No Game No Life Cilt 02 Bölüm 13

Çevirmen: Uchuujin & Redaktör:ggurcan

“Ve bununla beraber başlama hamlesini sana bırakacağım. Lütfen seçtiğiniz kelimeyi söyleyin.”

“Hmmm. Görelim… O zaman…”

Telefonu ile oynarken, Sora elini kristale uzattı ve Söyledi:

“Ozaman, Başlangıç için…’H-Bombası(H-Bomb).’

—Söylediği anda, başlarının üzerinde tam yirmi dört ton ağırlığındaki demir parçası maddeleşti. Onu görmek için baktı, Jibril(ve tabiki Steph) onun ne olduğunu bilmelerinin bir yolu yoktu. İsimlendirmeden ne olduğunu anlayamazlardı. Ne de olsa Sora ve Shironun dünyasından Büyük bir hatadan doğmuş en büyük kitle imha silahıydı bu.

Jibril ağzının suyu çoktan akmaya başlamışken, ileri teknoloji bomba patlamak için nükleer fizyonun birincil ateşlemesindeydi. Yarattığı nükleer ısı, taşıdığı lityum döteryumu yakarak ışığını serbest bıraktı.

—Jibril ne olduğunu bilmiyordu. Ancak tanırların tanrıları öldürmek için yarattığı, Flugel içgüdüleri,”Her şeyi yakıp yıkacak bir ışık fırtınası geliyor.”dedi.

“—!”

Birkaç yüz milisaniye önce ikncil patlama evresine geçmişti. Jibril elini kristalin üstüne koydu ve çığlık atarmış gibi kelimeler söyledi.

“—-Bú Li Anses !”

Kelimenin ağzından çıkmasıyla füzyonun son aşaması aynı ana denk gelmişti.

Işık ısı ile şişti. Kütüphanin içindeki küçük odada süper yüksek sıcaklığıyla beraber “ikinci güneş”doğmuştu. Sıcaklık ve peşinden gelen şok dalgası ile bir kilometre çaptaki her şey toza dönmüştü-tam anlamıyla “Yok olmuştu”, Ezici şiddetli bir kasırganın içinde.

…Kütüphane, Stratosfere ulaşan bir mantar bulutna dönüştü ve kraterin ortasında, yıkımın kalıntısı kaldı.

Jibril kala kaldı, hasarsız bir şekilde.

“—Memnun oldunuz mu? Beni öldürmenin bir yolu yok.”

Jibril yorgun gözlerle sırıtan Soraya baktı, Shironunda aşağı kalır yanı yoktu ve çenesi düşün dalgın Steph, tabiki onlarda zarar görmemişti.

“Yani ilk hamlen kendini patlatmak mı? Eğer benim “Büyük başarım” olmasaydı “Oyun bitmiş olurdu.””

—Aslında. Jibril çağırdığı büyü kendini korumak için değildi. Bú Li Anses, yada”Edebi Dördüncü Bekçi”—Elf mühürlerin en büyüğüdür. Onları korumak için meddeleştirmişti. Kendisi ise… Patlamaya doğrudan maruz kalmasına rağmen çiziksiz atlatmıştı.

“Büyük başarı? Hey, hey, şunu keser misin?”Dudaklarını bükmüş bir şekilde cevap verdi.”Bilginizi geri alsanız bile zaten olayı çözdünüz—Eğer bu oyunu sıkıcı bir biçimde bitmesini isteseydim tek hamlade bitirebilirdim ve siz yinede sağduyunuza güvenip sizi kurtaracağıma dair bir kumar oynadınız. Değil mi? ”

Diğer bir deyişle—Bilinmeyen top oyunu bitirmeden önce iki seçeneği vardı, ya oyunun bitmesine izin verecekti ya da onları kurtaracak ve oyuna devam edecekti. Bu çatışma jibrilin yüzlerce mili saniyesine yayılmıştı. Ve böylece kendinden emin bir şekilde gülümsedi.

“Ama evet, Az çok çözdüm, Ama “Devam edemez ” durumuyla kazanamayacağız gibi duruyor.”

Yanmış dünyanın üzerinde, Sora jibrile bir ah çekti, aynı güçte bir saldırıya uğramış olmalı.

“Anladığınız gördüğümden memnun oldum.”

“Yani diğer zafer koşullarına başvuracağız. Shiritori yi kazanmanın birçok yolu var.”

“..Heh-heh,Ne kadarda büyüleyici kişilersiniz siz…”Jibril ikinci aşamaya başlayacak gibi konuştu,”Peki ,ozaman—Umarım ilgimi koruyabilirsiniz!”

–Sözlerinin alt metni Steph için bile belliydi. Bu yıkıcı güç seviyesi bil Jibrili saf dışı bırakmak için yetmemişti. Diğer yandan Jibrilin saldırılarından o kadar kolay sıyrılmak onların kapasitelerinin dışındaydı. Kolayca. Cam gibi.

Rank farkının anlamı buydu. Irklar arasındaki uçsuz bucaksız uçurum: cennetten daha yüksek bir duvar gibiydi. Steph bu gerçeği hatırladı, derin bir nefes aldı.

–Sora herşeyi tek bir hamleye bitirmeye çalışıyor olmalıydı. Bu başka dünyadan gelen bilgisiyle muhtemelen düşünebileceği en güçlü saldırıydı. Ölmeye hazırlandı. Bunu bitirmeye çalıştı. Ve şimdi bu bir işe yaramadı—

“Endişelenme. Seni eğlendiririm—Ruh devresi(Spirit Column).”

Sora, Stephin endişesini dikkate almadan, sıradan bir şekilde elini kristale koydu ve konuştu. Büyü kullanabilen ırkların güç kaynağı, insanlar için saptanamaz olsada, kayboldu, Jibril birkez daha onun oyunu tarafından şaşırtıldı.

“Peki, ben asla—hakkın var.”

“Bende bu terimi yeni öğrendim, artı, Flugellerin büyülü bir şekilde akıl okuyamadığına dair bir kanıtım yok değil mi?”

Soranın sırıtarak konuşması, Stephin yüzündeki korkuyu sildi. Huzur ile doldu—Rakibinin uyguladığın taktiği anlamamasının verdiği rahatlıkla. Ve olmadığı zaman, basitçe düşüncesini planın geri kalanına uyguladı.

“Ya da, Ne, Bu bir sorun mu?”

Sora konuşmayı sürdürürken, Jibril aldırış etmedi.

“Hayır… Bunun tüm anlamı ruhlarımı yenileyemem, Bu da uçamayacağım ve fiziksel yeteneklerime belirli sınırlar gelecek demek. Ama bunlar Shiritori gibi bir oyun için gereksiz, yani… Önemli değil, sanırım.”

Ama Jibril rahatsız bir endişe ile devam etti.

“Eğer gerekirse, bunu şöyle tarif edebilirim… Evet, biraz rahatsız edici”

“Ah… Belki cep telefonundan sinyal alamamak gibidir.”

Bu sözlerle beraber kafasının üstünde bir ampul yandı, Jibril başını kaldırdı.

“”Cep telefonu” da ne? Elinde tuttuğun ince kutuyla alakası var mı? Ne tür bir sinyal?”

“Kazanınca sor—çok yakın, çok yakın, yüzün çok yakın! Şu ağzının suyu hakkında birşeyler yap, kadın!”

“hh! Çok üzgünüm… geh-heh-heh… Başka dünyadan kırk bin kitap… Eh-hehh…”

Jibril, Lezzettli bir pastayı düşleyen bir hanımefendi gibi davranıyordu.

“…Abi, bu hatun.”

“Evet, Biliyorum, yine havalı olduğunu düşünmeye başladığımda bütün bu düşüncelerimi yok etti—Hey, Jibril. Acele et.”

“Hh! Doğru. Ozaman. Güvenli oynayacağım—“Ufak at(Nag)”. ”(civcivler yesin sdldos)

Aynı anda, odada bir at belirdi.

“Eerp?”

Prrbbth… Steph hayvanın buluduğunu noktadan kaçındı. Duraksamadan, hiç tereddüt etmeden..

…Sora Söyledi.

“Fwip,”Kadın genital organı(Gash)”.”

“—..?”

Jibril ve Steph sorularını dile getirdiler sanki kelimenin anlamının bilmiyorlarmış gibi. Ama sonra bir sebepten ötürü giysilerini tutmaya başladı, Pancar gibi kızaran Steph bağırdı:

“N-Ne yapmaya çalışıyorsun?”

Ama Sora sırttı.

“Ne? Shiritori edepsiz kelimeler kullanmadan keyfi çıkmaz değil mi? Rahatla”

“…Hff.”Shiro ilgili durmuyordum.

“İmmanity argosu… Hayır, Dora bile bilmiyorsa, başka dünyadan gelen bir dilin gizli bir jargonu olmalıydı, İmmanity diline çok benzeyen, Dişilik organını ima ediyordu–! Oh, Bilgimin arttığını hissediyorum…”Jibril ciyakladı, bariz bir hazla cennetlere doğru çağırıldı.

“…Peki, Kendine özel bir tuhaflığı var, evet. ” dedi Sora.

Elini yavaşça Shironun kalçasına koydu.

–Yani? Bu, Shironun bu anladığının kanıtıydı. Sora bir kez başını salladı—Evet gitmişti.

—Eğer direkt olarak saf dışı edemiyorsa, başka numaralara başvuracaktı.

“Bu… Bazı ilginç olanaklar sağlıyor.”

–Sora gizlice güldü, Sadece Steph gördü…

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.