Paul’un Anısına 5.Bölüm

Okur ve Elf Savaşçı

 

Çevirmen: RaccoonYobo

 

 

Paul’un Cenazesi.

Cenazeden sonra herkes Paul’un anısına bir şey getirdi.

Elinalise bir kitap getirmişti.

“-Paul bilinenin aksine aslında okumaktan hoşlanırdı.” Diye başladı konuşmasına.

Anlattığı hikaye Paul’un partisine katıldıktan az bir zaman sonra yaşanmıştı.

 

Bir sabah Elinalise kahvaltı yapmaya gidiyorken otel kafeteryasında oturan genç bir adam gördü.

Paul.

Gördüğü şey karşısında şoka uğramıştı.

Paul’u kafeteryada gördüğü için değildi şaşkınlığı tabii.

Paul’un odası kafeteryanın hemen üst katındaydı. Onu orada görmenin şaşılacak bir yanı yoktu.

Elinalise’yi şaşırtan şey Paul’un kitap okumasıydı.

Maceracıları kitap okurken görmek çok nadirdir. Özellikle savaşçılar ve silahşörler ise. O tür insanlar genelde cahil olur.

Loncadaki görevleri ve iş anlaşmalarını okumak için maceracılar sadece basit kelimeleri öğrenirler. Ama, küçük bir azınlık dışında, kimse hobi olsun diye okumazdı. Okunacak kitap satın alma konusuna girmiyorum bile.

“-Ah amanın, bak kırk yılda bir görürsün böyle bir manzarayı. İyi de eline kitap alıp alim cakası satmasan bile kızlar sana düşmeyecek mi?”

Elinalise, Paul’un kız düşürmek için numara yaptığını sanmıştı.

“-Ne? Kız düşürmeye çalışmıyorum ki.”

Malesef Elinalise’nin düşüncesi yanlışmış. Paul, gerçekten kitap okuyormuş.

“-Kitabı satın mı aldın yoksa?”

“-Saçmalama. Ödünç aldım.”

Bu dünyanın kağıt üretimi bir nevi gelişmiştir. Ancak matbaacılığının ve kitap üretiminin kat etmesi gereken uzun bir yolu vardır.

Kitapların hepsi el ile yazılıyordu. Bu yüzden de çok pahalı oluyorlardı ve ortalama bir vatandaşın gücü buna yetmiyordu.

Ortalama bir vatandaşın okuma yapabilmesi için sarraflar vardır. Başka bir deyişle ihtiyacı olanlara kitap ödünç veren bir iş yeri.

“-Of… Kitap ne hakkında bari?”

“-Önemli değil. Maceracılar hakkında bir hikaye sadece.”

Paul’un elindeki ödünç aldığı şey bir sürü maceracı hikayelerinin derlendiği bir kitaptı.

Hikayelerin çoğu maceracıların deneyimlerinin ve başarısızlıklarının aktarıldığı hikayelerdi. Çoğu ya sıkıcıydı ya da kötü sonlanıyordu.

Ancak maceracılık hakkında bir şey bilmeyen ortalama bir vatandaş için oldukça ilgi çekiciydiler.

Paul soyluydu, bazenleri bu tür kitaplar okumak için malikaneden sıvıştığı olurdu.

“-Maceracılıktan gerçekten hoşlanıyorsun değil mi? Her gün yaptığın bir şey olmasına rağmen hem de. Hey, hanım abla, bana bi kahvaltı ayarlasana.”

Dedi Elinalise ekmekle çorba sipariş edip.

Kahvaltısını beklerken kitabına odaklanmış haldeki Paul’un yanına oturdu.

“-Uh… Hey hey…  salaklığı kes…”

Paul’u okurken izlemek çok ilgi çekiciydi. İkide bir hikayeyle ilgili bir şeyler mırıldanıp duruyordu ve yüz ifadesi sürekli değişiyordu.

Paul’un oldukça dışavurumcu bir suratı vardı. Elinalise basit bir kitabın onu nasıl etkilediğini görünce istemeden sırıttı.

“-He he…”

“-…huh? Ne bakıyon?”

Paul, Elinalise’nin gülüşünü duyunca kafasını kaldırdı.

“-Ah, özür dilerim… sadece o kitapta ne yazıyor onu merak ettim.”

“-Sahi…?”

Bunu duyan herkes sadece bir bahane olduğunu anlardı.

Ama Paul’un odaklandığı bambaşka bir şey vardı.

“-Kötü bir hikaye.”

“-Kötü derken nasıl?”

“-Nasıl yani şey… İlk olarak, bütün karakterler salak…”

Paul’un okuduğu hikaye şöyleydi: Altı maceracı bir labirente girer. Yaptıkları küçük hatalar sonucunda içinden çıkması zor bir duruma düşerler. Hikayenin sonunda ise aralarından birisi geriye döner ve sağ salim kaçar. Gündelik maceracı öykülerinden biri kısaca.

Hikayenin gerçek ya da sahte olduğuna dair bir ibare yoktu. Hikayede akla yatmayan bazı kısımlar vardı ama hikaye mutlu sonla bittiği için baya popüler olmuştu.

“-..sonra işte öncü silahşör şey diyiyor ‘-Hayır, tereddüte düşmemeliyiz. İlerleyeceğiz.’ ”

“-Belki de kötü bir karar değildi.”

“-Hayır, kötü bir karardı. Bu kısmı okuyunca elemanların başının ikmal yetersizliği nedeniyle derde gireceğini hemen anladım. Ve tabi ki dediğim çıktı. İkmallerinin yetersizliği felaketlerine yol açtı.”

“-Iğ…”

Elinalise Deja vu hissine kapılmış gibi oldu.

‘İlerleyeceğiz’ kısmından dolayı öyle hissetmiş olabilir. Ama nedense “ikmal yetersizliğinin felakete yol açacağı” kısmı da kulağa tanıdık geliyordu

“-Sonra büyücü dedi ki ‘Şu yukardaki yarıktan kaçabiliriz belki.’ Ama tırmandığında midesi sıkıştı…”

Maceracı grubu hata üstüne hata yaparak en sonunda köşeye sıkıştılar.

Bunu duyduğunda Elinalise’nin deja vu su daha da güçlendi.

Bu hikayeyi ilk defa duyuyor olması gerekiyor. Ama nedense önceden başka bir yerde duymuş gibi hissediyordu.

“-Sonra şifacıları bir açıklıktan yararlanıp herkesin kaçmasını sağlıyor ve hikaye mutlu sonla bitiyor.”

“-…baya genel bir hikayeymiş.”

“-Evet, ben de öyle düşündüm. Ama nedense hikayeyi okudukça gittikçe sinirlenmeye başladım. Eğer azıcık uğraşsalardı kurtulabilmeleri için bir sürü fırsatları olurdu… Ama, nasıl desem…”

“-Hmm, doğru diyorsun.”

Elinalise başını sallayarak onayladı. O da hikayede tuhaf bir hayal kırıklığı hissetmişti.

“-Amatörler. Eğer ben olsaydım daha iyisini yapardım…!”

Paul kafasını kaşıdı ve kitabın kapağını kapattı.

“-Ah!”

Elinalise sonunda Deja vu hissinin nereden geldiğini anladı.

“-Bu hikaye…”

“-Ee bu hikaye?”

“-Geçen yıl Yugi-Mazi Labirentine girdiğimizde yaşananlar değil mi?”

“-…siktir.”

Doğru. Geçen yıl partiyi kurduktan çok kısa bir süre sonra olmuştu bu olay. Kara Kurt’un Dişi, Yugi-Mazi Labirentine girmeden önce gerekli hazırlıkları yapmamıştı. Birkaç talihsizlikten sonra paçalarını zar zor kurtarıp labirentten kaçabilmişlerdi.

Karakterlerin isimleri farklıydı. Rolleri ve yaşadığı talihsizlikler arasında da birkaç sorun vardı.

Ama şüphesiz bu kitaptaki hikaye geçen yıl yaşadıkları olayla aynıydı.

“- ‘Eğer ben olsaydım daha iyisini yapardım’ a ne oldu?”

Elinalise, Paul’un cümlesini tekrarlayınca Paul’un yüzü kızardı ve kafasını çevirdi.

“-…şu anki beni kast etmiştim.”

“-Tamam tamam tamam. Yaranı deşmeyeceğim.”

Dedi Elinalise sırıtarak.

Paul ve saz arkadaşları kaçtıktan sonra başka bir parti Yugi-Mazi Labirentini feth etmişti, labirent ise kısa bir süre sonra ortadan kaybolmuştu.

Paul unutsa da Elinalise unutmamıştı.

Onlar kaçtıktan sonra Paul “Bir dahaki sefere daha iyisini yapacağım.” demişti.

“-Hehe…”

Elinalise, Paul’un aynı şeyi bir yıl sonra tekrar söylediğini hatırlayınca tebessüm etti.

 

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.