İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 01 Bölüm 10

[ A+ ] /[ A- ]

Çıkmaz Sokak

 

 

Çevirmen: NatsuJun

 

Kısım 1

Artık 7 yaşındayım.
Kız kardeşlerim Norn ve Aisha sorunsuz bir şekilde büyüyorlar.
Ne zaman yatağı ıslatsalar, bezlerini pisletseler, acıksalar veya bir şeylerin ters gittiğini hissetseler ağlıyorlar.Hatta ortada sorun olmasa bile ağlıyorlar.
Geceleri ağlamaları normal.Sabahları ağlamaları normal.Ama gün boyunca daha çok ağlıyorlar.
Paul ve Zenith çabucak zihinsel olarak yıprandılar.
Sadece Lilia enerji dolu:
‘Doğru olan bu, çocuk büyütmek dediğin böyle olur! Efendi Rudeus varken çok kolaydı! Ona çocuk büyütmek denmez!’ diyordu.
Bebeklere tecrübesiyle göz kulak oluyordu.
Ayrıca bebeklerin geceleri ağlamasına gelince, erkek kardeşim sayesinde zaten alışığım, o yüzden aldırmıyorum.
Böbürlenmek için söylemiyorum ama erkek kardeşimden ötürü bebeklere bakma tecrübem var.Benim bezleri değiştirip elbiseleri yıkayarak temizlediğimi görünce Paul işe yaramazmış gibi bir ifade takınmaya başladı.
Bu herif tıpkı savaştan önceki ev işinden anlamayan Japon erkekleri gibi.
Kılıç ustalığında bayağı hünerli olup köylülerin saygısını kazanmasına rağmen iş baba olmaya gelince daha çok toy kalıyor.
Bu bir de ikinci bebek yani…Ah ah.

Kısım 2

Bu mevzudan konuşmuşken, artık iyi noktalarından konuşup Paul’un haysiyetini kurtaracağım.
Her yanında bir açık ve zaafiyet bulunan bu kişi hakkında, neresinden bakarsanız bakın o, işe yaramaz Paul, ama benim gözümde kaliteli biri olarak kabul gördü.

Neden mi? Çünkü güçlü.
Önce Paul’un Kılıç teknik seviyeleri.

Sword-God Stili : ileri seviyede
Water-God Stili : ileri seviyede
North-God Stili : ileri seviyede

Tüm stiller ileri seviyede.
İleri seviye demişken, yetenekli insanların ileri seviyeye ulaşabilmeleri için her stilde 10 yıl harcamaları gerektiği söyleniyor.
İleri seviye durumunu kendo ile kıyaslarsak, dördüncü veya beşinci civarı olmalı.Orta seviye ise birinci dandan üçüncü dana kadar olanlar, ve normal bir şövaylenin yeterlilik gösterebilmesi için orta seviyeye ulaşabilmesi kafi.Aziz seviyesi altıncı dandan daha fazlasına denk geliyor ama şimdilik bunları boşverelim.
Bu örneğe göre Paul kendo, judo ve karate biliyor ve bunlarda dördüncü dana kadar ulaşmış.
Ve hepsi terk edilmeden önce yarı yola kadar çalışılmış.
Düzgün insan cinsinden bir mahlukat olmasa bile, gücüyle ilgili hiç bir sorun yok.Ayrıca 25 yaşında olmasına rağmen pratik savaş tecrübesi yaşlı bir adamınki gibi.
Verdiği nasihatler oldukça pratik ve kurnazca.
İçgüdüsel bir tip olmasından dolayı dediklerinin yarısını dahi anlayamıyorum, ama dediklerinin hepsi doğrudur diyebilirim.
Paul’dan öğrenerek geçirdiğim bu 2 sene başlangıç seviyeden fazlasına ulaşmama yetmedi.Bundan birkaç sene sonra fiziksel kuvvetim nasıl gelişir bilmiyorum, ama şimdilik ne kadar zihinsel çalışma yapsam da Paul’u yenecek bir yol bulamıyorum.Stratejilerimde büyü kullansam bile muhakkak kaybedermişim gibi geliyor.
Paul’u sihirli yaratıklarla dövüşürken gördüm.
Daha doğrusu o bana gösterdi.Sihirli yaratıkların belirdiği haberi geldikten sonra bana ‘gözlem de bir çeşit tecrübedir’ diyerek beni de yanında sürükledi, onu dövüşürken uzaktan izledim.
Doğruyu söylemek gerekirse.
Paul bayağı havalı.
Rakipleri 4 sihirli yaratık.
3 <<Saldırı Köpeği>>, eğitilmiş Doberman gibiydiler.
1 <<Elit Yaban Domuzu>>, vahşi, 4 kollu, domuza benzer bir yaratık.
Sanırım yaban domuzu köpeklere öncülük ediyor, ormanın derinliklerinde bir yerde ortaya çıkmışlar.
Paul onları kolayca hallediyor ve birkaç dakika içinde kafalarını kesiyor.
Tekrar söylememe izin verin, bu aşırı havalı.
Nasıl açıklasam? Savaşın tamamı tam bir zariflik abidesiymiş gibi.Beni asıl heyecanlandıran oradaki hayal bile edemeyeceğim ritim, her şey düzgünce yerli yerinde yapılmış gibi görünüyordu.
Bunu kelimelerle anlatmaya çalışmak yeterli olmaz.Cidden tanımlayacak bir kelime gerekirse eğer, sanırım cazibe olurdu.
Paul’un dövüşme stili insanı büyülüyor.İnsanların güvenini cezbediyor, Zenith’i kendine aşık ediyor, Lilia’nın bedenini teslim etmesine sebep oluyor ve artık Bayan Ada’nın neden ona bu kadar abayı yakıp kendini kaybettiğini anlayabiliyorum.
Köyde yatmak isteyeceğin bir numaralı adam.
Aman, neyse.
Varlığına minnettarım.Böylesine güçlü birinin yanıbaşımda olduğundan dolayı minnettarım.
Eğer burada Paul olmasaydı, kolayca kibirli birine dönüşebilirdim bu dünyada.
Örneğin biraz büyü bilmemden dolayı lakayıtça sihirli yaratıklara meydan okuyabilirdim, ama <<Saldırı Köpeği>>’ni vuramaz ve canice, ölene kadar ısırılırdım.
Yo, belki sihirli yaratıklar değil de insanlar tarafından olurdu.
Kibirlice dövemeyeceğim birine meydan okurdum.
Böylesine bir senaryo çok kolay gelişir.
Kötü insanları cezalandırmaya calışırken seninle yerleri silerler sonra.
Bu dünyanın savaşçıları tahmin edeceğinizden çok daha güçlü.
Eğer birisi ciddi ise, 50 kilometre hızla koşabilir.Bu dinamik görüntü ve tepkiler normal değil.
İyileştirme büyüsünden ötürü ölmek o kadar kolay değil, ama rakibiniz sizi tek hamlede öldürebilir.
Sihirli yaratıkların varlığı insan ırkının uyum sağlamasına sebep olup güçlenmelerini sağlamış.
Dahası bu kadar güçlü dediğim Paul bile daha sadece ileri seviyede.Kılıç ustalarına göre düşünürsem dışarıda daha güçlü olan bir sürü insan var.Bu dünyada sihirli yaratıklar olsun meşhur insanlar olsun, Paul’un tırnağı bile olamayacağı bir sürü varlık var.
Her zaman senden daha iyisi vardır.
Paul’un varlığı bana bu çıkarımı doğal olarak düşündürdü.
Ne kadar iyi noktaları olan birisi olmasına rağmen, evde baba olarak bir fiyasko.
Olimpiyatta altın madalya alsan bile, bir suç işleyince suçlu kimliğine bürünürsün.

Kısım 3

Günlerden bir gün, genelde yaptığım gibi Paul’la kılıç tekniklerini çalışıyordum.
Bugün de Paul’a karşı zafer elde edemiyorum, muhtemelen yarın da öyle olacak.
Son zamanlarda geliştiğimi hissetmiyorum.Ama pratik yapmaya devam etmezsem zaten gelişmeyeceğim.
Hissetmesem bile çalışma sürecim benim yeteneğim olacaktır.
Muhtemelen.
Olacaktır değil mi? Bir hata yok?
Şunu bunu düşünürken, Paul aniden bir şey hatırlayıp:
‘Aa doğru, Rudi.Okul için sen…’ dedi.
Yarısına gelince durdu.
‘…Boş ver gitsin.Bir şey yok, hadi devam edelim.’
Paul tahta kılıcını kaldırıyor bir şey olmamış gibi.
Gözümden kaçmadı bu.
‘Ney, okul mu…?’
‘Okul derken Fedoa Bölgesi’nin başkenti Ranoa tarzı eğitim sistemi.Dil, tarih, görgü kuralları ve matematik öğretmekle yükümlü sistem.’
‘Sanırım bunu geçmişte duymuştum.’
‘Genelde senin yaşında bir çocuk okula gider…Ama senin ihtiyacın yok değil mi? Dil ve matematik öğrenmeye?’
‘Hmm, bu doğru.’
Roxy bana Matematik öğretmiş gibi davranacağım.
İki kız kardeşim doğduktan sonra maddi durumumuz hafiften kırmızı alana kaymaya başladı ve ben de bütçe kitaplarıyla ilgili yardımcı oldum.Bir dahi falan diye anılmaktan korktuğumdan Roxy’i öne sürdüm ben de.
Roxy’nin değeri yine bir kat arttı, bence bir sorun yok.
‘Ama okul ilgimi çekiyor.Benim gibi yaşıtım bir sürü çocuğun toplandığı yer değil mi? Arkadaş edinebilirim.’
Ama Paul buna burun kıvırdı.
‘Düşündüğün gibi iyi bir yer değil inan bana.Görgü kuralları dersinde hiç esneklik yok, koca bir yığın kimseye faydası olmayan kural var ve tarihi öğrenmenin sana bir faydası olmayacak.Eminim soyluların çocukları toplanıp sana zorbalık edecekler, birinci olmadıklarında yaygara çıkarırlar.Seni görünce canını okumak için bir topluluk kuracaklardır.Benim babam bir dük olmasına rağmen neden benden daha iyisin gibisinden şeyler işte.’
Galiba kendisi de böyle bir şey yaşamış.
Paul’un evi babasının çok sert olması ve iğrenç soylulardan dolayı terk ettiğini duymuştum.
Görgü kuralları ve tarih dersleri Asura’nın soylularına gösteriş katmak için tamamen, muhtemelen insanlara eziyet olsun diye yapılmış şeyler.
Eminim ben de aynı şekilde hissedeceğim, Paul ve ben birbirimize oldukça benziyoruz çünkü.
‘Öyle mi.Ben soyluların güzel mi güzel kızları da orada olur diye düşünmüştüm.’
‘Yol yakınken vazgeçmeni öneririm.Soyluların kızları makyaj yapabilir, saçlarını yaptırıp parfüm sıkabilir, ama yatağa attığında fiziksel aktivitede bulunmadıklarından vücutlarının berbat bir halde olduğunu göreceksin.Yani, arada kılıcı sevip bayağı sağlam vücutları olan da var tabi, ama büyük çoğunluğu eksikliklerinin üstünü örtmek için korse kullanıyor, dolayısıyla anadan doğma soymadığın sürece bilemezsin.Baban çok kez kandırıldı…’
Paul böyle derken gökyüzüne bakıyordu, sözleri kurnazca gelse de ikna edici.
Aşağılık biri gibi konuşsa da bu tecrübeleri sayesinde Zenith gibi iyi bir kadını elde etmeyi başarmış, yani sözlerinde ayrı bir derinlik var demek ki.
‘O halde… okula gitmeyeceğim.’
Sylphy’e öğretmek istediğim bir sürü şey var.
Ayrıca zorbalık göreceğimi bile bile yine de gitmeye kalkışırsam, benim civatalar eksik demektir.
20 yıldır NEET olmamın sebebi zorbalığa uğramış olmam değil miydi.
‘Doğru.Okula gitmek yerine maceracı olup zindanlara girmelisin.’
‘Maceracı…?’
‘Elbette.Zindanlar güzel yerlerdir.Çünkü kızlar makyaj yapmaz, birisi güzel mi değil mi ayırt edebilirsin.Kılıç ustası, savaşçı, büyücü fark etmez hepsinin dehşet vücutları vardır.
Bu aşağılık yorumlar bir yana.
Kitaplardan öğrendiğime göre zindanlar sihirli yaratıkların bir formu.
Basitçe mana birikimi sebebiyle normalinden farklılaşmış olağan bir mağara, sonuç olarak zindana dönüşmüş.
Zindanın en derin noktasında bir güç kaynağı olduğu söylenir, mana kristali, ve tabi onun koruyucusu (Boss).
Mana kristali güç timsali kışkırtıcı bir yemdir.
Zindanın etkisinde kalan sihirli yaratıkları ya tuzakları etkinleştirip, ya açlıktan, ya da koruyucu tarafından ölümle buluşur.
Zindan bu sihirli yaratıklardan gelen manayı da emer.
Ama aynı zamanda sihirli yaratığın mana kristalini yediği veya zindan çökerken içinde gömülü kaldığı durumlar da oluyor.
Zindan böyle belirsiz tasvir edildiğinden sanki sihirli yaratıkmış gibi geliyor.
Ayrıca mana kristalince kışkırtılan sadece sihirli yaratıklar değil.
İnsanlar da ahmakça kanıyor buna.
Sanırım mana kristali büyülerin etkisini artırmak için kullanılabiliyor, bu yüzden fiyatı oldukça pahalı.Fiyatın boyuta göre belirlenmesine rağmen, küçük bir mana kristali bile birinin bir sene boyunca boş boş gezmesine yetecek kadar servet getiriyor.Dahası sihirli yaratıklar sadece mana kristalini hedefleyerek zindana girerken, insanlar sırf bunun için gitmiyor.
İçinde yıllarca mana biriktirmiş sihirli yaratıklar var, bir de maceracıların geride bıraktıkları ekipman ve eşyalar var.
Ayrıca farklı bir yem daha var.
Büyülü itemler.
Büyülü itemler tamamen apayrı bir dünya, kullanıcının manasını kullanmaz yine de büyü yaparlar.Tek kötü yanı, büyülü itemlerin çoğunluğunda işe yarar bir marifet yok.
Çoğunluğu çöp denebilir.
Ama aralarında bazı hileli itemler var ki tanrı seviyeli şahısların bile dudaklarını uçuklatır.
Eğer öyle bir şey satılsa, dünyaları satın alacak kadar para kazandırır.Zindanlara girip bir gecede zengin olmanın hayaliyle sarhoş birçok insan var.
Çoğuları daha yolda yerle bir oldular ve manalarını emen zindanlar daha büyüdü ve derinleşti.
Ve böylece zindanın en derinlerinde muazzam miktarda hazine uykuya yattı.
En eski ve büyük zindanın Ana Kıta’daki, Kızıl Ejderin Kutsal Mağarası bölgesindeki Ağlayan Ejder Dağı’nın eteklerinde olduğu doğrulanmış,[Dragon-God’ın İni].Makalelere göre bu yer 10.000 yıl öncesinden beridir meydanda.Tahmini en derin noktası 2500 üncü katta.Denilenlere göre Ağlayan Ejder Dağı’nın tepesini zindanın en altına bağlayan bir yer varmış ve eğer oradan zıplarsan kendini bir anda zindanın en derininde buluyormuşsun.Ama bu metodu kullanan kimse sağ dönmemiş.
Eklemek gerekirse, bahsettiğimiz delikten lava fışkırmıyor.
Dragon-God’ın deliği kızıl ejderleri yakalamak amacıyla var.

Bazen oradan geçen ejderha birden içine çekilmeye başlar.
Bunu garanti bir şekilde doğrulamak elde değil, ama sonuçta burada 10.000 yıldır yaşayan sihirli bir yaratıktan bahsediyoruz, böyle bir şey yapmaya güç yetirebilmesi çok şaşırtıcı olmazdı.
Ek olarak, bilinen en zor zindan Cennet Kıtası’nda yer alan 『Cehennem Zindanı』 ve Ringus Denizi’nin merkezindeki [Demon-God’ın İni].
Bu iki yerin girişine erişebilmek çok güç ve buralara yanında bir şeyler getirmek çok zor.Zindanların oldukça derin olduğu ve adım adım keşfetmenin imkansız olduğu söyleniyor, bu yüzden en yüksek zorlukla derecelendirilmiş.
Bahsettiklerim zindanlar hakkında bildiklerimdir.
‘Bir kitapta zindanlar hakkında bir şeyler okumuştum.’
‘<<3 Kılıç Ustası ve Zindan>> mı? Eğer kitaptaki gibi efsanevi zindanları keşfedebilirsen muhakkak adını tarihe kazırsın.Böyle bir şey denemek ister miydin?’
—<<3 Kılıç Ustası ve Zindan>>
Daha sonrasında Sword-God, Water-God ve North-God olan 3 dahi kılıç ustasının birkaç engel ardından devasa bir zindana meydan okumalarından bahsediyor.Yolculukları boyunca kahkaha dolu anlar yaşandı, bazen aralarında kavga ettiler ve elveda ettiler ve sonuç olarak zindanı fethettiler.
Girdikler zindan 100 kat derinliğinde idi.
‘Bu hikaye tamamen kurgu değil mi?’
‘Hayır öyle değil.Hatta çeşitli stillerin o zindandan kaynaklandığı da söyleniyor.’
‘Eh.Ama o kadar şanslı da olsa sonuçta tanrı seviyesine ulaşmış biri, ben elimden geleni yapsam bile öyle bir şeyi başaramam değil mi?’
‘Baban denemişti.Eminim Rudi de başarabilir.’
Ardından Paul bana hayalet ırkından genç birinin kılıç ustası bir insanla su balığı yuvası zindanına girip maceracı arkadaşlarını kaybetmelerine rağmen inatla su balığı ırkını yenmeye çalıştıkları bir hikaye anlattı.Kazara zindana düşen deneyimsiz bir büyücü varmış ve bu büyücü daha büyücülerini yeni kaybeden bir parti tarafından kabul edilmiş ve sonrasında içinde uyuyan yetenek ortaya çıkıp güçlü bir büyücü olmuş.
Sanki bir fırsat arıyormuş gibi bana bu hikayeyi anlatıyordu.
Böyle demişken, Paul benden kılıç ustası olmamı istemişti.
Hikayeleri dinledikten sonra <<3 Kılıç Ustası ve Zindan>> kitabını okuyup, zindan, maceracılar ve kılıç ustası kavramlarına hayranlık duyacağımı düşünmüş olmalı.
Zindanlar…İlgimi çekiyor.
Bunu ilginç bulmama rağmen aynı zamanda çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum.
Çünkü hikayede geçen karakterler genelde aniden öldüler.
<<3 Kılıç Ustası ve Zindan>> kitabında, 3 kılıç ustası dışında yer alan başka karakterler de var.
Ama 3 kılıç ustası dışında hepsi öldü.
Bazısı alev topuna maruz kalıp kömüre döndü.Bazısı bir deliğe düşüp çorbaya döndü.Birisi ortadan ikiye ayrıldı tam da maceracının başı yukarıya bakmışken.Sihirli yaratıklarla savaşırken bir sıyrık bile almadılar, ama biraz dikkatsizlik ettiklerinde hepsinin kökü kazındı.
3 kılıç ustasının animelerdeki ana karakterler gibi tuzakları zarifçe atlatmasına rağmen, benim gibi dikkatsiz birinin tuzakları alt edebileceğini hiç sanmıyorum.Sonuçta donkan(mankafa) tipim ben.
‘Ee ne diyorsun? Maceracılar ilgi çekici, değil mi?’
‘Şaka mı yapıyorsun?’
Neden adrenalin tutkunları gibi bilerek o kadar tehlikeli bir yere gideyim ki?
Mümkünse ben de Paul gibi kadınlarla etrafım sarılsın istiyorum.
‘Kızların poposunu kovalamak karakterime daha çok uyuyor benim.’
‘Hayalim babam gibi birçok kadının etrafımda olması.’
‘Öyle mi.Ama bir poponun peşinden koşmak daha iyi.’
Paul arkamı işaret ediyordu, ve arkamı döndüğümde suratı asık bir Sylphy gördüm.
Çok bahtsızım.

Kısım 4

Son günlerde odamda Sylphy’e pek çok şey öğretiyorum.
Sessiz sihirli sözlerin teorisi ardındaki detayları açıklamak için, ona Fizik ve Matematik’i temellerinden öğretmek daha hızlı olur.
Orta okulda sınıfın en aşağılarında olmama rağmen.Dandik bir liseye bayağı bir zorlukla girdim, ve ardından yarısında bıraktım.
Bu yüzden ona öğretebileceğim şeyler de sınırlı.
Sylphy temel olarak okumayı ve yazmayı öğrendi, ayrıca iki basamaklı toplama ve çıkarmayı da yapabiliyor.Ona çarpım tablosunu öğretmek biraz daha zor olacak, ama o oldukça keskin zekalı.Eminim çok geçmeden bölmeyi bile öğrenecektir.
Büyüyle birlikte ona fen bilimlerini öğrettim.
‘Neden ısıtılan su buhar oluyor?’
‘Su buharı, buharlaştıktan sonra havaya karışır.Buharlaştırmak için sıcaklık şart.O yüzden ısıttığında kolayca suyun buharlaştığını göreceksin.’
Şu anda ona buharlaşma, kırağılaşma ve süblimleşme kavramlarını öğretiyorum.
‘…?’
Anlayamadığını saklamaya çalışmayan bir yüz ifadesi.
Ama en azından dürüst bir çocuk, öğretilenleri çabuk kapıyor.
‘Yani bilmen gereken, yeterince ısıtırsan her şey erir, soğutursan da her şey kırağılaşır.’
Öğretmen olmadığım için bu kadarı yeterli olmalı.
Sylphy benden daha zeki.Eğer kendi başına denerse anlayacaktır.Büyü kullandığında yeterince deney yapmadı diye endişe etmeyeceğim.
‘Taşlar da erir mi peki?’
‘Bayağı bayağı yüksek bir sıcaklığa ihtiyacın olacak ama evet.’
‘Rudi taşları eritebiliyor mu?’
‘Elbette.’
Böyle dememe rağmen daha önce hiç denemedim.
Son zamanlarda kabaca havayı birbirinde ayırabilmeye başladım.Bunu kullanarak kendi isteğimle ortamdaki oksijen ve hidrojen miktarını artırabiliyorum, yani taşı eritecek sıcaklığa ulaşabilirim, ama kendimi de yakmam olanaklar dahilinde olduğundan denemek istemedim.
Eklemek gerekirse, [Erimiş Kaya] adında ileri seviye bir büyü var.
Herhalükarda bu ateş ve toprak sistemini kullanan kaynaşmış bir büyü, ama ileri seviye ateş büyüsü olarak sınıflandırılmış.Belirli bir sisteme tabi tutulmuş olmasına rağmen diğer sistemlerle alakası var.Alev gücünü artırmak istersen üzerine mana eklemen yeterli, ama eğer yanıcı materyaller eklersen gücünü daha etkili olarak artırabilirsin.
Bu noktaya kadar anladığım bunlardır.
Ama hepsi bu.
Roxy veda ettiğinden beri büyü hünerlerindeki seviyem pek değişmedi.
Büyüleri birleştirmeyi denememe, çeşitli metodlar kullanmama, hatta fen bilimlerinden istifade edip gücünü artırmama rağmen.
Yüzeysel bakınca seviyem bayağı artmış görünebilir.
Ama artık çıkmaz sokağa girdiğimi hissediyorum.Şu anki bilgilerimle daha zorlu şeyler başaramıyorum.Eskiden hayatımda bir zorluk olduğunda internetten araştırabilirdim, ama bu dünya bu kadar işe yarar şeylere sahip değil.
Kimden öğrensem acaba…
‘Okul?…’
Görünüşe görü büyü okulları var.Roxy büyü okullarına hafif eleştirel yaklaşmış olsa da, girmemde bir sorun olmamalı.
‘Rudi okula mı gidecek?’
Kendi kendime mırıldanırken Sylphy tedirgin gözlerle bana bakarak sordu.
Her başını çevirdiğinde saçları da savruluyor.
Ona ayda bir ‘Saçını uzatsan daha güzel olur’ dedim, galiba sonunda başardım, son zamanlarda Sylphy saçını uzatmaya başladı.
Uzunluğu bir kızın kısa saçı kadar olmasına rağmen, hafiften düzensiz zümrüt yeşili saçları her başını hareket ettiğinde savruluyor en azından.
Harika bir his.
At kuyruğu yapmasına çok az kaldı.
‘Oraya gitmeyeceğim.Ayrıca babam oraya gidersem hiçbir şey öğrenemeyeceğimi ve zorbalık göreceğimi söyledi.’
‘Ama Rudi son günlerde garipleşti.’
Cidden mi?
Hiç fark etmedim.Yine aptalca bir şeyler mi yaptım?
Sylphy’nin önünde dikkatle Donkan karakter gibi davranmama rağmen.
‘Ben doğuştan garibim zaten.’
Ağzını aramak için böyle yarım yamalak bir cevap verdim, Sylphy alnını buruşturup başını salladı.
‘Sorun bu değil.Nasıl desem? Sanki ölü gibisin…’
Oh.Demek demek istediği buymuş.
Gereksiz fazla düşünüyorum.Yine aptalca bir şey yaptığımı düşünmüştüm.
Boşuna onu endişelendirdim demek.
‘Çünkü bir çıkmaza geldim gibi hissediyorum.Hem kılıç tekniklerinde hem de büyüde pek gelişemedim.’
‘Ama…Rudi gerçekten de muhteşem, değil mi?’
‘Yaşıma göre muhtemelen öyle.’
Gerçekten, bu dünya için, bu yaşta böyle olmam muhtemelen olağanüstü.
Ama hala bir şey başaramadım.Büyü olarak da, sadece geçmişten anılarıma güvenip sessiz sihirli sözleri kullanabilmeyi başardım sadece, ve diğerlerinden biraz daha iyi yapıyorum.
Ama eski yaşamımdaki gibi bir şeyleri zihinde tutma yeteneğim düşük olduğundan, şimdiden sınırlarıma ulaştım ve ileri adım atamıyorum.Kaç kere daha fazla şey öğrenemediğim için pişmanlık hissettim, artık istesem de öğrenemiyorum.Ayrıca eski hayatımdaki ortak yargılar burada işe yaramayabilir.Bu dünyada daha haberdar olmadığım bir sürü kural var.Eski anılarıma bel bağlayıp duramam , değil mi?
Bu dünyanın mantığı büyü.
O yüzden bu dünyayı anlamam gerek.
‘Diğer seviyeye adım atmam gerektiğini düşünüyorum.’
Sylphy’nin büyüsü gittikçe iyileşiyor ve eskisinden daha zeki.
Ona bakınca kalbim kaygıyla yanıp tutuşuyor.İleri adım atmayı beceremediğimden işe yaramazın tekiyim.
Donkan baş karakterim deyip durmama rağmen, büyüyünce Sylphy beni ekebilir.
‘Bir yere mi gideceksin?’
Sylphy kaşları çatık bir şekilde soruyor.
‘Evet.Babam da benim maceracı olup zindanlara katılmamın daha iyi olduğunu söylüyor, ayrıca köyde yapabileceğim pek bir şey yok…Eğer izin verilirse ya okula gitmek isterim ya da maceracı olmayı.’
Üstüne pek düşünmeden rastgele söyledim.
‘Yo…Olmaz!’
Sylphy aniden bağırıp bana sarıldı.
Vav.Bu da neyin nesi?
Aşk itirafı?
Böyle şeyler düşünüyorken Sylphy’nin tepeden tırnağa titrediğini fark ettim.
‘Bayan Sylphy Ette?’
‘Yo, yo…Olmaz!’
Sylphy öyle sıkı sarılıyor ki bir an nefes alamıyormuş gibi hissettim.
Acaba Sylphy suskun ve kayıp davranmamdan ötürü sorumlu mu hissetti…
‘Ha, hayır, gitme…Uuu, uuu, hıçkırır.’
Hüngür hüngür ağlıyor.
Küçük omuzları şiddetlice titriyor.Yüzünü göğsüme gömüyor.
…Ney, ney.Sorun ne?
İlkin Sylphy’nin yüzünü siliyorum ve yumuşak bir şekilde sırtını sıvazlıyorum.
Sonra da götünü…Yo, yo ben Paul değilim.
Götü şimdilik boş ver.
Arkasından ellerimi dolayıp sarılıyorum Sylphy’ye dokunmanın hissini tüm bedenimle tecrübe ediyorum.
O kadar sıcak ve yumuşak hissettiriyor ki.Yüzümü saçlarına gömüp o güzel kokusunu içime çekiyorum.
Ah, bu harika.Bu, gerçekten harika bir his…Sanki…
‘Uu.Gitmeni istemiyorum.Gitme, burada kal…’
Kendime geliyorum.
‘Ah, ahh…’
Anladım.Demek öyle.
Son günlerde Sylphy sabahın erken saatlerinde evimize daha sık geliyordu.
Geldiğinde mutlu bir ifadeyle kılıç teknikleri çalışmamı izleyip ardından beraber büyü veya fen bilimleri çalışıyorduk.
Böyle bir şey yapıyorduk.
Eğer bir gün gidersem, Sylphy tek başına kalacak.Kötü çocukları büyü kullanarak savuştursa bile, yeni arkadaş edinemeyecek.
Böyle düşününce Sylphy kalbime daha bir hoş görünüyor.
Sadece benim tarafımdan seviliyor.
Sadece bana ait olan bir şey.
‘Anladım, anladım.Hiçbir yere gitmiyorum.’
Yani cidden bu kadar tatlı bir kızı başka bir yere gitmek için mi terk edecektim?
Büyü hünerlerimi geliştirmekmiş?
N’olmuş yani? Zaten aziz seviye ve ileri seviye büyüleri kullanabiliyorum.Eğer bir şey olursa Roxy gibi öğretmen olurum.Yetişkin yaşıma ulaşana dek zamanımı Sylphy ile geçiririm.
Öyle yapalım.
Beraber büyüyüp, onu biraz daha zevklerime göre yetiştirmek.
Hikaru Genji projesi.

ꕥ Hikaru Genji Projesi : Meşhur Japon romanı Genji Monogatari’ye gönderme yapılmış.Hikaru Genji projesi genç bir kızı ideal eşe yetiştirmeyi konu ediniyor.


Hehehehehe.
…………..Ha!
Yoooooo! Sakin, sakin, sakin.
Donkan tip olmaya karar vermemiş miydin?
Neden birden öyle bir şey planladın….
Ama, amaaa.
Donkan bir tip olmak Hikaru Genji projesi uygulamak için bir gerekçe değildir…Değil mi?
Bir dakika! Ne düşünüyorsam!
Ama…Peh.Ne kadar bu kızın ne hissettiğini bilmemezlikten gelecektim ki?
Daha 6 yaşında.
Bana aşırı yakın davranıyor.Bana olan iyi niyetini hissedebiliyorum.
Ama, bu muhtemelen romantik bağlamda değil.
O halde böyle devam edelim.
Ama ne zaman öyle davranacağım?
10 yaşında mı, 15 mi… ya da daha sonra….?
Peki ya Sylphy benden nefret ederse?
Şu an sevme puanı MAX olsa bile, düşmeyeceğine dair bir garanti yok.
O an gelirse, dayanabilecek miyim…?
Yapamam!!
İnsanın yapıp yapamayacağı şeyler vardır!!
Şuna baksana.Öyle yumuşacık, narin ve sıcacık, ayrıca çok hoş kokuyor.
Bana duygularını ifade etmeye çalışıyor, ve ben bunları görmezden mi geleceğim?!
Bu çok garip olmaz mı?
Eğer birbirimize karşı boş değilsek, diğer aşamaya geçmeliyiz.
İçimde tutup yerimde saymaktansa, beraber ilerlemeliyiz!!
Zamanımı hatalarla mı harcayayım?
Yanlış olduğunu bilmeme rağmen düzeltmeyeyim mi?
Kararımı verdim!! Sylphy’i kendi zevklerime göre yetiştireceğim!!
Ah, donkan tip olmayı da bırakıyorum!! Sylphy—–!!
‘Hey Rudi….Senin için bir mektup var.’
Paul içeri giriyor ve kendi [Dünya’mdan] uyanıyorum.
Aceleyle Sylphy’i kendimden uzaklaştırdım.
Çok tehlikeliydi.Neredeyse şerefsizin alası bir karakter olacaktım.
Paul’a teşekkür etmem gerek.
Ama bu sefer gerçek hislerimi tutmayı başardım.Yine de benim de bir sınırım var.
Bu seferlik kendimi tutmayı başardım.Gelecek sefere kendimi tutabilecek miyim….?
Mektup Roxy’den.

『Sevgili Rudi,

Nasılsın?

Zaman gerçekten uçup gidiyor, veda ettiğimden beri ta 2 yıl geçmiş.

Sonunda bir yerde süreklilik gösterebildiğime göre, artık sana mektup yazabilirim.

Shirone’nin başkentinde kalıyorum.Görünen o ki maceracı olarak bir zindana girdikten sonra meşhur olmuşum ve Prens’in özel öğretmeni olarak işe alındım.

Prense bir şeyler öğretmek bana Greyrat ailesindeki günlerimi hatırlattı.

Prens Rudeus’a benziyor.Rudi kadar yetenekli değil, büyü potansiyeli belirgin ve oldukça zeki biri.Ayrıca tıpkı senin gibi elbiselerimi değişirken beni dikizleyip külotlarımı çalıyor.Her zaman kendinden emin, bu yönden senden farklı olabilir ama hareketleri tıpkı sen.

Bunu kahramanların hep şehvani olmasına mı vermeli?

İşe girdiğim bu süre içerisinde saldırılmaktan korkuyorum.

Yani bu zayıf ve narin bedenimin nesi iyi…

Ah, bunu yazarken kraliyete karşı saygısız ve küstah mı davranıyorum acaba…?

Neyse, bu konu hakkında sonra konuşuruz.Bence sorun olmamalı sonuçta arkasından kötü şeyler söylemiyorum.Krallık beni Saray Büyücüsü yapmak istiyor, kısa bir süre için olsa da.

Sadece büyü alanında araştırma yapıyordum, rastlantı olsa gerek.

Ah, evet.Sonunda Su-Kralı seviyesinde büyü kullanabiliyorum.

Shirone Krallığı’ndaki kütüphanede Su-Kralı seviyesinde büyülerden bahseden kitaplar var.

Aziz seviyesini öğrendikten sonra bir adım daha atamayacağımı düşünüyordum, fakat deneyince yapabiliyormuşum.

Rudeus şu an Su-İmpratoru seviyesinde büyü kullanabiliyordur herhalde.Ya da diğer tüm sistemlerin aziz seviyesine ulaşmıştır diyebilirim.Çalışkan olmana göre belki İyileştirme ve Çağırma Büyüsüne bile hakimsindir artık?

Yoksa kılıç ustası yolundan mı ilerliyorsun?

Biraz yazık edeceğini düşünmeme rağmen, sen olduğun sürece hangi yolu seçersen seç bence sorun yok.

Benim hedefim Su-Tanrı seviyesinde bir büyücü olmak.

Daha önce de dile getirmiştim, eğer büyü alanında çıkmaza geldiğini düşünürsen Ranoa Üniversitesi’nin kapısını tıklatmayı deneyebilirsin.

Eğer yazılı bir referansın yoksa bir teste tabi tutulacaksın.Zaten bahsettiğimiz kişi sen olduğun için geçmek çok kolay olacaktır.

Peki o zaman, şimdilik bu kadar.

-Roxy

Son söz: Cevapladığın vakit krallıkta olmayabilirim, cevaplamana gerek yok.』

Bu mektup benim için bir uyan çağrısı olmalı.
Kahretsin.
Haritada Shirone’yi arıyorum.
Ana Kıta’nın güneydoğu bölgesinde bulunan küçük bir ülke.
Düz bir çizgiyle bakınca çok uzak durmuyor.Ama Ana Kıta’daki dağlarda kızıl ejderler var, bu yüzden geçmeye imkan yok ve güney tarafından geçmek için uzunca bir yol dolanman gerekiyor.
Uzak mı uzak bir krallık.
Dahası, Ranoa’daki Büyü Üniversitesi kuzaybatıdan dolambaçlı bir yolu takip etmeyi gerektiriyor.
‘Hm…’
Roxy bana hiç kral seviye büyü öğretmedi.
Çünkü bilmiyordu.
Cevap mektubuna kaydadeğer bir şey yazmadım.
Çünkü Roxy’nin şu anki beş para etmez halimden haberdar olmasını istemedim.
Gözünde ne kadar muhteşem biri olduğumu bildiğim için, onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
Ama, tekrar düşünmeye devam edince.Büyü Üniversitesi?
Roxy bir keresinde oranın olağanüstü bir yer olduğunu söylemişti.
Ama çoook uzakta.
Sylphy’i bir kenara atamam.
Ne yapabilirim ki…?
Her neyse, mektuba bir de sonsöz ekledim.
‘Ayrıca, külodunu çaldığım için üzgünüm.’

Kısım 5

Mektubu aldığımın ikinci günü, evdekiler bir araya gelince düşüncelerimi belirttim.
‘Baba, bencil bir istekte bulunabilir miyim?’
‘Olmaz.’
Hemencecik reddedildim.
Ama yanında oturan Zenith Paul’un kafasına bir tane patlattı.Diğer yanında oturan Lilia da üstüne bir tane ekledi.
Hamilelik menkıbesinden beridir Lilia da akşam yemeğini yemek için masada oturuyor.Eskiden görevini kenardan yemek servisi yaparak ifa ederdi, ama artık o da aileden.
Çok eşlilik bu ülkede sorun olmuyor mu?
Her neyse.
‘Rudeus.Neye ihtiyacın varsa söyle.Baban ne istersen yerine getirecek.’
Zenith başını tutan Paul’a bakarak nazikçe söyledi.
‘Genç Efendi Rudeus daha önce hiç bencil bir talepte bulunmadı.Artık Efendi’nin haysiyetini ve güvenilirliğini ödemenin vakti geldi.’
Lilia da bana yardımcı oluyor.
Paul kendini toparlıyor, kollarını üst üste atıp çenesini kaldırarak ciddi bir görünüme bürünüyor.

 

 

‘Rudeus gerçekten bencil bir şey istediğini söylüyor ha.O zaman beni aşan bir şey olmalı.’
Paul tekrar dayak yiyor ve masanın üstüne yığılıyor.
Aile toplandığında bazen böyle küçük şakalar oluyor.
Ardından söylüyorum.
‘Aslında, büyü eğitimimin bir çıkmaza ulaştığını fark ettim.Ranoa Üniversitesi’ne gidip öğrenmek istiyorum ….’
‘…Ah.’
‘Ama bu niyetimi Sylphy’e söylediğimde ağlamaya başladı ve benden ayrılmak istemedi.’
‘Ah bu zampara, kime çektin sen böyle he?’
Paul üçüncü kez dayak yiyor, bu sefer iki zincirleme saldırıyla.
‘Yani onunla beraber gitmek istiyorum, ama ailesi bizden kat be kat fakir.Bu yüzden ikimizin de okul harçlarının karşılanmasını isteyecektim.’
‘Oh…’
Paul iki dirseğini masaya dayıyor, keskin bir bakış atarak bana polis amiri gibi bakıyor.
Bu bakışı genelde kılıcını tutarken gösterir.
Paul’un saygıya değer tek anı.
‘Olmaz.’
Paul öncekiyle aynı şeyi söylüyor.
Ama bu kez ciddi.
Zenith ve Lilia da suskun.
‘3 sebepten ötürü.
Sebep 1, hala kılıç teknikleri öğreniyorsun.Eğer şimdi öğrenmeyi bırakırsan, kabiliyetlerin gelişmemiş olarak kalacak.Öğretmenin olarak bırakmana izin veremem.
Sebep 2, para hakkında.Eğer sadece sen olsan, yine halledebilirdik ama Sylphy’ninkini de ödememizi istersen aynı şeyi söyleyemem.Büyü Üniversitesi’nin harçları ucuz değil, ailemizin bütçesi kaplıca değil ki devamlı sıcak su gibi aktıkça gelsin.
Sebep 3, yaşın.Daha 7 yaşındasın.Zeki bir çocuk olsan bile bilmediğin birçok şey var.Tecrübe olarak da bayağı yetersizsin.Ebeveynlerin olarak sorumluluklarımızı bir kenara atamayız.’
Düşündüğüm gibi, olmadı.
Ama pes etmek gibi bir niyetim yok.
Paul artık eski halinden farklı.Düşünüp sebepler veriyor.Bu da demektir ki eğer bu 3 durumu bir şekilde yerine getirirsem sorun olmayacaktır.Endişe etme.Hemen gitmek zorunda değilim.
‘Anlıyorum, Baba.O halde, her zamanki gibi kılıç teknikleri çalışmaya devam edeceğim, yaş sorununa gelince, kaç sene beklemem gerekiyor?’
‘Doğru…15, yo 12 yaşına gelene kadar evde kalacaksın.’
12 yaş demek, hm.
15 yaşına gelince yetişkin sayıldığımızı hatırlıyorum.
‘Neden 12 yaşına kadar sorabilir miyim?’
‘Çünkü ben evi terk ettiğimde 12 yaşındaydım.’
‘Anladım, pekala.’
12 yaştan öncesi Paul için uzlaşılmaz bir durum.
Erkeklik gururunu küçümsemek istemediğimden sadece susup başımı sallıyorum.
‘O halde son soru.’
‘Oh.’
‘Lütfen beni bir işe sok.Okuma yazma ile matematik bildiğimden, özel hoca olabilir veya büyü öğretebilirim.Maaşın yüksek olması daha iyi olur.’
‘İş mi? Niye ki?’
Paul bana ciddi gözlerle bakıyor, sanki korkutmaya çalışıyormuş gibi.
‘Sylphy’nin okul harcını kazanabilmek için.’
‘…Bunun Sylphy için iyi bir şey olduğu söylenemez.’
‘Evet.Ama bunu kendim için yapıyorum.’
‘…’
Sessizlik bir süre hüküm sürdü.
Benim için rahat bir atmosfer değil.
‘Öyle mi…. Anladım…’
Paul galiba bir şey düşündü ve başını salladı.
‘Pekala.Senin için araştıracağım.’
Paul güvenilir bir ifade ile yanıtlıyor.Zenith ve Lilia’nın tedirgin hallerinden farklı olarak.
‘Çok teşekkür ederim.’
Şükranla başımı eğiyorum ve yemek devam ediyor.

Kısım 6

–Paul’un bakış açısından–

Rudeus’un böyle bir şey dediğine inanamadım.
Oğlum çok hızlı büyüyor.
Normalde birisi en azından 14-15 yaşına ulaşınca böyle laflar eder.
Ben bile 11 yaşındaydım, Sword-God stilimin ileri seviyeye ulaştığı zamanlardı.
Bu tarz şeyleri söyleyemeyenler bir daha hayatlarında böyle laflar edemezler.
‘Acele giden ecele gider…he.’
Bir seferinde bir savaşçı bana böyle bir şey söylemişti.
Elbette duyunca görmezden geldim.
Etrafımda yaşayan insanlar hep çok aylaklık ediyor.İnsan ırkının güçte kuvvette olduğu zaman dilimi çok küçük, ama hiç kimse koşmak istemiyor.Yapılması gerekenler tam yapılmalı.Bunun için suçlansan bile, o noktaya ulaştığında sonrasında konuşularak halledilir.


Yani tüm yaptıklarıma rağmen çocuk sahibi olduktan sonra, soylular tarafındaki akrabalarıma güvenip bir şekilde şövalyelik elde ettim.
Bunu şimdilik bir kenara bırakalım.
Rudeus’un yaşam tarzı daha bir önem arz ediyor.
Ona bakınca endişelenmeden edemiyorum.
Etrafımdaki insanlar da ben gençken böyle düşünmüş olsa gerek.
Ama Rudeus benim gibi vahşi davranan birinden farklı.Yaptığı her şey planlar dahilinde.
Bu Zenith’in kanında mı var?
‘Neyse, baban seni biraz daha eve bağlasın bakalım.’
Bunu düşünürken bir mektup yazdım.
Birkaç gün önce Rawls da benimle bir konuda görüştü.Sylphy Rudeus’a çok yapışıp kalıyordu.
Sylphy’nin bakış açısına göre Rudeus onu cehennemvari çocukluğundan kurtaran beyaz atlı bir prens olmalı.Tıpkı bir abi gibi ona çeşitli şeyler öğretip sonrasında farklı cinsiyetlerde olduğunu öğrenen.Rawls ayrıca, Rudeus ile Sylphy’nin dost kalmasının daha iyi olduğunu düşünüyor.
Aslında ben de böylesine şirin, tatlı mı tatlı bir kızın gelinim olması fena olmazdı diye düşünüyordum, ama bugün Rudeus’a kulak verince fikrimi değiştirdim.
Şu an durumumuz beyin yıkama seviyesinde.
Böyle tiplere asillerle beraberken defalarca şahit oldum.
Ebeveynlerine aşırı bir şekilde bağımlı olan, oyuncak bebek kılıklı insanlar.
Eğer güvendiği insanlar yanındaysa sorun olmaz.
Oyuncak bebek gibi olmasına rağmen, eğer iyi kontrol edersen ilginç bir oyun sergileyebilirsin.Eğer o an Rudeus hala Sylphy’i seviyor olursa, bir sorunu olmayacaktır.
Ama Rudeus sonuçta benim kanımdan.
Kadınlara düşkün olan bir kan.
Kazara başka bir kadınla ilişki yaşaması muhtemeldir.Yo, benim kanımı aldığından muhakkak yapacaktır, hatta belki de daha fazlasını.
Sonuç olarak Sylphy’nin seçilmemesi olağan bir durum.
İşte o an, terk edilmiş Sylphy ayakta duramayacak.Kırılmış bir oyuncak bebek gibi, bir daha ayağa kalkmayacak.
Oğlumun böylesine şirin bir kızın hayatını mahvetmesine izin vermeyeceğim.Oğlum için de iyi bir şey değil bu.
Bir mektup yazıyorum.
Umarım istediklerimi karşılayan bir cevap gelir.
Ama sıradaki şey.
Tartışmakta iyi olan oğlumu nasıl ikna edeceğim.
Galiba kaba kuvvet kullanmak zorunda kalacağım.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.