No Game No Life Cilt 02 Bölüm 16

Çevirmen: Uchuujin & Redaktör: ggurcan

 

“…Beni öldürdünüz.”

“Hey. Yeniden hoş geldin.”

“Anladın mı? Birdaha söyleyeceğim! Beni öldürdünüz!! “Neredeyse beni öldürdünüz” demedim.”Beni öldürdünüz”dedim! Üç kere söyledim çünkü bu önemli tamam mı?”

“Ama yaşıyorsun. Oyunlarla ilgili ne derler bilirsin değil mi? Hayattaysan can barı kimin umrunda?”

“Atlatamadım! Beni öldürdünüz!!”

Aceleyle Sorayı yakasından yakaladı, Steph bağırdı.

“Se-Sen—beni bir aldatmaca olarak kullandın,ölmeme izin verdin ve umursamadın bile!!”

“Gerçekten ölmedin. Kimin umrunda”

“Ah-ah-”

Alabileceği tek şey buydu. Sonunda, bu adama hissettiği tüm öfkeyi kusmasının zamanı gelmişti. Ağzını açtığında—Sora konuştu.

“Ama sen olmasaydın kaybederdik.”

“uh…”

Eğer belli bir kişinin ortaya çıkardığı birimleri uzaklaştırmasaydı, Jibrilin dediği gibi, Sora ve Shiro kolayca devam edemezlerdi.

* * *

“Ve teşekkürler, Jibrile sahibiz. Elkia yı kurtarmamıza yardım ettin.”

“…Uh..um..”

Sora elini başına koyduğunda, öfkeden patlayacak bir volkan gibiyken birden yumuşadı.

“Uh… Um, Evet, uh, uhh… Evet… Kesinlikle”

Stephin yüzü öfkeden değilde başka bir nedenden dolayı kızardı, aşağı baktı, parmaklarını iç içe geçirdi.

“Evet… Kesinlikle. Eğer Elkiayı kurtarmak anlamına geliyorsa, bu kadarcık sıkıntıya dayanırım… Herneyse siz ikiniz… Tüm psikolojik savaş ve… herşey. Evet…”

Steph mırıldanıp, ifadesini kaybettiğinde, Shiro sordu.

“…Abi… İşini mi değiştireceksin… Kraldan… Playboya?”

“Öyle değil. Herkesi manipüle etmek Steph gibi kolay değil.”

“Sizi duyabiliyorummmm! Aaaah, Sizden nefret ediyorum! Nefret nefret nefret ediyorum!!”

Steph tanrıya lanet okudu. Tek gerçek tanrı, Neden şiddeti yasakladı? Şimdi o adama yumruk atabilmek içi hayatıı verirdim.

“…Beni tamamen mağlup ettiniz…”

Az önceki terör hiç olmamış gibi başını eğdi. Oyun öncesindeki gibi kütüphanenin merkezinde, Jibril oturdu ve çayını yudumladı.

“…Size bir soru sorabilir miyim?”

“Evet?”

“Bana  “Kararsız(Erratic)” kullanarak cevap vermemi sağladığınızı görebiliyorum… Ama. ”

Soranın öfke şovu, düzensizlikle ilgili bir kelime düşünmesi için başka bir eylemdi.

“Başka sonsuz olasılık var… Eğer başka bir kelime seçseydim ne yapmayı planlıyordunuz?”

“Yaklaşık yirmi tanesi için hazırlandık. Ama evet eğer bunlardan başka birini seçseydin, sıçmıştık.”

Sora bunu neşeli bir şekilde söylemesine rağmen, Jibril biliyordu. Bu adam—kısa sürede kişiliğini okudu ve yirmiye kadar daralttı. Ama yine de riskli bir kumardı. Bu oyun için jibril farklı bir şey söylese onlar için herşey biterdi. Bu adam hayatta kalma sınırını bile bir blöf olarak kullanmıştı, Olant üm saygısıyla dedi:

“Siz oldukça delisiniz, Değil mi?”

—Bu sözlerle beraber, Sora kıkırdadı—Hayata gelmesinden bu yana yaklaşık altı bin yıldır bunu bekliyordu, Jibrilin gözleri açılıdı ve yuktundu.

“Tanrıyı alaşağı edeceğiz—çılgın becerilerimiz olmalı, değil mi?”

Jibrilin kulaklarında ilahi gibi yankılandı ve kalbini titretti.

Alaşağı etmek—Tanrıyı Oklarını –Tet e hedeflemişlerdi. Jibril, umutsuzca en iyisini umdu, ama hala inkar ediyordu, sormalıydı.

“Siz… Ciddi misiniz?”

Gerçeği anlayan Sora yanıtladı,”Elbette öyleyiz. Demek istediğim bu dünyaya nasıl geldiğimizi merak etmedin mi?”Spoiler veriyormuş gibi devam etti.”Bunu ilk kez size söylüyorum—Bizi bu dünyaya davet eden kişi: Tet.”

—Jibrilin konuşma yetisi elinden alındı.

“Onu bir oyunda yendik, bu yüzden bizi bu dünyaya attı ve bize buradaki kurallara göre onu yenmemizi söyledi. Bu oyunu kuran kişi o yani onu yenmekten başka çaremiz yok değil mi?”

Hepsi bukadardı. Tek gerçek tanrıyı gasp etmek onlar için bu kadar kolay ve açıktı.

“Yani, Jibril bugünden sonra kuralların lütfuyla, sahip olduğun herşey artık bizimdir.”

Sora konuşurken jibril gözleri kamaşıyordu.

“Tanrıyı devirmek için yapılması gereken çok şey var, Ama önce İmmanity nin şuanki konumunu düzeltmeliyiz. Güç alabilmek için elimizden geleni yapmalıyız, bilgi ve bahse girebilmek için fişlere ihtiyacımız var. Bilgin ve varlığın bizi için yararlı olacak.”

—Tanrının sözlerini alan Mary gibiydi.

“Oh ve tabletimdeki kitaplar? Onlar sadece yemdi. İstediğin zaman hepsine bakabilirsin. Başka dünyadan insanlar olarak dünyayı ele geçirmek için en çok ihtiyacımız olan şey bilgili biri. Daha bilgili olmana yardım edecekse, senin okumanı ve onlardan yararlanmanı istiyoruz.”

Jibrilin gözleri sarhoşmuş gibi ıslaktı, Ama sora devam etti.

“Ayrıca, Önceden olduğu gibi kitaplarını burda saklamakta özgürsün. Ancak, İmmanity nin buna ihtiyacı var, bu yüzden akademinin tekrardan kullanmasına izin vermelisin. Kitaplardan sen sorumlu olacaksın. Kulağa nasıl geliyor?”

Bu kelimlerden sonra, Jibril sonunda, Soranın önünde diz çöktü. Gözleriden tek bir yaş damladı, ellerini sanki dua eder gibi sıktı. Hayır, aslında dua ediyordu, kafasını eğdi.

“Oh, Benim merhum lordum, Artosh, bize hayat veren ve şimdi yok olan… Sonunda hizmetime layık yeni bir usta bulma görevimi yerine getirdim, bizim tevazumuz…”

“Uhh, Gerçekten tepkiniz bu mu…”Steph bu hadiselerden memnun değildi, omzunu düşürdü ve mırıldandı.”Siz sadece, bir çift sapık kardeşsiniz tamam mı? Beni utandırıp köpek gibi davrandılar, onlar iğrenç, vahşi, çarpık, insan çöpü, tamam mı?”

“…Steph… Yalvar…”

“Gördün müüü!Böyle şeyler yaparlar!!!”

Ama Jibril çoktan çok uzaklardaydı, dalgın dalgın cevapladı:

“…Bunun bir sorun mu teşkil ettiğini söylüyorsun?”

“Huh…“

“Tek gerçek tanrı tahtını savaşmadan üstlenen Teti yenecekler. Başka bir dünyadan büyük zenginlikler getirdiler. Onlar sadece basit İmmanityler ama bir elfi hatta beni bile yendiler. Onlar geleneksel bilgelikte devrim yapanlardır. ”

Kanatlarını katladı, halının arkasına geçti ve başını eğdi. Bu Flugelin mutlak sadakat hareketiydi—sadece ustasına gösterirdi.

“Majesteleri, efendim, Lordum.”

“Evet, evet”

“—Ben Jibril, on sekiz kanatlı konseyinin bir üyesi, Ixseed sıralama altı, Flugel.” Önündeki bir tanrıymış gibi ciddiyetle yemin etti.”Benim olanlar artık sana ait, Lordum. Şimdi düşüncelerim, hakların ve vucüdüm tamamen size ait. Tanrım, eğer büyük planını inşa etmek için onları bir temel olarak sonuna kadar kullanırsa, bu benim en büyük zevkim olur.”

“Tabiki, Bize bırak, değil mi Shiro?”

“…Mm, Bizde…”

“Bu absürd! Ayrıca, daha nekadar köpek gibi davranmamı istiyorsunuz?”

Hala son komutun pozisyonun içindeydi—Yalvarmak. Stephin çığlıkları kütüphane boyunca yankılandı.

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.