Paul’un Anısına 2.Bölüm

Dahi Hizmetçi Övgü Alıyor

 

Çevirmen: RaccoonYobo

 

Paul’un Cenazesi.

Cenazeden sonra herkes Paul’un anısına bir şey getirmişti.

Aisha, fasulyeli patates çorbası getirmişti.

“-Babamla pek yakın değildik. Ama Millis’de iken ona bu çorbadan yapmıştım. Çok mutlu olmuştu…”

Aisha’nın anlattığı hikaye Paul ile kavuşmalarından kısa bir süre sonra olmuştu.

 

Shirone Krallığı olayından sonra Lilia ve Aisha, Kutsal Millis Krallığına yollanmıştı.

Shirone Şövalyelerinin koruması sağ olsun, Millis’teki Paul ile sağ salim kavuşabilmişlerdi.

Paul, Lilia ve Aisha’ya kavuştuğu için çok mutlu olmuştu.

Sonrasında, Paul, Lilia, Aisha ve Norn beraber Millis’teki hayatlarına başlamışlardı.

 

Her zamanki gibi Paul, Fittoa Arama Kurtarma Partisinin işleriyle meşguldü. Lilia ona yardım etmek için hep yanında oluyordu.

Aisha ve Norn Millis Akademisine başlamışlardı.

Lakin bu serüven çok kısa sürmüştü.

Aisha için bu dönem tam bir kötü hatıralar dönemiydi…

Paul her gün işiyle meşgul olduğu için Aisha ile yeterince ilgilenemiyordu.

Yine de buna rağmen, Aisha’nın onunla birkaç anısı olmuştu.

 

Sıradan bir günün öğleden sonrasında yaşandı.

Lilia ve Norn o gün dışardaydı.

Lilia belge teslim etmek için şehrin diğer tarafına gitmişti.

Norn ise testten düşük aldığından ders almak için okula gitmişti.

Notları iyi olduğundan dolayı Aisha evdeydi. Nadir bir rastlantı sonucunda Paul’un da o gün boş zamanı olmuştu ve o yüzden akşamdan önce eve gelmişti.

Lakin bir sorun vardı.

“-Hmmmmmm.”

Odaları temizledikten sonra Aisha, Paul’u mutfakta mırıldanırken gördü.

“-Sorun nedir Efendi?”

“-Eh? Ah, sen misin Aisha. Yemek zamanı geldi sanki değil mi?

“-Tabi ki.”

“-Aç mısın?”

“-Tabi ki.”

“-Ben de öyle düşünmüştüm…”

 

Paul genelde Arama Partisi Karargahının yanındaki bir barda yerdi yemeğini.

Bu yüzden Lilia evden çıkmadan önce yemek hazırlamamıştı…

Ve o gün tesadüfen Paul da “Gideyim de evde yiyeyim bari” diye düşünmüştü.

Ve böylece Paul’un yiyeceği bir şey yoktu.

Bu arada, Norn’un yanında beslenme çantası vardı.

 

“-Endişelenme Aisha. Hemen bir şeyler hazırlarım ben.”

“-Ha… Anladım.”

Diye cevapladı Aisha. Bir yana çekildi ve Paul’u gözlemlemeye başladı.

“-Höm düşüneyim. Nerden başlasam acaba? Malzemeleri keserek mi? Ya da ateşi yakarak mı? Hay babanı, tencere nerde?”

Paul telaşlanmıştı.

Mutfak bıçağını bile doğru dürüst tutmuyordu. Orada put gibi dikilip malzemelere bakıyordu sadece.

Paul eskiden maceracılık yaptığı zamanlarda yemek yapmakla ilgili bir iki şey öğrenmişti.

Ancak o tür yemekler küçük kızını beslemek için uygun değildi.

 

“-Eh, pes ediyorum. Dışarıda yiyeceğiz. Hey, Aisha, canının çektiği bir şey var mı…”

“-Efendi, lütfen kenara çekiliniz.”

“-Huh? Oh…”

Paul pes ettikten ve dışarıda yemeyi teklif ettikten sonra Aisha, Paul’u bir kenara itti ve mutfağın ortasına geçti.

Dolaptan bir bıçak çıkarttı ve kollarını sıvadı.

Paul endişelenmeye başlamıştı. Sonuçta küçük bir çocuğun bıçak tutması hiç güvenli değildi.

“-Endişelenmeyin. Olduğunuz yerde durun ve izleyin sadece.”

“-İzleyeyim mi sadece… ah?”

Aisha işe koyulduğunda Paul’un itirazları son buldu.

Paul orada şaşkın halde dikilmiş duruyorken Aisha, tencereyi çıkarttı, içine su doldurdu ve hünerli elleriyle ivedi bir şekilde ateşi yaktı.

Sonrasında malzemeleri doğrayıp tencerenin içine attı.

Hızlı bir şekilde mutfaktan biraz ekmek alıp ekmek sepetinin içine koydu, sebzeleri soydu, bir kasenin içine yerleştirdi ve her şeyi yemek masasına taşıdı.

Birkaç dakika sonra Paul, çorbayı, salatayı ve ekmeği önüne dizilmiş halde buldu.

Lilia’nın her gün yaptığı yemekten pek farksız olmayan bir öğündü.

 

“-Efendi, afiyet olsun.”

Bununla beraber, Aisha’ya göre bu öğün olabildiğince sade bir öğündü.

Çorba kenarda duran malzemelerden yapılmıştı. Salata ise birkaç sebzenin koparılmasından oluşuyordu ve ekmek de önceden hazırlanmıştı.

Bu öğünün yarım yamalak hazırlandığını bile söyleyebilirdiniz.

 

“-Bu arada bana ‘Efendi’ değil de ‘Baba’ demeni söylememiş miydim? Ama sen… of!”

Paul, Aisha’ya bu kadar resmi olmamasını tembihlerken ofladı.

“-İnanılmaz ama. Bu yaşta yemek yapabilmen, inanılmaz.”

“-Huh?”

“-Bu gidişle gelecekte tereyağından kıl çekermiş gibi eş bulursun kendine.”

Dedi Paul, Aisha’nın kafasını okşarken.

Paul, Aisha’nın yemek yapmayı bilmesi karşısında çok şaşırmıştı.

Neden diye soracak olursanız çünkü diğer kızı hayatında eline bıçak bile almamıştı, yemek yapmayı bilip bilmemesinden bahsetmiyorum bile.

“-Övüldüğüm için şaşkınım.”

Aisha eskiden pek övülmezdi.

Lilia ona karşı çok katıydı. Zenith’in memleketinde Latreia Ailesi de ona kötü davranıyordu.

Okulda da aynı şekilde kimliğinden dolayı yargılanıyordu.

Ve bu yüzden övgüye maruz kalmak Aisha’ya çok tuhaf ve şaşırtıcı gelmişti.

 

“-Babamla çok fazla anım olmadı. Ama bu çorba benim için çok önemli.”

Aisha hikayesini anlatmayı bitirdiğinde anılarına dalmış bir haldeydi.

 

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.