No Game No Life Cilt 02 Bölüm 51
Çevirmen: Sumire & Redaktör: Fri
Tüm katı alkışlar kapladı. Sahnede, insanlar bilinçlerini geri kazandı.
Sora’yla el ele tutuşan Shiro gözlerini açtığında konuşmaya başladı.
“…Aha, Nii.”
“Hım? Sorun ne? Küçük kardeşim.”
Belki bırakmaya gönülsüz olduğunu hissetmesinden Sora onun ellerini tutup konuştu.
——Oyunda bile, ayrıldıklarında Sora çok korkmuştu.
“…Ceketimi kasten bıraktım… O zaman neden… külotumu vurdun…?”
“Ne? Böyle anlaşılmaz sorular sorma, küçük kardeşim?! İzleyicilerin Shiro’yu çıplak görmesine nasıl izin verebilirdim?!”
“Böyle bir söylem, söz konusu bensem sorun yok demek mi!”
Konuşan kişi, sonrasında yavaşça uyanan MVP[5] —— kızgınca bağıran Steph’ti.
“Tamam tamam, Dora-chan, Dora-chanın muhteşem performansının bize kazandırdığından şüphe yok, değil mi? Elkia’nın kaderinin ellerinde olduğunu hissetmek nasıl bir şey?”
“Dürüst olabilir miyim? Artık böyle bir şey yapmayacağım!!”
İmanity’nin kaderini elleriyle kontrol edebilmek…
Sora onu [Anılarını unutmaya] zorlamasa, bu tür bir görevi kabul etmeyecekmiş gibi bağırdı.
Bu kez, Sora ve Shiro Steph’in yanında dikildiler.
“Tamam, bu, kazananı ilan etme vakti değimli? İhtiyar.”
Böyle diyerek Sora, İno’yu teşvik etti.
“——kazanan, Elkia… Kurallara uyarak, Doğu Birliği kıtadaki tüm haklarını Elkia Krallığına nakletmelidir…”
İno’nun şartları vakur bir ifadeyle beyan ettiğini duyan kalabalık daha da coştu.
——Werebeastlerle yüzleşmek, bölgelerini büyütmek için tek adım atmaları, kim tatmin olmazdı ki?
Ama İno’nun sıradaki kelimeleri seyirciyi suskuna çevirdi.
“——benzer şekilde, kurallara uyarak… ben, Hatsuse İno ve… Hatsuse İzuna, haklarımız Doğu Bilriği’nden —— Elkia’nın iki kralına nakledilecek.”
“Hıhı, çok iyi.”
Sora başıyla onayladı, Steph ve seyirci hâlâ şoktaydı.
Evet —— [Doğu Birliği’ndeki her şeyi] istemişlerdi.
Kaynaklar, bölgeler —— bu demek oluyordu ki yetenekleri ve teknolojileri de dahildi.
“Sonuç olarak, Doğu Birliği’nin teknolojilerinin çoğunu ve İzuna-chanı bile elde edeceğim ve her Kemonomimi bana ait olacak —— fuu~ ne kadar yorucu, sıkı çalışma ödülünü veriyor.”
Sora gerinmeden önce kolayca ve rahatça konuştu. Ancak Steph titriyordu.
Sora önceden demişti ki —— [Dünyayı fethet, tüm fetih, her şey, geride tek şey bırakmadan.]
Cümlenin ardında yatan gerçek anlam ——
Aynı zamanda, Steph görüş alanında İzuna’yı yakaladı.
“……”
Koltuğundan kalkmamıştı, başı aşağı eğikti.
Onu böyle görmesine rağmen İno yalnızca bir şeyleri sıkarak konuşabildi, yine de İzuna’yı rahatlatmaya çalıştı ve düşünceli bir şekilde bazı kelimeler döküldü ağzından:
“İzuna… Sen sorumlu değilsin… Ülke tarafından bildirildi, sana yapmanı emrettiğim şeyler…”
——nihayet, Steph Sora’nın dediklerini anlamıştı.
Öne eğik baş, titreyen minik omuzlar; omuzlarında ağır bir sorumluluk taşıyordu.
——Doğu Birliği’nin kıtadaki her şeylerinin hakkı, bu gerçekten de ağır bir sorumluluktu.
Kaybetmek, pek çok insanın kaybına yol açabilirdi… Hepsi İzuna’nın hemşehrisiydi. Onlar için ailelerini, işlerini kaybetmek, sokaklarda yaşamalarına zorlamak —— hatta ölümle bile sonuçlanabilirdi.
Steph söylediklerini hatırladı:
——[Nasıl sorumlu olacaksın?!] ——
Bu yükü taşımaya nasıl dayanacaksın?!
Düzinelerce, hatta belki yüzlerce, binlerce [Hayat] ona emanetti —— tek temsilciye.
Kimse böyle devasa bir sorumluluğu taşımaya dayanamazdı.
[Kralı] küçümseyen… Sora değildi. (Bendim, değil mi?)
Steph başını eğmişti ki Sora aniden konuştu:
“Bu doğru değil, İzuna.”
“Hı?”
“——bunu [mutlu] hissederek oynadığın için, ne yapacağını bilemedin, değil mi?”
Hem İno, hem İzuna aniden şöyle düşündüler:
İzuna [Kan yıkımı]nı kullanmaya başvurduğunda —— açık ve net bir şekilde şunları söylemişti.
——[İlginç] olduğunu söylemişti. “…bu nasıl olur-desu?”
Ama…
“Çünkü kaybedersem, çok insan acı çeker-desu.” İzuna bunu kabul edemezdi.
“Ama —— olan bu-desu.”
Nasıl kabul edebilirdi —— sonra…
“Neden —— neden gülüyorum-desu?!”
İzuna’nın havada dövüştüğü anı aklından geçti ——
O anda, açıkça [Mutlu] hissetmişti.
“O zaman, bu şeyleri düşünmeseydim, kazanabilir miydim?! İzuna yüzünden, pek çok insan ölecek!! Bunların hepsi İzuna —— mutlu hissettiği için!!”
“İ-İzuna, sakinleş —— sen——“
İzuna ne yapacağını bilemeyip bağırarak ağlamaya başladı, hıçkırık sesleri tüm katı susturuyordu.
İno bununla nasıl baş edeceğini bilmiyordu, yalnızca onun omuzlarından tutup onu rahatlatmaya çalışabilirdi.
Ama —— Sora durmadı. “İçin rahat olsun, İzuna.”
Zıvanadan çıkmış İzuna’nın yanında gidip kibarca konuştu:
“İzuna ne yaparsa yapsın, kazanan yine de biz olacaktık.”
Sora yüzünde gülücükler açarak konuşuyordu. Kattaki herkes dondu kaldı.
Bu adamın insanları rahatlatmak için daha iyi bir yöntemi yok muydu —— Steph yenilmiş bir ifadeyle böyle düşündü.
Ancak, Sora diz çöküp İzuna’nın başını sıvazladı.
“Ve ayrıca, yanılıyor gibisin —— kimse ölmeyecek, kimse de acı çekmeyecek.”
“…Hı?”
“Bu dünya bir oyun; sadece herkes yanılıyor.”
Bu —— Sora daha önce aynı kelimeleri Jibril ve Steph’e de söylemişti.
Ama bu kelimelerin arkasındaki anlamı henüz açıklamamıştı.
“Anlaşılan, bana katılmıyorsun, o yüzden oyun oynayacağız.”
Böyle diyerek başka bir teklifte bulundu.
“Tuzak ya da hile yok, teke tek bir düello.” Afacan bir gülümseme takınarak teklifte bulundu.
“Kazanırsam, savlarımın temelini sana anlatacağım. Kaybedersem —— arkadaş olacağız, olur mu?”
Not
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.