7 Gece Cilt 3 Bölüm 2

27 Haziran, Çarşamba

 

 Günün dersleri bittiğine, aceleyle kulüp binasının koridoruna fırladım, tenis kulübü için değil, SF kulübü için. Teru-san’a söz verdiğim gibi, geçen gece rüyamda olanları anlatmak için tenis pratiğini ekiyorum.

 Neden bu kadar hızlı olduğumu biliyorum. Çok heyecanlıyım. Geçen geceki kapışma, Kerberos’un saldırılarının verdiği korku ve ani sonuçtan duyulan çaresizlik, her şeyi anlatmalıyım. Akeno ve Teru-san’ın beni dinlemesini istiyorum… Şey, olan her şeyden dolayı övünmek istiyorum ama düşününce, elimde değil ama duygularımı dizginleyeceğim. Nihayetinde, bir cehennem zebanisini tek başıma yendim!

 “İçeri geliyorum!”

 Kulüp odasına ulaşır ulaşmaz, kapıyı çaldım ve hemen açtım—

*köpek havlaması*

“Dowaaa!?”

 Ansızın duyulan köpek havlamasıyla, sefilce bağırdım, sıçradım ve kıç üstü düştüm.

“Oh?”

 Kapıya doğru koşan bir Shiba (henüz bir yavru),  gözlerini bana dikti.

“N, Ne? Sen, sen nasıl girdin buraya?”

Hızlı atan kalbimi sakinleştirirken, köpeğe sordum,

“Onu buraya ben getirdim.”

 Ani cevapla aklım karışarak başımı kaldırdım. Akeno yan sırada oturuyordu, elini çenesine dayamış, bana bakıyordu.

“Akeno … gördün?”

“Her şeyi.”

“… … …”

Ah hayır, kötü hareket -! Bu küçük düşürücü-!!

“Bu şaşırtıcı. Sakuya köpeklerden nefret eder?”

 Ah — evet. Doğru. Akeno’nun gözünde, bir yavru köpekten korkmuş ve kendimi dümdüz yere atmış biri gibi görünüyorum. Lanet olsun –!

“Ah, yanlış anladın. Bu köpeklerden korktuğum anlamına gelmez, ne söyleyeceğimi düşünüyord —“

 “Evet, evet, bunu senden duymak isterim. Ama şimdilik, ne zaman kalkacaksın?”

“… … …”

 Akeno yanıma yürüdü ve köpeği çekti. Daha çok “yanımdan uzaklaştırdı”. Bunun köpekten korkmak ya da sessiz kalmak konusunda bana faydası yoktu. Açıklamak ve mazeret üretmek sadece gözyaşına sebep olur. Yani, çenemi kapattım ve ayağa kalkıp, arkamdaki tozu silkeledim.

 Tekrar odaya girdim. Kulüp odasındaki boşluk kapıdan masaya kadar dar olduğundan, Akeno köpeği köşedeki koliye koydu. Ben soru sormaya hazırlanırken,

“Dün gecenin rüyasını gördün mü?”

Akeno önce sordu.

“Evet, gördüm. Dinle, ben —“

 Ben başımı sallarken Akeno sevimli bir şekilde gülümsedi ve sonra,

“– keru *Sakuya’nın sözü kesilir*”

Acımasızca tokatlandım!

“Owww …!! Bu niyeydi!”

“Dün tamamen unutmaya nasıl cüret edersin!”

 Tatlı gülümsemeden sonra, Akeno’nun bakışları sertleşti ve yüzü tamamen kızgın bir hal aldı.

“Beni boşlukta beklettin, nerelerde gezindin! Sözlerini bozan erkeklerden nefret ederim — !!”

 Ah hayır! Kerberosla dövüşürken sözümüzü tamamen unutmuşum …!

“Başından beri bekledim! Ve ne kadar zaman geçerse geçsin gelmedin. Bir şeyler olabilir diye çok endişelendim … ve şimdi, şu kaygısız bakışlarla kendini gösteriyorsun!”

“Ü, üzgünüm …”

 Özür dilemekten başka çarem yok. Bahanem var ama Akeno çok endişeli, yani tekrar düşünmeliyim. Belki sabah ilk iş ona mail atmalıyım.

 Bununla beraber, ürpertici ve tehdit edici olsa da, “Senin için endişelendim” dediğini duymak, çok mutlu etti.

“Ne sırıtıyorsun! Şu an çok kızgınım! Özür dile!”

“Ben, ben özür dilerim. Seni endişelendirdiğim için üzgünüm. … … ama sorun yok, görüyorsun ben o andan beri canlıyım,”

“O an?”

“Beni merak ettiğin için teşekkürler. Ve güvende ve sağlam olduğun için memnunum.”

“… hıh, teşekküre rağmen … sesin şüphe uyandırıcı …”

 Akeno kaşlarını çatarken, somurtarak döndü. Artık öfkesi dibe çökmüş gibi görünüyor. Kutunun yanına çömeldiği yere ben de çömeldim.

 Yavru köpek yaklaşık 6 aylık. Başını yana yatırıp bana baktı.

“Oh, tatlı …”

 Mi-ko evimizin bir güzelliği olabilir ama bu yavrunun sevimliliği de bir sebep. Belki de gıdıklamam gerekiyor … Başını yavaşça okşamak için elimi uzattığımda, yavru gözlerini kıstı ve rahatladı.

“? Sakuya, Köpekleri sevmediğini sanıyordum?”

“Bunun bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledim. Geçen gece olanlar bir tür kötü zamanlamalar serisiydi. Köpekleri gerçekten severim.”

“Öyle mi …”

Açıklamam üzerine, Akeno, bir şey düşünüyor gibi,

“Hey, bu yavruyu sahiplenmek ister misin?”

“… … Ha?”

Beklenmedik bir istekti.

“Ne demek istiyorsun? Bu yavruyu alacak…”

“Okula gelirken yolda buldum.”

“Yani, onu aldıysan sahiplenirsin de … ?”

Akeno bakışlarını yere indirdi ve başını salladı.

“Evcil hayvanlar apartmanda yasak … evimde.”

“Eh … O zaman neden aldın yavrucağı?”

Faydasızdı ama sordum.

“… Ama nedense … Yavruyu yalnız bırakamadım …”

“… … …”

“A, ama yardım edemem. Gözleri üzerimde. Ve yalnızmış gibi bana havlıyor.”

Akeno ağlayacak gibiydi. Böyle duygusal bir sebepten dolayı bir sokak köpeğini alabileceğini hiç düşünmemiştim. “Artık ortaokul öğrencisi değilsin” … her nasılsa ağzıma gelen bu sözleri yutmayı başardım.

“Peki, ne dersin, Sakuya?”

“Üzgünüm ama bir kedim var. Başka bir hayvan alma lüksüm yok.”

“… Anlıyorum … …”

Ah, öyle üzgün görünme. Sebeplerimi sana kuşkusuzca söyledim. … … Böyle söylemek.

“Yavru köpeği ilk aldığın yere götürmeliyiz.”

“! Olmaz!!”

“ ‘Olmaz’ diyorsun da …. O zaman ne yapacaksın. Eve alabileceğini düşünüyor musun?”

“Doğrusu, başımı belaya sokmadan onu sahiplenemem ama yavruyu tekrar atmak istemiyorum …. Onunla ilgilenecek birini bulmamız gerek.”

Bunu tereddütsüzce söyledi. Gözlerindeki ifade ne istediğini biliyordu.

 Yetişkini oynuyor olabilir ama artık benim gözümde o henüz sadece bir çocuk. Gözlerimin önündeyken içindekini, genelde göstermez …

 Kızın duygularına cevap verme dürtüsüyle hareket ettim ama yine de yerimde durdum, belirsizce. Benim için rahatsız edici bir görev …

“Onunla ilgilenecek birini bulana dek ne yapacaksın?”

“Bu … burada tutabiliriz, Bence burası güvenli ama …”

“Üzgünüm ama yapamazsın.”

“Neden olmasın …?! Bu kötü sözler niye?”

“Kötü hiçbir şey demiyorum! Haziranın sonuna geldik, yaz zamanı yaklaştı. Sıcak ve nemli bir odaya köpeği kapatmak işkence olacaktır, sence de değil mi? Üstelik —“

Bir bakıma, mükemmel bir zamanlama. Kapı aniden açıldı ve Teru-san içeri girdi.

“Ya, ikiniz beraber gelmişsiniz —“

Teru-san bize gülümsedi ama sonra yüzü buruştu.

“—*hapşırır*, *öksürür*, *hapşırır*…!!”

Aralıksız hapşırıyor. Ve görünen o ki hiçbir zaman durmuyor.

“Eh, Hiruma-senpai !?”

“Teru-san, dışarı çıkalım –!?”

Teru-san’ı apar topar odanın dışına çektim ve onu kapıdan birkaç metre öteye götürdüğüme emin oldum.

“İyi misin?”

“E, evet. Bir şekilde …. Hoshi-kun, şimdi olamaz …”

Teru-san’ın gözleri hâlâ yaşlıyken, pantolonundan mendili çıkartıp, burnunu yüksek sesle temizledi.

Doğru, yavru köpeği SF kulüp odasında bırakamamamın sebebi işte bu. Teru-san’ın şiddetli köpek alerjisi.

 Teru-san’a rüyalarımızda olanları anlatmadan önce yavru hakkında bir şeyler yapmalıyız. Şimdilik, Teru-san kafeteryada beklettik ve şanslıydık ki Seki-kun’u (SF üye A) kulüp odasına bakması için bulmuştuk, o kapıları ve pençeleri açarken, Akeno yavruyu kulüp odasının dışına taşıdı.

“… … … .. …”

 Kulüp binasından dışarı yürürken, Akeno katı bir şekilde sessizdi. Ben de aynı şekilde onu takip ettim, darağacı yolunda ölüme mahkûm edilmiş gibi, önemli kelimeler olmaksızın; bu şekilde hedefimize vardık.

“… … um, bu yapılmalı.”

 Akeno’yu binanın arkasında küçük bir ormanın olduğu bölüme götürdüm. Çimenlere basmış olsak da, kutuyu çalılıklara insanların yürüdüğü yerden uzağa bıraktık.

“Burası yoldan uzak ve birçok insan buradan geçer, yavrunun bulunması hakkında endişelenecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Bu yavru köpek için bile, burası kulüp odasından daha kabul edilebilir. Öyleyse?”

 Akeno’ya döndüm. Bir sebepten dolayı, Akeno dönmüş ve dalgın bir yüzle bakıyordu.

“Akeno?”

“Ah, un … şüphesiz, köpeği buraya terk ediyoruz …”

 Ah — Yani, moralin bozuldu. Gerçekten, yardım edemedim ama düşündüm yine de…

“Ama bence, bu onu tamamen terk ettiğim anlamına gelmez. Yani, sen “onu tamamen terk etmediğini” düşünmüyor musun? Öyleyse, sadece yap.”

 Akeno rahatlayınca, gülümseyen yüzümü gösterdim.

“… … sağol, Sakuya”

Gülümsemesi yüzünde sadece bir saniye kaldı ama hatama rağmen kalbimin hızlandığını hissettim.

“W, whoa! Yüzünde …”

“Eh? Sence yüzümde bir anormallik mi var?”

“Garip değil. Tatlı, biliyorsun.”

 Akeno’nun “sevimli” kelimemden iğrenmesini ve “mal mısın?” tepkisi vermesini bekliyordum ama,

“Eh …?”

Akeno sessizdi ve kızarmıştı. Önümde böyle bir ifade görünce, endişelendim!

“Hayır …, şey sadece şaka yapıyordum. Unut gitsin.”

“… uh, uh huh …”

Özellikle reddetmeliyim ki, bu garip. Hassas bir sessizliğe düşerken, aceleyle bir şeyler dedim.

“Neyse, doğrusu, bu beklenmedikti. Bu yavru köpeğe sonuna kadar nazik olman, biliyorsun. Köpekleri cidden seviyorsun, değil mi?”

“Sevdiğimi soruyorsan … evet, köpekleri severim.”

 Akeno gözlerini yavaşça kapattı ve sorumu başıyla onayladı.

“… … peki, söylemem gereken bir şey var —“

“— küçükken, bir yavru köpekle karşılaştım. Parkın köşesinde, aynı böyle bir kolideydi …. Bir kez eve almayı denedim, bu yüzden annem beni azarladı, onu bulduğum yere geri götürmemi söyledi. Yine de onu yalnız bırakmadım, okul dönüşlerinde besledim. Yemek kutularından artanlarla, bilirsin.”

“Henüz olgunlaşmamış bir çocuktum o zamanlar yani bunun sonsuza dek süreceğini sandım. … Evet, bu bağın sonunun gelebileceğini düşünmedim.”

“Bir gün, her zamanki gibi parkın oradan geçerken, köpek orada değildi. Sadece koli ve bıraktığım yemeklerin olduğu tabak vardı. Aradım. Günden güne, okuldan sonra akşam karanlık çökene dek aradım. Ama köpeği bulmakta başarısız oldum…”

“Köpeğin nereye kaybolduğunu bilmiyorum. Belki bir köpek barınağı kapmıştır ya da kendi gitmiştir ya da birileri almıştır …”

“Yavru köpeğe kafayı takmış olmamın sebebi benim için de bir gizem … ama evet, her zaman geçmişimi hatırlarım, bu köpeğin anıları belirir—“

 Akeno konuşmayı bitirdiğinde, çökmüş ve nazikçe köpeğin başını okşuyordu.

“Şimdi anlıyorum. Bu yüzden, bulduğun yere köpeği bırakmanı da anlayabilirim.”

Akeno’nun söylediklerini hissettim. Hiç böyle bir deneyimim olmasa da, kızın hislerini anlayabilirim.

 Sevdiği bir köpek aniden kayboldu. Akeno muhtemelen bu konuda fena halde endişeliydi. Günler hiç net haber olmadan geçti, bugün geçmişi ortaya çıkaran bir canlandırma oldu …. Akeno yavru köpek hakkında bir cevap aldığını düşünmüş olmalıydı, ki bu şaşırtıcı değil. Yani,

“Takmazsan, sana katılabilir miyim? Bu köpeği alacak birini bulamazsan, bence ben birini bularak yardım edebilirim. … … Söylemen yeter, Akeno.”

“Teşekkür ederim, Sakuya.”

 Akeno nazikçe gülümsedi. Onun tatlı yüzünü şaşırtmadan görmek olanaksızdır, bakışlarımı yavru köpeğe çektim. Masum bir bakışla bana baktı.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.