkalade.

Yanlış yaptığım yerleri işaret ediyor ve dürüstçe düşündüğünü dile getiriyor.

Paul da hataları gösteriyor ama o sadece yanlış olduğunu demekle yetiniyor.Asla dolaylı yoldan dahi olsa hatamın ne olduğunu ve hatamı nasıl düzelteceğimi anlatmıyor.

Bugün her zamanki gibi; Eris ve ben karşı karşıya kılıçlarımızı tutuyoruz, hem idman yapıyoruz hem de Ghyslaine bize kılavuzluk edip ne yapmamız gerektiğini söylüyor.

‘Hamlenizi yaparkenki duruşunuzu unutmayın ve her zaman gözünüz rakibinizde olsun.’

Tak.

Elimdeki tahta kılıç Eris’in tahta kılıcından aldığım darbeyle yere fırlıyor.

‘Eğer rakibinden daha erken adımını atarsan, rakibinin hareket ettiği yöne dikkatle bak ve yolunu kes.Eğer rakibinden daha yavaşsan, kılıcını salladığın istikametten kaçacaktır.’

Karşılık veremeden Eris’in kılıcından boylamasına bir darbe alıyorum.

Aldığım ağır darbe pamuğa sarılmış zırhtan geçip tüm vücuduma yayılıyor.

‘Rakibinin adımlarına tepki verip bakışlarınla hareketlerini önceden kestirebilmelisin!’

Tekrar darbe alıyorum.

‘Rudeus! Kafanı kullanıp düşünmeye çalışma! Sadece rakibinin nereye gideceğini düşün ve kılıcını salla!’

Şimdi benim düşünmemi mi istiyorsun, düşünmememi mi?

‘Eris! Durma! Rakibin daha pes etmedi!’

‘Peki!’

Aramızda açık bir fark var.

Eris hayat dolu yanıt veriyor.Tepkilerinden daha yığınla enerjisi olduğunu çıkardım; ne yazık bende bir damla bile kuvvet kalmadı.

Kabul etmeliyim, bu kızın bana ardı arkası kesilmeden saldırıp beni yerle bir etmeye yetecek kadar enerjisi var.Ghyslaine onu durdurana kadar bunu sergilemeye devam ediyor.

Karşı hamle yapmama bile izin vermiyor, sanırım Eris matematik dersinde biriktirdiği tüm hıncını benden çıkarmak niyetinde.

Kahretsin.

Ama bu ay içerisinde yeteneğimde bariz bir artış hissettim.

Yaklaşık benim seviyemde olan Eris gibi birinin rakibim olmasının büyük yardımı dokundu.

Konu ne olursa olsun, senin seviyende birinin çevrende olması büyümene kademe kademe yardımcı olacaktır.

Yeteneklerimizin az çok benzer olmasına rağmen Eris benden kıl payı üstün, ama Paul veya Ghyslaine’e kıyasla gücü solda sıfır kalıyor.

Yine de rakibimin ne yaptığını anlayabiliyorum.

Eğer rakibimi anlayabilirsem sonrasında onu yenebilirim.

Daha önce o hamleyle darbe aldım, o yüzden o bölgeyi koruyacağım.

Saydığım kıyaslamalı gerekçelere dayanarak kafamda senaryolar üretiyorum.

Paul’a karşı yetenek farkı o kadar fazla ki öngörü olarak bocalıyorum.Hareketlerini bile takip edebilmekten acizim o yüzden hızlı ve zavallı bir şekilde yeri boyluyorum.

Tavsiyelerine kulak vermeme rağmen, temellerimiz arasındaki fark o kadar fazla ki elimden bir şey gelmiyor.

Bu sebeple yaptığım her hareketi sorguladım.

Ghyslaine bana bir şey öğretirken, yukarıda bahsettiğim gibi bir sebep olsa bile, anlatımını anlayıp uygulayabilecek kadar yapabiliyorum.Ama bana hamleyi karşılayıp aynı zamanda püskürtmekten bahsediyor, o yüzden tekniği kullanırken bocalıyorum.

Ama rakibim Eris olunca eğer farklı bir şey veya dalavere yaparsam sonucunda muazzam değişiklikler oluyor.

Duraksamama rağmen tekniklerimiz arasındaki fark ufacık ve hala saldırabiliyorum.

Belki bu diğer gün işlemeyecek veya Eris farklı bir teknik kullanacak ama dün yapamadığım şeyler bugün yapılmış oluyor veya daha önce görmemiş olduğum teknikler bugün öğretiliyor.Böyle ufaktan değişen tecrübelerin üst üste eklenmesiyle geliştiğimize şüphe yok.

Düşündüğüm gibi, bir rakibinin olması büyük avantajlar getiriyor, aradaki kusurları yok sayarsak tabi.

Hedefimiz peşinden gidip herkesi geçmek.

Belki yetenek puanımız 1 veya 2 puan artmıştır, ama arasındaki fark bu kadar az olan insanlar için çok büyük önem arz ediyor bu.

Daha ne olduğunu anlamadan, gittikçe güçlenmiştik.

Ama büyüme açısından Eris daha hızlı.

Eğer keçiyle aslanı beraber eğitirsen, elbette aslan keçiden daha hızlı güçlenecektir.

Ama yürümeye başladığımdan beri Paul’un beni eğitmesini de işe katınca, sonuçtan memnun değilim.

‘Rudeus hala iyi değilsin!!’

Eris kollarını üst üste atıp bana aşağılayan bakışlar atıyor yerde uzanmış yatarken.

Sonuç olarak Ghyslaine’den azar işitiyor.

‘Böbürlenme Eris.Sen çok daha uzun zamandır kılıç öğreniyorsun.’

Sadece kılıç derslerinde Ghyslaine ona adıyla sesleniyor.

Bunun bir zorunluluk olduğunu söylüyor.

‘Anlaşıldı! Ayrıca Rudeus büyü yapmayı da biliyor!’

‘Aynen öyle.’

Sadece büyü açısından beni adam yerine koyuyor.

‘Ama bu gerçekten garip.Biri ona saldırırken Rudeus’un tepkileri yavaşlıyor…’

‘Çünkü korkuyorum.Önümde bana saldıran rakipten korkuyorum.’

Tam konuşmamı bitirirken Eris yumruğuyla kafama bir tane indiriyor.

‘Neden bahsediyorsun sen! Beş para etmez seni! İşte bu yüzden hor görülüyorsun!’

‘Hayır, Rudeus bir büyücü.Bu kadarı yeterli.’

Ghyslaine hemen araya karışıyor, ama Eris yine çok bilmişçe kafasını sallıyor.

‘Öyle mi? O halde yapacak bir şey yok!’

Eh? Neden dayak yemek zorunda kalıyorum?

‘Üzgünüm, bacaklarının titremesi gibi kötü bir alışkınlığın var ve nasıl düzeltirim bir fikrim yok.Bunun üstesinden kendin gelmen gerekecek.’

‘Anladım.’

Şu anki halimle, karşımdaki kim olursa olsun bacaklarım titriyor.Daha gidecek çok yolum var.

‘Ama Ghyslaine’in talimatlarına uyduğumdan beri geliştiğim muhakkak.’

‘Paul içgüdüsel tipe ait, o yüzden öğretmek konusunda pek iyi değil.’

İçgüdüsel bir tip!

Ah, demek o tarz bir şey bu dünyada da varmış.

‘Bu “içgüdüsel tip” ne oluyor?’

‘Bilinçli olarak teknikleri öğrenmeyip içindeki sese güvenen herhangi bir insan “içgüdüsel tipe” aittir.’

Sorusunu cevaplıyorum ve Eris hemen somurtuyor.

Muhtemelen o da içgüdüsel yolun yolcularından.

‘İçgüdüsel olmanın nesi yanlışmış?’

Eris’in sorularını yanıtlamak gerçekten çok zor kendisi dik kafalı biri olduğu için, ama şimdilik “içgüdüsel tipin” iyi veya kötü olduğunu soruyor.

Şu an kılıç tekniklerini öğrendiğimizden hocanın cevaplaması daha uygun olur.

Ghyslaine’e bakıyorum.

‘Aslında kötü olduğundan değil.Ama birisi yetenekli olsa bile, eğer ki kafasını kullanmazsa yeterince güçlü olamaz.Ayrıca “içgüdüsel tipler” başkalarına öğretmeye pek kifayetli sayılmazlar.’

‘Neden kifayetli sayılmazlar?’

‘Çünkü kullandıkları teknikleri daha kendileri anlamıyorlar.Eğer her şeyiyle anlamazsan, daha zor bir tekniği anlaman da mümkün olmayacaktır.’

Sword-Kral’ın dediklerine göre ileri seviyeye kadar her şey temellere dayanıyormuş.Sadece tüm bu temelleri rayına oturtarak ve farklı durumlarda farklı reaksiyonlarla kullanarak Sword-Aziz olabilirmiş.

Daha yükseğe tırmanmak için sadece dinmek tükenmek bilmeyen gayrete ve yetenekli olmaya güvenebilirsin.

Sonunda her şeyin yolu yetenekten geçiyor.

‘Ben de bir zamanlar içgüdüsel tipe aittim, ama bir süre zihnimde canlandırıp teoriyi oturtunca Sword-Kral oldum.’

‘Bu harika.’

Tüm kalbimle etkilendim doğrusu.Her zaman yaptığın hareketleri düzeltip sonunda başarıya ulaşmak.

Bu kolayca başarılabilecek bir şey değil.

‘Rudeus Su-Aziz bir büyücü değil mi?’

‘Ben aslında içgüdüsel bir tipim…Ama büyü ve kılıç teknikleri tamamen farklı şeyler, büyü gücün olduğu sürece başarabilirsin.’

‘Oh, öyle mi…Ama temeller de önemli değil mi?’

‘Biliyorum.Fakat daha ziyade öğretmenimin öğretileri o kadar iyiydi ki aziz seviyesine ulaşabildim.’

Lafını etmişken, her seferinde kendime temeller önemli diye hatırlatıp duruyorum, fakat çoğunlukla sessiz sihirli sözleri kullanıyorum.

Peki büyünün temeli nedir?

Roxy’nin dersleri temellerden çok gelişime yönelikti.

Tüm bunları dikkate alınca, Roxy dahi bir tip ve temelleri çok da umursamaz.

Hmmm….

‘Her neyse, çok da güçlü olmaya niyetim yok, o yüzden sorun değil!’

Eris düşüncelerimi kendinden emin bir sözle bölüyor.

Orta okulda 1 numara olmamak gibisinden bir şey söylemiştim ve böylece hiç çabalamamıştım.

Düşüncelerini düzeltmek istiyorum.

‘Ama Ghyslaine ve Rudeus kadar güçlü olmak için elimden geleni yapacağım.’

Gereksiz.Hedefi çok net.

Geçmişteki benden farklı olarak.

 

Kısım 5

Sabah ve öğlen derslerinin bitmesinin ardından tatil vakti.

O gün kütüphaneye gitmeye karar verdim.

Çünkü Eris ve Ghyslaine’i büyü öğrenme malzemeleri taşırken gördüm, bu yüzden belki kütüphanede büyü ders kitabı vardır diye düşündüm.

Yerinin nerede olduğunu bilmediğimden köpek kulakları olan bir hizmetçiden beni oraya götürmesini istedim.

‘Ah.’

Yolun ortasında Philip’in hanımıyla karşılaşıyorum.

Adı Hilda ve Eris gibi yanardönerli kızıl saçları ve tsunamiyi andıran koca göğüsleri var.Sanırım artık kızının gelişiminden ümitvar olabilirim.

Daha önce tanıştırılmıştık ama hiç konuşma fırsatımız olmadı.

Düşüneyim, galiba göğsümüze bir elimizi uzatıyorduk…

‘Madam, bugün çok güzel bir ….’

‘Tch.’

Hilda benle alay ederek selamımı görmezden geliyor.

Aynı pozda donakalıyorum.

‘Rudeus-sama…’

‘Yo, sorun değil.’

Köpek kulaklı hizmetçi beni teselli etmeye çalışıyor, ama elimle durmasını işaret ediyorum.

Ama yine de küçük bir şok aldım.Benden nefret mi ediyor? Ama henüz bir şey yapmadım, değil mi…

Aslına bakarsan Eris’ten başka çocuğu yok.

Yo, eğer cidden bir tane daha olursa ve eğer Eris’ten daha kötü bir vakaysa, iş yüküm 3-4 kat artacakmış gibi hissediyorum.

Kendi mezarımı kazmayayım.

Kütüphaneye vardığımda orada Philip’i görüyorum.

‘Kitaplara ilgin var mı?’

Philip sanki bir beklenti içerisinde bana soruyor.

Ne beklediğini bilmiyorum.

‘Hmm, biraz biraz.’

‘O halde buyur istediğin kadar bakabilirsin.’

Teklifini kabul ettim ve kütüphanede bakınmaya başladım, ama bulmayı umduğum tarzda bir şey yoktu.

Roxy’nin sahip olduğu tarzda bir büyü kitabı bulmayı umuyordum, ama buradaki tüm kaynaklar siyasetle ilgili ve kütüphaneden dışarı çıkarılması yasak.Büyü kitapları bu dünyada çok nadir şeyler ve her yerde bulamazsınız.

Pek iyi gitmedi.

Ama köşede birkaç tarih kitabı buldum.Boş olduğumda bir göz atarım.

 

Kısım 6

Bir iş gününden sonra kendi başıma bir sonraki günün konusunu hazırlıyorum.

Temel olarak matematik soruları ve dil için dinleme dersi.

Ayrıca büyü dersi için pratik kısmı.

Öğrenme programı hazırlamamıştım ve bu 5 sene içerisinde öğretecek bir şeyim kalmazsa bu benim için sıkıntı demekti, o yüzden derslerin çok hızlı ilerlememesini sağlıyorum.Herhalükarda kafamda kuşku kalmaması için öğretim planını dikkatle gözden geçiriyorum.

Sylphy’e öğretirken yaptığımla aynı hissi veriyordu.

Büyü pratiği yapmak oldukça önemli.Çünkü büyü yaparken sözleri söylemediğimden onları unutup duruyorum.

İçtenlikle sözleri öğrendiğim sadece panzehir ve iyileştirme büyüsünü öğrenirkendi, asla saldırı büyüsünü aklımda tutmadım.

Öğretim materyalleri evimdeki büyü kitabının aynısı.

Eris ve Ghyslaine de aynısına sahip.

Açıklamaya bakarsak, bu kitaptan yüzlerce yazılıp satılmış yaklaşık bin küsür yıl önce.

Kitabın ortaya çıkmasından önce illa bir öğretmen bulmanız gerekiyormuş ve bu sözde öğretmenler genelde sadece başlangıç seviye büyüleri kullanabiliyorlarmış.Uzun uğraşlar sonucu bir öğretmen bulunabiliyormuş ve genelde öğretecek bir şeyleri olmuyormuş.Böyle vakalarla doluymuş eskiler.

Satılık olmasına rağmen, erişime açık kitaplar çok az sayıda ve markete satsan bile büyüyle ilgisi olmayan insanlar yüzüne bile bakmıyormuş.

Bu dünyada yazıcı teknolojisi de yok.

Büyük miktarda satılan bu kitapların çıkış tarihi 50 sene öncesine dayanıyor.

Ucuza alınabilen materyaller sayesinde son zamanlarda büyücülerin sayısı büyük miktarda artış göstermiş.

Büyücüler dünyayı feth ediyor…yo, ama Asura soyluları arasında önemli miktarda öğrenimini gören var.

Ama, büyü materyallerinin artmasına sebep olan gerekçe ney…

Sayfaları çevirirken düşünüyorum, kitabın üzerinde [Ranoa Üniversitesi tarafından yayınlanmıştır] yazıyor.

Bu işi gerçekten iyi yapıyorlar.

 

Ve böylece özel hocalık günlerim hızla uçup gidiyor.

 

–Durum–

Adı: Eris Boreas Greyreat

Meslek: Fedoa Lordu’nun torunu

Kişilik: Vahşi

Onunla konuşurken: Biraz dinliyor

Dil: Aile isimlerini yazabiliyor

Matematik: Çıkarma işlemiyle başı belada

Büyü: İyice öğrenmek istiyor

Kılıç: Sword-God stilinde başlangıç seviyesinde

Görgü Kuralları: Genel selamlama stilini biliyor

Sevdiği kişiler: Dedesi, Ghyslaine

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.