İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 01 Bölüm 11

[ A+ ] /[ A- ]

Ayrılış

 

 

Çevirmen: NatsuJun

 

Kısım 1

Paul’a çalışmak istediğimi söyleyeli bir ay oldu.
Bugün, Paul bir mektup aldı.
Mektubun isteğime cevap olarak geldiğini düşündüğümden kendimi hazırladım.
Büyük ihtimalle kılıç çalışmasından sonra olur, belki öğle yemeğinden sonra veya akşam yemeği.
Bunları düşünürken içtenlikle kılıç alıştırması yapmaya devam ettim.

Kısım 2

Ben çalışmalarıma devam ederken Paul:
‘Rudi, sana bir şey sormak istiyorum.’ dedi.
‘Buyur babacığım?’
Dik bir ifadeyle babamın dediklerini dikkatle dinledim.
Sonuçta eski hayatım da dahil ilk işim olacak bu.
Harıl harıl çalışmam gerek.
‘Sen…Ehm.Eğer seni Sylphy’den ayırmak isteseydim, ne düşünürdün?’
‘Heehh? Tabiki de istemezdim.’
‘Doğal olarak.’
‘Sorun ne?’
‘Yok, hiçbir şey.Desem bile bana akla karayı seçtirirsin sen.’
Bunu dediği anda.
Paul tamamen değişti.
Paul öylesine bir kana susamış aura yaydı ki bir acemi olmama rağmen hissedebildim.
‘Eh!?’
‘…!!’
Paul sinsice bir adım atarak hücuma geçti.
Ölüm.
Bu kelime aklımda yankılandı.
İçgüdüsel olarak bildiğim tüm büyüleri Paul’a saldırmak için savurdum.
Paul’la aramda hava ve ateş büyüsünü aynı anda kullanarak, infilak edici bir rüzgar oluşturdum.
Sıcak havanın da beni geriye itmesinden destek alarak geri zıpladım ve aramızdaki mesafeyi açtım.
Bunu pek çok kez simüle ettim.
Rakip Paul’ken, eğer ondan uzaklaşmazsam hiç kazanma şansım yok.
İnfilak edici rüzgarın bana da zarar vermesine rağmen, eğer rakibi korkutabilirsem mesafe kazanabilirim.
Ama Paul’un umurunda bile değil, önceki duruşuyla aynı şekilde tekrar saldırıya geçiyor.
(Düşündüğüm gibi bir faydası olmadı!!)
Bu kadarını beklememe rağmen, hala ödüm koptuğundan ağlayacak gibi oluyorum.
Kaçamak manevra yapabilmem için sıradaki aşamaya geçmeliyim.
Geriye kaçarsam imkansız.Rakip çok hızlı ileri atılıyor.
İçgüdüsel olarak böyle düşündüm.Bir şok dalgası ile vücudumun yan tarafından kendime vurdum.
Şok dalgasının etkisiyle vücudum diğer yana uçtu.
Havanın yırtılma sesi kulaklarımı tırmalıyor ve vücudumu soğuk terler içinde bırakıyor.
Az önce başımın olduğu yere Paul’un kılıcını savurduğuna şahit oluyorum.
Güzel.
İlk hamleden kaçtım.Bu nokta daha avantajlı.Mesafe bayağı yakın olsa bile, kaçmak için diğer hamleyi yapabilirim.
Zafer hiç de uzak görünmüyor.
Sırada bu herifin basacağı yerdeki toprağı bataklığa çevirmek var.
Paul o küçük tuzağa basar.
Tam da öyle düşünürken vücut ağırlığını diğer bacağına kaydırarak vakit kaybetmeden saldırmaya devam ediyor.
(İki bacağını da aynı anda etkisiz hale getirmezsem bir boka yaramayacak mı!?)
Ayağımın altında bataklık oluşturmaya başladım.
Batmadan önce bir su dalgası oluşturarak sanki buzda kayıyormuşum gibi kendimi geriye kaydırdım.
(Hass.., çok geciktim…!)
Bu fikir aklıma geldiğinde artık iş işten geçmişti.
Paul bataklığın hemen yamacındaki sağlam yere adımını attı.
Basma kuvveti toprağın çökmesine sebep oldu.
Bana saldırabilmesi için bir adımlık mesafe kaldı.
‘Uuaahhhh!!’
Panik içinde kılıcımı kullanarak karşılık veriyorum.
Hiçbir stile ait olmayan beceriksiz bir darbe.
Kılıcı kaba kuvvetle sallarken ellerimde kaygan, tatsız bir duyu hissettim.
(Water-God stili ile savuşturuldu…)
Sadece bu kadarını biliyorum.
Water-God stili ile savuşturulmasından sonra karşı hamle geliyor.
Bunu bilmeme rağmen karşılık veremiyorum.
Sanki ağır çekim bir film gibi, Paul’un kılıcı boynuma doğru hareket ediyor.
(Ah, çok şükür en azından tahta kılıç…)
Boynumdaki darbeyi hissederken bilincim karanlığın derinliklerinde kayboluyor.

Kısım 3

Uyandığımda kendimi küçük bir kutu içinde buldum.
Etrafımda sallantılar hissettim, bu da bir taşıma aracında olduğumu düşündürdü.
Oturmaya çalışıyorum ama kılımı bile kıpırdatamıyorum.Başımı eğdiğimde kendimi bambuyla örülmüş hasırlar gibi bağlanmış görüyorum.
Kat üstüne kat atılmış derecede sıkı bir bağlama.
(Neler oluyor…?)

Boynumu çevirdiğimde önümde oturan kocaman bir Nee-chan görüyorum.

 

 

Çikolata ten, bayağı dekolte deri bir kıyafet, dalgalı kaslar ve vücudunun her yanında yara izleri.
Heykelvari yüzüne bir de göz bandı giymesi ona iyice Anego hissi katmış.

ꕥ Anego: Yakuza lideri kadın

Bu Nee-chan tamamen bir fantezi hikayesindeki amazon kadın savaşçısı izlenimi bırakıyor.
Ayrıca hayvanlara özgü kulaklarla kaplanınkine benzer bir kuyruğu var.Kürkü bayağı kalın.
Acaba hayvan ırkından mı?
Ona baktığımı fark ediyor ve gözleri gözlerimle buluşuyor.
‘Nasılsınız, benim adım Rudeus Greyrat.Bu şartlar altında konuştuğum için kusuruma bakmayın.’
Öncelikle adımı verdim.Sohbetin temeli öncelikle konuşmaktır.
İlk hamleyi yaparsan insiyatifi elinde tutarsın.
‘Paul’a göre bayağı kibar birisin.’
‘Çünkü aynı zamanda annemin oğluyum.’
‘Evet.Aynı zamanda Zenith’in çocuğusun.’
Ebeveynlerimi tanıdığını görünce biraz daha rahatlamış hissediyorum.
‘Benim adım Ghyslaine.Bugünden itibaren iyi geçinmek dileğiyle.’
Bugünden itibaren mi?
Neden bahsediyor?
‘Ehm, teşekkürler.Ben de iyi geçinmek isterim.’
‘Aaa.’
Her neyse, ateş büyüsü kullanıp ipleri yakıyorum.
Her yerim ağrıyor.Acaip bir halde yattığımdan mı acaba?
Gerinmeye başlıyorum.
Özgürlük hissi.
Ufak bir odada kapalı kalıp sadece parmaklarımı oynatmaya alışkın olmama rağmen, böylesine sadist görünüşlü bir hatunun önünde bağlı olmak bana biraz garip hissettiriyor.
Etrafıma bakınıyorum ve nerede olduğum basitçe, küçük bir kutu denebilir.
Oturmak için bir yer var, böylece Ghyslaine’nin tam karşısına oturuyorum.
İki yanımızda pencereler var ve dışarısı görünüyor.Daha önce hiç görmediğim bir çayırlık alandayız.
Düşündüğüm gibi, bir çeşit taşıma aracı içindeyim.
Oldukça şiddetli sarsılıyor araç ve eğer uzun süre böyle yolculuk yaparsak araba beni tutacakmış gibi hissediyorum.
Önümüzden dıp dıp dıp gibisinden sesler geliyor.Muhtemelen bir attan ötürü.
Yani bir at arabasındayım.
Neden böyle maço bir Nee-chan’ın oturduğu bir at arabasındayım ki?
…Hah!!
Acaba, acaba şey, bu kaslı kadın tarafından kaçırılmış olabilir miyim!?
Acaba benim gibi sevimli birini kötü emellerine alet mi edecek!?
Yo, ben, aslında kaslı kadın olması umurumda değil ama kalbimi zaten Sylphy adında bir kıza kaptırdım.
En azından ilk seferimde nazik davranamaz mısın…?
Yoyoyoyoyoyo!!
Sa-sa-sakin ol.Şu an sakinleşmeliyim.
Asal sayıları saymak sakinleşmeme yardımcı olabilir.
Asal sayılar sadece kendine ve 1 e bölünebilen sayılardır…Bu daha önce beni cesaretlendiren Priest-san’ın dediği bir şey.

ꕥ Jojo’s Bizarre Adventure’daki bir karaktermiş, Priest-san = Enrico Pucci


3, 5, sonraaa, 11 miydi? Sonra ne geliyordu, 13 mü? Sonra, daha sonra…
HATIRLAYAMIYORUM!!
Asal sayıları siktir et, benim sakinleşmem gerek.
Rahatla ve düşün.Neden böyle bir duruma düştüm?
Güzel.Derince nefes al.
‘Nefes….Al….’
Güzel.
Ne biliyoruz tekrar gözden geçirelim.
Öncelikle Paul aniden bana saldırdı ve bayılmama sebep oldu.
Uyandığımda kendimi bu at arabasında bağlı bir biçimde buldum.
Bu at arabasında ‘Bugünden itibaren iyi geçinmek dileğiyle’ diyen bir kadın var.
Paul’a geri dönersek, bana saldırmadan önce garip bir şey söyledi.
Sylphy’i terk etmekle alakalı bir şey.Sanki Sylphy senin olmak için çok iyi gibi.O senin değil dermiş gibi.
B-bu kahrolası lolicon…Şimdi de ellerini Sylphy’e mi uzatmaya çalışıyor!?

ꕥ lolita complex, cinsel bazda 12-16 yaşındaki olgunlaşmamış kızlardan hoşlanma durumu


Bir dakika.İkinci kısımda öyle bir şey söylemedi ama?
Hm?
Sylph ile olan kısıma gelince hiçbir şey anlayamıyorum.
Lanet olsun! Hepsi Paul’un suçu…!
Neyse, önce bir sorayım bakalım.
‘Afedersiniz.’
‘Bana Gyhslaine diyebilirsin.’
‘Ah, sen de bana Rudi-chan diyebilirsin.’
‘Anlaşıldı.Rudi-chan.’
Bu kadın galiba şakadan anlamıyor.
‘Ghyslaine-san.Babamla ilgili bir haberin var mı?’
‘Ghyslaine de.”-san” eklemene gerek yok.’
Diyor Ghyslaine cebinden bir mektup çıkarırken.
Ve bana uzatıyor.Alıyorum, ama zarfın üzerinde bir şey yazmıyor.
‘Paul bana bu mektubu verdi.Sen oku.Okuma bilmediğimden sesli okuman gerekiyor.’
‘Peki.’
Mektubu açıp okumaya başlıyorum.

『Sevgili oğlum Rudeus’a.

Sen bu mektubu okurken, ben muhtemelen artık bu dünyada olmayacağım.』

‘Ney!?’
Ghyslaine şaşkınlıkla bağırarak ayağa kalkıyor.
At arabasının tavanı ilginçtir ki bayağı yüksek…
‘Lütfen otur Ghyslaine.Dahası var.’
‘Hm.Öyle mi.’
Usluca oturuyor.
Okumaya devam ediyorum.

『—-İlk defa bir şaka mektubu yazıyorum.Seni fena benzettim ve sonrasında acınası bir şekilde bayıldın, ardından iplerle bağlanıp kaçırılmış bir prenses gibi at arabasına atıldın.Bence neler olduğuyla ilgili bir fikrin yok ve o kaslı fahişeye de soramazsın….Yani sorabilirsin demek istesem de, o arkadaşın kafası da kastan ibaret olduğu için eminim düzgünce anlatamazdı.』

‘Ne!?’
Ghyslaine öfkeyle bağırarak ayağa kalkar.
‘Lütfen otur Ghyslaine.Sıradaki cümleler seni övüyor.’
‘Hm, öyle mi.’
Usluca oturuyor.
Okumaya devam ediyorum.

『O bir Sword-kral.

ꕥ Önceki bölümlerde (5.Bölüm) bu konudan bahsetmiştim, kılıçta da büyü gibi 7 seviye var.Büyücüden farklı olarak seviyen direk stilinin yanına ekleniyor.Sword-kral, Water-kral, North-kral gibi yani.

Eğer kılıç tekniklerini öğrenmek istiyorsan, kılıç ustalarının kutsal dergahına gitmediğin sürece ondan daha iyisini bulamazsın.Gücü baban tarafından tasdik edildi.Daha önce ona karşı bir kere bile kazanamadım….Yatak dışında.』

Gereksiz ayrıntıları yazma baba müsveddesi.
Ama Ghyslaine halinden memnun görünüyor.
Bu herif cidden çok popüler.
Ama Ghyslaine-san gerçekten güçlü.

『Eh,iş meselesine gelince, Fedoa bölgesindeki Roa şehrinde kalan bir genç hanıma özel öğretmenlik yapacaksın.Umarım ona dili, matematiği ve basit büyüleri kullanmayı öğretebilirsin.Keçi gibi inatçı bir kız ve okulun bir daha okula gelmemesini talep ettirecek kadar da hırçın.Ve şu ana dek özel hocalarının hepsi kaçmış…Ama bence sen bu durumu çözmeyi de başarabilirsin.』

Neyi çözecekmişim? Bu çok sorumsuzca bir davranış.
‘Ghyslaine de keçi gibi inatçı mıdır?’
‘Ben genç hanımefendi değilim.’
‘Doğru ya.’
Okumaya devam ediyorum.

『Kaslı fahişe genç hanımefendi için tutulmuş özel koruma ve de kılıç öğretmeni.Görünüşe göre genç hanımefendiye sana kılıç öğretmesi karşılığında büyü ve dil öğretmeni istiyor.Lütfen kaskafalı olmasın gülme.Sonra ciddileşiyor (Yarılır).』

‘Ney…?’
Ghyslaine’nin alnında bir damar belirginleşiyor.
Bu mektup durumu açıklıyor olabilir, ama aynı zamanda Ghyslaine’i de çileden çıkarmaya çalışıyor.
Bu ikisinin arasındaki ilişki ne?

『Öğretme yeteneğinin iyi olmamasına rağmen, ders masraflarından kurtulmuş olursun en azından.』


Ders masrafları.
Anladım.Bu şahıstan kılıç teknikleri öğreneceğim.Paul içgüdüsel tipe ait olduğundan bana daha iyi hoca bulmamda yardımcı oluyor.
Ya da gelişme gösteremeyen benden ümidini yitirdi mi?
Sonuna kadar sorumluluğunu alsan nasıl olur…?
‘Normalde biri senden öğrenmek istese ne kadar ödemesi icap ediyor?’
‘1 ay için 2 Altın Asura Sikkesi.’
2 Altın Asura Sikkesi miii!!
Roxy bile ayda 5 Gümüş Asura Sikkesi.
Tam 4 katı.Anladım.Cidden değermiş.
Eklemek gerekirse, 1 kişinin aylık yaşam masrafı 2 Gümüş Asura Sikkesi civarında.

『Bu gelecek 5 sene boyunca genç hanımefendinin evinde kalacaksın ve ona ders vereceksin.

Bu 5 yıl boyunca eve gelmen ve mektup yazman yasak.Senin yüzünden Sylphy bağımsız davranamıyor.Sadece bu değil, sen bile ona bağımlı hale geliyorsun, bu yüzden zorla da olsa ikinizi ayrıyorum.』


‘Ne…..ney…?’
Eh, neden?
Bir dakika.
….Eh?
Şaka mı yapıyorsun? 5 yıl boyunca Sylphy ile buluşamayacak mıyım?
Ve mektup yazamayacağım?
‘Sorun ne? Aşık olduğun kızdan mı ayırıldın, Rudi-chan?’
Ümitsiz bir suratım vardı, Ghyslaine galiba bunu nezaketen sordu.
‘Hayır, sadece ergence davranan bir baba tarafından evden atıldım.’
Veda etmeye vaktim bile olmadı.
Yine yaptın yapacağını Paul.
‘Bu kadar üzülme, Rudi-chan.’
‘Ehm.’
‘Ne oldu?’
‘Aslında bana Rudeus desen daha iyi.’
‘Ah, tamam.’
Ama mantıken düşününce, Paul aslında haklı.
Evet, Sylphy eğer böyle büyümeye devam ederse Erogelerdeki zavallı çocukluk arkadaşı gibi olacak.Hep baş karaktere yapışıp, baş karaktere sanki gezegenmiş gibi davranıp uydu gibi etrafında dönerdi.Kendine ait bir kimliği olmayan bir karakter olurdu.
Eğer gerçek dünyada olsaydı, okuldaki arkadaşlarla iyi anlaşır ve bu devamlı birine bağlı olma durumu aynı zamanda bir şeyler öğrenirken yavaş yavaş kaybolurdu, ama Sylphy’nin saç renginden dolayı hiç arkadaşı yok.
5 yıl sonra bile bana yapışıp kalma oranı bir hayli yüksek.
Benim açımdan bir sorun olmasa bile, etrafımızdaki yetişkinler öyle düşünmeyebilir.
Sonuç olarak uygun.Kötü bir karar olmazdı.

『Maaşına gelince, her ay 2 Gümüş Asura Sikkesi ödenecek sana.Ortalama bir özel hocaya göre az olmasına rağmen, bir çocuğa cep harçlığı için oldukça fazla bir meblağ.Eğer boşta kalırsan, şehire gidip paranla nasıl istifade edebileceğini öğren.Parayla ilgili durum şöyle, eğer normalde nasıl kullanacağını öğrenmezsen, acil durumlarda nasıl kullanacağını hiç bilemezsin.Ama ben yine de oğlumun nasıl kullanılacağını öğrenmese bile üstesinden geleceğine inanıyorum….Ah, hata eseri olsa bile karıya gitmek için kullanma olur mu?』


Kaç kere gereksiz detayları yazmana gerek yok diyeceğim.
Yoksa bu, Ostrich Club’daki gibi bir şey mi?

ꕥ Japonların klasik komedi showlarından, bir lider rol dağıtıyor, dürüst bir adamla aptal komik bir adam da oynuyor.Tam olarak olmasa da bizim ‘Komedi Dükkanı’ gibi.


N’olur yapma.

『5 yıl sonra eğer genç hanımefendiye dil, matematik ve büyü öğretmeyi bırakmadıysan, özel bir ödül olarak işverenlerin 2 kişi değerinde üniversite harçlarını karşılayacak.Anlaşmamız böyle.』


Anladım.
Bu 5 sene boyunca eğer özel öğretmenliği ciddiye alırsam, yapmak istediklerimi de gerçekleştirmiş olacak.

『Eh, Sylphy 5 senenin ardından seninle gelmek istemeyebilir, senin arzun durulup belki ona karşı kalbinde eskisi gibi hissetmeyebilirsin.Bu konuda Sylphy’i ciddi olarak ikna edeceğiz.』

Ciddi olarak ikna etmek…İçimde kötü bir his var.

『Bu 5 sene için bol şans diliyorum.Yepyeni bir yerde yeni şeyler öğren ve daha yükseklere ulaş.

-Ulu Dahi Baba Paul.』

Kıçımın dahisi……!?
Kaba kuvvetle halletmedin mi her şeyi!!?
Ama bu sefer kararı karşasında şapkamı çıkartıyorum.
Hem benim için hem de Sylphy için bir şeyler yaptı.
Sylphy bir süre yalnız kalacak olsa bile, eğer bu durumu aşamazsa, bir daha asla büyüyemez.
Bana güvenip bağlı kalmak doğru değil.
‘Paul seni gerçekten seviyor olmalı.’
Diyor Ghyslaine.Çarpık bir şekilde gülüp cevaplıyorum:
‘Bundan öncesinde bir hayli soğuktuk.Ama benzerliklerimiz olduğunu görünce yakınlaştı.Ama, Ghyslaine de aynı değil mi…’
‘Hm? Ne olmuş bana?’
Son cümleyi okudum.

『Sonsöz: Eğer genç hanımefendi de rıza gösterirse onunla birlikte olabilirsin, ama kaslı fahişe benim kadınım, o yüzden ona dokunmak yok.』


‘Böyle demiş.’
‘Hmmh.Mektubu Zenith’e yolla.’
‘Oldu bil.’
Ve böylece Fedoa Bölgesi’nin en büyük şehri Roa’ya doğru yol aldık.
Bu konu üzerine bir sürü düşüncem olsa da, şimdilik bir kenara itiyorum.Biraz uyansam iyi olur.Mmm, bu da öyle.Sylphy ile olamam.Pişman değilim.Mmm.
Kendime bunu deyip duruyorum.
(Ama en azından onu senede bir görmek istiyorum.)
Kalbimde hala yeri ayrı.

Kısım 4

–Paul’un bakış açısından–


‘B-bu çok tehlikeliydi…’
Yere bakınca kendinden geçmiş oğlumu ve kirlenmiş ayakkabılarımı gördüm.
Bugün ona kılıç kullanmayı öğrettiğim son gün olduğundan, bir babanın itibarını göstererek ciddi davranıp onu korkutmak istedim, ama böylesine hızlı reflekslerle büyü kullanıp karşılık vereceği aklımın ucundan bile geçmedi.
Bana saldırmak için olmasa da büyü kullanarak hareketlerimi kısıtlamak için.
Ve hepsi birbirinden farklı büyülerdi.
‘Tam da benim oğluma yakışır şekilde.Dövüş anlayışı bir harika.’
Bir anlığına olmasına rağmen, onu şaşkınlık içinde yakalamam dahi 3 adım atmak zorunda bıraktı beni.
Özellikle o son adım.Eğer gram tereddüt etseydim, bacaklarım tuzağa yakalanıp oyundışı kalmış olacaktı.
Bir büyücüye karşı üç adım atmak.Eğer yoldaşları olmuş olsa, sağını solunu kollayacaklardı.Ya da daha uzakta olsaydı, belki dördüncü bir adıma ihtiyacım olacaktı.
Kapsam olarak tamamen kaybettim.
Onu zindanda herhangi bir partiye versem, büyücü olarak yine de yeterli olacaktır.
‘Su-Azizi bir büyücünün güvenini kıracak derecede dahi birinden beklendiği gibi…’
Oğlum cidden ürkütücü.
Ama en azından bu durumdan hoşnutum.
Eskiden biri benden daha yetenekli ise sadece haset ederdim, ama ilginçtir, konu oğluma gelince bu beni daha çok mutlu ediyor.
‘Ah, şimdi bunları konuşmanın zamanı değil.Eğer acele etmezsem Rawls ve diğerleri gelecek.’
Çabucak bilinci yerinde olmayan oğlumu iple bağladım ve henüz gelmiş at arabasının önüne bıraktım.
Her şey tam da zamanında olmuştu, Rawls yeni geliyor.
Sylphy de öyle.
‘Rudi!?’
Sylphy bağlanmış Rudi’yi görür görmez onu kurtarmaya çalışıyor.Aniden orta seviye büyüleri sessiz sihirli sözlerle yağdırmaya başlıyor.Kolayca onlardan sıyrılmama rağmen, yaptığı büyülerde hem hız hem de güç var, ayrıca sessiz sihirli sözler kullanarak yaptı.
Eğer benden başkası olsa muhtemelen şuracıkta can verirdi.
Rudi buna neler öğrettin sen böyle?
Mektubu Ghyslaine’e verdim, Rudi’yi at arabasına yerleştirip, sürücüye yola çıkmasını söyledim.
Diğer yanıma baktığımda Rawls’ın Sylphy’nin yanında diz çöküp ona bir şeyler öğrettiğini gördüm.Doğru.Öğretmek ebeveynlerin işi.Rudi’ye ayrılan payı almanın sırası sende Rawls.
İç çekip nemli gözlerle onları izledim, sonrasında rüzgarda yankılanan Sylphy’nin sesini duydum.
‘Anladım.Rudi’ye yardım edebilmek için güçlü olacağım…!!’
Mmm, seviliyorsun oğlum.
Bu manzarayı görünce, evdeki iki karım da evden dışarı çıktılar.
Tehlikeli olabileceğinden evden izlemelerini tembihlemiştim, ama muhtemelen gidişini izlemek için geldiler.
‘Ah, tatlı Rudi’m gidiyor.’
‘Hanımım.Bu da onun için bir eğitim.’
‘Biliyorum Lilia.Aaaah, aah Rudeus!! Yolun açık olsun evladım!! Tek çocuğu da kucağından alınan zavallı ben!!’
‘Hanımım, genç efendi artık tek çocuk değil.’
‘Doğru.Artık iki kız kardeşi var.’
‘İki….!! Ha-hanımım!!’
‘Önemli değil Lilia.Senin çocuğuna da sevgi göstereceğim!!Çünkü, seni seviyorum!!’
‘Ahh!!Hanımım, ben de!!’
At arabasının gidişini izlerken aralarında böyle bir sahne geçiyor.
Ama bu ikisine gelirsek, cidden çok iyi arkadaşlıkları var.Keşke bana da aynı şekilde iyi davransalar.
Ya da keşke beni pataklamak konusunda bu kadar iyi anlaşmasalar, mı desem.
‘Ama ufaklıklar büyüyünce Rudi burada olmayacak…’
Rudi galiba havalı abiyi oynamak istiyor.Çok yazık.
Tatlı mı tatlı kızlarımın sevigisi sadece bana ait olacak.
Ha ha.
Dur bir dakika.Bundan sonra Rudeus yetenekli öğretmen Sword-kral Ghyslaine tarafından eğitilecek.
5 sene sonra 12 yaşında olacak.Vücudu bayağı zinde olacak.
Geri döndüğünde büyü kullanabiliyor olacak ve benimle öylesine bir dövüş talep edecek.O gün gelince kazanabilecek miyim?
Hassiktir.Babalık onurum 5 sene içinde tehlikeye girecek.
‘Bayan Greyrat ve Lilia.Rudeus gittiğine göre biraz alıştırma yapmaya başlasam iyi olacak.’
Zenith şaşırmış bir ifade gösteriyor.Lilia Zenith’in kulağına fısıldayarak:
‘Az kalsın genç efendi Rudeus’a kaybettiğinden olsa gerek.Tehlikeyi hissetmeye başladı.’
‘Her zaman böyleydi zaten.Kaybetmeye ramak kalmadan çabalamaya kalkışmaz.’
Hoff.Babalık haysiyetim tehlike altında.
(Eh, işin onura kalması çok da önemli değil aslında.)
Çünkü her an haysiyetini göstermeye çalışan bir babanın nasıl olduğunu bilirim, kalpten biliyorum ki bence hep kadınlarla sorun yaşayan işe yaramaz bir Ossan kalacağım.Hedefim sadece otoriter davranmadan umursayan bir baba olmak.En azından 3 çocuğum büyüyene kadar.
Zenith’e bakıyorum.
Vücudu insana iki çocuk doğurmamış dedirtecek kadar güzel.
(Eh, dördüncü beşinciye kadar yolu var.Hehe.)
Dördüncü falan bir yana.
(Rudeus…)
Bu yöntemi ben de sevmiyorum.
Ama sana desem de dinlemeyecektin, ve seni ikna edecek kadar kendime güvenim yok.
Fakat hiçbir şey yapmadan öylece izlemek bir ebeveyn olarak fiyasko olurdu.Yeterli gücüm olmadığından ancak başka insanlardan yardım isteyebilirdim, hepsi bu.Kaba kuvvetle yapmış olmama rağmen, sahip olduğun zekayla anlayacağını umuyorum…
Aslında, anlamasan da sorun yok.

Orada yaşayacağın şeyleri bu köyde tecrübe edemeyecektin.Anlamasan bile, sadece karşılaştığın şeylere karşılık ver ve bu senin gücün olacaktır.
Bu yüzden benden nefret et.
Nefret et ve bana karşı gelecek kapasitede olmamana lanet yağdır.
Ben baskıcı babama karşı böyle büyümüştüm.
Pişman oldum ve dersimi aldım.Senin de aynı şeyleri yaşamanı istemiyorum.
Ama evi terketmemle güç kazandım.
Bu sahip olduğum güç babam karşı kazanabilir mi bilmeme rağmen, istediğim kadına sahibim, korumak istediklerimi korudum ve en azından oğlumu bastırabildim.
Eğer bana karşı gelmek istiyorsan, öyle olsun.
Gücünü kazanıp döndükten sonra.
Bu barbar babana kaybetmeyecek kadar güç topla.
Diye düşünür Paul Rudeus’un bulunduğu at arabasına bakarken.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.