İşsizin Reenkarnasyonu Cilt 01 Bölüm 06

Saygının Sebebi

 

 

 

Çevirmen: NatsuJun

 

Kısım 1

Bu dünyaya geldiğimden beri evi hiç terk etmedim.
Evden hiç çıkmadığım gerçeğinin farkındayım.
Gerçekten korkuyorum.
Eğer bahçenin dışına çıkıp dışarıdaki manzarayı görürsem, hemen geçmiş anılarım canlanacak.
O günkü anılarım.Karnımdaki ağrı.Yağmurda içine işleyen soğuk.Pişmanlık.Ümitsizlik.Bir kamyonun üzerinden geçmesinin verdiği acı.
Tüm bu anılar sanki dün olmuş gibi aklıma gelecek.
Bacaklarım titriyor.
Pencereden dışarı bakabiliyorum veya bir başıma bahçede yürüyebiliyorum.
Ama diğer adımı atamıyorum.
Çünkü biliyorum.
Tarlaların huzurlu görüntüsü bir anda cehenneme dönebilir.Görünürde huzurlu olan manzara beni kabul edemez.
Eski yaşamımda, uyuyamadığım zamanlarda bir sürü hayal kurardım.
Ya Japonya aniden savaşa girseydi.Ya çok güzel bir kız aniden yanımıza taşınıp komşum olsaydı.
Eğer öyle olsaydı, kesinlikle daha sıkı çalışabilirdim.
Gerçekten kaçmak için kendimi kandırmaya devam ettim.
Aynı şeyi defalarca düşledim.
Rüyamda bir süpermen değilim ve normal bir insanla aynı derecededeyim.Ve normal bir insan gibi, sınırlarımın bana imkan verdiği ölçüde iş yapabiliyordum.Kendime güvenerek geçinebiliyordum.
Ama yakında bu rüyadan uyanacağım.
Eğer bu evden dışarı bir adım daha atarsam, muhtemelen bu rüyadan uyanabilirim.
Ve uyandığımda, o ümitsizlik anıma geri döneceğim.
Pişmanlığa boğulduğum o ana…
Yo, bu bir rüya değil.
Nasıl böyle bir gerçekçi rüya olabilir ki?
Eğer bana bunun bir VRMMORPG olduğunu söylerseniz, belki kabul ederim.

ꕥ  VR: Sanal Gerçeklik


Bu bir gerçek.
Kendimi inandırmaya çalışıyorum.
Bu rüya değil, hakikat.
Bunun doğru olduğunu anlasam bile, dışarıya adımımı atamıyorum.
Yüreğimde ne kadar çaba sarf etsem de.
Vücudum devamını getiremiyor.
Gerçekten ağlamak istiyorum.

Kısım 2

Mezunluk testi köyün dışında yapılacak.
Roxy bana bunu dediğinde zayıf bir direniş serzenişinde bulundum.
‘Dışarısı mı?’
‘Evet, köyün dışında.Atlar hazırlandı.’
‘Evde yapamaz mıyız?’
‘Olmaz.’
‘Olamaz mı…?’
Ne yapsam bilemiyorum.
İçimde bir yerlerde evin dışarısına çıkmak zorunda olduğumu biliyorum.
Bu dünyada nasıl hikikomori olarak yaşayabilirim ki?

ꕥ Hikikomori : Kelime anlamı olarak ‘elini ayağını çekmek’ demekmiş.Sadece temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kendini bir odaya kapatıp sosyal yaşamı reddeden psikolojik bozukluk yaşayan bireylerdir daha çok.Tek sebebi bilgisayar değil arkadaşlar genelde psikolojik bazı olayların etkisinden sonra kişi yaşama olan inancını yitirip bir daha odadan çıkmayı reddediyor, baş karakterimiz gibi.


Ama bedenim bunu reddediyor.Hala belirgin bir şekilde hatırlıyor geçmişteki olayı.
Eski yaşamımdaki o vahim günde, serseriler tarafından hallice dövülüp yara bere içinde kalmıştım, acımasızca alaya alınmıştım ve kalbimde büyük bir psikolojik yara açılmıştı.
O kaçınılmaz günde kendimi eve kapatmaktan başka bir seçeneğim yoktu.
‘Sorun ne?’
‘Şey…yani…dışarıda sihirli yaratıklar olabilir.’
‘Bu bölgede, ormana yaklaşmadığın sürece sihirli yaratıklarla karşılaşman neredeyse imkansız.Ayrıca karşılaşsak bile ben halledebilirim, çünkü güçsüzler.Aslında, Rudeus bile halledebilir.’
Ben çeşit çeşit bahaneler üretirken Roxy şaşırmış bir ifade gösteriyor.
‘Ah, galiba bunu daha önce duymuştum.Rudei, evden dışarı daha önce çıkmadın mı?’
‘Mmmm…evet.’
‘Korkuyor musun, attan?’
‘At veya o tarz şeylerden korkmuyorum.’
Aslında kısmen hoşlanıyorum.
Ben de <<Debi’nin at yarışı>> oyununu oynadım.
‘Haha.Sevindim.Demek yaşına uyan yanların da varmış.’
Roxy yanlış anladı..
Ama dışarı çıkmaya korktuğumu söyleyemem.
Bu atlardan korkmaktan daha utanç verici bir şey olurdu.
Hala gururum var.
Az da olsa iffetli bir gurur.
Bu genç kız tarafından küçümsenmek istemiyorum.
‘Neyse, yapacak bir şey yok.Hadi.’
Hareket etmeyi istemediğimi görünce, Roxy beni aniden omuzlarında taşımaya başlıyor.
‘Ne!?’
‘Eğer binersen, bir süre sonra artık korkmazsın.’
Karşı koymuyorum.
Kalbim hızlı hızlı çarpıyor ve her şeyi ona bırakıyorum.
Roxy beni atın üzerine bırakıyor.
Ve sonra kendisi de tırmanıp dizginleri eline alıyor.
At tıkır tıkır yürümeye başlıyor.
Evi kısaca böyle terk ediyorum.

Kısım 3

Bu dünyaya geldikten sonra ilk defa bahçenin dışına çıkışım.
Roxy köyden yavaşça ilerliyor.
Zaman zaman köylüler bize samimi bakışlar atıyorlar.
Olamaz.
Geriliyorum.
Hala başkalarının bakmasından korkuyorum.
Özellikle o dalga geçen pervasız bakışlardan.
Eminim bize alaylı sözlerle sıkıntı çıkarmazlar.
Yani muhtemelen yapmazlardı.
Beni tanımıyorlar.
Bu dünyada, sadece küçük evimizdeki insanlar tanıyor beni.
Neden bana bakıyorsun.
Bakmayı kes, işine dön…
…Hayır.
Bana değil.
Roxy’e bakıyorlar.
Bazıları Roxy’i selamlıyor.
Ah, doğru ya.
O çoktan bu köydeki statüsünü kabul ettirdi.
Bu ülkede şeytan ırkına karşı ayrımcılık oldukça şiddetli olmasına rağmen.
Ve bu kırsal bölgede, bu karşıtlık çok daha barizken.
2 yılın kısa bir döneminde herkesin selamlamaya can attığı bir figür oldu.
Bu açıdan bakınca, Roxy çok güvenilir görünüyor.
Nereye gideceğini biliyor ve başkaları onu tanıyor.
Eğer istenmeyen yorumlar alırsam, mutlaka beni koruyacaktır.
Haah, yatakodasında olanları dikizleyen bu genç kızı bu kadar güvenilir bulduğuma inanamıyorum.
Böylece, gerginliğim kayboldu.
‘Kalajav’ın keyfi yerinde.Rudei üzerine bindiğinden dolayı mutlu.’
Kalajav atın adı.
Tabi atın keyfini anlayamıyorum.
‘Öyle mi?’
Yaslanırken ilgisiz bir şekilde cevapladım, başımın arkası Roxy’nin düz göğsüne geliyordu.
Ne rahat.
Bu çok huzurlu bir köy.Kim bana zorbalık etsin ki?
‘Hala korkuyor musun?’
Diye sordu, kafamı iki yana salladım.
Diğer insanların bakışlarından korkmuyorum.
‘Yo, iyiyim artık.’
‘Bak, demiştim sana.’
Kalbim artık sıkışmıyor.
Etrafımdakilere bakıyorum.
Tarlalar ve evler, gökyüzündeki yıldızlar gibi uzakta yayılmışlar.
Tam bir köy hissi veriyor.
Bu koca alanda epey insan görebiliyorum.Eğer biraz daha toplu olsaydı belki küçük bir kasabaya bile dönüşebilirdi.
Eğer yel değirmenleri olsaydı, insana İsviçre’yi anımsatırdı.
Ah, su değirmenleri varmış.
Rahatladıktan sonra, bir süre için sessizliğin farkına vardım.Daha önce Roxy ile beraberken hiç böyle bir sessizlik yaşamamıştım.
Ona hiç bu kadar yakın olmamıştım.Dayanılmaz olmasa da, rahatsız edici.
Bu yüzden muhabbet açmaya karar verdim.
‘Sensei, bu tarlada ne yetişiyor?’
‘Daha çok Asura buğdayı, ekmek için.Aynı zamanda az miktarda yeşillik ve Bardius çiçekleri var.Bardius çiçeklerinden kapitalde baharat yapılabiliyor.Kalanı kısmı yemek masasının bileşeni olarak kullanılıyor.’
‘Ah, bu yeşil biber.Sensei bunu yiyemiyordu.’
‘Yiyememek değil.Sadece alışık değilim.’
Soru üstüne soru soruyorum.
Bugün, Roxy bunun son test olduğunu söyledi.
Roxy sabırsız birisi.Bugün son gün olduğundan, yarın evi terk etmesi olası.
Bugün son gün.Biraz daha konuşalım.
Ama konuşacak ilginç bir şey bulamıyorum.Sadece köy hakkında şeyler sorup duruyorum.
Roxy’nin açıklamalarına göre bu köyün adı Buina ve kuzeydeki Asura Krallığı’nın bölgelerinden bir kısım.
Burada 30 civarı aile var, çoğunluğu çiftçi.
Babam Paul bu köyün yetkili şövalyesi.
Görevi çiftçilerin durumunu takip etmek, kavgalarda arabulucu olmak ve köyü sihirli yaratıklara karşı korumak.Bunlar onun işi.
Diğer bir deyişle, krallığın onay verdiği bir muhafız.
Buna rağmen köyde güvenlikten sorumlu sırayla nöbet tutan gençler var.
Bu yüzden Paul sabah devriyelerini bitirince, öğleden sonra evde kalıyor.
Esasen sakin bir köy, bu yüzden yapacak çok bir iş yok.
Bu konuları bitirirken etrafımızdaki tarlalar gittikçe azalmaya başlamıştı.
Soracak hiçbir şeyim kalmamıştı ve sessizlik bir süre devam etti.
Yaklaşık bir saat daha geçti.
Etrafımızda hiç tarla yok artık.Tamamen dokunulmamış çayırlık bir alana gelmiştik.

Kısım 4

Burası çayırlığın ufka kadar uzandığı tarzda bir yer.
Yo, en uç kısmında şöyle böyle de olsa dağlık bir alanın izlerini görebilirsiniz.
En azından bu manzarayı Japonya’da göremezdiniz.
İçimden bir ses ders kitabında böyle bir yer vardı diyor, tıpkı Moğolların çayırlıkları gibi.
‘Buradaysak sorun olmamalı.’
Roxy atı yalnız bir ağaca yönlendiriyor ve dizginlerini ona bağlıyor.
Sonra beni attan indiriyor.
Sonunda yüz yüzeyiz.
‘Aziz seviye su saldırı büyüsü kullanacağım, Cumulonimbus.Bu teknik şiddetli yağmur ve yıldırım düşüren bir büyü.’
‘Tamam.’
‘Lütfen yaptığımı yap.’
Aziz seviye bir su büyüsü kullanmak.
Demek buymuş.Son testin konusu.
Roxy en güçlü büyüsünü kullanmak üzere.Eğer öğrenebilirsem, bana öğretebileceği hiçbir şey kalmayacak.
‘Sadece gösterdiğimden dolayı, büyüyü bitirmeden önce sadece bir dakikalığına devam ettireceğim, ve sonra…Eğer bir saat boyunca yağmur yağdırmayı başarabilirsen sınavı geçersin.’
‘Gizli bir teknik olduğundan dolayı mı sadece ıssız bir yerde yapabiliyoruz?’
‘Hayır, insanların yaralanıp çiftçilerin ekinlerine zarar gelmesinden korkuyorum.’
Oh.
Doğal afet seviyesinde bir yağmur muymuş?
Bu harika.
‘Başlıyorum.’
Roxy elini gökyüzüne kaldırıyor.
‘Ey yüce su ruhu, göklere yükselen yıldırım imparatorunun oğlu!! Arzularımı yerine getir, lütfunu gaddarca yağdır ve benim gibi küçük bir varlığa gücünü göster! İlahi çekicin örse vursun ve otoriteni göstersin ve dünyayı suya boğsun!! Ey, yağmur!! Her şeyi yerle bir edip alıp götür!!
『Cumulonimbus』’
Her sözü sanki bir aryaymış gibi söyledi.

ꕥ Arya : Operada tek kişi tarafından orkestra eşliğinde söylenen parça imiş…Arya Stark<3


Bir dakika kadar sürüyor.
Etrafımız aniden kararıyor sözleri söylemesi bitince.
Birkaç saniye sonra…gökten şiddetli yağmur boşalıyor.
Kara bulutların ortasında şimşekler çakarken  etrafımızda birden hırçın rüzgarlar meydana gelmeye başlıyor.
Çağlayan gibi yağan yağmurun sesleriyle birlikte, bulutların arasında sesli gümbürtülere sebep olan mor şimşekler çakıyordu.
Bulutların arasındaki cereyan gitgide güçleniyordu.
Şimşekler sanki ışığı güçlendirmek istermiş gibi büyümeye devam ediyordu.
…Yere düştü.
Blamm!!
Ve bir ağaca düştü.
Kulaklarım uğulduyor ve gözlerim dönüyor.
Neredeyse bayılıyordum.
‘Ah!!’
Bu Roxy bir hata yaptığında çıkarığı ses.
Bulutlar hemen dağıldı.
Şimşekler ve yağmur kesildi.
‘Ayyy….’
Roxy ağaca doğru koşarken yüzü yeşile dönmüştü.
Gittiği yöne doğru baktım.Getirdiğimiz at yere yığılmıştı, üzerinden duman çıkıyordu.
Roxy elini atın üzerine getiriyor ve sihirli sözleri söylemeye başlıyor.
‘Ey merhametli tanrıların anası, lütfen yaralarını iyileştir ve sağlıklı bir bedenle iyileşmesini sağla 『EXHealing』’

ꕥ EXHealing : Eski haline iyileştirmek, önceden yapılan iyileştirme büyüleri direk Healing diye geçiyordu burada öldüğünü düşündüklerinden böyle bir şey yapıyorlar.


Roxy panik içinde orta seviye iyileştirme büyüsü yaptı, ve bir süre sonra at uyandı.
Görünüşe göre ölmemiş.
Orta seviye iyileştirme büyüsü ölüyü geriye getiremez.
At ürkmüş bir tavır sergiliyor ve Roxy’nin alnından soğuk terler boşalıyor.
‘Hof, hofff…Çok tehlikeliydi.’
Bu at ailemizin sahip olduğu tek at.
Paul her gün ona büyük özenle bakıyor ve bazen yüzünde gülümsemeyle onu dışarıya sürüyor.
Meşhur bir soyu olmasa da Paul’un uzun zamandır yoldaşı.Hatta bu ata olan sevgisi Zenith’e olan aşkından bir basamak altında bile diyebiliriz.Bu atın öyle bir değeri var.
Tabi ki 2 senedir bizimle yaşayan Roxy de bunu biliyor.
Roxy’nin Paul atın sırtına tutunup nasıl transa geçtiğine şahit olup şaşırıp kaldığını da biliyorum.
‘Lütfen, aramızda kalsın, olur mu?’
Dedi Roxy yarı ağlamaklı.
Biraz beceriksizdir kendisi.
Ama sıkı çalışıyor.Gece geç vakitlere kadar dersimi hazırlamak için uyumadığını da biliyorum.
Dış görünüşünü gerçekten çok seviyorum.
Eğer bu kadar yaş farkı olmasaydı, onunla evlenmek isterdim.
‘Merak etme, babama demem.’
‘Uuuu…Lütfen öyle yap.’
Keşke aynı yaşta olsaydık.
‘Uuu…’
Roxy yarı ağlamaklı bir vaziyette de olsa, hemen başını sallayıp yanağını tokatlıyor ve bana vakur bir ifadeyle bakıyor.
‘Peki o halde, buyur dene bakalım.Kalajav’la ben ilgilenirim.’
At hala ürkmüş bir ifade gösteriyor ve her an kaçmaya hazır bir halde, ama Roxy onu sıkıca tutuyor ve dizginlerini çekiyor.
Ve sonra kendilerine topraktan bir duvar örüyor.
Topraktan bir kale, çabucak tamamlanıyor.
Bu ileri seviye toprak tekniği, Toprak Kale.
Böylelikle, yıldırım düşse bile bir şey olmaz.
O halde, başlama vakti.
Sihirli sözler neydi…
‘Ey yüce su ruhu, göklere yükselen yıldırım imparatorunun oğlu!! Arzularımı yerine getir, lütfunu gaddarca yağdır ve benim gibi küçük bir varlığa gücünü göster! İlahi çekicin örse vursun ve otoriteni göstersin ve dünyayı suya boğsun!! Ey, yağmur!! Her şeyi yerle bir edip alıp götür!!
『Cumulonimbus』’
Bir çırpıda hepsini söyledim.
Bulutlar toplanamaya başladı.
Aynı zamanda 『Cumulonimbus』’u anladım.
Stratosferin ortasında bir yerde kompleks hareketler yapan fırtına bulutları oluşturmak.Muhtemelen böyle bir şey.
Eğer biçimlendirmeye mana eklemezsen, bulutlar oluşmayı bırakıp dağılır.

‘Manayı boşverin de, bir saat boyunca elini yukarıda tutmak çok yorucu…’
Yo, bir dakika.
Büyücünün yaratıcılık ve araştırma ruhuna ihtiyacı var.
Cidden bir saat boyunca Genki topluyormuşuz gibi duruşumuzu sabit tutmamız gerekiyor mu?

ꕥ Genki toplamak : Dragon Ball Z’de bir saldırıya gönderme varmış.


Ah doğru, bu bir test.
Aynı duruşu sabit tutmayla alakalı değil, kaynaşmış büyü kullanarak sonrasında bulutları oluşturup devamlılığını sağlamak.
Neredeyse bu kadarını düşünemiyordum.Öğrendiğim her şey kullanılmak üzere.
‘Bir bakayım.Daha önce televizyonda görmüştüm.Bulutların oluşma aşamasını…’
Hala Roxy’nin önceden yaptığı birkaç bulut var.
Bu suyun buharlaşıp hızla yükselmesiyle ilgili.Belirli bir yükselen hava akımı oluşturmak için, alt kısmın ısınmasını sağlaman gerek, o tarz bir şey işte.
Ve üst kısmın çabucak soğumasını sağlamam gerek…
Bunu yapmaya çalıştığımda, manamın yarısı direk gitti.
Ama eğer böyle yapılırsa, bir saatten fazla bir süre aynı şekilde devam eder.
Yağmur fırtınasına bakarken, Roxy’nin yapıp memnun kaldığı kaleye girdim.
Roxy karanlık bir köşede oturuyordu, elleri atın dizginlerini tutuyordu.
Beni görünce başını salladı.
‘Bu kale bir saat sonra kaybolacak, o yüzden büyüyü ondan önce durdurabilirsin.’
‘Tamam.’
‘Merak etme.Kalajav iyi.’
‘Tamam.’
‘Tamam demeyi kes.Dışarıdaki bulutları bir saat boyunca ciddiyetle kontrol etmen gerekiyor.’
Hm?
‘Kontrol etmem mi gerekiyor?’
‘Hm? Yanlış bir şey mi söyledim?’
‘Ama kontrol etmemiz gerekiyor mu ki?’
‘Elbette.Aziz seviye su büyüsü de bir büyü.Eğer mana ile devamlılığını sağlamazsan, rüzgar onu dağıtır.’
‘Ama zaten dağılmayacak şekilde yaptım ben…?’
‘Ha? Ney…!?’
Bir şeylerin farkına varmış gibi görünen Roxy, kaleden dışarı fırladı.
Kale hemen yerle bir oldu.
Hey hey, kontrol etmeye devam etmeyecek miydin?
At diri diri gömülecek.
‘Arara.’
Hemen atı yüklenip dışarı çıkardım.
Roxy şaşkın şaşkın gökyüzüne bakıyordu.
‘…Demek öyle, yükselen tornado bulutları yukarı kaldırıyor…!!’
Gökyüzü benim yaptığım gitgide büyüyen bulutlarla dolmuştu.
Galiba iyi bir iş çıkardım.
Geçmişte rasgele bir program izlemiştim, devasa tornadoların arkasındaki süreci bilimden faydalanarak açıklıyorlardı.
Tam olarak orada geçenleri hatırlayamama rağmen.
İçgüdüme güvenmeyi denedim sadece ve sonuç olarak galiba çok da iyi yaptım.
‘Rudei.Sınavı geçtin.’
‘Eh? Ama bir saat olmadı daha?’
‘Beklemeye gerek yok.Bu kadarını yapabilmen bile yeterli.Ama yok olmasını sağlayabiliyor musun?’
‘Ah, evet.Ama biraz zaman alacak.’
Fırtınanın alt kısmının sıcaklığını düşürüp aynı zamanda üst kısmının sıcaklığını yükseltiyorum.Ardından yere doğru esen bir hava akımı kurup sonrasında rüzgar büyüsü ile bulutları zorla dağıtıyorum.
Bitirdiğim vakit Roxy ve ben tamamen ıslanmış bir vaziyette idik.

 

 

‘Tebrikler.Şu andan itibaren Su-Aziz seviyesindesin.’
Önümde duran güzel kız, kaküllerinden su damlarken nadir görülen gülümsemesiyle bana böyle söyledi.
Hayatında hiçbir şey başaramamış olan ben, sonunda bir şeyi başarmış oldum.
Karnımda garip bir his yayıldı.
Bu duyguyu biliyorum.
Başarmış olmanın verdiği his.
En sonunda tam bu an, bu dünyaya geldiğimden beri atmış olduğum ‘İlk Adım’.

 

Kısım 5

Diğer gün, 2 yıldır hiç değişmeyen Roxy, valizlerini toplamış bir şekilde kapının önünde duruyordu.
Roxy geldiğinden beri annem babam da pek değişmedi.
Tek uzayan benim.
‘Roxy, evimizde kalmak istersen hiç sorun değil.Senin için pişirmediğim hala bir sürü yemek var…’
‘Doğru.Hoca olarak işin bitmiş olsa bile, geçen sene bizim için bir çok şey yaptın.Köydeki insanlar seni kesinlikle hoş karşılayacaktır.’
Ebeveynlerim Roxy’nin kalmasını istiyor.
Bir şekilde, Roxy ve ebeveynlerim iyice yakınlaştılar.
Eh, öğleden akşama kadar hep boş.Her gün bir şeyler yapsa, bir sürü ilişkisi olması normaldir.
Bir sürü şey yapması gereken baş karakterin yapamayacağı türden bir şey, yoksa statların artmaz.
‘Yok.Teşekkür ederim bunu dediğiniz için, ama bu durum güçsüzlüğümü fark etmeme sebep oldu.Dünyayı dolaşıp büyü kabiliyetlerimi daha da ilerleteceğim.’
Görünüşe göre seviye olarak onu yakalamış olmam ona büyük bir şok yaşatmış olmalı.
Daha önce öğrencinin öğretmenini geçmesinden ne kadar nefret ettiğini söylemişti.
‘Öyle mi? Peki, ne diyebilirim ki.Üzgünüm, galiba oğlumuz özgüvenini kaybetmene sebep oldu.’
Paul, ne zırvaladığını zannediyorsun?
‘Yo, bu olay bana kendimi çok yükseklerde görmemem gerektiğini öğretti.Aslında bunun için minnettarım.
‘Aziz seviye su büyüsü yapabiliyorsan kendinle gurur duymanda hiçbir mahzur yok.’
‘Buna güvenmesem bile, biraz yaratıcılık eklersem daha güçlü şeyler elde edebileceğimi anladım.’
Roxy başımı okşarken acı bir şekilde gülümsüyor.
‘Rudei.Elimden gelenin en iyisini yapsam bile, şu anki seviyemle sana bir şeyler öğretemem.’
‘Bu doğru değil.Sensei bana birçok şey kazandırdı.’
‘Böyle demene memnun oldum…Ah, evet.’
Roxy eli ile pelerinini arıyor ve kurdele bağlı bir şey çıkarıyor.
‘Mezuniyetini tebrik ederim.Hazırlamaya pek zamanım olmadığından, bununla idare et.’
‘Bu nedir…?’
‘Migurd’ların koruyucu tılsımı.Eğer bir gün düşmanca tavırlar sergileyen bir şeytana denk gelirsen, benim adımı vererek bunu gösterebilirsin.Bir orta yolunu bulabilirsiniz…muhtemelen.’
‘Ona iyi bakacağım.’
‘Sadece bir ihtimal.Çok güvenme derim.’
Roxy son olarak gülümsüyor ve yola çıkıyor.
Gözyaşlarım ne zaman akmaya başladı bilmiyorum.
Bana gerçekten çok şey kattı.
Bilgi, tecrübe, teknik…
Eğer onunla karşılaşmamış olsaydım, belki hala verimsiz bir şekilde bir elimde büyü kitabı çalışıyor olacaktım.
Ve en önemlisi, beni dışarı çıkardı.
Dış dünyaya.
Sadece bu bile yeter.
Roxy’nin beni dışarı çıkarması.
Çok önemli bir anlam taşıyor.
Roxy bu köye sadece 2 yıllığına geldi.
Başkalarıyla iyi iletişim kurmasını bilmeyen Roxy.
Şeytan ırkından birisi olarak, Roxy köylüler tarafından iyi muamele görmeyebilirdi.
Ne Paul ne de Zenith, beni dış dünya ile tanıştıran Roxy idi.Bu önemli husus.
Beni sadece köyün dışına çıkardı.
Ama sadece dışarıya bir adım atmak düşüncesi bile yüreğimde mutlak bir gölge idi.
Ve o bunu iyileştirdi.
Sadece köyün içinden geçmemizle.
Kalbim bu karanlıktan azad edildi.
Beni daha iyi bir insan yapmak gibi bir düşüncesi yoktu.
Ama kalbimdeki karanlığı yok ettiği inkar edilemez.
Islanmamızdan sonra evin kapısından dışarı bir adım daha attım.
Sadece toprak var.
Bildiğimiz toprak.
Ve ben titremiyorum.
Sonunda dışarıda yürüyebiliyorum.
Başka hiçbir kimsenin yapamayacağı bir şey yaptı.
Ebeveynlerimin ve eski hayatımdan kardeşlerimin bile beceremediği bir şey.
Ama o yaptı.
Sorumluluk alıp beni azarlamadan cesaretlendirerek.
Bilerek yapmadı belki.
Anlıyorum.
Kendisi için yaptı.
Biliyorum.
Ama yine de ona saygı duyuyorum.
Bu küçük kıza saygı duyuyorum.
Kalbimde görünüşü kaybolana dek ona saygı duymaya devam edeceğim.
Elimde Roxy’nin bana verdiği asa ve tılsım var.
Aynı zamanda bana öğrettiği çeşitli bilgiler.
Aniden hatırladım.
Roxy’nin yıkanmamış ve çalınmış külodu hala odamda.
Özür dilerim.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.