Dünya Kapısı Çevrimiçi Bölüm 4

[ A+ ] /[ A- ]

Çevirmen: Cetus

 

“AAAHHH!!!!”

 

Lucas kabus görmüş gibi yatağından birden
bire kalktı.

 

“Üff… Bu canavarı nasıl yenebilirim ki
ben!!!”

 

Düş kırıklığıyla alnını ovuşturdu. Başına
gelen gerçekten de bir kabustan farklı değildi.

 

Karşısında gerçek bir ejderha görmüştü ve
onun kara alevleriyle yanmıştı.

 

“Buna inanamıyorum… Hala ateşten dolayı
vücudum sıcak ve titremesi durmuyor.”

 

Şu anda gerçek dünyada olmasına rağmen tüm
vücudu korkudan dolayı titriyordu ve klima açık olmasına rağmen çöldeymiş gibi
terliyordu.

 

Terlediğini görünce banyo yapmaya karar
verdi.  Öğle saatleriydi ve yemek zamanı yaklaşıyordu. Yemeğe gitmeden
önce banyo yapıp ferahlarsa daha iyi olacaktı.

 

Banyoya doğru yürürken tişörtünü
çıkarıyordu ki boynunda burada bulunmaması gereken bir şey gördü. Hatta bu
[Dünya]’da…

 

“O-olamaz…”

 

+
+     +

 

“Ah, görünüşe göre yine öldü.”

 

“Ve HP’si tek seferde sıfırlandı… Görünüşe
göre Denneth’le tanıştı bile.”

 

“Oh canım…”

 

Trask, Pearce ve Lilianne üzüntüyle iç
çektiler.

 

“Bu beklenir bir şey,bir ejderhayı
yenebilmesinin hiçbir yolu yok sonuçta.”

 

“Sanırım, aslında Denneth en güçsüz ejderha
bildiğim kadarıyla.”

 

Trask Lucas’ın değerlerine acıyarak baktı.

 

“Fakat bu şansın boşa gitmesine izin
veremeyiz. Öldüğüne göre 24 saat boyunca oyuna giremeyecek. Çekilişin
galiplerinden biriydi değil mi? Araştırın ve nerede yaşadığını öğrenin.”

 

“Fakat gerçek adını bilmiyoruz.”

 

“O konuda, gerçek adı da Lucas olmalı.”

 

Lilianne geçmişi hatırlarken hafifçe
gülümsedi.

 

Fakat Trask ve Pearce ona inanmaz bir
şekilde bakıyorlardı

 

“Ha ha, kim gerçek ismini oyunda da
kullanır ki?”

 

“O, aslında bir oyuncu olarak kendimi
tanıtıp adımın Lily olduğunu söyledikten sonra adını sordum. Beni yanlış anladı
ve sanırım gerçek adını söyledi. Bu yüzden sonradan telaşlanmış gibi
görünüyordu.”

 

“Ah, anladım. Denemeye değer… Bakalım
burada var mı?”

 

Trask Lilianne’in açıklamasını mantıklı
buldu ve kazananlar listesinde Lucas’ın adını aramalarını istedi.

 

“Buldum.”

 

Bir süre süren aramadan sonra Lilianne
[Lucas Lauwers] adını buldu.

 

“İyi. O zaman birini onu getirmesi için
gönder.”

 

“Ben gitsem olur mu?”

 

Lilianne bir süredir görüşmek istediği için
gönüllü olmuştu.

 

“Hm? Neden?”

 

“Beni önceden tanıdığı için şüpheci
davranmayacağını düşünüyorum.”

 

“Peki. Yarın sabah buraya gelmesini sağla.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Trask son emirlerini verdikten sonra Pearce
ve Lilianne ofisi terk etti.

 

+
+     +

 

“Bu şey burada ne arıyor?”

 

Lucas’ın boynunda kolye gibi duran altın
bir anahtar vardı.

 

Başka biri bunu görseydi onlara belki garip
gelmezdi fakat bu anahtarın nereden geldiğini bile Lucas’ın kafası karışmış
durumdaydı.

 

Sonuçta bu anahtarı oyundaki iskeletin
eşyaları arasında bulmuştu. Anahtarın tutma yerindeki mücevher ve altın
yüzeyindeki zarif oymayla bu kesinlikle [Dünya Geçidi Anahtarı]’ydı.

 

“Bu anahtar… Ziyaret ettiğim her dünyaya
gidebileceğimi söylemişti değil mi? Yani gerçek dünyaya da mı geçebiliyor?
Fakat böyle bir şeyin olması…”

 

İmkansız. Ne olursa olsun, söyleyemedi.
Sonuçta anahtar şu an gözleri önünde duruyordu.

 

Bir süre boyunca anahtara baktıktan sonra
oyundan bildiği bir şey yapmayı denedi. Anahtar yüzeyine iki kez dokundu.

 

İsim Dünya Geçidi Anahtarı Derece SSS
Etki Tüm değerler +30 Dayanıklılık N/A
Açıklama Dünyanın geçidini açan
anahtar! Bununla birlikte ziyaret ettiğin herhangi bir dünyaya geçebilirsin.
Anahtar Sözcükler [Karakter Füzyonu]
[Dünya Geçidi Açıl]

 

(ÇN: Önceki bölümde belirtmemişim. N/A
bulunmadığı-ihtiyaç olmadığı anlamına geliyor. Tahmin etmişsinizdir umarım.)

 

Aşina olduğu *ting* sesiyle birlikte oyunda
görmeye alışkın olduğu mavi pencere açıldı.

 

“Bu da ne böyle!”

 

Pencereye bakan Lucas’ın yüzü kramp girmiş
gibi donup kaldı. Ejderhanın etkisi altında olduğunu düşünüyordu bu yüzden de
etrafındaki diğer eşyalara da ikişer kere dokunarak açmayı denedi.

 

Ancak özel mesleklerin bakabileceği
açıklamalar haricinde, oyundaki eşyalara iki kez dokunmak açıklamasını
gösterirdi. Bazı durumlarda ise herkesin görebildiği açıklamalara özel
meslekleri olan kişiler baktığında fazladan bilgi görebilirdi.

 

Fakat ne kadar denerse denesin odasındaki
eşyalar için bilgi kutucukları çıkmıyordu. Yani bu gerçekti.

 

Sakinleştikten sonra anahtar sözcükler
kısmına baktı. İlk baktığında bu kısmı görmemişti.

 

“Sadece bu dünyada mı açılıyor acaba? Veya
başka bir dünyaya geçmek için şart mı?”

 

Lucas bu konuda oldukça meraklanmıştı ve bu
yüzden kullanmaya karar verdi.

 

Bilinçsiz bir şekilde kolunu yukarı
kaldırdı, anahtarı görünmez bir kapıyı açar gibi ileri doğru tuttu ve anahtar
sözcüğü bağırdı.

 

[Karakter Füzyonu!]

 

Neden bu kadar dramatik bir şekilde
bağırdığı hakkında hiçbir fikri yoktu fakat Lucas bir kilit açıyormuşçasına
anahtarı çevirirken anahtarın ucu ışıkla parlamaya başladı. Sonrasında ise
oyunda başlangıç noktasına dönüldüğünde olduğu gibi tüm vücudu bu ışıkla
kaplandı.

 

Göz kamaştırıcı ışıkla birlikte gözlerini
kapadı. Ve ışığın söndüğünü göz kapaklarının ardından fark edene kadar da
açmadı.

 

Gözlerini açtığında ise etrafında hiç
değişiklik yoktu.

 

“Üff, böyle davrandığım için utandım şimdi.
Işığı ve efektleri ben mi uydurdum acaba?… Uykumu almadım herhalde. Ama önce
banyo…”

 

Morali bozulmuş halde banyoya yöneldi.

 

Havlusunu aynanın yanına asıp tişörtünü
çıkardığında ise değişikliği görmüştü. Daha doğrusu kendisini görmüştü.

 

“Bu da ne böyle?”

 

Lucas’ın kafası öncekinden daha çok
karışmıştı. Ama en azından anahtar sözcüğün neden [Karakter Füzyonu] dendiğini
anladı.

 

Aynada gödüğü kişi [Lucas]’tı. [World Gate
Online]’daki beyaz saçlı, kızıl gözlü Lucas…

 

İyi bakınca fark etti ki üstünün olmaması
gerektiği zaman tişörtünü tekrar çıkartmıştı. O çıkardığı tişört ve altındaki
şort bir yerlerden tanıdık geliyordu. Oyunda giydiği başlangıç kıyafetleriydi.

 

*ting*

 

Bilgi
[Harus]’taki karakterinle
birleştin!

Bu halde bir kişiyi öldürürsen o kişi özel bir hastaneye aktarılacak ve 1 gün
boyunca baygın kalacaklardır.

Eğer kırmızı olmayan (masum)
bir oyuncuyu öldürürsen kırmızı (suçlu) oyuncu haline gelecek ve öldüğün
zaman özel bir hapishaneye gönderileceksin.

Kırmızı olmadığın bir durumda ölürsen özel bir hastaneye gönderilecek ve bir
hafta boyunca baygın kalacaksın.

Ayrıca bu durumdayken [Dünya Geçidi Anahtarı]’nın düşme oranı %100 olacak!
Fakat aktif olmadığı durumlarda %0 olduğu için gerekli olmayan durumlarda
kullanılmaması tavsiye edilir. %0 olduğu durumda bile çalınma ihtimalini
akılda bulundurunuz.

 

(Düşme oranı: Öldüğü zaman geride bırakma,
kaybetme ihtimali)

 

Lucas’ın ne kadar şaşkın durumda olduğunu
anlamış gibi bir bilgi penceresi karşısında ortaya çıktı.

 

“Bu da ne böyle!”

 

Söyleyecek bir şey bulamamış ancak önceden
söylediği sözleri tekrar edebilmişti.

 

[Harus] [World Gate Online]’daki oynadığı
dünyanın adıydı.

 

Salonda bir süre dinlendikten sonra yeni
bir şeyler denedi. Artık [Durum Penceresi]’ni açabiliyor, odasındaki eşyaların
veya sadece oyunda bulunması gereken yeteneklerin açıklamalarına bakabiliyordu.

 

“Anahtar bu dünyadaki benle diğer dünyadaki
beni değiştirmeyi mi sağladı?”

 

Tıpkı söylediği gibi şu anda kesinlikle
oyundaki [Lucas]’tı. O zaman gerçek haline ne olmuştu? Tabii şu anda gerçek
Lucas’tı. Gerçek değil gibi gelmesine rağmen şu anda [Lucas]’ın yeteneklerine
sahip olan Lucas’tı.

 

Bu konu hakkında düşündükçe başı daha çok
ağrıyordu.

 

“Lanet… neler oluyor böyle… şimdilik geri
dönelim… bu olaylardan sonra kafam pek iyi değil.”

 

Eğer oyundaki yeteneklerine sahipse bu
gerçek dünyada hile yapmak gibiydi.

 

Anahtarı eski haline dönebilmek için
kontrol ettiğinde [Karakter Füzyonu] kısmının [Bağı Kopar] haline geldiğini
fark etti. Bu sözleri söylediğinde hemen eski haline dönebildi. Artık düzgün
düşünebilecek durumda olmadığı için anahtarı daha sonra inceleyecekti.

 

Banyodan sonra yemeğini yedi ve olan bu
kadar olaydan sonraki yorgunluğuyla kendini yatağa attı.

 

 

Bu sırada [World Gate Online]’ın içinde
[Merah] adlı kısa beyaz saçlı bir genç, koyu mavi başlığı ve yuvarlak
gözlükleriyle [Drachedge] kütüphanesinde sessiz bir şekilde kitap okuyordu.

 

Şehirde kütüphane olmasına rağmen doğru
düzgün oyuncu gelmezdi. Gelseler bile aradıkları bilgileri bulduktan sonra
giderlerdi. Ayrıca yatacak bir yeri ve parası olmayanlar vardı. Bu yüzden
sessiz olan kütüphanede uyurlardı. Bir de sevgilileriyle flörtleşmek için
gelenler vardı ki onlar da kütüphanede az insan olmasını fırsat bilmekteydiler.

 

Ama başlıklı çocuk kitapları ciddi bir
şekilde okuyan nadir tiplerdendi. Yanında bir kale gibi görünen koca bir kitap
yığını vardı.

 

Sürekli kitap okuduğu için doğal olarak
kütüphaneci NPC’ler ona ilgi göstermiş ve yardımcı olmuşlardı. Bazen bedavaya
yiyecek içecek verir ve bir soru sorduğu zaman hemen cevaplarlardı.

 

Böylelikle gizli meslek [Kitap Kurdu]
verilmişti.

 

O da ileride ihtiyacı olabileceğini düşündü
ve verilen mesleği kabul etti.

 

Bundan sonra ise pasif yeteneği [Mükemmel
Hafıza] sayesinde insanüstü bir hatırlama yeteneğine sahip olmuştu. Bu yetenek
sayesinde gördüğü şeyleri anında ezberleyebilmekteydi. Bu yeteneği denemek için
neredeyse kütüphanedeki her kitabı okumaya uğraşmıştı ve bu sayede [Mükemmel
Hafıza] son seviyesine ulaşmıştı.

 

Merah son kitabı da bitirip kapağını
kapattı. Artık derin bir nefes alabilirdi.

 

“Sonunda bitti… Ne kadar sürdü acaba? Bir
haftadan sonra sayıyı kaybettim.”

 

Sandalyesinde arkaya yaslandı ve halinden
memnun bir şekilde tavana baktı.

 

“Tamamdır! Artık dövüşçü bir meslek bulup
macerama başlayabilirim!”

 

Kütüphaneyi terk etmek üzere kalkmıştı ki
bir kütüphaneci onu durdurdu.

 

Arkasına baktı ve yaşlı kütüphaneciyi
elinde antika görünüşlü bir kitap tutmakta gördü. Bu kitapı daha önce
görmediğini fark etti. [Mükemmel Hafıza] yeteneği olmayan birisi bile bu kitabı
unutamazdı. Kitap resmen efsaneviyim diye bağırıyordu.

 

“…Bu?”

 

“ Genç öğrenci, bu kitap nesillerdir
birinden diğerine devredilerek [Arayıcı]’yı beklemekteydi. Ve sen buraya
geldiğinden beri bu kitabın sana uygun olduğunu hissetmekteydim. Şimdi tüm
kitapları okuduğuna ve yola çıkacağına göre sanırım bu kitabı sana
devredebilirim.”

 

Yaşlı kütüphaneci açıkladı ve kitabı
Merah’a sundu.

 

“…[Yasaklanmış Arayıcı’nın Günlüğü]?”

 

『[Bu cümleleri okumaya izin verilen kişi, tüm kütüphanenin bilgisini aklında
taşıyabilen kişi… Ben Urien, zamanımda [Efsanelerin Arayıcısı] olarak da
bilinirdim. Sayısız efsane, hikaye ve mucizeleri aramakla ömrüm geçti. Fakat
bunlar ancak bu dünyayla kısıtlı. İşte bu nedenden ötürü [Efsanelerin
Arayıcısı] diye anılmaktan utanıyorum. Çünkü başka bir dünyanın efsanesini
kanıtlayamadım. Bu yüzden bir şey yaptım… Ortodokslar’a yakışmayan bir şey… Bu
sebeple beni [Yasaklanmış Arayıcı] olarak adlandırdılar ve idama mahkum ettiler.
Fakat kolay bir şekilde gitmeyeceğim. Birçok deneme ve yanılmadan sonra
yaratmayı başardık. Kullananın daha önce bulunduğu bir dünyaya gitmesine
yarayan anahtar…  Öyle birisi olmadığı için şu anda bir yararı yok fakat
elimizden gelenin en iyisi buydu. Bu yüzden ancak sonraki nesillere
güvenebiliriz. Anahtarlar dünyanın her tarafına yayılmış durumda ve birisinin
bulmasını bekliyorlar. Tabii bu onları bulman gerektiği anlamına gelmez. Bu
kitabın arkasında anahtarlardan biri var. Onu kullan ve benim daha önce hiç
görmediğim dünyaları gez. Efsaneler ve hikayeler sana rehber olacak. Eğer
dikkatli araştırırsan doğru yola seni götürürler. Umarım talih seninle olur.]』

 

Bildiri
Gizli meslek [Hikayelerin
Arayıcısı] verildi!

[Yasaklanmış Arayıcı’nın Günlüğü]’nü okuduktan sonra onun güçleri sana geçti
ve bundan sonra her bir şey keşfettiğinde veya bir hikayeyi kanıtladığında
özgün yetenekler kazanacaksın!

 

Bildiri
Yeni yetenek öğrendin.
(Aktif) [Rün Değerlendirme] Acemi SEV 1 (%0.00)!

Yolculuğun sırasında düşük dereceli rünleri anlayabileceksin.
Harcama: 2 MP

 

Bildiri
Yeni bir yetenek
öğrendin. (Pasif) [Kapsamlı Dil Kavrama] Acemi SEV 1 (%0.00)!

 

Nerede ve nasıl olursa
olsun her dili anlayabileceksin!

 

“…Bana seçme şansı bile tanınmadı…
aslında… Şimdi 2 gizli mesleğim olduğuna inanamıyorum.”

 

Merah önünde ortaya çıkan pencerelerle aklı
uçmuş gibi kalakaldı.

 

“Genç arayıcı, Bu, kütüphanenin sana vermek
istediği son hediye…”

 

“Hm? Bir tane daha?”

 

Kütüphaneci ucu altın tüylü kalemi uzattı.

 

İsim Öğrencinin Tüy Kalemi Derece SS
Hasar N/A Dayanıklılık N/A
Açıklama Mürekkep kullanmadan
yazmaya yarayan, üst düzey öğrenciler kullanılan tüy kalem. Büyü gücünü
kelimelere çeviren bu kalem yazarlar için mükemmel bir araç.

 

 

“… Nasıl oluyorsa ardı ardına yüksek
derecede malzemeler veriliyor. Bedava olduğuna göre alsam daha iyi herhalde.”

 

Merah yaşlı adamdan eşyayı ve mesleği
alırken zoraki bir şekilde güldü. En sonunda kütüphaneciyle vedalaştı ve kütüphaneden
çıktı.

 

“Şimdi… Acaba hangi efsaneler karşımıza
çıkacak?”

 

+
+     +

 

*ding dong*

 

“… Bu sefer kim acaba?”

 

Lucas kapı deliğinden bakarken söylendi.
Kapı yemek saatinden hemen önce çalmıştı ve hafta sonu olduğu için yapacak bir
şeyi yoktu.

 

Kapının arkasında tanıdık gelen bir kadın
duruyordu. Kadın göz alıcı güzellikte olmasına rağmen Lucas kadını
hatırlayamamıştı.

 

“B-bir saniye.”

 

Hemen üstünü başını düzeltmek ve salonu
temizlemek için koşturdu. Bunların hepsini 5 saniyede yapmıştı çünkü kapıdaki
kızı bekletmek istemiyordu.

 

İşini bitirdikten sonra boğazını temizledi
ve kapıyı açtı.

 

“Ahem, umm, bir sorun mu var?”

 

Lucas’ın önündeki kadın oldukça tanıdık
şekilde kıkırdadı.

 

“Adın Lucas Lauwers değil mi?”

 

“E-evet, istediğiniz bir şey mi var?”

 

Lucas kadının sorusuna yanıt verirken
düşündü.

 

“Sesi bile tanıdık…”

 

“Hi hi, yüzünden anlıyorum ki beni
tanıyorsun fakat nereden ve nasıl olduğunu çıkartamadın.”

 

“G-gerçekten o kadar belli mi?”

 

“Hi hi, o zaman nasıl tanıştığımızı
söylememi ister misin?”

 

Kadın alaycı bir şekilde gülümsüyordu. Kötü
bir şey sezen Lucas yutkundu.

 

“Hi hi, gerçek şu ki…”

 

“… evet?”

 

Kadın Lucas’ın yanına yaklaştı ve
dudaklarını kulağına yanaştırdı.

 

“Ben hamileyim, senden…”

 

“………………………………………………………………………………………………….eh?”

 

Lucas sanki bir büyüyle dondurulmuş gibi
şok içinde kalakaldı.

 

“O zaman sarhoş olduğun için hatırlamıyor
olabilirsin, fakat ben o anı asla unutamam.”

 

Utanmış gibi görünen kadın ellerini
kızarmış yanaklarına götürdü.

 

Fakat Lucas hiç barlara bile gitmemiş ve
vaktini evde veya okulda geçirmişti. Bu yüzden mantıklı düşününce sakinleşmeyi
başardı. Bu kadın yalan söylüyordu.

 

Bu sefer oyun sırası Lucas’taydı.

 

“An-anlıyorum… yani ben bir… babayım…
bebeğim burada mı?”

 

Lucas kadının göbeğini okşadı ve sanki
bebeğin kalp atışlarını duymak istiyormuş gibi kulağını koydu.

 

“…eh?”

 

Ne yazık ki kendi tuzağına düşmüştü.

 

“Öff, anladım, seni kandırmaya çalıştığım
için özür dilerim. Resmi bir görev için buradayım bu yüzden onurumu kurtarmama
izin ver.”

 

Kadın suratı asık bir şekilde pes etti.

 

“Ha-hayır, ben de çok ileri gittiğim için
özür dilerim…”

 

Bu şekilde anlaştılar ve Lucas kadını içeri
davet etti.

 

Lucas mutfağa birkaç atıştırmalık ve su
almaya gitmişken kadın koltuğa oturdu ve onu beklemeye başladı.

 

Lucas misafirine ikramda bulundu ve
konuşmalarına tekrar başladılar.

 

“Kendimi tekrar tanıtmama izin ver. Adım
Lilianne Bristow, benimle [World Gate Online]’da [Lily] olarak tanışmıştın.”

 

“Ah, demek bu yüzden tanıdık gözüktün.
Burada, ben Lucas Lauwers’ım ve oyunda da [Lucas]… tabii öyle olmaması
gerekiyordu ama… artık değiştiremem nasıl olsa.”

 

Lucas kendisini tanıtırken hafifçe eğildi.

 

“Gerçekten adını sorduğumda beni yanlış
anlamıştın demek… özür dilerim.”

 

“Ha-hayır, sorun yok, zaten benim suçumdu.
Her neyse, resmi bir görevden dolayı buradayım demiştin. Ne demek istiyorsun?”

 

Lucas direk konuya geçmek ve Lilianne’in
onunla işini veya [Portal]’ın arkasındaki şirketin onunla ne işi olduğunu merak
ediyordu.

 

“Forest Trask, Filipinler’deki şu
anki CEO seninle görüşmek istiyor.”

 

“………………………………………………………….hı?”

 

+
+     +

 

“Oh, bu o mu?”

 

Lucas’ın odasına girmesiyle Trask
gülümsedi.

 

Lucas neden buralarda popüler olduğunu
merak ediyordu. Binaya girdiğinden beri ‘Demek bu [Lucas] ha?’, ‘Ooh! Bu
100.seviye [Acemi]!’, ‘Demek ejderhaya ölen bu!’, ‘O-o kadar da kötü bir
görünüşü yok değil mi?’ ve daha birçok şey, sonuç olarak onu tanıyorlardı.

 

Ayrıca gelirken başka şeyler de duymuştu.
‘Ahh, Bayan Bristow bir tanrıça’, ‘Bugün Bayan Bristow’u gördüğüme göre eminim
iyi şeyler başıma gelecek.’, ‘Bayan Bristow! Lütfen benimle evlenin!’ ve daha
birçoğu…

 

Lucas için ilgi odağı olmak çok
utandırıcıydı fakat bu durumda bir şansı yok gibiydi bu yüzden ancak Lilianne’i
takip edebildi.

 

“Bayan Bristow’un beni tanıttığından eminim
fakat formaliteden olsa da kendimi tanıtmama izin verin.”

 

Forest Trask koltuğundan kalktı ve
gülümseyerek Lucas’ı selamladı.

 

“Şirketin Filipinler’deki CEO’su benim,
Forest Trask hizmetinizdedir.”

 

“A-aynı şekilde, Lucas Lauwers, karakter
adı [Lucas].”

 

Kendisini nasıl tanıtacağını bilemediği
için sadece gerçekteki ve oyundaki adını söylemişti.

 

“Evet, ben de seni bekliyordum.”

 

“U-umm, acaba neden beni çağırdınız? Ayrıca
çalışanlar beni tanıyorlardı sanırım.”

 

“Ah, onun suçlusu şu adam.”

 

Trask’ın kapıyı göstermesiyle birlikte kapı
açıldı ve başka bir adam ortaya çıktı.

 

“Du-duyduğuma göre [Lucas] buradaymış,
doğru mu?”

 

“Öff, anca istediğinizi yapıyorsunuz…”

 

Trask alnını ovuşturdu. Fakat
söylediklerinde ciddi değildi.

 

“Oh! Demek sen [Lucas]’sın. Gerçekten
benzerlik görülüyor. Bu arada, benim adım Pearce Reynell. Ama Pearce diyebilirsin
Lucas!”

 

“A-ah, evet, aynı şekilde…”

 

Karşısındaki kişinin neşeli doğasından
etkilenen Lucas ancak kısa cümleler kurabiliyordu.

 

Yanındaki Lilianne ise Lucas’ın durumunu
anlamış gibi alaycı bir şekilde gülümsüyordu.

 

“İşte bu kişinin konuşkanlığından dolayı
binadaki neredeyse herkes seni tanıyor.”

 

“G-gerçekten mi?”

 

“Buraya neden geldiğine gelecek olursak,
işin özü, ilginç olduğun içindi.”

 

“…………………………………………….hı?”

 

Trask sırıtırken Lucas’ın suratındaysa
anlamamış bir ifade vardı.

 

“Her şey buradaki Bayan Bristow’un seni
[İlginç Oyuncu] olarak önermesiyle başladı.”

 

Ve Trask hikayesine devam etti.

 

Lucas bir kısmını kavramıştı bu yüzden
lafını esirgemeden konuştu.

 

“O zaman burada olmam Lily’nin suçu…”

 

“E-eminim eğer tamamen dinlersen bana
teşekkür edeceksin.”

 

Lilianne suçlanınca soğuk terler dökmeye
başlamıştı.

 

“Lily ha? Oyundaki adı buydu değil mi?
Aranızda iyi bir ilişki var herhalde.”

 

“Heeeh, aman ne güzel.”

 

Pearce kahvesini mutlu bir şekilde içerken
Trask alaycı bir şekilde güldü.

 

“Size ne oluyor? Hem hiç de öyle-”

 

“Görünüşe göre çocuğumu taşıyor- ahh! Hey!”

 

*Puffffffffffffffffft*

 

Lilianne Lucas’ın ayağını ezerken az önceki
sözleri duyan Pearce içmekte olduğu kahveyi dökmüş ve boğulur gibi olmuştu.

 

Öte yandan Trask kahkaha atıyordu.

 

“N-n-ne demek istiyorsun!!!?”

 

“Öff Lucas, o konunun kapandığını
sanıyordum!”

 

“Bu oyun adımı asıl adım yaptığın içindi.”

 

“Bunun senin suçun olduğunu sanıyordum!?”

 

“O zaman bu beni daha zavallı gösterir.”

 

“Hahahahaha”

 

“Görünüşe göre kendisi kızdırılmaya karşı
dayanıksız ha ha ha ha, böylelikle intikamım alındı!”

 

Lucas içinden düşündü ve asıl meseleye geri
döndü.

 

“Eee, peki neden buradayım?”

 

“[Gece Yaratığı Denneth]’i öldürme görevin
olduğunu biliyorum ve bu savaşı görmek istediğimi bilmeni isterim.”

 

Trask koltuğuna geri oturmuştu. İki dakika
önceki neşeli hava artık yoktu. Tam da bir CEO’dan beklendiği gibi…

 

“Görevin bitmesini mi izlemek istiyorsun?
İlk olarak, o canavarı nasıl yeneceğim hakkında hiçbir fikrim yok. Ayrıca
halkla paylaşılmasını istemiyorum.”

 

“Sorun yok. Sadece özel olarak ekle, sonra
da videonun şifresini bize söylersin. Hem eğer görevi geçemesen bile 50.000
peso vermeye hazırım. Olur da Denneth’i yenmeyi başarırsan veya videoyu ilgi
çekici bulursam da bir sıfır daha eklemem sorun olmaz.”

 

“Elli… hayır, o halde kesinlikle o
ejderhayı yeneceğim! Anlaşma tamamdır!”

 

Kazanacağı 500.000 pesoyu düşünen Lucas’ın
gözleri parladı.

 

“O zaman bu kağıdı imzala ve anlaşma
tamamlanmış olacak.”

 

“Anlaşıldı… hm?”

 

Lucas okuduğu kağıtta Trask’ın bahsetmediği
şeyler olduğunu gördü.

 

“Hey, burada görev tamamlanırsa videonun
[Hall Of Fame]’de yayınlanacağı söyleniyor.”

 

“Ah, bahsettiğin iyi oldu. Aynen yazdığı
gibi, görev başarılı olursa video beğenilecektir.”

 

“… Peki, fakat benim adımdan bahsetme.”

 

Lucas ilk başta videosunun görülmesini
istememesine rağmen artık reddetmenin kötü olacağını düşünüyordu. Hem
görünüşünde değişiklik yaptığına ve hala başlangıç setine sahip olduğuna göre
ileride onu kimsenin tanıyacağını sanmıyordu.

 

“Sorun yok değil mi?”

 

“Evet.”

 

“Anlıyorum, herkesin kendi dertleri var.”

 

En sonunda Lucas anlaşmayı imzaladı ve
kesinleşilen 50.000’i aldı.

 

Lucas tam odadan çıkacaktı ki fikrini
değiştirdi ve Trask’a baktı.

 

“Bir sorum var… hiç oyundaki karakterinizin
gerçek dünyaya getirebilse ne kadar ilginç olacağını düşündünüz mü? Sizce bu
mümkün mü?”

 

Lucas aklındaki soruyu dile getirdi.

 

Aslında direk [Dünya Geçidi Anahtarı]’nı
sorardı fakat Trask’ın açıklamasından sonra oyundaki [Tanrıça] yüzünden onların
bile bilmedikleri şeyler olabileceğini anlamıştı. Eğer bilmiyorlarsa söylemek
riskli olabilirdi.

 

“Oooh, bu kesinlikle ilginç olurdu. Mümkün
olup olmadığına gelince…”

 

Lucas, Trask’ın gülümsemesiyle birlikte
ürperdi.

 

“Bunu senin hayal gücüne bırakıyorum.”

 

+
+     +

 

Evinde yemeğini yedikten sonra Lucas [Dünya
Geçidi Anahtarı]’nı çıkarttı.

 

“Trask’ın bunu bildiğini sanırım
söyleyebiliriz…”

 

Korku ile anahtara bakarken kararını verdi
ve bir kez daha kullandı.

 

“[Karakter Füzyonu!]”

 

Tanıdık ışığın vücudunu kaplamasıyla tekrar
[Lucas] haline geldi.

 

Daha sonra gerçek dünyadaki eşyaları
[Envanter]’ine koymak veya oyun dünyasından eşyaları bu dünyada çıkarmak gibi
şeyler denedi. Böyle bir şeyin olması gerçekten olağanüstüydü.

 

Ayrıca oyundaki değerleri sayesinde şu anda
süper insana dönüşmüştü.

 

“Bunu ne amaçla kullanacağım ki?”

 

Asıl sorun buydu. Ancak bir kavga olursa
işine yarayabilirdi fakat şu ana kadar yaşamı tekdüze geçmişti. Ayrıca süper
kahraman olmak gibi bir arzusu da yoktu. Bu ancak başına bela açardı.

 

“[Dünya Geçidi, açıl!]”

 

Bildiri
Şu ana kadar ziyaret
ettiğin tek yer [Harus] olduğu için varsayılan gidiş noktanız o olarak
ayarlandı. Fakat şu anda [Harus]’ta bulunan bir mühür girmenizi engelliyor.

 

Lucas öğrendiği tüm bilgileri bir araya
getirdi ve bir sonuca vardı.

 

[Portal] da [Dünya Geçidi Anahtarı] gibi
geçişi sağlıyordu fakat ancak [Harus]’la sınırlıydı. Oyun da [World Gate
Online] olarak adlandırılmıştı çünkü insanlar aslında [Portal] sayesinde başka
dünyalara gitmeyi sağlayan sanal bir [Dünya Geçidi]’ne yollanıyordu.

 

[Harus]’un neden mühürlü olduğuna gelince
büyük ihtimalle oyuncuların giriş yapmadan dünyaya girmesini engellemek içindi.

 

“[Portal] yapay bir [Dünya Geçidi Anahtarı]
mı?Doğru mu düşünüyorum emin değilim fakat şimdilik sorunları tek tek
halledelim.”

 

Böylece eski haline döndü ve [Portal]’ı
taktı. Ayrıca Trask için de video kaydetmeyi açmıştı.

 

Lucas gözlerini kapattı ve mağaraya
ışınlanmayı bekledi. Mağarada mutlaka ejderhayı yenmenin bir yolunu bulması
gerekiyordu.

 

Fakat gözlerini açtığında etrafında o
alıştığı mağarayı andıran hiçbir şey yoktu…

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.