7 Gece Cilt 1 Bölüm 5

Çevirmen: Gölge

 

“Eh?”
Fark ettiğim zaman, parktaydım.
“-T..tekrar?”
Sürprizin tamamını aldım. Bu yer hakkında şüphem yok. Geçen geceki çocuk parkı. Hatta okul formamı giyiyorum.
Telefonumu cebimden aldım ve kontrol ettim, 02:14, Salı, 26 Haziran. İleride bir gün.
Odamda kendi halimde şort ve kısa donumla olmalıyım. Bu gecen geceki rüyamla aynı mi?
Rüyada olduğumu sanmıyorum, beş duyum bunu diyor. Sadece emin olmak için, yüzümü cimcikledim.
“Ow… Bu demektir ki bu rüya değil.”
Rüyada değilsem, uyurgezerim. Durum buysa, endişe verici.
Peki o zaman, sonra ne olacak? Bu rüya olsaydı uyanmak isterdim ama nasıl olacak bilmiyorum. Dün de, beklenmedik bir şekilde uyandım.
Birileri uyanmam için bana vuracak mı? Ayrıca, uyurken ve gözlerimi kapatırken mi dersin?… Doğrusu, ben tamamen uyanığım.
“Bu acı da ne, bari bu rüyayı keşfetsem.”
Geçen gece de buraya indiğime şaşırırken, çevreye çok dikkat etmemiştim. Bu gece, ikinci kez daha sakindim.
“Nasıl da nostaljik.”
Bahçe girişini gözden geçirdim. Bu Mi-ko ile tanıştığım yeri bana iyi hatırlattı. Hala yavru olan Mi-ko çocukluk arkadaşımın kollarında taşınırken, yüzüm “tatlı! tatlı! tatlı!” diye bakıyordu.
Çocukluk arkadaşımla(Akane Shun) 9 aydır karşılaşmamıştım. İlkokul boyunca onunla oynadım, Nanaobi’ye yerleştiğimden beri, sadece okulda karşılaştım ve liseye gittiğimden bu yana nadirdi(Suijo’u ortaokulunda Shun’un 3. yılı); yani daha çok dernek* içindi. Shun… Onun iyi olduğunu umarım.

***

Parktan ayrılırken, dün gece gittiğim yolu gözden geçirdim. Gerçekten burada oturan kimse yok, hatta bakkal bile yok.
“Peh, zevkleri iyi…”
Bakkalda biraz kola içtikten sonra, keşfime devam ettim. Kolanın tatlılığı, soğukluğu ve asit gücüyle “Bu gerçekten rüya mı?” Şüphelerime tekrar başladım.
Aynı zamanda kuru sığır etim,  el fenerim, bir de kendimi korumak için güneş şemsiyem var. Başında biri olmayan kasaya parasını koydum. Bir kere, düşüncelerim “Bu bir rüya, aşırdığım şeylerin parasını ödedim” ve “Bu bir rüya, param geri gelmeyecek.” Bu yerde, kendime hakim olmak istiyorum.
Bu arada, bu şehir “neredeyse ıssız” diyebilirim, ama bu “tamamen ıssız” olduğu anlamına gelmez. En azından buradayım. Geçen geceki Akeno denen kız dün gece de buradaydı. Başka birinin bu gece burada olması tamamen mümkün.
Ve bu bir sorun. Şu anda, sırtımda o duygu var, sadece bir insan mı?
“……………………..”
Durdum ve dikkatle dinledim. Bu sessiz yerde ve kendi ayak seslerim olmadan, sanırım yaklaşan kişileri algılayabileceğim. Bir adım, sonra değeri… Muhtemelen ayak sesleri düzenli. Bir yerde, ayak sesleri gergin geliyordu. Biri giderek yaklaşıyor.
Kesinlikle bu hayalet kasabada benden başka biriyle karşılaşacağım demek ama hoş bir karşılama. Bir gizli katil korkunç olurdu. Eğer bu o kızsa… sıradaki ne?
Her neyse, ona dönmeye karar verdim. Dar sokağın girişi hakkında iki şey biliyorum. Shun ve Ben, bizim ilkokul günümüz, kısa yol olarak kullanılırdı. Kendimi orada karanlıkta saklayacaktım ve geçerken onu gözlemleyecektim. Bulur ve harekete geçersem, onu doğrudan pusuya düşürecektim.
“… iyi.”
Geri dündüm, sokağa giren biri beni burada bulabilirdi.
“—- gah-!”
Aniden yıldızlar gözlerimde patladı! Yavaş bir şok kafamdan vücuduma yayılıyor ve şaşırtıyor. Tamamen geriye doğru düştüm.

“Gu …. tsu …!!!”

Yarılan kafamın acısıyla inledim, Bu durum, geçen gecekiyle aynı mı…?!

Kusma dürtüme direndim, görüşümdeki titrek alana odaklanmayı denedim ve uzanmış boş duran ince bacağımı gördüm.

Kız bana tepeden bakıyordu.

“Sen… ne halt ediyorsun!”

Sopasını salladı, Kısa, vahşi soluklar arasında konuştu. Bu kelimelerle, beni sorgulamasını bekliyordum ama yapmayacakmış gibi görünüyordu. Bana dik dik bakan gözleri, muhakeme yeteneğinden yoksundu.

Benden habersiz görünüyor. Onun yüzüne bakıp ay ışığında açıkça teşekkür edebilirdim ama bana açık görüneceğini sanmam. Dahası bana doğru açık bir düşmanlık gösteriyor.

” … to, ma …”

Lanet, açıkça konuşamadım. Tekrar sopayla vuracak mı? Bu rüyamdan kaçmak için iyi bir yol olurdu. Değilse, sadece aşağı büzülmeyle sona erecekti. Boktan bir ölüm yolu.

Diğer yandan, sersem vücudumla, sopayla vurulmasını önlemek zordu. Eğer durum buysa, ona doğru uçmak iyi olurdu. Acım biraz sürebilir. Yani…

“–Haaaaaaaaah!”

Ve çığlık atmadan ve sopasını savurmadan önce, tekme attım. Bayılması yüzüne attığım şaplağa bağlıydı!

“Kya–?!”

Bir çarpma için aşırı güçlüydü. Kız hızla ve hayal kırıklılığıyla indi ve saldırıma devam ettim.

“B…Bırak gideyim!”

Onun üstünde, yumruklarını bana vururken, benimle mücadele etti.

“Tch… !”

Bulantı ve yorgunluk hissi tekrar nüksetti.

“S…Sakinleş!”

Ona karşı kaba yaklaşımımla işe yaramaz hissediyorum ama başka şansım yoktu. Onu bileklerinden yakaladım ve zemine çarptı, tüm direnci durdu.

“Ya…Yardım etsin! Birisi!”

Şimdi de, kızın sesi ağlıyor gibiydi. Lanet olsun, bu kız sinsi. Mağdur ve kendimi savunmak için yapıyor olsam da, saldırgan gibi hissettim. Kenardan, suçüstü tecavüzden yakalanmış gibi görünüyordum.

Öte yandan, onun taşkınlığını durdurmak için, sadece kenara çekilemem. Onu nasıl sakinleştirebilirim?  “Bağırsan da kimse gelmeyecek, o yüzden kes sesini-” sadece tecavüz şüphesini güçlendirecekti. Bu gibi durumlarda, buna hızlı bir şekilde son vermeliyim. Ah, buldum-!

“Akeno!!”

Hızlı ve keskin bir şekilde ona seslendim.

Hemen etkilendi ve cevapladı: “Ha…” Çığlıklar durdu. O anda, yavaş ve hassas bir şekilde sözlerime dokundum.

“Kasugamori Akeno. Suijou Akademisi, orta okul 3-C. Bayanlar Lakros takımı üyesi… Sanırım?

“Be…Beni nasıl biliyorsun?”

Kız bir değişiklikle zayıfça titredi. Onu tanıdığı veya takipçisi miydim? Bahse girerim sadece o ikisi arasından birini seçebilir gibisin.

“Üst sınıflardan duydum. Kure Nazumu’dan. Onun sınıf arkadaşıyım.”

Yani her şey sıraya konulacaktı.

“Kure’nin… Sınıf arkadaşı…”

“Bu doğru, Suijou Akademi, liseden 1-E. Hoshi Sakuya. Benim”

“Hoshi… ”

Mırıldanmasından, muhtemelen hatıralarında beni arıyor. Ama daha önce benimle tanışmadı: Kendimi tanıtmadım.

Tek taraflı bir giriş yapmak imkansızdır. Kız sakinleştiğin anda, yavaşça tuttuğum bileklerini serbest bıraktım ve ayağa kalktım.

“Kaba girişimim için özür dilerim… Ne olduğuna gelince… acıyor mu?”

Kalkan kıza elimi uzattım.

“Te…Teşekkür ederim.”

Kız duraksadı, ama elimi tuttu. Ayakta, vücudundaki tozu sirkeledi.

“Hm… Ben iyiyim. Aniden sana vurduğum için özür dilerim. Sen iyi misin?.. Hayır, iyi olamazsın. Tüm gücümle sopamı başına savurdum.”

“Ah, sadece küçük bir çizik.”

İmkansız, cehennem gibi acıyor. Katlanıp bir centilmen gibi gülümsedim. Kız mütevazi bir ifade ile ilk kez bana baktı.

“…………… ?”

Bakışları beklenmedik bir şekilde keskinleşti. Sonra sertçe bana baktı.

“Sen… Neredeydin…”

Sonunda beni tanıdı. Şimdi, ona nasıl cevap vermeliyim? “Üzgünüm, ama daha önce karşılaştık” kötü bir izlenim verecekti, benim için bile. Hmm, durum buysa, sadece onu ikna edebilecek kelimelerle konuşmalıyım. Diğer sözcüklerle–

“Geçen gece, seninle bir rüyada karşılaştım, değil mi?”

“—— !?”

Bu sabah karşılaştığım kızla aynı kelimeleri tekrarladı. Bana bakarken ifadesi değişti…

“Sabahki sapıksın! Ve dünden beri beni takip ettin!”

Bu sözlerle aşağılanmış oldum.  Sanırım tehlikede, bunu şu an inkar etmem gerek. “Bu sabah olanlar tamamen kazaydı. Dahası, ben takipçi değilim. Ne halt yemeye beni yanlış anladın bilmiyorum ama-”

“Yanlış anlaşılma?! Benim açımdan söyleyeyim! Dünden beri beni takip ediyorsun, bu sabah ve hatta bu gece! Bu takip değilse, takibin ne olduğunu bilmiyorum. Anlamazsan, sana bir şey söyleyeyim. Hepsini bildiğim için, bu açıkça takip—suçunu itiraf et! Anladıysan düşün. Bir daha karşıma çıkma! Yap ve seni okuldan sınır dışı ettireyim. Polislere de rapor vereceğim!”

“……………”

Kızın karar verdiği her şeyle, sadece sessiz kalabilirim. Onun durumunu düşünürsek, düşüncesi geçerli olabilir.  Daha saygılı olsaydı, bunlar hiç olmayabilirdi. Durum buysa, durumumu daha net bir şekilde belirtmeliyim!

“Bu tahrip edici ve aşırı utanç verici bir yanlış anlaşılma! Bu şekilde düşünebilirsin, ama seninle bir ilgim yok. Popüler veya değil, sen benim için “tehlikeli kız”sın! Dizginlemeden sopanla bana vurdun, sadece lanet olası kafanda neler oluyor! Oldukça iyi sakatladın! Ve bu cinayete teşebbüstür!”

Şiddetli kelimeler kafamdan geçerken konuştum. Sinirleniyorum.

İfadesi soldu, ağzını açıp kapayabildi. Şey, tavrını koruyabilseydi, hala sevimli olabilirdi ama… Moral bozukluğu şöyle dursun, dik dik bakmaya devam etti.

“Bu haklı bir şekilde kendini savunmaktır! Ben sadece beni takip eden bazı sapıklar için kendimi izliyorum.Bir sapık asla böyle söylenmez!”

“Suçlamalarınla yetti! Bir kez bile takipçin olmadım! Yoksa benim takipçim sensin demeli miyim…!”

“Yapmadım. Neden ben!? Seni takip etmek için bir nedenim yok!”

“Salağa yatma! Hep arkamda bir şeyi fark ettim—?

—arkada? Bu garipti ve duraksadım. Arkamdan beni takip eden birisinin, beni önümde bekliyor olması imkansızdı.

“Bu… Bu da ne…”

Hızlı bir şekilde ağzımı kapatırken, şaşkınlıkla, kız geri adım attı.

Ah lanet olsun. Kaçınılmaz iyi bir nedenle yere yıkılmam mümkündü: Lanet olsun, bunu en başından kaçırmıştım.

Birileri beni takip ediyordu, sadece kim olduğunu bulmak için sokağa sıçradım. O “birisi” bu kız değilse…?

Yüksek sesle kavga ettiysek, başkası şimdiye dek kavgayı fark edebilirdi, diğer yandan, bize yaklaşıyor olsaydı fark ederdik.

“… … … …”

Bununla birlikte, yavaşça ve sessizce arkamı döndüm. Orada-

Bir ejderha yaklaşıyor.

Başlangıçta yanlış hüküm verdiğimi düşündüm. Blok duvardan görünen geçite bir silüet görüyorum, belli ki insan değil daha çok sürüngen kafalı anormal bir dev. Ay ışığında yansıyan teni, çok sayıda pullarla kaplı ve pörtlemiş göz yuvaları, açıkça bana bakıyor. Burnu benden 2 metre uzun.

Bir an aklım çıktı. Bu görüntüye mi bakıyorum? Deliriyor muyum? Hayır, sadece rüyadayım. Tek bir fantastik yaratık, sadece rüyada olduğumu onaylıyor.

*Ejderha Hırlar*

Ejderhalar oyunlarda, mangalarda veya filmlerde saygınlar. Bazen kahramanlar onlara liderlik etti, bazen kahramanların yanında savaştılar, bazense kahramanların yolunda durdular. Bence bir kahraman pozisyonunda olmanın karşılığı bir sürü çocukluk tecrübesi olurdu.

Bizi bir araya getirdikten sonraki ilişki neydi?  Bu durumda ne “rehber”, ne “müttefik” ne de “düşman”. Onun gözlerine bakınca zekasal bir anlam göremiyorum. Gözler hareketli nesneleri kitlemek için yararlı tek organlardır. Durumumuz daha ilkeldi, bu “Avcı ve Av” ilişkisiydi.

“B..Bu şey de ne?”

Aniden kızın sesi sayesinde duyularımı tersledim. Beyaz görüş alanım netleşti. Bir sonraki an-

“—- !!!”

Ejderha geniş ağızını açtı, başını sokağın içine soktu! İçgüdüsel olarak geri sıçradım, kızın omuzlarını kaptım ve zemine daldım! Kızın ağırlığından tam darbe alarak, asfalt boyu yuvarlandık.

“Ah, off…!”

Bunun çok acı verici olduğunu söyleyebilirim, ama ejderha tarafından yenmeyle karşılaştırıldığında bir şey değil. Ejderhanın dişlerinin ayak bileklerime gittiği belliydi. Eğer biraz daha yavaş olsaydım ayak bileklerimden yakalanacaktım. Umutsuz pozisyon, sürüklenmek ve yutulmak olacaktı.

*Ejderha Hırlar*

Kızgınlığıyla beni yakalayamadı, ejderha kükredi. Tenim ve kulak zarlarım elektrik şokundaymış gibi titredi. Dar sokak için Tanrı’ya şükürler olsun. Devasa kertenkele çite yakalandı, birkaç santimetreyle bize ulaşamadı.

“Ne! Bu da ne demek? Bu gerçek mi, gerçek…!?

“Bunun gerçek olmasının bir yolu yok. Bu rüyanın yaratılışı olmalı.”

“Ama gerçek görünüyor…”

“Ah…bu an, “gerçek şey” dediğin rüyada.”

“Hangisi!?”

“Umrumda değil! Herhangibi bir yer iyi. Herhangi-”

*Ejderha hırlar*

Ejderha kendini daha fazla itti. Beton duvarların her iki tarafı da çatlıyor. Lanet olsun…!? “TABANLARI YAĞLA!”

Kararlılıkla, gözlerimi terörden uzağa çevirdim. Sırtımı ejderhaya dönüp, aklı karışmış kızın elini yakaladım ve kaçtım.

*Çarpar—* Arkamda çöken molozun sesini duydum. Çit hızla kırılmış olmalıydı. Yine de hala küçük bir sokak vardı. Devin girebilmesinin hiçbir yolu yoktu—

“Geliyor—!”

Kızın çığılıkları cevap gibi, çit yıkılırken, ejderha vücudunu görüş alanıma attı.

“Lanet! Lanet olsun! Acele et!”

“Acele et deme!”

Dayanma gücümüz farklı, adımlarımız farklı. Ejderha hızla yaklaşıyor!

Adım-adım, ejderhanın ayak sesleri düşündüğümden daha hafifti. Hareketli bir ejderha için tahmin ettiğimden daha hızlıydı. Yaklaşan çığlıkları dinlerken, sağa sola bakmadan, tereddüt etmeden koştuk.

Sadece önümüzdeki sokakta bir özel evin çiti yayılıyor. Sokağın içine atlamaya gidiyoruz…

“Dümdüz ileri!”

Bir acıyla durdum. Kız gücüyle beni zorladı, bacakları durmadan sağa döndü.

“Hyaaa — !”

Fakat kız öne yuvarlandı ve sokaktan kaçtı. Hemen bundan sonra…

*Fark atar*

Yanımdan bir saldırı geldi ve bu yüzden heyecan verici bir şey hissettim. Görüşüm bulanıklaştı ve soldan sağa doğru aktı. Ve sonra başka bir kaza! Vücudumun içinden mide bulandırıcı bir ses duydum. Kendimi hissedebilseydim, zemine yuvarlandım.

*öksürür*

Boğazımı engelleyen sıcak bir şey hissederken, öksürdüm. Büyük miktarda çinko tadı olan sıvı ağıdımdan taşmaya başladı. Yoğun kokusu burnumu uyuşturdu. Olamaz…Kan mı?

“Sakuya — !!!”

Bir ses adımla seslendi. Bir kız— Akeno bana mı sesleniyor?

Anladım. Yatacak durumda değilim. Mükemmel şekilde uyanığım. Yani önümdekinden kaçmayı… Düşündüm, ama söyleyemedim. Islık gibi bir ses ağızımdan kaçtı.

Lanet olsun! Bedenim söylüyor neden duyamıyorum. Bu Akeno’nun bana vurduğu zamandan farklıydı. Yakın bile değildi. Her nasılsa sadece göz bebeklerimi hareket ettirebildim.

“………………”

Yakınımda yanımda ejderha gördüm.

Dönen toz içinde, bazı düşmüş blok parçaların üzerine adım attım, fil büyüklüğündeki kertenkele bana baktı.

Gerçekten, heyecan doluydum ve soluğum kesilmişti.

*hırrrrr*

Ejderhanın hırlayarak ağzını açtı, aniden görüşümü kapattı. Başımı korumak için içgüdüsel bir şekilde sağ kolumu kaldırdım. Ve sonra kolum ısırıldı.

“Ga .. ah?”

Keskin dişler kollarıma daldı. Ve sonra vücudumu boyunca sürüklendi ve havaya kaldırdı…! Yerçekimi ile beni aşağı çekerek canavarın dişleri gitmeme izin vermeyecekti. Kol kaslarım parçalanıyor. Kan kaslarımdan zemine doğru parça parça aktı.

“Dur..! Dur! Ona git!”

Akeno’nun acı çığlıkları solmak üzere olan bilincimi çağırdı. Hala orada duruyor! Aptal, kaç. Kaç!

Kendim hakkında endişeli değilim bu bir rüya. Rüyada ölsem de gerçekte ölmem… Böyle düşünmek istedim. Veya söyleyebilir miyim, hadi rüyadan uyanmama izin ver! Ya da insanüstü güçler ver. Tüm bunlar başarısız olursa… Birileri bana yardım etsin!

“… ya! Sıkı dur, Sakuya!”

“…………………………………..”

*Küt* giden bedenim düştü. Beklediğim an bırakmalıyım diye düşündüm.

*Ejderha tekrar kükredi*

Sağ kolumdan geçen sinir bozucu ağrıyı, bedenimde yine hissettim. Ejderhanın aşağı doğrulmuş olan ağzı şimdi yukarıya yöneldi.

Ah, anladım. Timsahlar avlarını ağızlarına böyle atar. Sonra düşerek, açılan boşluğa çekildim. Sıcak karanlık beni yutuyor muydu—?

*Ejderha acıyla çığlık attı*

Kulak zarım yüksek sesle ayrıldı sandım. Görüşüm, artık gitmiş olmalı, nasılsa yukarıdaki ayı(yarım aydan biraz daha büyük)algılıyor.

Bedenim ağır bir şekilde, asfaltın düz yüzeyine….vuruldu? Canavar beni kustu mu?

Ben ölmeden bitmesi iyi ya da kötü şans olmalı. İki metreden bedenim tek parça düşmüş olmalı. Kaburgam, sol omzum ve kaburgam yerinden çıktı… Buradaki kemiklerimde kırık olduğunu biliyorum. Boğazımdaki kanı, elimde olmadan kustum.

Kafam bir çok büyük sesle hayattaydı. Önümdeki zemin hala sallanıyor. Lanet olası ejderha, az kalsın beni öldürecekti. Sadece ne halt yemeye çalışıyorsun?

“Sakuya! İyi misin!?”

Sanırsam yanımdan bir ses geldi, Akeno bana bakıyor olmalı.

“…. Yaşıyorum …”

Cevapladım çünkü ben iyiyim diye blöf yapmaya da cesaretim yok. Bu kelimelerle birlikte kan kustum.

“…!? Sıkı tutun! Ne yapıyorsun? Ne yapabilir…”

“…ejderha…değil mi…”

Akeno’nun bana koşmasından, ejderhanın tehdidinin basık olduğu anlamına mı geliyor? Hemen hemen onun kükremesini duyabiliyorsam da…?

“Bu iyi… bak.”

Akeno’nun cevabına güvenemem. Huzursuz, şüpheli gözlerimle, sesin geldiği yöne döndüm. Sadece gözlerim hareket etti, takip eden kıza kitlendiler.

Orada, savaşan bir bakire gördüm.

Savaşan bakire, gecede dans ederken, tüylü kask ve fantastik görünümlü bir zırh giyiyordu.

 

 

 

 

Ellerinin her iki yanında altın mızrak vardı. Mızrağın ucu dönen bir haç gibiydi, hıristiyanlıktari ilahi haleler gibi sadece ay ışığında parlıyordu. Ay ışığı yanıp sönerken, kolayca canavarın sert ölçekli, dev vücudunda kırmızı bir çizgi bırakarak geçti.

*Ejderha acıyla inledi*

Ejderha öfkeyle, korkunç dişlerini kadına ulaştıramadı. Kolayca sağa sola kaydı, ejderhayla
eğleniyor ve ejderhanın alanına darbe indiremiyordu. Ve sonra—

“—– !”

Küçük bir bağırışla, savaşan bakire silahını gök yüzünde kaldırdı. Mızrak, meteor gibi göğü çizerek, canavarın alanına daldı.

*ejderha tekrar acıyla çığlık attı.*

Ejderha, ön ayaklarını yukarı kaldırarak yükseldi. Gece göğünde, başka bir çığlık attı.

Ama son ayağı üstündeydi. Gücü aniden geniş gövdesinden gitti, yer çekimi tarafından aşağı çekildi ve yüksek sesle çarparak yere indi. Hala orada kaldı.

Savaşçı bakire ejderhanın sırtındaki omurgasına yavaşça indi.

Zarif giysisiyle,

Rüzgarda sallanan uzun saçlarıyla,

Ay ışığında parlayan berrak gözleriyle,

— Seksi figürüyle, Ben-

Nefesimi tuttum,

Gözlerim bulanıklaştı,

Unutulmuş işkence görmüş vücudumdaki acı,

—dehşet içinde onu izledim ama hiçbir şey yapamadım.

-1. Bölüm Sonu-

Not

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.